Iğdır Ovası ve çevresinin beşeri coğrafyası
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
340 ÖZET VE SONUÇ İğdır Ovası ve çevresi, Doğu Anadolu Bölgesi'nin Erzurum-Kars Bölümü'nde yer alan ve morofolojik bakımdan havza özelliğini gösteren bir jeomorfolojik birimdir. Ancak havzanın bir bölümü, S.Birliği sınırlan içinde kaldığından, jeomorfolojik birlik, siyasal olarak bozulmuştur. S.Birliği ve İran topraklanna komşu olan bölge, güneyinden Karasu- Araş Dağlarının doğudaki bölümleri ile sınırlandırılmıştır. Yüzölçümü yaklaşık 2 303 km2.yi bulan araştırma bölgemezin, % 40 kadarı, yani 922 km2.si ova, %60 kadarı (1381 km2.) da dağlık ve tepelik alanlardan oluşmaktadır. Havza tabanını oluşturan İğdır Ovası'nın temelinde, Pliyosen formasyonları yer almaktadır. Bu temel yapının üzeri, Araş Irmağı ve kollarının taşıdığı, kalınlığı yer yer 250-300 m. yi bulan alüviyonlarla örtülmüştür. Dolgu malzemesi, volkanitlerle aratabakalıdır. Ovayı güneyinden kuşatan kütle, volkanik kökenli formasyonlardan oluşmaktadır. Birer stratovolkan olan Büyük Ağrı Dağı, Küçük Ağrı Dağı, Pamuk Dağı ve Zor Dağı gibi volkan konilerinin püskürttüğü lâvlar ovanın güneyini bütünüyle örtmüştür. Bu lâv akıntıları, Karakoyunlu ve Taşburun köylerinin bulunduğu yörelere kadar ilerleyerek, ovayı adeta iki ayrı üniteye bölmüştür. İğdır Ovası ve çevresi Türkiye ve Doğu Anadolu ölçüsünde, kendine özgü iklim koşullarıyla, `yöresel klima` alam içine girmektedir. İğdır Rasat Istasyonu'nun 40 yıllık ölçümlerine göre, bu merkezde, yıllık sıcaklık ortalaması 11.6 °C, yıllık ortalama sıcaklık farkı (amplitüd) ise, 29.2 °C kadardır. En yüksek sıcaklık değerlerine ağustos (41.8 °C), en düşük sıcaklık değerlerine de aralık ayında (-30.3 °C) rastlanmaktadır. Donlu günler sayısı, 112 günü aşmaktadır (112.5 gün). Yıllık ortalama yağış tutarı, 257.6 mm. kadar olup, bunun, % 60'tan binaz fazlası (154.6 mm.) ilkbahar ve yaz mevsimine isabet etmektedir. En az yağış ise, kaş mevsiminde düşmektedir (47.8 mm.). Bilindiği gibi, tarımsal hayatta, çoğunca ilkbahar ve yaz yağışları esas rolü oynar. Gerçekten de, bu mevsimde, tarımsal bitkilerin daha fazla suya ihtiyaçları vardır. Oysa araştırma bölgemizde, nisan ayı başlarından ekim ayı sonlarına kadar devam eden yaklaşık yedi aylık devrede etkili bir kuraklık söz konusudur. Gerçi bölgemizde, yıllık ortalama yağış tutannın % 60'tan fazlası ilkbahar ve yaz mevsimlerinde düşmektedir. Ancak sorun, örneğin Akdeniz Bölgesi'nde olduğu gibi yağış rejiminin düzensizliğinden çok, temelde yıllık yağış tutannın azlığından kaynaklanmaktadır. Özellikle evapotranspirasyon olayı da hatırlanırsa, İğdır Ovası'nda sulamak tarım sistemleri uygulanmaksızın ekonomik bir şekilde tarım yapılamaz. Araştırma bölgemiz, Thomthwaite iklim tasnifine göre, yankurak, ikinci dereceden mezotermal, su fazlası olmayan veya pek az