Türk sinemasında kadın
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
188 ÖZET Türk Sinemasında Kadın Sorunsalı konulu tez çalışması nın, `birinci bölümünde, Osmanlı dönemindeki toplumsal yapıdan Cumhuriyete geçiş anlatılmaktadır. Cumhuriyetle birlikte Atatürk devrimleri gündeme gelmiş ve Türk kadını ilk kez dün yada kadın haklarını elde etmiştir. Bu haklar geleneksel ve feodal yapı nedeniyle daha çok kentte yaşayan kadına yarar lı olmuş, kırsal kesim/köy yaşamındaki kadına fazla yansıma mıştır. Sinema ve Tiyatro alanında kadınlar ilk kez Cumhuriyet döneminde sahneye çıkabilmişler ve uzun yıllar sinema, tiyat rocuların (tiyatro sanatçılarının) tekelinde kalmıştır. Bu ne denle ilk döneme `Tiyatrocular Dönemi` adı verilmiştir. (1923- 1939) 1939-1950 yılları Türk sinemasının geçiş dönemidir` ve kadın sanatçılar bu dönemde fazla bir varlık gösterememişler dir. Sadece bu yıllarda tarihi filmler ve köy melodramların da pasif bir kadın olgusuna rastlanmaktadır. Tezin ikinci bölümünde 1950-1980 yılları arasındaki sos yal, politik, kül tür el ve ekonomik yapı içinde kadının durumu incelenmektedir. 1950'lerden sonra `Sinemacılar Kuşağı` döne minde, sinemamızda star sistemi başlamış ve kadın konusunda rastlantısal filmler yapılmıştır. 1960-70 yılları Türk sine masında `Gerçekçi Sinema Dönemi` olarak adlandırılır. Bu.döne min yönetmenleri, Lütf i Ömer Akad, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ ve Metin Erksan, sosyal ve psikolojik filmlerle, erotik ve dişi lumpen filmlerini çevirmişler ve kadın konusuna eğilmişler dir.189 Üçüncü Bölüm `Türk Sorunsal Sineması` (1970-1990) olarak sinema tarihinde yerini alır. Bu dönemde kırsal kesim filmle rinde özellikle kadın konusunda bilinçli filimler ortaya çık kar. 'Olgun sinemacılar' ın en önemli yapıtları olan; Akad'in `Irmak, Gelin, Düğün, Diye t`, Atıf Yılmaz 'ın `Cemo, Utanç, Selvi Boylum Al Yazmalım` »Yılmaz Güney' in `Sürü ve Arkadaş` film lerinde kadın sorunsalı ön plana çıkar. Bunları `Genç/Yeni Si nemacılardan Süreyya Duru' nun `Bedrana, Kara Çarşaflı Gelin`, Feyzi Tuna'nın `Kızgın Toprak`, Ali Özgentürk'ün `Hazal`, Kor han Yurtsever' in `Fırat'ın Cinleri` filmleri izler. Bu arada paradoks olarak 'dine dayalı `Milli Sinema` film leriyle, 1970- 75 yılları arasında seks ve arabesk filmlerinin yaygınlaştı ğı görülür. 1980 yıllarından sonra toplumda geniş çaplı bir kadın ha reketi görülür. Kadınların okuma ve çalışma oranı yükselirken boşanmalarda hızlı bir artış başlar. Toplumsal yapı değişim geçirmektedir. Bu dönemde Atıf Yılmaz `Mine, Bir Yudum Sevgi` `Dağınık Yatak, Adı Vasf iye, Asiye Nasıl Kurtulur, Ah Belinda, Ölü Bir Deniz` gibi filmlerde kadın konusunu irdeler. Diğer yönetmenler de, `Ah Güzel İstanbul, Göl` Kurbağalar`, `Firar` gibi filmlerle kadın tema' sini işlerler. 1970'lerde önce Bilge Olgaç, sonra Türkan Şoray kadın yönetmenler olarak filmlere imza atarlar. Onların ardından Nisan Akman ve Mahinur Ergun'da bu çizgide yer alır. Türk Sinemasında erkek yönetmenlerin genellikle maski list bir anlayışla, erkek egemenliğini üstün tutarak film yap tıkları, kadın yönetmenlerin ise, kadın ve evlilik sorunları-na daha sıcak ve insancıl açıdan yaklaştıkları saptanmakta dır. Araştırmanın ileri sürdüğü savlardan biri Türk sinema sında kadının, toplumda da olduğu gibi, ikinci plana itildiği ni belgelemektir. Ayrıca maskilist olan sosyal yapımızda, ka dın sorunsalının sinemaya yansıtılmasında `Erkek Kültürü'nün de ön planda yer aldığı görülür. Bu nedenle kadın konusu tüm çabalara rağmen, gerektiği ölçüde sinemaya ve halka ak tar ıl amamaktadır. Sinemada bir çağdaş kadın imajı yaratıl dığı halde, bu çok sınırlı kalmakta, Türk kadını düşünce, ya şam biçimi ve cinsel kültür olarak, maskilizmin verdiği re çeteler doğrultusunda gündeme gelmektedir. 