Patara Tepecik Nekropolü ve Bey Evi`nden ele geçen kırmızı astarlı seramikler: İ.Ö. 2 - İ.S. 4. yy.
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Patara Tepecik Nekropolü'nde 1989-1999 yılları arasındaki kazı çalışmalarında ele geçen kırmızı astarlı seramikler ile Tepecik Bey Evi'nde 2007 yılına kadar bulunan kırmızı astarlı seramikler bu çalışmanın konusunu oluşturur. Nekropol, kentin erken dönem yerleşimine yönelik önemli buluntular veren Tepecik yükseltisinin doğu eteğinde, kuzey-güney doğrultulu olarak konumlanır. Kazı öncesinde yoğun bir dolgu tabakasıyla kaplı alanda, Hellenistik Dönem'den Geç Roma Erken Bizans Dönemi'ne kadar uzanan mimari yapılaşma izlenir. Seramik buluntuları ise, Geometrik Dönem'den başlayarak Bizans Dönemine kadar çeşitlilik göstermektedir. Roma Dönemi'ne oranla daha az sayıda ele geçen erken seramikler arasında kırmızı ve siyah figürün yanı sıra Hellenistik Dönem örnekleri ağırlıktadır. Nekropol gibi Tepecik'te konumlanan Bey Evi, yükseltinin üst kısmındaki düzlükte yer alır. İlk olarak 2004 yılında kazılan sarnıçla kendini gösteren yapının, daha sonraki dönemlerde iki odalı, büyük bir yapı kompleksi olduğu anlaşılmıştır. Kazıcısı tarafından Bey Evi olarak tanımlanan yapı, hem kentin erken dönem yerleşimine ışık tutması, hem de geç dönem atık seramik dolgusunda ele geçen amorf parçalarla, Roma Dönemi yerel seramik üretimine yönelik veriler sunması adına önemlidir.Doktora tezi kapsamında ise, Roma Dönemi kırmızı astarlı seramiklerinin, sigillata olarak adlandırılan astar kalitesi yüksek örnekleri ile bunların yerel taklitleri yer alır. Bu bağlamda ?Geç Roma Kırmızı Astarlı Seramikleri? olarak ayrılan örnekler tez içerisine dahil edilmemiştir. Bu geç dönem örneklerine oranla daha fazla sayıda ele geçen kırmızı astarlı seramikler içerisinde form tespitine imkan vermeyecek derecede kötü korunmuş parçalar yer alır. Form belirlemede karşılaşılan bu zorluk, hamur-astar özellikleri doğrultusunda oluşturulan kırmızı astarlı seramik gruplarının ayırt edilmesinde de yaşanmıştır. Bu bağlamda yayınlarda hamur-astar tanımı yapılan Doğu ve Batı Sigillata gruplarına uymayan bir buluntu grubuyla karşılaşılmıştır. İthal sigillataların yerel taklidi olarak tanımlanan bu grup ?Patara Kırmızı Astarlı Seramikleri? olarak tanımlanmıştır.Böylece hamur-astar özellikleri doğrultusunda Nekropol seramikleri içerisinde, Doğu ve Batı sigillata gruplarının yanı sıra Sagalassos Kırmızı Astarlı Seramiği ile Patara veya yakın bölgede üretildiği düşünülen yerel kırmızı astarlı seramikleri belirlenmiştir. Bu grupların tipolojisinde yayınlanmış çalışmalarda tanınmayan farklı formların bulunması, alt gruplardaki tipoloji zenginliğini göstermesi açısından da önemlidir. Örneğin nekropol seramiklerinin % 38'ini oluşturan DSA'nın hem ana formlarında hem de tekil örnekler başlığında değerlendirilen gruplarında farklı profil özellikleri gösteren parçalar yer alır.Tepecik Nekropolü'ndeki kırmızı astarlı seramiklerin diğer merkezlere göre, daha fazla çeşitlilik göstermesinde, Patara'nın liman kenti olmasının etkisi büyüktür. Bu bağlamda Batı ve Doğu sigillata gruplarının gerek sayısal gerekse tipoloji dağılımı seramik ticaretine yönelik önemli veriler sunar. İstatistiki verilerin ortaya koyduğu üzere, DSA ve DSD'nin diğer gruplara kıyasla ön planda olması Akdeniz ticaretiyle bağlantılı olarak beklenen bir sonuçtur. Diğer yandan İtalya ve DSC sigillatalarını geride bırakan Sagalassos Kırmızı Astarlı Seramikleri'nin varlığı, Lykia ile Pisidia Bölgesi arasındaki seramik ticaretinin kanıtıdır. Bu arada yalnızca İtalya örnekleriyle sınırlı kalan batı sigillatasının sayısal ve tipoloji bakımından azlılığı, bu grubun yüksek maliyeti göz önüne alındığında şaşırtıcı değildir.Tepecik Bey Evi kazılarında ele geçen örneklerle sayısı ve form tipolojisi zenginleşen Patara Kırmızı Astarlı Seramikleri ise, toplam seramiğin % 18'ni oluşturur. Klasik Dönem yapısına atılan seramik çöplüğünde günlük kullanım örnekleriyle birlikte ele geçen bu seramik grubu, buluntu yoğunluğu bakımından DSA örneklerinden sonra gelir ve ikinci sırada yer alır. Kase ve testi formlarının öne çıktığı tipolojide, başta Doğu Sigillataları olmak üzere günlük kullanım seramiklerinin de etkisi görülür.Sonuç olarak bu çalışmayla Tepecik Nekropolü'nde ele geçen Roma Dönemi kırmızı astarlı