Tanzimat dönemi eğitim sistemi ve yeniden yapılanma çabaları
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Osmanlı Devleti Eğitim Sistemi, Tanzimat Dönemi ne tam bir çıkmazlar yumağı görüntüsüyle girer. Tanzimat Dönemi'ne girerken, eğitim kurmları; orta ve yüksek öğ renim veren medreseler, ilköğrenimi sağlayan sıbyan mek- tebleri, saray mektebi olan Enderun ve az sayıda askeri teknik okuldan ibarettir. Bu okullar da genel olarak bi- ribirinden kopuk ve ayrı bakanlıklara bağlı olarak, eği- tim-öğretim hizmeti sunmaya çalışmaktadır. Tanzimat Dönemi Eğitimi; 1869'da Maarif-i Umumiye Nizamnamesi yayımlanıncaya kadar, ilk otuz yılı bütünüy le sistemsizdir. Eğitim örgütü de, biri Meşihat'a, öteki Babıali'ye bağlı olmak üzere, iki ayrı merkezden (Meka- tib-i Umumiye Nezaretiyle Meclis-i Umur-u Nafia tarafın dan) yönetilmektedir. Bu, otuz yıllık sürede taşra için uygun görülen okul sayısı ise büsbütün yetersizdir. Asıl okullaşma 1860' lı yıllarda başlar. Bir başka deyişle, Tanzimat Dönemi'nin ilk yılla rında ve 1869 Nizamnamesi yayımlanıncaya kadar, eğitim, bir karmaşa havasında yol alır. Askeri ve sivil, kız ve erkek okulları açılır. Hepsinde de bir takım aksilikler, 155156 şanssızlıklar yaşam r. Okullar açılır kapanır, isim ve yer değiştirir. Yeniden yapılanma zorunluluğunu farkeden Tanzimat Dönemi devlet adamları, işe eğitimi kurallara bağlama girişimleriyle başlarlar. Eğitim alanında, kendi dönemi ne göre oldukça geliştirilmiş yasal düzenlemeler çıkar tılır. Hatta bu düzenlemelerden bazıları, günümüzün bir çok uygar devletinin bile ilerisinde bir görünüm sergi lemektedir, özellikle, farklı inanç ve etnik kökenlerle ilgili yasal düzenlemeler demokratik bir yapıyı çok ile ri bir düzeyde temsil etmektedir. Bu demokratik düzen lemelerin, dış baskılar sonunda yapıldığını düşünenler olsa da, Osmanlı Devleti'nin en güçlü dönemlerinde de farklı inançtan olanlara son derece toleranslı uygulama larda bulunmuş olması bu tezi önemli ölçüde geçersiz kılmaktadır. 1869'da yayınlanan ve yasa hükmünde olan Maarif-ı Umumiye Nizamnamesi 'yle. ilk kez eğitim işleri ciddi o- larak ele alınır. O kadar ki düzensiz sistemsiz, günün gereksinimlerine göre belirlenen kurumlaşma, ilk kez bu tüzükle kurallara bağlanır. Ancak, Maarif-i Umumiye Nizamnamesi 'nin ön gördü ğü okullaşma, Osmanlı Devleti'nin yıkılışına kadar ger çekleştirilemez. 19. yüzyıl biterken, bütün ülkede yal nızca 400 kadar rüşdiye bulunması da bunu göstermektedir. Kız rüşdiyelerine taşrada kimse ilgi göstermez. Orta öğ retimde idadi-sul tani karmaşası sürekli gündemde kalır.157 Tüzüğe göre, idadilere, rüşdiyeyi bitirip Darülfünun'a gitmek isteyenler girecektir. Bu okulların, 1000 haneli her merkeze açılması öngörülmüştür. Ancak, 1870'lerin sonunda bile henüz biri İstanbul'da, öteki Yanya'da, iki idadi vardır. Tek sultani ise Galatasaray Sul tanisi 'di r. 1884'te il merkezlerindeki idadiler, 29'a çıkar ama ço ğuna ilgi yoktur. Çünkü, rüşdiyeyi bitirenler, devlet dairelerinde cazip görevler bulmakta daha fazla öğrenim görmeyi gereksiz görmektedirler. Tüzüğün getirdiği bir yenilik de, Usul-ı Cedid denen yeni öğretim yönteminin yaygınlaştırılması olur. Selim Sabit Efendi 'nin Elifba-yı Osmani'si tüm okullarda geçerli ders kitabı sayılır. Maarif Nezareti bu yeni yöntemi kısa zamanda okullara yerleştirebilmek için ge zici öğretmenler görevlendirilmesini, Vilayet Maarif Mü dürlüklerinden ister. Tanzimat Dönemi, daha çok azınlık ve yabancıların eğitimde, önemli gelişmeler kaydettikleri bir dönemdir. Hızla yayılan bu okulları denetim altına alabilmek için 1869 Maarif-i Umumiye Nizamnamesi 'ne önemli denecek hü kümler konulmuştur. Ancak, Osmanlı Devleti'nin yabancı ve azınlık okullarını denetim konusunda başarılı olama dığı görülmektedir. Hem nicelik, hem de nitelik olarak reform denecek düzeyde bir artış sağlayan azınlıklar ve yabancılar sadece Tanzimat Dönemin'de 300 den fazla özel okul