Hıdırlık kulesi Antalya`da bir anıt mezar arkeolojisi, rölöve-restitüsyon-restorasyon projeler
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Hadrianus Takı'ıyla birlikte, Roma Dönemi Attaleiası'ndan büyük oranda sağlamve özgün olarak günümüze ulaşmış iki yapıdan birisi olan Hıdırlık Kulesi, Antalya merkezKaleiçi, Kılınçarslan Mahallesi'nde konumlanır. ?Hıdırlık Kulesi? adlandırılmasını,Hıdrellez kutlamalarının günümüzde de sürdüğü bir yeşil alan olan anıt civarının ?yeşil,sulak alan? tanımına uyan yapısı, olasılıkla Hıdrellez kutlamaları ile ilintili olarak Türkdevrinde almıştır. Yapı, küçük onarım ve kullanıma bağlı bazı değişikliklere karşın özgünformunu oldukça iyi korumuş, bu güne kadar ciddi bir bilimsel çalışma ve yapısal anlamdaciddi bir onarım görmemiş, kaderine terk edilmiştir.Yapı, kuzeydoğu-güneybatı ve güneydoğu-kuzeybatı aksında yerleştirilmiş; altta17,20x17,30 m. ölçülerinde kareye yakın bir plana sahip kaide bölümü ve kare planlıkaidenin merkezine yerleştirilmiştir, 7,95 m. çapında silindir formundaki üst kattanoluşmaktadır.Kuzeydoğu cephesi ana giriş cephesi olup, hem altta hem de üstte cephe merkezineyerleştirilmiş kapılar vardır. Mezar odasına giriş kapısı on tarzında bir kapı olup, özellikleyapının bu cephesinde görülen yoğun dolgudan dolayı, kapının orijinal yüksekliğigünümüzde tespit edilememektedir. Kapının her iki yanında, 6'şar tane, `'faskes'' olarakadlandırılan kabartmalar yer almaktadır. Güneydoğu cephesinde üç, güneybatı cephesindetespit edilebilen iki ve kuzeybatı cephesinde de bir tane olmak üzere, cephelere yansıyanmazgal açıklıkları göze çarpmaktadır. Ayrıca, kuzeybatı cephesinde, ana kapıdan dahaküçük olup orijinalde üst kata çıkışı sağlayan bir kapı daha yer almaktadır. Cephemerkezine yerleştirilmiş bu kapının da orijinal yüksekliği zemin dolgusundan dolayı tespitedilememektedir.Kaleiçi'ne dönük ana cepheden, ana mezar odasına ulaşımı sağlayan dromosşeklindeki giriş koridoruna girilir. Bu koridorun sonundaki -bu gün mevcut olmayan- birkapıyla ana mezar odasına ulaşılır. Bu mekana açılan üç adet büyük niş bulunmaktadır. Bunişlerden güneybatı cephesindekinin dışa bakan duvarında, yaklaşık 1,90x2,15 m.boyutlarında, modern onarımlarla sonradan kapatılmış büyük bir açıklık gözeçarpmaktadır. Ayrıca, güneybatı ve güneydoğu nişlerde bulunan yükseltilmiş platform,güneybatı niş içinde dağılmış durumdadır. Giriş koridoru ve mezar odası içindeki bütünmekanların üstü, yarım daireye yakın formda tonozla örtülmüştür.Kuzeybatı cephesindeki kapı moloz taşlarla doldurulduğu için, üst kata çıkışgünümüzde ana mekanın güneydoğusundaki niş içinde sonradan açılan açıklık aracılığı ilesağlanmaktadır. Bu açıklık kaide üstüne ulaşılan taş bir merdivene açılmaktadır.Kuzeydoğuya dönük, üstü yarım daire formunda kemerli bir girişin açıldığı dairesel birmerdivenle üst kata ulaşılmaktadır. Üst katın merkezinde zeminden yükseltilmiş veorijinalde mezar sahibinin bir heykelini taşıyan kare formunda bir kaide yer almaktadır.Seyirdim yolu ile kaide arasındaki döşeme oldukça deforme olmuş, yer yer tuğla ilekaplanmış, orijinal döşeme kotu tespit edilememiştir. Seyirdim yolu kenarındaki den-danbloklarının bir kısmı in situ konumundadır: Bu blokların arasındaki korkuluk bloklarınınise büyük bir kısmı -kuzeydeki üç blok dışında- yok olmuştur. Yapının sur sistemine dahiledildiği dönemde, den-dan blokları arası, güneybatı, güney ve güneydoğu yönlerindemoloz taşlarla doldurularak yükseltilmiştir.Hıdırlık Kulesi hakkındaki ilk bilgilerimizi aldığımız ünlü gezgin Evliya Çelebi'nin?Kız Kulesi? olarak adlandırdığı ve savunma sisteminin bir parçası olarak gördüğü yapınınbir mezar yapısı olduğunu 1874 yılında ilk kez W. Hirschfeld ileri sürmüştür.K. G. von Lanckoronski'nin ardından pek çok araştırmacı ve bilim adamıtarafından incelenen yapının, Romalılar'a ait bir mezar yapısı olduğu; benzerlerini Romamezarlarında yada mausoleumlarında bulunduğu, konsüllük makamını simgeleyenfasceslerden dolayı kentin yerlisi bir Roma