16. yüzyılda yazılan şitâiyyelerin muhtevâ yönünden incelenmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
16. yüzyılda Osmanlı Devleti sosyal, kültürel ve ekonomik yönden çağının oldukça önünde yer almaktadır. Bu nedenle 16. yüzyıl Osmanlı Devleti'nin zirve dönemi olarak kabul edilir. Klasik Türk edebiyatı da bu gelişmişlikten yeterince yararlanmıştır. Özellikle şâirler, bu dönemde yetişen kudretli padişahlara, devlet adamlarına ve ilim yönünden toplumun önünde yer alan şahsiyetlere övgülerini sunmaktan geri kalmamışlardır. Bu nedenle kasîde nazım türü bu dönemde oldukça gelişmiştir. Klasik Türk edebiyatı şâirleri, yazdıkları kasîdelerde insanı bütün yönleriyle ele almışlardır. Şâirler, bunu konularına göre oluşturdukları farklı türdeki kasîdelerle sağlamışlardır. Bu türlerden biri de nesîb bölümlerinde kışı anlatan şitâiyyelerdir. Şitâiyyelerde şâirler, çoğu zaman insanın kış karşısındaki çaresizliğini anlatır. Aslında kış, şâirlerin içlerinde bulunduğu durumu anlatmak için kullandıkları bir simgedir. Bu özelliği ile şitâiyyelerde hüzün ve duygusallık hâkimdir. Şâirlerin zorluklardan şikâyet eden nağmelerinin akisleri şitâiyyelerde rahatlıkla duyulabilir. Bunun yanında bazı şâirler için de kış, güzelliği temsil eder. Çünkü kış sadece çile değildir. Gülde diken, sevgilide naz olması onun güzelliğini yok etmeyeceği gibi tabiatta kış mevsiminin olması da tabiatın güzelliğine zarar vermez. Aslında kış, tabiata yeni güzellikler katar. Çünkü kış sayesinde tabiat tazelenir; toprak dinlenir. Gökyüzünden yeryüzüne her yer temizlenir. Evlerde, meclislerde sohbetler derinleşir. Şitâiyye yazmak özellikle bahâriyye yazmaya göre daha risklidir. Şâirin gülüyle, bülbülüyle canlı, hareketli ve neşeli bahar mevsimini anlatmak yerine kışı anlatması pek de kolay değildir. Bu nedenle her şâir şitâiyye yazamaz, dolayısıyla şitâiyyeler 16. yüzyılda yaşamış hünerli şâirler tarafından yazılmıştır. Bu da onun klasik Türk edebiyatında ayrı bir yere sahip olmasını sağlamıştır. The 16th century which is considered the peak period of Ottoman Empire is well ahead of the era. The classical Turkish literature has taken its cue from this development. Especially, the poets did not hesitate to offer praise to the powerful sultans in this period, statesmen and people who are ahead in terms of science in society. Therefore the species of eulogy are quite advanced in this period. The poets of classical Turkish literature have added to the works of human and all the elements that affect them in eulogies. One of them is winter poem describing the winter in teşbib section. The poets often describe human helplessness in the face of winter in winter poems. In fact, the winter is a symbol that poets use to describe their situation. With this feature, the sadness and sensuality are dominant in winter poems. The melodies flow of poets who complained of the difficulty is easily audible in winter poem. As well as, the winter represents the beauty for some poets. Because, the winter is not only suffering Just as being thorns in the roses or coyness in dear will not reduce its beauty, the winter season has beauty that offers to human and nature. With winter, nature is renewed; land rests. Whatever is cleaned from heaven to earth; conversations are increased at home and in the society. Writing winter poem is especially more risky than writing spring poem. It is not easy that poets describe the winter instead of explaining lively, bustling and cheerful spring season with roses, nightingales. Therefore, every poet cannot write winter poem, so winter poems were written by talented poets who lived in 16th century. This feature ensures that winter poems are important in the classical Turkish literature.
Collections