185 SUMMARY In the first chapter of my research `The Woman Question In The Turkish Cinema` the transition of the social structure from the Ottoman to the Republican period has been nar rated. By the republican form and Atatürk 's reforms the Turk ish women have first gained the `Woman Rights`. But these/rights were mainly useful to the urban woman oecouse of the feudal and traditional structure and consequently rural women liv- ing in countryside couldn' t get enough share out of this new app roach., Women came into existanee for the first time in the re publican period either on the screen or on the stage. The art of cinema has long been under control of the theatre actors. Therefore this initial period of cinema is called `The Peri od Of Theatre dealers, (1923-1939). The period between 1939 and 1950 is the transition phase and the actresses involved couldn't sufficiently show them - selves off in this phase. A passive formation of woman has only come into sight in the historical films and rustic melodramas during those years. The women 's situation of the political, cultural and eco nomic conditions from 1950 to 1980 was criticised in the se cond chapter. The first films about women including the star ring system were coincidally produced between 1950 and I960 by the initial Turkish-cinema generation. The period of 60- 70 is considered the realistic phase of the Turkish cinema. The directors of this decade are Lütfi Ömer Akad, Atıf Yılmaz Yılmaz Güney, Halit Refiğ and Metin Erksan. They produced not186 only social psychological films but also erotic and female- lumpen films in the aforesaid age and they treated `woman` as a subject. ? The third chapter is about the cinema of `Woman Question` lasting from 1970 to 1990.In this era, the qualified films a- bout rural life and especially the ones on the subject of wo man have been produced. The most important works of these 'mature cineast' are as follows: Akad's `Irmak`, `Gel in`, `Düğün`, `Diyet` and Atıf Yılmaz' s `Cemo`, `Utanç`,` Sel vi Boylum Al Yazmalım` and Yıl maz Güney' s `Sürü`, `Arkadaş`. The various troubles of woman in general have come to the screen in thea». The films of the 'young generation of the Turkish cinema subsequently take place. These are Süreyya Duru' s `Bedrana`, `Kara Çarşaflı Gelin`, Feyzi Tuna's`Kızgın Toprak`, Ali Özgen türk's `Hazal` and Korhan Yurtsever' s `Fırat'ın Cinleri`. Meanwhile the national cinema films which are mainly based on religious subjects and arabesk and sexual films were pa radoxically shown at cinemas between 1970 and 1975. After 1980's a powerful trend of woman's right serious ly participated the social life. While the literacy and employment average of women was increasing, the number of di vorcing couples gradually went up. The social structure was immediately changing. In' this period Atıf Yılmaz treated the woman as a subject in his films such as `Mine`, `Bir Yudum Sevgi`, `Adı Vasf iye`, `Asiye Nasıl Kurtulur`, `Ah Belinda` and `Ölü Bir Deniz`. On the other hand, some other directors dwel led on the theme of woman in their films like `Ah Güzel187 İstanbul`, `Göl`, `Teyzem`, `Kurbağalar`, `Bez Bebek`and `Firar`. First Bilge Olgaç' and then Türkan Şoray proved themsel ves as succesful woman directors in 1970' s. Then came Nisan Akman and Mahinur Ergun following the two. It is obviously seen that male directors of the Turkish cinema have made films of the superiority and sovereignity of men with a masculist understanding. Where as the female directors have approached women' s problems and marital ques tions more sympathetically and humanisticly. One of the assertions of my research is to prove that in Turkey the woman is treated secondarily in cinema just as in social life. As a masculist society, the reflection of the woman question onto the 'screen seems to be under control of a male-cult that is a strong trend of men-dominance. That is why `the woman question` has not been able to be ref lected to the Turkish cinema and Turkish poeple as properly as it deserves although there have been zealous efforts op this matter. Even though a contemporary woman image was created in cinema, it remained very limited. Therefore, as for the way of living, thinking and sexual culture, the Turkish woman is considered as a subject which. should be treated according to the masculist prescriptions.
Collections