olan, kontinental şartlara yakın bir iklim tipine girmektedir. İğdır Ovası ve çevresindeki çeşidi türdeki bitki topluluklarının dağılımı ve özellikleri; topografya ve edafik koşullar ile antropojen faktörlerin etkisi altındadır. Genel olarak depresyon alam çevresinde yankurak iklim koşullan, yüksek kısımlarda ise yannemli soğuk iklim koşulları hüküm sürmektedir. Bu özelliklere341 bağlı olarak ağaç yetişme sınırının altında kalan ve yankurak iklim koşullarının hüküm sürdüğü depresyon salanında step vejetasyonu, yüksek alanlarda dağ stebi (antropojen step) ve alpin vejetasyon katlan mevcuttur. İğdır Ovası'nın güneyindeki dağlık kesimde ormanın doğal alt sınırı, yaklaşık 1900-2000 m.lerden geçer. Üst sınır ise, 2800 m. dolayındadır. Ancak anılan yükselti basamağı, halen iktisadi anlamda orman zenginliğinden yoksundur. Çünkü antropojen etkilerle orman örtüsü büyük ölçüde tahrip edilmiş ve yörede, step formasyonu hâkim bitki örtüsü durumuna gelmiştir. İğdır Ovası'nın çorak arazilerinde (özellikle Doğu İğdır ve Dil yöresinde), halofitik (tuzcul) bitkiler çok yaygındır. Ova toprakları, genetikleri yönünden `azonal topraklar` grubuna girmektedir. Kireç oranı nisbeten yüksek olan bu toprakların PH dereceleri, 7.0 ile 9.8 arasında tesbit edilmiştir. Ovada, tuzlu-alkali topraklar çok yaygındır. Yöre topraklarının, % 43.8'inde (36 476 ha.) bu soruna rastlanmaktadır. İğdır Ovası'nın güneyindeki dağlık kesimde, genellikle volkanik kökenli ana kayaya bağlı olarak meydana gelmiş toprak örtüsü bulunmaktadır. Toprak oluşumu için yeterli zaman sürecinin geçmediği ve horizon oluşumunun tam olmadığı ve topraklar, `intrazonal topraklar` grubuna dahil edilebilir. İğdır Ovası ve çevresinin drenajı, hemen bütünüyle Araş Irmağı ve kollan tarafından sağlanmaktadır. Bu ırmağın bölgeden aldığı başlıca kollar, Orta ve Aşağı Karasu çaylarıdır. Güneydeki dağlık kesimden İğdır Ovası'na inen sürekli akışa sahip dereler ise, çok azdır. Araştırma bölgemizin nüfusu, 1985 yılı sayım sonuçlarına göre, yaklaşık 107 bin kadardı. Bu da, yine aynı yıl 722 bin dolayında olan Kars İli nüfusunun, % 15.0'e yakının, bölgemiz sınırları içinde bulunduğunu göstermektedir. Doğu Anadolu Bölgesi nüfusunun (yaklaşık 5.6 milyon) % 1.9'u, Türkiye nüfusunun (50.7 milyon) ise, % 0.2 kadarı İğdır Ovası ve çevresinde barınıyordu. Ülkemizde ilk defa 28 ekim 1927'de uygulanan sayım sonuçlarına göre, 24 967 kadar olan bölge nüfusu, 1985 yılında 107 bini aşmıştı (107 500). Eğer 1927 yılındaki nüfus miktarı 100 kabul edilirse, 1927-1985 devresi içinde bölge nüfusunun yaklaşık % 329.6 oranında arttığı anlaşılır. Aynı devreden Türkiye nüfusundaki teorik artış oranının % 214.0 kadar olduğu dikkate alınırsa, bölgede nüfus artışının Türkiye genelindekinden çok daha hızlı olduğu görülür. İğdır Ovası ve çevresi nüfusunun, 1985 sayım sonuçlarına göre, % 27.4'ü