XV. yüzyılda makâmlar
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Türk mûsikîsinin temelini oluşturan ve üzerinde yüzyıllardır çalışmalar yapılan bir konu da makâmlardır. Makâmlar konusunda günümüze kadar birçok kuram kitabı bulunmasına rağmen, bu konu tam olarak netleştirilememiştir. Türk müzik kültüründe tarihsel süreç incelendiğinde, makâm yapılarının köklerinin dünya coğrafyası üzerinde çok geniş bir alana yayılmış olduğu gerçeği ortaya çıkmaktadır. Geleneksel müziğimizde yer alan makâmların pek çoğunun, zaman ve mekan içerisinde farklı müzik kültürleriyle güçlü bağlantıları mevcuttur. Günümüzde kullanılan makâmların zaman zaman farklı kültürlere uzanan bu karmaşık köklerinin gün ışığına çıkarılabilmesi için eski müzik kuramcıları tarafından yazılan eserlerin ele alınarak, incelenmesine ihtiyaç vardır. Bu eserler arasında, Osmanlı döneminde yazılmış olan Türkçe mûsikî yazmaları ayrıcalıklı bir yere sahiptir. Bu yazmaların kaynakları ise, IX. yüzyıldan itibaren yazılmaya başlanılan el yazmalarıdır. Edvâr adı verilen el yazmaları, mûsikî ile ilgili kuramların günümüze gelmesini sağlamıştır. Devirler, asırlar, zamanlar anlamına gelen ?edvâr? kelimesi, Arapça devir kelimesinin çoğuludur. XIX. yüzyıl sonlarına kadar kuram kitaplarında usûller, makâmlar ve hatta çalgılar hakkında bilgiler verilmiştir. Usûl ve makâmlar daireler biçiminde gösterildiği için bu kitaplara ?kitab-ı edvâr?(daireler kitabı) adı verilmiştir.Müzik bilimi üzerine yapılan çalışmalar IX. yüzyılda El-Kindî ile başlamış, onu X. yüzyılda Fârâbî, XI. yüzyılda İbn-i Sinâ izlemiştir. Makâmların oluşumunda büyük önem taşıyan dizilerin oluşumu, özellikleri hakkında ilk bilgilere ulaşabildiğimiz bu üç kuramcı XIII. yüzyıla kadar olan dönemde mûsikî ilminin temellerini atmışlardır. Bu çalışmalar, XIII. yüzyılda en sağlam temelleri attığı düşünülen sistemci okul kurucularından Safiyüddin Urmevî ile devam etmiştir. Bu sistemi daha da geliştiren ve devamını sağlayan önemli bir isim de Maragalı Abdülkadir'dir. Maragalı'nın ardından diğer kuramcılar da bu kuramı daha da geliştirerek devam ettirmişlerdir. XV. yüzyılda edvâr yazımı oldukça yaygınlaşmış, biçim ve içerik değişiklikleriyle XIX. yüzyıl sonlarına kadar devam etmiştir. XIII. yüzyıldan itibaren edvârlarda açıklanmaya başlanılan makâmlar XV. yüzyılda daha yoğun olarak ele alınmıştır.Bu çalışmada genel olarak incelenen dönem XV. yüzyıldır. Bu döneme, yazdığı edvârlarla damgasını vuran önemli kuramcılar; başta Maragalı Abdülkadir olmak üzere, Ahmedoğlu Şükrullah, Kırşehirli Yusuf, Bedri Dilşad, Abdullahoğlu Hızır, Şirvanlı Fethullah, Ladikli Mehmed Çelebi, Bükeoğlu Alişâh, Seydî ve Kadıoğlu'dur. Bu kuramcıların eserlerinde makâm unsuru geniş şekilde ele alınmış, sayıları, sınıflandırılmaları, özellikleri, oluşumları, seyirleri, başlangıç ve karar perdeleri tek tek her oluşumun başlığı altında incelenmiştir. Yukarıda belirtilen kuramcıların eserlerinin yanı sıra yazarı bilinmeyen edvârların incelenmesi de ihmal edilmemiştir. Öncelikle kuramcıların eserlerindeki onyedili ses sistemi incelenerek, makâmları meydana getiren perde, aralık, dörtlü ve beşli kavramları üzerinde önemle durulmuştur. XIX. yüzyıldan itibaren genel olarak makâm adı verilen, makâm, âvâze, şûbe ve terkîblerin yapıları incelenmiştir. Bu oluşumların kuramcılara göre sayıları, sınıflandırılmaları, oluşumları ve özellikleri bakımından gösterdiği farklılıklar önemle vurgulanmıştır. Genel olarak; oniki makâm, yedi âvâze, dört şûbe ve Abdullahoğlu Hızır ile en yüksek sayıya ulaşan yüzkırkdört terkîbden söz edilmiştir. Oniki makâmın sıralamaları kuramcılara göre değişse dahi sayı bakımından sabittir. Âvâzeler kimi kuramcılara göre altı adet, şûbeler de yirmidört adet verilmiştir. Terkîb sayısı ise hemen her kuramcıda farklı sayıda verilmiştir. Edvârlarda makâmların tanımından çok, terkîblerin oluşumu ve seyri hakkında açıklamalara yer verilmiştir. Şûbe ve âvâzelerin ise tek başına bir dizi özelliği taşımadığı, makâm dizilerine eklenerek onların oluşumunda ve zenginleşmelerinde önemli rol oynadıkları görüşünde birleşilmiş ve bu yönde açıklamalar getirilmiştir. Çalışmamızda bu oluşumların edvârlardaki Ebced nota yazısı ile verilen dizileri ve bu dizilerin günümüz nota yazısına aktarılmış şekillerine de yer verilmiştir. Sözel seyir tanımları ile makâmları açıklayan kuramcıların görüşleri de karşılaştırılarak, XV. yüzyılda makâmların oluşumu ve yapıları, çalışmamızın sonunda verilen tablolar ile netleştirilmeye çalışılmıştır. Makâm (mode) is one of the basic concepts of the Turkish Music which has been studied for hundreds of years. Although well documented, the notion of makâm has not been fully clarified yet. Study of the historical process of the Turkish music culture has revealed that the roots of makâm structures