açmışlardır.158 Tanzimat Dönemi Eğitimi 'nin getirdiği yenilikle rin başında; `mektep` denen kurumun sadece İstanbul için gerekli olmadığı, ülkenin her yanında eğitime muhtaç gençler bulunduğu gerçeğinden hareketle önce büyük il lerde olmak üzere taşrada da okullar açılması gelir. Ya ni eğitimin yaygınlaştırılması ilkesi bir Tanzimat dü şüncesidir. Kızların eğitimi, sıbyan mekteblerinin iyi leştirilmesi, modern eğitim yöntemlerinin benimsenmesi bu dönemdedir. Tanzimat'la bir batı dilinin programlar da yer alması da kural lası r. Tanzimatçılar, orta ve yüksek öğretim kurumlarını medresenin nüfuzundan kurtararak, devletin otoritesi al tına almaya çalışırlar. Medreseler ise, Tanzimat'tan ön ceki karakterlerini korumaya devam ederler. Medreseler; yeniçeri opağı gibi, bütün yeniliklere karşı gelerek ve bünyesinde hiçbir değişiklik kabul etmeyerek varlıkları nı korumak isterler. Medresenin dışında kurulan okullar da yavaş yavaş batılı şekil ve metodlara yönelirler. So nuçta, Tanzimat Dönemi 'nde eğitimde birlik sağlanamaz. Batı düşüncesi ile çalışan okullar yanında, Skolastik bir görünüm sergileyen medrese yanyana yaşamaya ve bir birlerini kabullenemeyen, nesiller yetiştirmeye devam e- der. Devletin kurduğu okullardan yetişen nesiller, med resenin etkililiğini azaltmaya başlasalar da, Devlet'in temeli din olmaya devam ettiği için, medreselerin kaldı rılması başarılamaz.159 `Tanzimat okullarının` doğduğu geliştiği, iyi kötü bir sisteme kavuştuğu dönem boyunca medreselerde hiç bir gelişme gözlenmemektedi r. Tersine talebe-i ulum (bilim öğrencileri) adıyla nüfuzlarım korumaya çalışan medre seliler, daha sık sokağa dökülmekte, iç kargaşalarda da ha aktif rol almaktadırlar. 1876'daki siyasal çalkantı ların hepsinde yer alan medreselilere, Sultan II. Abdül- hamid de olumsuz bakar; medreselilerin büsbütün cahil kalmaları ve dışlanmaları için, Medreselere kayıtlı o- lanların askere alınmayacakları avantajını getirerek, bu kurumların asker kaçaklarıyla dolmasına olanak sağlar. Sonuç Ve öneriler Tanzimat Dönemi'nin, Tanzimat Fermam'nın okunma sıyla başladığı kabul edilir. Tanzimat Fermam'nın, si yasi bir belge olduğu düşünülürse, yapılacak yenilikler arasında, eğitime hiç yer verilmemesi doğal karşılanabi lir. Ancak, siyasi bir ferman olmakla birlikte, Osmanlı Devleti 'ni çağdaş Avrupa devletleri seviyesine çıkarmayı amaçlayan, bir `Reform belgesi` nde, ülkenin gelişmesine engel olan nedenlerin başında gelen, `cehalet` i ortadan kaldıracak olan eğitim ve öğretim reformlarından söz e- dilmemesi yadırganacak bir durum olarak değerlendirile bilir. Ayrıca, Tanzimat Fermam'nda öngörülen reformla rın gerçekleşmesinin, ülkede yeterli sayıda aydın ve me mur kadrosunun bulunmasına bağlı olduğu da söylenebilir.160 Bu kadrolar ise, ancak çağcıl eğitim kurumlarında yetiş- tiştiri lebili rdi. Nitekim, reform taraftarı olan devlet adamları, yeniliklerin gerçekleştirilebilmesi için, bil gi ve teknikle beraber yetişmiş kadroların da gerekli olduğunu görerek, geç de olsa, eğitim alanında reform yapmanın bir zorunluluk olduğunu anlarlar. Tanzimat Fermanı'nda eğitimle ilgili herhangi bir maddenin bulun maması, Tanzimatçıların bu konuya değer vermemiş olduk ları anlamına gelmemektedir. Çünkü, eğitim alanında re form yapmanın bir zorunluluk olduğu, 18. yüzyılda anla şılır ve Tanzimat Dönemi' ne kadar, bazı yeni okul model lerinin kurulması, eğitim ve öğretim yapması uygun görü lür. Fakat, Tanzimat genel hatlarıyla, batı medeniye tine doğru atılmış bir adım, Avrupa yaşam tarzını ülke ye kazandırma konusunda yapılan önemli bir girişimdir. Bununla beraber, Tanzimat girişiminin, Avrupai düşünce tarzını, bilim ve tekniğini ülkeye sokamadığı, yani Osmanlı Devleti için gerçek bir reform eylemi olmadığı da söylenebilir. Tanzimatçıların amaçladığı reformların gerçekle şememesinin en önemli sebebi erinden birisi olarak, gele neksel değerlere ters düşen yenilik