şehirsel, % 72.6'sı da, kırsal nüfustan oluşmuştu. Bu şehirsel nüfus oranı, kars îli'ne göre yüksek (% 21.3), Doğu Anadolu Bölgesi'ne göre (% 30.8) biraz daha düşük, ancak Türkiye geneline göre (% 49.9) çok daha düşüktür. Bu durum, araştırma bölgesi nüfusunun büyük bir çoğunluğunun henüz kırsal yerleşme merkezlerinde yaşadığını ve bölgedeki şehirleşme aktivitesinin zayıf olduğunu göstermektedir. Tesbitlerimize göre, bölge nüfusunda; doğum oranı, % 3.3, ölüm oranı ise, % 1.0 dolayındaydı. Türkiye nüfusunda 1980-85 döneminde doğum oranının % 3.5, ölüm oranının da % 1.0 kadar olduğu hatırlanırsa, İğdır Ovası ve çevresi nüfusunda doğum ve ölüm oranlarının Türkiye ortalamasına yakın olduğu342 anlaşılır. Bölgemiz nüfusunda, doğuşta hayat umudu 50-52 yıl, 5 yaşında hayat umudu ise, 57-59 yıl kadardır. Araştırma bölgesinde, 1988 yılı itibariyle, 16 685 aile yaşıyor ve ortalama aile büyüklüğü, 6.4 dolayında bulunuyordu. Bu değer, bileşik aile yapısının (pederşahi),, bölgedeki pek çok ailede halen önemini koruduğunu göstermektedir. İğdır Ovası ve çevresi nüfusunda, okuryazarlık oranının % 84 dolayında olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, bu bakımdan yerleşmeler arasında büyük farklılıklar görülmekte, hatta bölgedeki mezraa yerleşmelerinin çoğunda, okumayazma bilenlerin oranı % 10'un bile altında bulunmaktadır. Temel yaş grupları bakımından bölgenin nüfusu incelenec olursa; nüfusunun (1988'de yaklaşık 125 bin) % 42.0'sinin çocuklar, % 54.4'ünün yetişkinler ve % 3.6'sımn da yaşlılar grubunda bulunduğu görülür. Anlaşılıyor ki, bölge nüfusu, çok genç ve dinamik bir yapı göstermektedir. İğdır Ovası ve çevresi nüfusunda, 1988 yılı itibariyle, 100 erkeğe düşen kadın sayısı 101 kadardı. Diğer bir ifade ile, 1988'de bölgede toplam nüfusun, % 49.5'i erkek, % 50.5'i kadın nüfustan oluşmuştu. O halde, bölge nüfusunda kadın ve erkek nüfus miktar ve oranları arasında dengeye yaklaşan bir durum söz konusudur. Kuşkusuz olayın çeşitli nedenleri olabilirse de, esas nedeni, verdiği ve aldığı göç miktarları arasında fazla bir farkın bulunmayışı ile ilgilidir. Araştırma bölgesinin matematiksel nüfus yoğunluğu, km2.ye 46.5 kişi dolayındadır. Bu yoğunluk değerinin Kars îli'nde 39.0, Doğu Anadolu Bölgesinde 34.7 kişi olduğu dikkate alınırsa, bölgenin Kars İli ve Doğu Anadolu'nun demografik özelliklerine göre hayli yoğun nüfuslu olduğu anlaşılır. Kuşkusuz bu durum, İğdır Ovası'mn kalabalık bir nüfus barındırmasıyla ilgilidir. Bugüne kadar yapılmış olan çeşitli arkeolojik ve prehistorik araştırmalar sonucu ortaya konulan belgeler ve elde mevcut eserler, bölgenin `Prehistorik dönemler`in ilki olan `Paleolitik`ten beri yerleşmeye açıldığını ve tarihî devirler boyunca bir çok kavimlerin egemenliğine girdiğini, bu kavimlerin medeniyet ve kültürüne sahne olduğunu göstermektedir. Kuşkusuz bu durum, herşeyden evvel