spread over a wide area of geographic locations. Most of the makâms found in the traditional Turkish music have been interacted with various music cultures in different times and places. In order to untie this complicated knot and trace down the origins of the makâm there is a need to investigate the manuscripts written by the old music theorists. Among many, the music manuscripts which were written during the Ottoman era are of enormous significance. These texts take their origins from the hand written manuscripts called ?edvâr? which date back as early as to the IXth century. Through these antique calligraphies the music theories have been brought to the present. The word ?edvâr? meaning time cycles, centuries or eras is the plural of the Arabic word ?devir?. The manuscripts written until the XIXth century offer very valuable information about usul (rhythmic cycles), makâm and even the musical instruments played back in those times. Because usuls and makâms in these books have been illustrated in circular forms these manuscripts are called ?Kitâb-ı Edvâr? (books of circles).The first hand written manuscripts about the Turkish music were produced by El-Kındi in the IXth century followed by the works of other prominent Islamic music philosophers namely Fârâbî in the Xth century and İbn-i Sînâ in the XIth century, respectively. Having mentioned about the scales by which the makâms are formed, for the first time, these music geniuses laid the foundations of the theory of the Turkish music between the IXth and the XIIIth centuries. Their attempts to create a systematic foundation to the Turkish music were furthered by Safiyüddin Urmevi whose school of music contributed to the course of creating a systematic approach to Turkish music a great deal. Another exponent of this system who stands out with his involvement in creating a basis for the Turkish music is Maragalı Abdülkadir. Subsequent musicians kept working on the system which resulted in writing of many well known edvârs throughout the XVth century. Modified in form and content, the edvâr writing continued towards the end of the XIXth century. The makâms which had been described in edvârs in the XIIIth century on a smaller scale were more extensively explained in the XVth century onwards.The present study is generally concerned with the developments which took place in the Turkish music in the XVth century. Among the distinguished music theorists who stand out with the edvârs they have written during this era are Ahmedoğlu Şükrullah, Kırşehirli Yusuf, Bedri Dilşad, Abdullahoğlu Hızır, Şirvanlı Fethullah, Ladikli Mehmed Çelebi, Bükeoğlu Alişâh, Seydî ve Kadızade Tirevî?, not to mention Maragalı Abdülkadir. Makâms presented in these works have been widely examined in terms of their numbers, classifications, attributes, constituents, modal improvisations, starting keys and tonics under the heading of individual patterns. Besides these, the anonymous edvârs have also been dealt with in the present study. First of all, the 17- note sound system which was widely used in the works of the above mentioned musicians was studied. Then, the keys, intervals, and the concepts of tetrachord and pentachord which constitute the makâms were examined. The structure of the mode which is also called as âvâze, şûbe and terkîb, besides makâm (name attributed to mode as of XIXth century) has also been investigated. In addition, we emphasized that the above mentioned patterns show difference in number, classification, formation and characteristics in the works of different theorists. Generally speaking, there is a mention of twelve makâms, seven âvâzes, four şûbes and 144 terkîbs ? the highest number reached by Abdullahoğlu Hızır. Although presenting variation in order according to different theorists, the number of makâms has always been constant. Number of other patterns, however, changes. For example, some musicians declare the number of âvâzes as six and the şûbes as 24. The numbers of terkîbs differ almost in all works. Edvârs contain information about the constituents and modal improvisations in terkîbs more so than the definition of makâms. The fact that the şûbes and âvâzes do not form scales by themselves but are added to the scales of makâms, thereby contributing to the formation and enrichment of makâms, is unanimously agreed upon in most edvârs. The present study also provides samples of scales written by ebced notes as given in edvârs along with their current transcription. Having compared the views of the theorists who have defined makâms by verbal explanations of the modal improvisations, we attempted to put the formation and structure of the makâms of the XVth century into perspective on the tables which were added as appendixes.
Collections