Batı musikisinin Türkiye`deki gelişimi sürecinde bando ve marş türünün yeri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Türkiye'nin musiki alanında batıya yönelmesi, tıpkı eğitim, yabancı dil öğrenimi, mühendislik, tıp, sanayi ve birçok başka konuda olduğu gibi orduda başlar: 17 Haziran 1826 Cumartesi günü Yeniçeri ocağım ortadan kaldıran Sultan II. Mahmûd, üç gün sonra `İslâmın üstün gelen askerleri` anlamına gelen `Asâkîr-i Mansûre-i Muhammediyye` adıyla yeni bir ordu kurmuş, Avrupa'dan gelme öğretmenlerin ileri bir anlayışla eğitmeye başladıkları ilk piyade ve süvari birliklerine bir de Batı'daki örneklere uygun boru takımı eklemişti. 1828 Eylül'ü getirtilen Giuseppe Donizetti bu takımı birkaç ay içinde iyi bir bando biçimine getirerek Boğaziçi'nde verdiği dinletilerle İstanbul'da bulu nan yabancıların bile beğenisini kazandı. Arası çok geçmeden yaylı çalgıların da katılmasıyla bando gerektiğinde orkestra görevi yapabilecek duruma geldi ve gele neksel Türk sanat musikisi ( ince saz) takımıyla birlikte Muzıkâ-i Hümâyûn adıyla anılmaya başlandı. Muzıkâ-i Hümâyûn, tümgeneralliğe dek yükselen Donizetti Pa- şa'mn ölümünden sonra yerine geçen Guatelli ve D'Aranda Paşa'larla Saffet Atabinen, Zâti Arca, Zeki Üngör gibi değerlerin elinde gitgide gelişerek, Beetho ven'in sinfonilerini Almanya'da çalmaktan çekinmiyecek bir yükseltiye ulaştı. Muzıkâ-i Hümâyûn 'un etkinliklerinin yanısıra özellikle Sultan Abdülha- mid döneminden başlıyarak öncelikle istanbul'un çeşitli yerlerinde irili ufaklı boru takımları giderek bandolar oluşturulmaya başlandı. Kara birliklerinde bi çimlenen bandoların yanısıra deniz kuvvetlerine bağlı olarak önemli takımlar da oluştu. Deniz Kuvvetleri ve donanmalara ait bu bandolar gerek savaş öncesi gerekse savaş yıllarında Uzak Doğu 'dan İspanya'ya dek dünyanın pek çok ülke sinde başarıyla sesini duyurdu. Çoğu bir Okul olma özelliği taşıyan bandolardan bilgili ve yararları tar tışılmaz değerler yetişti. Bu değerlerin bağdarlıklarıyla da dağarımıza kazandırdık ları yaratılar önemli sayılara ulaştı. Türk Marş Bağdarları olarak isimlerini her zaman saygıyla anacağımız bu kişilerin marşları bugün de sevilip sık-sık seslendi- rilmektedir. Bunların başında Mehmet Zati Arca'nınkiler geliyor. 1908 yılında II. Meşrûtiyetin başlaması ve Mebuslar Meclisi' nin yeniden toplanması üzerine yaz dığı Meb'usân Marşı bunlardan biridir. Hacı Arif ve Şevki Beğ'lerle birlikte 19. yüzyılın ikinci yarısında üç bü yük şarkı yaratıcısından biri olan Rifat Beğ padişahın müezzinbaşısı olduğu için Muzıkâ-i Hümâyûn üyesiydi ve doğal olarak Saray Bandosu 'nu iyi bilirdi. Yarattı ğı marşlar içinde `Yaptıklarımız, düşündüklerimiz hep yurdun yükselmesi içindir` anlamına gelen Amalimiz, efkârımız Ikbâl-i vatandır ile Alay Marşı ölümsüz dene cek parçalar sayılır. Bununla birlikte gelmiş geçmiş bütün Türk marşlarının içinde `en ünlü sü, en yaygını hangisidir?