bölgenin sahip olduğu iklim ve toprak şartlarının, tarıma imkân vermesi ile ilgilidir. Araştırma bölgemizde, 1990 yılı itibariyle, tek şehir yerleşmesi (İğdır) ve 78 adet köy yerleşmesi (Aralık dahil) vardı. Köyaltı yerleşmelerinin sayısı ise; 30'u mezraa, 17'si yayla, 18'i çiftlik yerleşmesi (Kâzım karabekir Tarım İşletmesi dahil), 3'ü kom ve 3'ü de kışla yerleşmesi olmak üzere, toplam 71 kadardı. Bölge köylerinin, 63'ü (% 80.8) İğdır Ovası'nda, 15'i de (% 19.2) dağlık kesimde kurulmuştur. Ovada bulunan köylerin ancak ll'i (% 17.7'si), depresyon sahasına güneyden çevreleyen yamaçların eteğinde yer almıştır. Diğerleri ise, Ova yüzeyinde kurulmuştur. Dolayısıyla bölgede yerleşme, çevresel (peripherique) bir özelliğe sahip olmayıp, daha çok depresyon tabanında yoğunlaşmıştır. İğdır Ovası'nı güneyden kuşatan Pamuk ve Zor dağlarının yamaçlarında kurulmuş olan 9 köyün tamamı, 1800 ile 2200 m.ler arasındaki yükselti basamağı üzerindedir. Buna karşılık bu kuşak ile depresyon tabanı arasında uzanan hafif engebeli plato sahası, köy yerleşmelerinden büyük ölçüde yoksundur. Kuşkusuz343 yerleşmelerin bu dağılım düzeni, aynı zamanda su kaynaklarının dağılımını da yansıtmaktadır. Ancak suyun temin edilebildiği yerlerde, yerleşmeler dahpa alçak yükseltilerde (örneğin Suveren Köyü 1200 m., Gülpınar köyü 1600 m. gibi) kurulabilmiştir. Bölgede en yüksekte kurulmuş olan devamlı yerleşme merkezi, Güngörmez Köyü (yaklaşık 2200 m.)'dür. Çevre dağlık alanlardaki yerleşmelerin çoğunluğu, vadi içlerinde veya dağların kuzey-güney doğrultusunda aşılmasına olanak sağlayan Pamuk, Çilli ve Asma gibi geçitler çevrelerinde toplanmıştır. Büyük Ağn Dağı'nın kuzey yamaçlarında ise, yerleşmelerin hem sayısı az ve hem de yükselti sının fazla değildir. Kuşkusuz bu durum, genç bazalt lâvlarının çok yaygın olmasının tarım arazilerini sınırlandırmış olması ve su kaynaklarının pek bulunmayışı gibi faktörlerle ilgilidir. Mevcut olan 2 köy yerleşmesinin (Tarlabaşı ve Yenidoğan) de ` Yakup Vadisi`nde kurulmuş olması, yerleşmelerin su kaynaklarına ne derece bağlı olduklarını açıkça doğrular. Tarlabaşı Köyü yaklaşık 1450 m. de ve Yenidoğan Köyü 1750 m.de kurulmuştur. Bu yörede, sadece 3 aüdet mezraa yerleşmesi (Gömik, Bilican ve Esenkaya) vardır. Küçük Ağrı Dağı'nın kuzey yamaçlarında yerleşmelerin bulunmayışı, bu yörenin Kâzım Karabekir Tarım İşletmesi arazilerinin sınırlan içinde kalmasıyla ilgilidir. İğdır Ovası ve çevresinde ortalama köy arazisi yüzölçümü, 2 668 ha. kadardır. Ancak, bu ortalama değer çok fazla bir anlam ifade etmez, çünkü köylerin yüzölçümleri; 84.2 ha. (Aşağıtopraklı) ile 21 318 ha. (Yenidoğan) arasında değişiyordu. Genel olarak etekte ve engebeli yüzeylerde kurulmuş olan köy yerleşmelerinin ortalamanın çok üstünde arazisi yüzölçümü büyüklüklerine sahip olmalanna karşılık, ovada yer alan köylerin arazi yüzölçümleri