Erol Güngör hakkında bir monografi denemesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
106 ÖZET Güngör, ailesinden tevarüs ettiği değerler ve ilim ve fikir hayatına atıldığa çevrenin dinî ve millî havasıyla kitap ve makalelerini yazmıştır. Bu çevrede, o zamanlar, ilim, sanat ve fikir d⬠ima aksiyonla birlikte bulunuyordu. Yaşadığı dönemde, belli bir cephenin insanları olarak bilinen hemen hemen bütün ilim, fikir ve sanat zirveleriyle tanışmış, sohbetlerine iştirak etmiş ve çoğuyla yakın dostluklar kurmuştur. Düşünce ve kişilik yapısında, bu insanların hayli etkisi olduğunu söylemek mümkündür. Tarihe bakışında, özellikle, Dündar Taşer'in etkisi, bize göre, açık şekilde görülür. Fakat Taşer, Güngör'ün ifâdesiyle, daha ziyâde bir sanatkârdı; duygu adamıydı, içinde bulunduğu çevrenin diğer şahsiyetleri için de aynı şeyi söyleyebiliriz. Güngör, en azından tesbit aşamasında, ilim adamlığını elden bırakmaz. Fakat bu aşamadan sonra, onun da duygu ve aksiyon adamlığı başlar. Sağlam ve objektif tesbitlerden sonra, genellikle, gerçeklerle bağını koparmadan hisleriyle konuşur ve yazar. Her zaman bir `taraf tır. Belli bir fikir sistemi adına konuşur; ideolojik davranır. Ancak hiçbir zaman doktriner semâlara takılıp kalmaz. Kapalı bir doktriner sistem halindeki ideolojik açıklamalardan, ve bu gibi açıklamaların her konuya teşmil edilmesinden yana değildir. Dâima bir `taraf` olarak konuşmasına, yaşadığı dönemin kültür ve tarih buhranının ve kültürel değerleri, Türkiye'yi, Türk milletini ve bütün bunlarla ilgili meseleleri ferdî açıdan da son Derece Önemli addetmesinin etkide bulunduğu söylenebilir.107 İçinde yaşadığı cemiyetin bütün problemlerini, kendi problemleri olarak algıladığı için, meselelere belli bir açıdan ve bel li noktalara öncelik vererek bakar. Bu `açı` milliyetçiliktir. Öncelik noktaları ise, milliyetçiliğin muhtevasına giren hususlardır. O'nun işlemeye çalıştığı milliyetçilik, `Türk kültürünün modern im kânlarla geliştirilmesi dâvası `dır. Bu dâvanın sağlam temellere otu rabilmesi, herşeyden önce, Türk kültürünün ortaya çıkarılabilmesi ve kültürel değerlerin bugünün insanına nasıl verileceğinin tesbit edilebilmesi ile mümkündür. O'nun milliyetçiliğinin İslâm ile içice olduğunu söylemeye lüzum bile yoktur. Meselelere `milliyetçilik açısı`ndan bakınca, onun, üzerinde en fazla durduğu, bazen öfkelendiği, izdırap duyduğu, bazen küçük gelişmelerle ümitlendiği ve tam bir aksiyon adamı gibi konuştuğu konu `tarihî ve kültürel devamlılık `t ir. O'na göre, Türkiye'nin içinde bulunduğu kültür ve tarih buhranının en büyük sebebi, Osmanlının son dönemlerine kadar mükemmeli eş erek süreklilik gösteren tarihî ve kültürel devamlılığın bazı devirlerde kopmuş veya kopartılmış olmasıdır. Türkiye'nin eski itibarlı mevkiine kavuşabilmesi ve cemiyete hâkim olan, başta halk ile münevver arasındaki husûmete kadar varan ayrılıklar olmak üzere, her türlü ayrılığın birliğe dönüştürülebilmesi için, evvelâ, bu devamlılığın -bugünde yaşadığımızı unutmadan- yeniden tesis edilebilmesi gerekir. Bu ise `halka ve mil lî kültüre dönüş`, kültür eserlerini raflardan indirme, millî değerlere canlılık kazandırma ve halka dayanan fikrî ve siyâsî bir faaliyet göstermekle mümkündür. Fakat, Güngör, meselenin siyâsî ta rafını siyasetçilere bırakır. 0, daha ziyâde, meselelerin ilmî ve108 fikrî taraflarıyla ilgilenir. Bundan dolayı da onun düşünceleri, tenkidleri, tavsiyeleri ve -nihaî noktada- hükümleri `kahrolsun` veya `yaşasın` sloganlarına yer vermez. Siyasî meselelerde fikir serdederken, tir `siyasetçi` cehdiyle konuşmaz. Eğer metin içeri sinde temas etmediğimiz bir hususu Delirtmemize izin verilirse; Türkiye'de ve topyekün İslâm dünyasındaki canlanma ve `öze dönüş` önce ilim, sanat ve fikir planında gerçekleşecek ve gerçekleşmektedir, ona göre. Durum böyle olunca, siyasetçilerin zannettiklerinin aksine, hiçbir şey akşamdan sabaha değişmez. Zaten kültürme selelerinde hüküm verecek ve yol gösterecek olanlar politikacılar değil, kültür adamlarıdır. Güngör'ün düşüncelerinde tarih bir bütündür. Ve birtakım olayların kronolojik sıralaması değil, dünden bugüne uzanan faaliyetlerin anlamlı bir bütünüdür. İşte, Güngör'ün hem şahsiyetine, hem de bütün telifatma damgasını vuran ana nokta budur. Bundan dolayıdır ki, kitap ve makalelerinde sık sık tarihe atıflarda bulunur, birçok tarihî tezahürleri aktüel hale getirir ve düşüncelerine hem temel hem de akış platformu hazırlar. Zamanın çeşitli safhalarında gidip gelen fikir ve şahsiyet yapısıyla, o, dâima yeni terkiplerin peşindedir. Ne maziyi bırakır, ne de orada kalır. Çünkü, `hayat değişerek ileriye doğru akar.`
Collections