seramiklerin ithal örneklerinin hamur-astar özelliklerine ait oldukları gruplar belirlenmiştir. Yapılan sınıflandırma sonucunda Doğu sigillata grupları ağırlıklı olmak üzere az sayıda İtalya üretimi örneklerin ithal edildiği görülmüştür. Diğer yandan Pisidia üretimi Sagalassos Kırmızı Astarlı Seramiklerin % 6 oranındaki varlığı, grubun yayılım alanını ortaya koyması adına önemlidir. Son olarak homojen hamur-astar yapısı gösteren ve buluntu yoğunluğu bakımından ikinci sırada yer alan Patara Kırmızı Astarlı Seramikleri, kentte Hellenistik Dönem'den bilinen yerel seramik üretiminin Roma Dönemi'nde de devam ettiğini kanıtlar. Das Thema dieser Arbeit ist die Rotfirniskeramik, die in der Nekropole von Patara zwischen 1989-1999 bei Ausgrabungen gefunden wurde. Die Nekropole liegt in Nord-Süd- Ausrichtung östlich vom Tepecik Tepesi, von dem Funde einer frühen Siedlung stammen. Vor der Ausgrabung in diesem Gebiet gab es dort eine große Füllschicht. In und unter dieser Schicht traten nicht nur reine Gräber, sondern auch verschiedene grabuntypische Raumstrukturen und Architekturelemente zu Tage, die in die hellenistische bis in die spätrömische Zeit datiert wurden. Die Keramikfunde stammen jedoch aus den verschiedensten Perioden, von der geometrischen bis in die frühbyzantinische Zeit. Die frühe Keramik, die seltener als die römische Keramik gefunden wurde, besteht aus schwarz- und rotfiguriger Ware, daneben gibt es auch im Fundspektrum Keramik der hellenistischen Zeit.Meine Doktorarbeit beschäftigt sich lediglich mit der Terra Sigillata, die sowohl in Form, als auch in Ton-Firnis qualitativ hochwertiger ist als die anderen Gattungen der römischen Keramik in der Nekropole. Aus diesem Grund wird die spätrömische Rotfirniskeramik (LRW) in dieser Doktorarbeit nicht behandelt. Aufgrund der hohen Anzahl und der geringen Größe der gefundenen Terra Sigillata- Fragmente, ist es schwer, sie zu ganzen Gefäßen zu ergänzen.Es hat sich nicht nur als schwierig herausgestellt, die Form zu ergänzen, sondern auch für die verschiedenen Gruppen der Rotenfirniskeramik die Ton- und Firniseigenschaften zu bestimmen. Die in der Nekropole gefundene Rotfirniskeramik besteht aus westlicher und östlicher Sigillata, daneben kommt auch Terra Sigillata aus Sagalassos vor sowie unbestimmte Rotfirniskeramik, die in Patara oder im lykischen Raum hergestellt worden sein kann. Außerdem zeigt die Typologie, die in diesen Gruppen wichtig ist, neue Formen, die in der Literatur noch nicht behandelt wurden. Diese Formen wurden in Untergruppen eingeteilt. Aus diesem Grund treten in dieser Typologie zahlreiche Untergruppen auf. So befinden sich zum Beispiel in der ESA Gruppe, die 49 % der gesamten Keramik der Nekropolen ausmacht ist, verschiedene Merkmale im Profil der Stücke sowohl in der Grundform, als auch in ihrer Untergruppe.Rotfirniskeramik aus der Nekropole von Tepecik ist vielfältiger als diejenige, die in anderen antiken Städten in Anatolien gefunden wurde, denn Patara war eine wichtige Hafenstadt in Lykien. Diese Vielfältigkeit in der westlichen und östlichen Sigillata gibt wichtige Einblicke über den Handel von Keramik in Patara. Aufschlussreich ist auch dıe Verteilung dieser Gruppen, sowohl zahlenmäßig als auch typologisch. Wie statistische Analysen zeigen, sind die ESA- und ESD- Gruppen häufıger vertreten als andere östliche und westliche Gruppen, was mit der wichtigen Position Partaras im Mittelmeerhandel zusammenhängt. Andererseits beweist die Rotfirniskeramik aus Sagalassos, die häufıger als westliche Sigillata und ESC in der Nekropole gefunden wurde, dass diese Keramik zwischen Lykien und Pisidien gehandelt wurde. Es ist nicht erstaunlich, dass die westliche Sigillata aus italischer Produktion seltener als die östliche Sigillata vertreten ist, da ihre Produktion und ihr Transport wesentlich teurer sind.Als Abschluss dieser Doktorarbeit konnten wichtige Erkenntnisse über den Keramikhandel in der römischen Zeit von Patara, aber auch über lokale Produktionen als Imitation der Rotfirniskeramik, gewonnen werden. Diese Stücke wurden in dem Kapitel über unbekannte Rotfirniskeramik behandelt und im Katalog als Rotfirniskeramik aus Patara benannt. Am Ende dieser Doktorarbeit steht der Vorschlag, dass Patara ein Zentrum lokaler und regionaler Keramik-Produktion war.
Collections