ortalamanın çok alandadır. Buna bağlı olarak da, köy yenileşmelerinin, dağlık kesimde daha seyrek, ovada ise daha yoğun olarak yer aldığını görüyoruz. Bu durum, aynı zamanda köyler çevresindeki arazilerin tarıma uygunluk derecelerini ve buna bağlı olarak da uygulanmakta olan tanm sistemlerini açıkça yansıtmaktadır. Bilindiği gibi, her köy yerleşmesi ekonomik bir çevreye dayanmakta olup; bu çevre genişliği, ekstansif tanm şartlannda hemen daima farklı ölçülerdedir. İğdır Ovası ve çevresinde köy başına düşen ortalama nüfus, 1985 sayım sonuçlanna göre, 998 kişiyi buluyordu. Demek ki, bölge köylerinin çoğunluğu, genel olarak çok nüfuslu yerleşmelerdir. Bölge köy yenileşmelerinde, köy sayısına göre % 83'ü aşan bir oranda, toplu dokulu yerleşmeler egemendir. Bu sayı, 64'ü bulur. Ancak, yeni kurulmuş olan köylerde (özellikle Doğu İğdır Ovası'nda) ya da eski köylerin sonradan kurulmuş genişleme yerleşim bölgelerinde, konutlar arasında oldukça geniş aralıklar bırakılmakta, böylece yerleşme planında azçok gevşek bir doku belirmektedir. İnşa malzemesine göre İğdır Ovası ve çevresinde en yaygın olan kırsal mesken tipi, kerpiç meskenlerdir. Tesbitlmerimize göre, bölge kır yerleşme merkezleri konutlarının % 65'ten fazlası kerpiç meskenlerden oluşmuştur. Ova yüzeyinde yer alan köylerde, kerpiçten yapılmış konutlann oranı % 100 u bulur. Ancak, çevre dağlık alanlara doğru, kerpiç evlerin sayı ve oranının azaldığı, dağ köylerinde ise, hemen bütünüyle taş gereçten yapıldığı dikkati çeker. Etek köylerinde, taş ve kerpiç meskenlerin sayısı hemen hemen344 birbirine eşittir. İğdır Ovası'nda kerpiç, dağ köylerinde ise taş konutlu köylerin yaygın olması, kuşkusuz coğrafi çevrenin sağlayabildiği doğal yapı gereçlerinin meskenlere yansımış olmasından başka birşey değildir. İklim şartlan, ailelerin sosyal ve ekonomik düzeylerinin bir sonucu olarak, bölge konutlarında, % 100'e yaklaşan bir oranda düz çatı hâkimdir. Araştırma bölgemizin tek şehir yerleşmesi, İğdır'dır. Kuruluş tarihinin XVII. Yüzyıl ortalarına rastladığı sanılan bugünkü İğdır, 1828-1917 yıllan arasında Rus işgali altında kalmış, 1920 yılında Türkiye topraklanna katılmıştır. Cumhuriyet Dönemi'nin ilk sayımında (28 Ekim 1927) 3716 kadar olan nüfusu, ilk kez 1960 yılında 10 000'i aşmış (12 730); 1985'te ise, 29 460'ı bulmuştu. Bir ilçe yönetim merkezi olan İğdır, merkezî bir konumunda bulunduğu yaklaşık 1692 km2.lik yönetim bölgesi içinde yer alan 54 köy yerleşmesinde yaşayan 59 809 (1985) kınsal nüfusun yönetim hizmetlerini üstlenmiştir. İğdır, aslında tanmsal fonksiyonlann ortaya çıkardığı bir şehirdir. Nitekim 1988 yılı itibariyle, 1 1480 dolayında olan toplam çalışan nüfusunun yaklaşık % 44.2'si (5076) tanm sektöründe faaliyet gösteriyor ve bu oranla tanm, diğer fonksiyon alanlan arasında en büyük faaliyet alanını oluşturuyordu. Araştırma