konsülünün mezarı olabileceği ve yapının .S.1. yada 2. yy. içlerine tarihlenmesi gerektiği kanısına varılmıştır.Hıdırlık Kulesi, gerek formu, gerekse anıtsallığı ile Roma Dönemi'nin gelenekselmausoleum tipini en iyi şekilde yansıtan ve Kent Roma'ya özgü tipi ile Anadolu için tekörnek olan bir anıt mezardır. Çok katlı mezar anıtı tipinin en erken ve en anıtsal örnekleriErken Klasik Dönem'den itibaren Anadolu'da görülmeye başlanmış, en anıtsal örneğiniHalikarnas Mausoleumu ile bulmuştur. Hıdırlık Kulesi, gerek formu gerekse plan şemasıile, Anadolu'da gelenekselleşen mausoleum tipinden uzak olup, benzerlerine büyük ölçüdetalya'daki anıtsal mezar yapılarında rastlanmaktadır.Özgün işlevi mezar olan ve bu işlevini Geç Antik Dönemin sonuna kadar sürdürenyapı, Hıristiyanlığın tüm antik dünyaya egemen olması ve çok tanrılı dinin yasaklanmasıile en geç .S. 4. yy. sonlarında ve en azından pagan mezarı işlevini yitirmiş olmalıdır.Yapı, zamanı günümüz verileri ile kesin olarak saptanamasa da, olasılıkla 7. yy.'dasavunma sisteminin bir parçası haline getirilmesi ile farklı bir amaca hizmet etmeyebaşlamıştır. Erken Bizans Dönemi ile birlikte işlevi değiştirilerek, önce dinsel bir yapısonra da kentin savunma sisteminin parçası haline getirilmiş ve bu işlevini 19. yy.'a kadarsürdürmüştür. Son olarak da 1950'li yıllarda Antalya Belediyesi'nin malzeme deposuolarak kullanılan, günümüzde de genel kullanıma kapalı olan yapı, BüyükşehirBelediyesi'nin sınırlı sürelerde düzenlediği kültürel ve sanatsal etkinliklerde ziyareteaçılmaktadır.Yeni işlevlerine yönelik eklentiler, bazı kalıcı tahribatları ve mekansal değişiklikleride beraberinde getirmiştir. Bunlar yanında gerek üst katın eklentilerle daha da arttırılanağırlığı, gerekse tektonik hareketler yapı bütünlüğünde gözle görülen kayma, çatlama,ayrılma gibi statik dengeyi rahatsız eden sonuçlar doğurmuştur. Eksik yerlerintamamlanması yönündeki gelişigüzel girişimler ise yapının orijinal dokusunutamamlamaktan ve yapı statiğini desteklemekten uzak kalmıştır.Yapı ilk bakışta tüm özgün özelliklerini koruyor gibi algılansa da, özellikle ikincikullanım evresinin beraberinde getirdiği eklemeler ve değişiklikler ile orijinalde var olanbazı özellikler ortadan kalkmıştır. Söz konusu eklemeler, doğal aşınma ve kayıplaryanında, özellikle 1930'lu yıllardaki sur duvarlarının yıkımına yönelik uygulamalarsırasında büyük ölçüde yapıdan uzaklaştırılmıştır. Bu süreçlerdeki uygulamaların, her ikikattaki özgün donanımların yitirilmesinde etken olmasına karşın; günümüzde izlenemeyenbazı orijinal ayrıntıların rekonstrüksiyonu yapılabilmektedir. Kalan izler de yapının mezarişlevi yanında, değişik dönemlerde savunma kulesi ve kutsal mekan olarak kullanıldığınaişaret etmektedirler.Kulenin 1955 yılındaki tescilinden sonra, ayrıntılı bilimsel araştırmaları ve onarımçalışması yapılmayan ve kaderine terk edilen yapı, bu çalışma kapsamında ayrıntılı olarakele alınmış, bunun yanında rölöve çizimleri, restitüsyon ve restorasyon projeleri bilgisayarortamında hazırlanarak gelecekteki kaçınılmaz düzenlenme ve onarımlara zeminhazırlanmıştır.Rölöve çalışmaları, rölöve çizimleri, malzeme analizleri yanısıra malzeme vestrüktürde oluşan sorunlar analizleri olarak alt başlıklar altında irdelenmiştir. Restitüsyonprojesi, yapıda varolan izlere, yapı ile ilgili yazılı kaynaklar ve görsel belgelere, benzerkütle, fonksiyon ve plan şemasına sahip diğer yapılarla olan tipoloji araştırmalarınadayanarak hazırlanmıştır. Restorasyon (Koruma-Onarım) Projesi hazırlanırken, yapınınkoruma ve kullanım sorunlarını çözmeye yönelik müdahale ilkeleri belirlenmiştir. Yapınınsadece orijinal halini değil, zaman içinde geçirmiş olduğu bütün evreleri korumak vesergilemek amaçlanmıştır. Arkeolojik verilerle doğrulanmayan, herhangi bir belge vebilgiye dayanmayan bölümlerde tamamlamadan kaçınılmış, yapının tamamlanmasıamaçlanmamıştır. Mevcut izlerin sağlamlaştırılması ve yapının yaşamını sağlıklı olaraksürdürmesini sağlayıcı önlemlerin alınması restorasyon