` dense, akla ilk gelen ne Zati Arca'nın, ne Müezzinba- şı Rifat Beğ 'inicilerden biri olur: Düşünceler Mehmed Ali Beğ'in İzmir Mar^i'nda 52birleşir. Marşa niçin bu adı verdiği bilinmemekle birlikte Muzıkâ-i Hümâyûn ban dosunu yönetmiş ilk Türk sanatçısı olarak tarihe geçen klametçalar Mehmed Ali Beğ, 19. yüzyılın ikinci yarısında hepsi de sözsüz olan üç marş bağdamış. Askerce davranmada ve asker ruhunu yansıtmada Türk kadınının erkek lerden hiç de geri kalmadığım gösteren belirtilerden biri, sayıları yirmiyi aşan kadın sanatçımızın başarılı marşlar vermiş olması. Bunların en gözdelerinden biri paşa kızı ve paşa eşi olan Leylâ Saz 'm 1908 Meşrûtiyeti için yazdığı Neşîde-i Zafer Marşı. Donanmamızla ilgili marşlar, deniz kuvvetlerimizin şanlı geçmişiyle oran tılı olarak sayıca hayli kabarık. Bunların en eskileri arasında Muzıkâ-i Hümâyun binbaşılarından Faik Beğ' in Mesûdiyye, Abdülhamîd ve Abdülmecîd zırhlıları için yazdığı üç ünlü marş, yarım yüzyılı aşkın süreden beri kulakları dolduruyor. Şanlı ordumuzun üstün niteliklerini, Atatürk. gençliğinin geleceğe umutla bakan aim açık diriliğini dile getiren Cumhuriyet dönemi marşları ise tüm marş dağarımızın yarısından fazla. Bunların en tanınmışı sözleri Mehmed Akif Ersoy'un ezgisi Osman Zeki Üngör'ün olan İstiklâl Marşı. Türkiye Büyük Millet Meclisi' nin 724 şiir arasından seçtiği `Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak` ı 12 Mart 1921 günü devletin resmî marşı olarak kabul etmiş, bu sözlerle yapılan 24 kadar yaratı içinden Osman Zeki Üngör'ünki 1930 yöresi resmen benimsenmiş. Yetiştirdiği subaylarla çağdaş Türk ordusunun temelini oluşturan Harp Okulu 'nun 27 Mayıs 1960 devrimiyle ortaya çıkan marşı 1928 yılında iki top yüz başısının işbirliğiyle biçimlendi: Hüsnü öncül' ün `Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahfadıyız` cümlesiyle başlıyan dizelerim Cevdet Şâkir Çetiner ezgiledi. Aka Gündüz 'ün `Türk çocukları, Türk çocukları! Gözler ileri, başlar yukarı` sözleri üzerine Osman Zeki Üngör'ün bağdadığı Çocuk Marşı Cumhuri yetin ilk yıllarından kalmadır ve Atatürk'ün isteğiyle kurulan Çocuk Esirgeme Kurumu 'nun marşıdır. Bugün Gençlik Marşı başlığıyla Türkiye'nin en gözde marşlarından biri olarak bilinen parça, Felix Korling'in yarattığı bir İsveç ezgisi. 1909 yılında yurda dönerken Selim Sırrı Tarcan'ın getirdiği ezgi, Ali Ulvi Elöve'nin `Dağ başım du man almış, güneş ufuktan şimdi doğar` sözleriyle bizde de yaygınlaşmış. 19 Ma yıs 1919 günü Samsun'da karaya çıkan Atatürk'ün Anadolu'daki görevlerinde ar kadaşlarıyla söylediği bu marş daha sonra 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nın resmî marşı olmuş. Kara ve deniz birliklerimizin bandoları, Saray Orkestrası ve bugünkü Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası, Musiki Muallim Mektebi ve Gazi Eğitim Ens titüsü Müzik Bölümü, Jandarma ve hava birliklerimizin bandoları, Şehir ve Bele diye bandoları, Devlet Konservatuvarları, 1200 'ün üzerinde marşla 300 'e yalan marş bağdan, batılı anlamda bando ve marş türünün Türkiye'de yapı taşlarım oluşturur. 53
Collections