bölgemizde, ekip dikme faaliyetlerine dayanan ticari tanm ve hayvancılığın giderek önem kazanması, bu şehir merkezinde, ticaret ve sanayi fonksiyonlarının gelişmesini teşvik etmektedir. Ancak İğdır'da, sanayi faaliyetleri henüz yeterince gelişmemiştir. Mevcut sanayi işyerlerinin çoğunluğunu, bölgede üretilen tarımsal ve hayvansal hammadde kaynaklannın (pamuk, buğday ve yün gibi) değerlendirilmesine yönelik olarak kurulmuş olan atölye tipi sanayi oluşturur. İğdır'da ticaret hayatı da, tanmsal ve hayvansal ürünlerin ticaretine dayanmaktadır. Aynca bu şehirde, fonksiyonel etki bölgesi dahilindeki kırsal nüfusun üretemediği malların ticareti de önem kazanmıştır. Bir depresyon sahasına tekabül eden İğdır Ovasıve çevresinin bu morfolojik özelliği, bölgedeki tanmsal ekonomik faaliyet tiplerini de etkileyerek, ovada ekme-dikme şeklindeki tanm faaliyetlerinin, çevrede ise hayvancılığın önem kazanmasını sağlamıştır. Araştırma bölgemizin yaklaşık 230 300 ha.ı bulan toplam yüzölçümünün, 1988 yılı itibariyle 45130 ha.a yakını (% 19.6) ekilen ve dikili olan tanm arazilerinden oluşuyordu (nadas dahil). Aynı yıl Türkiye'de bu oranın % 33.9 dolayında olduğu hatırlanırsa, bölgedeki tanm topraklannın ülkemiz geneline göre daha kısıtlı olduğu anlaşılır. Bu durum, çoraklık sorunu nedeniyle, İğdır Ovası arazilerinin yanya yakın bir kısmının tanma uygun olmamasından kaynaklanmıştır. Nitekim bu ovada sulanabilecek 66 627 ha. arazinin, 1988 yılı itibariyle, ancak 35 156 ha. (% 52.8) kadan sulamalı tanma açılabilmişti. İğdır Ovası'nda sulama suyu, büyük ölçüde Araş Irmağı ve kollanndan sağlanmaktadır. Tam olarak 1963 yılında işletmeye açılan Batı İğdır Ovası Sulama Şebekesi'ne su, Araş Irmağı'nın ovaya girdiği yerde, Sovyetler Birliği ile ortak olarak inşa edilen ve işletilen, `Serdarabat Regülâtörü `nden (1923 yılında inşa edilmiştir) alınmaktadır. Bunun yanında şebekeye su sağlayan bir diğer kaynak da, 1984 yılında işletmeye açılan `Arpaçay Barajı`dır. Doğu İğdır Ovası'nda sulama suyu, Orta Karasu Çayı'ndan ve motopomlarla yeraltı345 suyundan sağlanmaktadır. Iğdır Ovası'nda ticarete yönelik tarla ve bağ-bahçe tarımı faaliyetleri, hemen bütünüyle birinci sınıf tarım arazilerinin bulunduğu ve sulamak tarım yapma imkânının mevcut olduğu Batı Iğdır Ovası'nda gelişmiştir. Ovanın bu bölümü, bir `polikültür tarım bölgesi` halindedir. Buna karşılık Doğu Iğdır Ovası'nın çorak toprakları üzerinde kurulmuş bulunan köylerde, iktisadî anlamda herhangi bir ekme-dikme şeklinde tarımsal faaliyet söz konusu değildir. Iğdır Ovası çiftçisine en fazla gelir sağlayan tarımsal ürünler şeker pancarı, pamuk ve kayısıdır. Araştırma bölgemizdeki toplam arazilerinin (45 130 ha.), % 22.1 kadarında (9 975 ha.) kuru tarım yapılmaktadır. Tamamen ovanın güneyindeki dağlık bölgede yer alan bu grup tarım arazilerinin, her yıl 4500-5000 ha. kadarı nadas