projesinde önerilmiştir. With Hadrianus Takı, Hıdırlık Tower which is located in Kılınçarslan District,in Kaleiçi, in the Center of Antalya is one of the two buildings stayed mostly well-built and original until now Attaleia of the Rome period. The name of Hıdırlık Towerwas given in the period of Turks which means ?green, marshy place? that is liablefor its edifice probably with the connection of Hıdırellez celebrations. Edifice, hadkept its original form due to the changes tackling with its usage, until today it hasnot been seriously mended in terms of scientific studies and it is left as it is.Edifice, which is built with the axle of Northeast-Southwest and Southeast-Northwest; the edifice was located in the centre of a pedestal which is squaredplanned and a part of a pedestal that has a close plan to a square. At the bottomwith the measures of 17,20x17,30 m. and it also has cycling that is formed ofcylinder with the diameter of 7,95 m.Northeast side is the main entrance and there are some templates which arelocated both at the bottom and on the ceiling. The entrance door to the tomb is akind of Ion style, especially because of the dense filling in this side of the edifice,the original height of the door can not be detected today. On both sides of the door,6 pieces of relievos which are called ?faskes? are located per gate. The cracks of thecrenel are conspicious on the Southeast side three, on the Southwest side detectedtwo, on the side of Northwest one. On the other hand, on the side of Northwest,there is another door which is smaller than the main gate provides a way to theupstairs. The original height of this gate which is located in the center of the frontcan not be determined because of ground filling.From the main side that faces to Kaleiçi, one can enter the aisle shapeddromos which provides the transportation to the tomb room. It is reached to the maintomb room-which does not exist today-at the end of this aisle. There are threebig niş opening to this place. One of these niş is on the Southwest side of the wallwhich faces to the outside a huge crack is conspicious, it is about 1,90x2,15 m. sizes,that is closed later with a modern mending. On the other hand, the raised platform isscattered in the Southwest niş which is on the niş of Southwest and Southeast.All of the places which are at the entrance aisle and in the tomb rooms are coveredwith vault with a shape of semi-circle.Since the gate in the Northwest side is filled with large stones, the way to theupstairs is provided with a crack that is opened later in the niş which is on theSoutheast side of the main place today. This crack opens out to a pedestal withstairs built from stone. The upstairs is reached with an open top arched circle shapedstair which faces to the Northeast. A square shaped pedestal which carries the statueof the owner of the tomb in original exists in the center of the upstairs. The flooringbetween Seyirdim way and the pedestal has been quite deformed, it is covered withbricks on some places, and the original flooring code has not been detected. Some ofthe blocks of den-dan which are located next to the Seyirdim way are in shape of insitu: Both the parapet among the blocks and most of the blocks-apart from threeblocks in North-had been disappeared. In the time when the building was involvedin the sur system, the space among the den-dan blocks had been raised by filling thatarea with huge stones in the directions of Southwest, South and Southeast.It was the first time W. Hirschfeld put forward that the building was a tombedifice in the year of 1874 and it was a part of a defence system and also it wascalled ?Kız Kulesi? by Evliya Çelebi who is a famous traveler from whom we gotthe first information about Hıdırlık Tower.After K. G. Von Lanckoronski, a lot of researchers and scientists made a lotof scientific researchs on this edifice, and it was detected that the edifice belonged toRomes; the similar ones are found in the mausoleum