John Rawls`un birey anlayışı ve Michael Sandel`in yükümsüz benlik eleştirisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışma liberal ve komüniteryan gelenekleri, birey kavrayışları çerçevesinde John Rawls ve Michael Sandel gibi iki önemli düşünür üzerinden ele almayı hedeflemektedir. Tarihsel süreç içerisinde sosyo-politik, kültürel ve felsefi dönüşümlerin bir uzantısı olan modern birey kavramı, çağdaş siyaset felsefesi tartışmalarında gerek Rawls'un temellendirdiği siyasal liberalizm anlayışının esas unsurunu gerekse Sandel gibi komüniteryan düşünürlerin bu anlayışa yönelttikleri eleştirilerin özünü teşkil etmiştir. Kantçı liberal geleneği izleyen ve iyi yaşam kavrayışlarına karşı adaletin önceliğini savunan Rawls, amaçlarına öncel benlik yaklaşımı nedeniyle Sandel tarafından deontolojik liberal olarak adlandırılır. Rawls'un öğretisi bu bakımdan deontolojik birey anlayışıyla bağlantılı olarak tarafsızlık ideali taşıyan ve hiçbir kapsamlı öğretiye dayanmadığını iddia eden bir siyasal adalet anlayışını merkeze alır. Rawls'un siyasal liberalizm anlayışının temelinde bulunan bireyin, yükümsüz/köksüz ve soyut olduğunu savunan Sandel, karşıt olarak kişinin benliğini oluşturan amaç ve değerlere bağlı olduğunu ve bunlardan istediği gibi kendini çekerek soyutlanamayacağını düşünür. Buna göre Rawls'un bireyselliği yücelttiği yerde Sandel, kurucu/oluşturucu bir yapıda olan cemaatin, kimliklerin ayrılmaz bir unsurunu teşkil ettiğini kabul eder. Bu bağlamda Rawlsçu liberalizmi usuli cumhuriyet olarak nitelendiren Sandel, bu anlayışa karşı olarak cumhuriyetçi gelenekle bağlantılı bir yaklaşımı benimser. This study aims to deal with liberal and communitarian traditions within the frame of individual comprehensions through two significant philosophers like John Rawls and Michael Sandel. The concept of modern individual that is continuation of socio-politic, cultural and philosophical conversions represents the base element of understanding of political liberalism that Rawls founded and the core of criticism that the communitarian philosophers like Sandel direct to this understanding. Rawls who follows Kantian liberal tradition and defends the prioritization of justice against understanding of a good life, and is called as a deontological liberal by Sandel because of his predecessor self approach to his aims. In this respect, his discipline centralizes understanding of a political justice that are not based on any far-reaching discipline and has an ideal of objectivity correlatively understanding of deontological self. Sandel who defends the individual, is on the centre of Rawls's political liberalism, is void and intangible, antipathetically thinks that individuals are bound to aims and value that constitute their selves, can not abstract themselves by drawing away themselves at will. Hereunder, although, Rawls canonizes individualism, Sandel admits that the community that is a founder structure forms the inseparable part of identities. In this respect, Sandel who characterizes Rawlsian liberalism as The Procedural Republic, contrary this view, adopts an approach that is conjunction with the republican tradition.
Collections