amacıyla boş bırakılmaktadır. Iğdır ovası ve çevresinde, tarım yapanların ancak yansı toprak sahibidir. Tarım işletmelerinin ortalama parsel yüzölçümü ise, 7.5 da. kadardır. Parsel yüzölçümlerinin küçük olması yanında, ailelerin sahip oldukları arazi ünitelerinin de çok dağınık olduğu dikkati çekmektedir. Nitekim her bir çiftçi ailesi başına ortalama olarak 5.4 adet parsel düşmekte olup; bölgede, 10-15 parselden oluşan tarım arazisine sahip olan ailelerin sayısı az değildir. Buna karşılık, 200 da.dan daha büyük tarım toprağına sahip olan ailelere de rastlanmaktadır. Bu grup ailelerin bölgenin çiftçi sayısına oranı, % 3.9'u bulmaktadır. Araştırma bölgemizdeki çiftçilerin yandan fazlasının (% 50.1) topraksız olması, toprak sahibi olan ailelerin % 77.4'ünün geçimlerini yeterli düzeyde sağlayacak genişlikte tarım arazisine sahip bulunmaması, bölgede ortakçılık ve yancılık gibi toprak tasarruf şekillerinin ortaya çıkmasına, veya mevcut olan işletme şekillerinin sayıca artmasına neden olmaktadır. Bölgemizde, kiracılık usulü pey yaygın değildir. Iğdır Ovası ve çevresi tarımında, makineleşme henüz yeterli bir entansite kazanamamıştır. Örneğin toprak-traktör ilişkisi ele alındığında, 1988 yılı itibariyle, bölgede 1000 ha.lık tarım arazisi başına 21.9 adet traktör düşüyordu. Oysa aynı yıl Türkiye'de bu miktar, 37.6'yı buluyordu. Mibzer makineleri ve hasat makineleri gibi tarımsal üretimde büyük önem taşıyan modern tarım makineleri, henüz bölge tarımına girmemiştir. Ticaret gübresi kullanımı da, çok yetersizdir. Nitekim 1988 yılı itibariyle, bölgede 9 130 ton kadar gübre kullanılmıştı. Bu durumda, hektar başına kullanılan gübre miktar 226 kg. kadardı. Oysa, 1987 yılında ülkemiz genelinde bu miktar, 541 kg.ı buluyordu. Ticarete yönelik tarımsal üretim faaliyetlerinin önem kazandığı araştırma bölgemizde, elde edilen ürünlerin pazarlanmasında büyük güçlüklerle karşılaşılmaktadır. Bölgede, henüz iyi bir pazarlama organizasyonu kurulamamıştır. Gerek tarım ürünlerinin ve gerekse hayvan ürünleri (özellikle canlı hayvan)nin pazarlanması, bireysel olarak yapılmaktadır. Bu konuda, henüz kooperatifleşme yoluna gidilmemiştir. Bu durum, çiftçilerin ürünlerini gerçek değerlerinin çok altında satmalarına ve dolayısıyla elde ettikleri gelirin düşük olmasına neden olmaktadır. Şeker pancar ve kısmen buğday hariç, diğer ürünlerin alım ve satımı ise, aracı bir grup tarafından gerçekleştirilmektedir. Bu kişiler, tarım ürünlerinin ticaretinden büyük kazançlar346 sağlamaktadırlar. Iğdır Ovası ve çevresinde hayvancılık, doğal çevre şartlarının bir sonucu olarak, iktisadi faaliyetler arasında çok önemli bir yere sahiptir. Gerçekten de, bölgede geniş alanlar kaplamış olan çayır ve otlak arazileri, hayvancılık faaliyetleri için elverişli bir ortam yaratmıştır. Araştırma bölgemizin toplam çayır ve otlak arazileri varlığı, 93 836 ha.