Atatürk`ün milli müzik anlayışının son altmış yıldaki uygulanışı
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
- 93 - ÖZET, ` Müzik ve insan `, ` müzik ve toplum ` konularına daha Cumhurbaşkanı olma dan önce eğilmiş olan Atatürk'ün bu konudaki' görüşlerinin 1924'den başlayarak uygu lamalara ölçüt alındığını görmekteyiz. Türk toplumunun çağdaşlaşması için bir dizi yenilikler (inkılâplar) yapan Ulu önder, bu gelişmelere paralel olarak müzikte de köklü değişikliklere yönelerek, ulusal yeni bir Türk sanat müziği yaratılması yolun da yoğun çaba göstermiştir. O 'nun bu konuya verdiği önemi, I.bölümde ele alınmış olan belgelerden açıkça anlayabiliriz : Başta TBMM olmak üzere, kamu önünde söy ledikleri, çeşitli vesilelerle yazdırdıkları, konuya ilişkin haberler ve yakınında bulun muş kişilerin anıları, Atatürk'ün müzik sorunlarımız karşısındaki tutumunu ve bu konuya ; verdiği önemi açıkça göstermektedir. Yaklaşık yüz yıllık geçmişe sahip Muzıka-i Hümayun'un İstanbul'dan Ankara'ya aktarılarak, Riyaseti cumhur Musiki Heyetine dönüşmesi ve Ankara'da bir MMM'nin kurulmasıyla (1924) başlayan müzik devriminin ilk evresinde, Ziya Gökalp'in görüşle rinin etkin olduğunu görmekteyiz. Çoksesli yeni Türk Müziğinin gerecini oluşturacak halk ezgilerimizin derlenmesine de bu dönemde başlandı. Ayrıca, istanbul'daki Da- rülelhan'ın `Doğu Müziği` bölümü kaldırılarak adı, İBK'na çevrildi. (1926) Elde var olan kadrolarla müzik devriminin başarılamıyacağı ortaya çıkınca, Av rupa'dan yabancı uzmanlar getirtildi. P.Hindemith'in örgütlediği bu ikinci evrede mü zik devrimi çok daha köklü biçimde ele alındı. Başta ADX olmak üzere, çeşitli mü zik ve sanat kurumları oluşturuldu. Hindemith'in önerileri doğrultusunda üstyapı, ta ban ve altyapıya ilişkin önemli adımlar atıldı. Atatürk'ün başlatıp üzerinde önemle durduğu müzik devrimi, O'nun ölümünden sonra ismet inönü döneminde de aynı heyecanla sürdürülmesine karşın, 1950'den son ra kendi yazgısına terkedildi. Bu dönemdeki siyasal iktidarlar, müzik devrimine aynı ilgiyi göstermedikleri gibi, hattâ ondan yüz çevirdiler. 1975 'den başlayarak da O'nun ulusal müzik anlayışı bir yana bırakılarak, yine O'nun ` yüzağartıcı olmaktan uzak` bulduğu, geleneksel sanat müziğimize yeniden bir yöneliş başladı. Yeni müzik politi kasının üstyapısını oluşturmak amacıyla devlet, geleneksel Türk müziği için seslen dirme ve öğretim kurumları açtı. Cumhuriyet dönemi çoksesli Türk müziğinin yaratılmasında emeği geçen bes tecilerimiz, başlıca üç kuşak oluşturmaktadır. Değişik teknik ve biçemlerde (üslûp larda) eserler vermiş olan bu bestecilerimizin en belirgin ortak yönleri, Batı tekniği- 94 - ile çoksesli müzik yazmalarıdır. Ulusal bir müzik okulu oluşturmaya yönelik en etkili çalışmayı ise, »Cemal İlerici ortaya koymuştur. Bugün bu müzik türünde operadan sinfoniye, sonattan konçertoya, or atoryadan eş likti ve eşliksiz korolara değin sanat müziğinin. her türünde, her boyutta eserler veril miş ve azımsanamıyacak bir dağar oluşmuştur. Ancak öte yandan bu müzik, yeterince ta bana inemediğinden bir yabancılaşma ve soyutlanma sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. Bu durum, bu müzik türüne zaten karşı olanların elinde bir koz oluşturmaktadır. özetle, son altmış yıldaki uygulamalar nesnel ve önyargısız gözden geçirildikte, özellikle 1950'lerden sonra Atatürk'ün ulusal müzik anlayışından adım adım uzaklaşıldığı ve O'nun çok önem verdiği müzik devrimine olan inancın, bu müzik türüne emek veren ler arasında bile büyük ölçüde yitirildiğini söyleyebiliriz. Bu durumda müzik yaşamımı zın içinde bulunduğu kaos ile ikilemi, O' nun ulusal müzik anlayışından uzaklaşmamıza bağlamak kaçınılmaz olmaktadır. Sonuç olarak, nasıl olması gerektiği günümüze değin sürekli tartışılmış olan Atatürk'ün ulusal müzik anlayışı, çağdaşlaşma sürecindeki Türk ulusunun dinamik ka- rekterine daha uygun düşecek, evrensel ölçütlere göre oluşturulmuş, -daha.canlı. ve di namik `yeni bir Türk sanat müziği` olarak özetlenebilir. Ulusal kültürümüzün ayrılmaz bir parçası sayılan geleneksel halk ve sanat müziklerimizin özünü oluşturacağı bu yeni sanat müziğimizin, örgü tekniğini de hiç kuşkusuz `çokseslilik` oluşturacaktır.
Collections