or in the tombs, because of thefasceses which symbolizes the consul position any local people detected that it wouldbe the tomb of Rome concul and that edifice must be dated between the dates of 1.century or 2. century.Hıdırlık Tower, it reflects the traditional mausoleum of the Rome period notonly in terms of its form, but also in terms of its monumentallity and the city is thesole monument tomb for Anatolia with its Rome type. The earliest and the mostmonumental samples of Multi-storey tombs had started to be seen at the beginning ofEarly Classical Period, Halikarnas Mausoleumu is the most momumental sample of it.Hıdırlık Tower is far from the traditional mausoleum type in Anatolia in terms of itsform and its the scheme of plan, but the similars are found in the edifices of tombsin Italy.The edifice whose function is tomb and it lasts its function until the end ofthe Late Archaic Period, Christianity has been sovereign all around the Archaic Worldand with the prohibition of the multi-God religion at last A. C. 4. century and thepagan tomb must be lost its funtion. The edifice, although its time can not bedetected with the today?s data certainly, probably it started to serve for a differentaim after it had been a part of the defence system in the 7. century. With theformer Byzantium period its function had been altered, first, a edifice about religionand then it became a part of the defence system of the city and it had lasted itsfunction until the end of 19. century. Lastly, it was used as the depot of Antalyamunicipality and nowadays it has been used as a closed area for general usage by themetropolis municipality which arranges cultural and artistic activities performed incertain times.The additions for its new function resulted for some stable ruins and variety ofplaces. All of these things that destroys the balance resulted for larger cracks at thetop floor, and some landslides, cracks and leavings that can be seen with nacked eyebecause of the tectonics movements. Some randomly attemps to complete the deficientplaces are far away from supporting the edifice?s statics and completing the structureof the original edifice.Although the edific seems that it saves its all original proporties at first sight,especially with the additions from the second usage phase and the varieties which canonly be seen at the original one do not exist any more. The additions mentionedabove are mostly ruined because of natural corrosion and losses, especially the ruinsfor ramparts in the 1930s. Although the applications in this process result fordisappearing the riggings on the two floors, some original details that can not be seentoday can be made as a rekonstrüksiyon. The rest of the traces points out that it wasalso used as a defence tower and a holly place in different periods apart from itsfunction as a tomb.After the official registration of the tower in 1955, it was held forreconsteruction, besides, the projects of röleve drawings, restitüsyon and restoration areprepared with the computers, so this resulted for inevitable arrangements and mending.All kinds of problems are evalueated as sub-titles of the studies of rölövedrawings, the analyses of material and strüktür. The project of Restitüsyon wasprepared according to the researchs of tipoloji of other plans and function, and alsowith the written and visual documents. While the project of restoration ( protection -mending ) was being prepared the principles were detected to solve the problems ofprotection and usage. It was aimed to exhibit not only the original structure of theedifice, but also all of the phases that the edifice that had had in the past. If there isnot any information and documents about some missing parts of the edifice, thoseparts are not completed, by doing so it was aimed to complete the edifice. Theprecuations about the provement of the present permissions and to keep the edificesurvive longer are recommended in the restoration project.
Collections