ı aşmaktadır (938 362 da.). Bu da, yaklaşık 230 300 ha. kadar olan bölge yüzölçümünün % 41 'e yakınını (% 40.7) oluşturmaktadır. Iğdır Ovası ve çevresi, 1988 yılı itibariyle, 819 014 baş küçükbaş ve büyükbaş hayvan sayısı varlığına sahipti. Bölgede, hayvan yetiştirme faaliyetlerinin temeli koyunculuğa dayanmaktadır (1988'de 672557 baş). - Büyük ve küçükbaş hayvan sayısı ile bölge nüfusunu (1988'de tahminen 125 bin nüfus) oranlarsak, Iğdır Ovası ve çevresinde 100 nüfusa yaklaşık olarak 646 baş hayvan düştüğünü görürüz. Bu miktar, Türkiye ortalamasının (1985'te 103 baş) bir hayli üstündedir. Iğdır Ovası ve çevresinde, genel olarak mera hayvancılığı besleme sistemi uygulanmaktadır. Dolayısıyla mevcut hayvan sayısı içinde, et ve süt verimleri düşük olan yerli ırklar çoğunluktadır. Bölgede, `modern ahırlarda, besin değeri fazla olan ince yemleri kullanarak, verimi yüksek iyi cins hayvan yetiştirme` şeklindeki besicilik anlayışı pek yerleşmemiştir. Bölgemizin hayvan sayısı varlığı, otlak arazisi yüzölçümüne göre çok fazladır. Örneğin 1988 yılı itibariyle, teorik olarak bölge hayvanlarının her biri basma ancak 1.1 da. kadar çayır ve otlak arazisi düşüyordu. Iğdır Ovası ve çevresi arazilerinin % 40.7'sini kaplayan çayır ve otlak alanlarının büyük bir kısmının yılın ancak bir kaç ayında yararlanılabilen yayla ve dağ otlaklarından oluştuğu dikkate alınırsa, bölgemiz hayvancılığının bugün içinde bulunduğu zor durum daha iyi anlaşılır. Araştırma bölgesi, doğal bitki örtüsü özellikleri ve yetiştirilen kültür bitkileri (özellikle kayısı ve pamuk bitkileri çiçekleri) bakımından arıcılık faaliyetlerine son derece uygun şartlara sahiptir. Ancak, bu potansiyel henüz değerlendirilememiştir. Bundan dolayı, her yıl bölgeye, Tuzluca ve Kağızman yörelerinden 80 ile 100 arasında `gezici arıcı` gelmekte ve bunlar tarafından, 10 000 ile 12 000 arasında arı kovanı getirilmektedir. Iğdır Ovası ve çevresinde, sadece karayolu ulaşımı vardır. Bölgenin yakın ve uzak çevreleriyle olan ulaşım bağlantıları, tamamen Iğdır Şehri üzerinden sağlanmaktadır. Bu şehir merkezi, standartları nisbeten yüksek olan karayollarıyla Kars, Erzurum ve Doğubayazıt merkezleri üzerinden ülkemizin diğer şehirlerine bağlanmıştır. Hopa-İran transit ticaret yolu, bölgemizden geçmektedir. Ancak bu yol, işlek değildir. Bölgeiçi ulaşım, devlet yollan, il yollan ve köy yollarıyla sağlanmaktadır. Ancak, köy yollarının standartlan çok düşüktür. Ayrıca, mevcut köy yolu ağının % 57.6 kadar kış sezonunda zaman zaman ulaşıma kapalı kalmaktadır. Turizm, Iğdır Ovası ve çevresinin geçim kaynaklan arasında önemli bir yer tutmaz. Bölgeye gelen yerli ve yabancı turistlerin büyük bir çoğunluğunu, Kars'tan (Ani Harabeleri) Doğubayazıt'a (îshak Paşa sarayı) giderken Iğdır İlçe Merkezi'ndeki otellerde bir gece konaklayan turisüer oluşturmaktadır.
Collections