girişimlerinin, ca hil halk tarafından sürekli olarak tepki ile karşılanma sı ve halkın çıkar grupları tarafından yönlendirilmeye müsait olması gösterilebilir. Bir başka önemli neden, bu haraketin başında bulunan devlet adamlarının çoğunluğu-161 nun, gerçek Avrupa kültürü almış insanlar olmamasıdır. Bu hareketin önde gelenlerinden çoğu, bu hareketi, daha çok `Kerhen` desteklenmesi gereken, Devlet 'in devamının zorunlu reçetesi olarak görmüşlerdir. Medresenin, düştüğü skolastik anlayıştan bir tür lü çıkamaması ve yeniliklere direnmesi de, gelişme giri şimlerini olumsuz etkilemiştir. Ayrıca, yeniden yapılanma misyonunu yüklenen yö neticilerin `değişim ajanı` rollerini gerektiği gibi yerine getirememiş olmaları da, gelişme çabalarını olum suz yönde etkileyen faktörler arasında sayılabilir. Hal ka küskün, baskıcı ve halkı değişime inandırmamış, yeni likler için, halkı motive etmemiş veya edememiş olan yö netim de, başarılı olamamanın sorumluları arasında sayı labilir. Değişimi gerçekleştirmek için öncelikle toplu mun bu değişime inandırılması ve değişimi ister hale ge tirilmesi yönetimsel bir sorumluluk olarak değerlendiri lebilir. Değişim ne yönde olursa olsun, toplumun ne ka dar yararına olursa olsun, değişime direnenler olacağı, özellikle değişimden zarar görebilecek çıkar grupları nın, toplumu, değişime direnme için motive etmeleri bek- lenilebi leceği düşünülürse, yönetimin özellikle değişi min yararları konusunda geniş kitleleri ikna etmesi ve isteklendi rmesi gerekecektir. Bu yöntem uygulanmazda, zorlayıcı veya toplumdan kopuk bir değişim gerçekleşti rilmek istenirse, tabanın yabancılaşması kaçınılmaz olur ki, Tanzimat'dan 150 yıl sonra bile bu yabancılaşmanın etkilerinin silinmediği görülmektedir.162 Bütün bu nedenlerden dolayı, Tanzimat Dönemi yö neticileri; eğitim örgütünde, köklü değişiklikler yapa mazlar. Eski kurumlara dokunamazlar. Plansız ve endişe li, çelişkilerle dolu bazı yüzeysel yenilikler gerçek leştirebilirler. Eğitim alanında, eski ve tutucu gele neklerle ilişkiyi keserek medreseleri kapatmak veya ıs lah etmek yerine, sadece onların yanında, genellikle on ların etkisi altında, sınırlı sayıda, Avrupa okulları tipinde `mektepler` açmakla yetinirler. Diğer yandan, gayri müslim cemaatlere, özellikle Islahat Fermanı ile, her devirden fazla ayrıcalıklar ta nıyan Tanzimat Dönemi yöneticileri, bu cemaatlerin eği tim alanında adeta söz sahibi olmalarını sağlamışlardır. Hatta Tanzimat Dönemi 'ne, başlı başına yabancıların ve azınlıkların, Osmanlı Devleti bünyesinde reform yaptık ları dönem olarak bakılabilir. Açtıkları özel okullarda öğrenim gören, gayr-ı müslimler; Tanzimat Dönemi yöneticilerinin istedikleri anlamda `Osmanlı` olmamışlar, aksine, milliyet duyguları gelişerek ayrılık akımlarını başlatmışlardır. Sonuç olarak, Tanzimat Dönemi Eğitimi ve okulları Türk Eğitim Tarihi'nde önemli bir aşamadır. Bu gün bile hangi önemli eğitim kurumumuzun tarihi incelense Tanzi mat Dönemi'nin izlerini ya da temellerini bulmak olası dır. İlköğretimin zorunlu kılınması ve yaygınlaştırılma sı, yüzlerce yıllık eğitim yöntemlerinin değiştirilmesi, dernekler, vakıflar aracılığıyla, hatta imecelerle okul laşma sürecinin başlatılması, laik eğitimin ve yabancı163 dil öğretiminin gündeme gelmesi, kızlara ortaokul, öğ retmen okulu, meslek okulu kapılarının açılması, yeni ders araç-gereçleri ve yeni öğretim tekniklerinin eği timle buluşması, eğitim sisteminin, yasal düzenlemeler yoluyla kurallara bağlanması, öğretmen yetiştirme işinin ciddiye alınması ve öğretmen yetiştirecek kurumların a- çı İması, her kesimden vatandaşın, eğitimle ilgilenmesi, öğretmen, okul, defter, kalem, tebeşir vb. kavramların güncellik kazanması... tüm bunlar, birlikte değerlendi rildiğinde, bu günkü Türk Eğitim Sistemi'nın temelleri nin, Tanzimat Dönemi 'nde atıldığı gerçeği daha iyi anla şılmakta ve o kısa dönemin saygıyla anılmasına neden olmaktadır.
Collections