Türk Hukukunda karşılaştırmalı reklamlar
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Günümüzde reklamlar ticari hayatın vazgeçilmez araçlarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Şirketler rekabetin oldukça yüksek olduğu ticari hayatta, mal ve hizmetlerini satmak, mevcut satışlarını arttırmak ve rakipler arasında yükselmek amacıyla reklamları bir araç olarak kullanmaktadır.Bu kapsamda, piyasaya sunulan mal ve hizmetler tüketicilerin beğenisine arz edilmekte; üretici piyasaya sunduğu mal ve hizmetlerin en iyi şekilde tüketicilere sunulmasını amaçlamaktadır. Bunun karşısında, tüketiciler ise satın alacağı mal ve hizmetler hakkında en iyi şekilde bilgi sahibi olmak niyetindedir.Reklamlar, iki temel amaca hizmet etmektedir. Bir yandan işletmeler kendi ürün ve hizmetlerini tanıtarak piyasadaki sürümlerini artırma fırsatı bulurken, diğer yandan tüketiciler, reklamı yapılan ürün ve hizmetler hakkında bilgi sahibi olabilmekte; böylece söz konusu ürün ve hizmetlere yönelik daha kolay seçim yapabilmektedirler. Bu kapsamda reklamlar, tüketicinin satın alma kararını etkilemeyi; tüketicinin dikkat seviyesini reklama konu ürün veya hizmete çekmeyi hedeflemektedir. Bu etkileme sürecinin ilk aşaması tüketicinin dikkatinin reklam üzerine çekilmesi, ikinci aşama ise reklamın mesajının tüketici tarafından doğru bir şekilde algılanması ve son aşama ise söz konusu reklama konu ürün veya hizmetin tüketici tarafından tercih edilmesidir.Karşılaştırmalı reklamlar, reklamın yukarıda belirtilen amaçları dikkate alındığında, bu amaçların gerçekleşmesini en etkin şekilde sağlayan reklam aracı olarak karşımıza çıkmaktadır. Zira, bu tür reklamlarda hem reklam veren kendi ürününün rakip ürünlere nazaran iyi olan özelliklerini öne sürerek daha iyi bir tanıtım yapma imkanını bulmakta, hem de tüketici yapılan karşılaştırma neticesinde piyasaya sürülen ürünlerin olumlu ve olumsuz özellikleri arasında değerlendirme yaparak daha doğru tercihlerde bulunma şansını yakalamaktadır. Buna karşın, yapılan karşılaştırmanın objektif nitelikte olmaması, yanıltıcı olması ve yanlış bilgiler içermesi gibi durumlar nazara alındığında, reklam verenin haksız bir çıkar sağlaması söz konusu olabileceği gibi, tüketicinin de yanıltılması riski ortaya çıkmaktadır. Bu noktada, karşılaştırmalı reklamların sınırlarının belirlenmesi gerekliliği oluşmaktadır. Zira, herhangi bir sınırlamanın bulunamaması durumunda iktisadi rekabete zarar verilmesi ve tüketicinin zarara uğratılması söz konusu olabilecek; buna karşın, karşılaştırmalı reklamların yasaklanması durumunda ise, karşılaştırmalı reklamlar ile rekabete ve tüketiciye yansıyacak olumlu etkilerin önüne set çekilmektedir. Dolayısıyla, bu iki zıt kutup arasında denge kurulması zorunluluğu mevcuttur ve bu zorunluluk işbu çalışmamızın temel noktasını oluşturmaktadır.Karşılaştırmalı reklamlar bir kişinin sadece kendi üretmiş olduğu mal veya hizmetin iyi olan özelliklerini öne çıkarması şeklinde olabileceği gibi; rakibi olan bir kişinin üretmiş olduğu mal veya hizmetin açık veya kapalı (örtülü) bir şekilde kendi üretmiş olduğu mal veya hizmetten üstün olduğunu veya söz konusu mal veya hizmetin ayarında olduğunu belirtmesi yolları ile de yapılabilir. Bu şekilde, tüketiciler aynı işi gören mal veya hizmetleri karşılaştırarak daha çok bilgi edinebilmekte; tüketiciler lehine rekabet ortamı oluşabilmektedir.Diğer bir ifadeyle, işletmeler ürün veya hizmetlerinin reklamlarını yaparken, açık veya örtülü bir şekilde diğer rakiplerin ürün veya hizmetlerini, kendi ürün veya hizmetleri ile bağlantı kurarak karşılaştırabilmektedir. Bu şekilde işletmeler, kendi ürün veya hizmetlerinin rakip ürün veya hizmetlerden daha iyi ve kaliteli olduğunu veya söz konusu rakip ürün veya hizmetler kadar iyi ve kaliteli olduğunu belirtmektedirler. Bunun yanında, tüketicinin en temel hakkı olan bir mal veya hizmet konusunda bilgilenme hakkı, karşılaştırmalı reklamlar sayesinde tüketiciye daha kapsamlı bir şekilde sağlanmaktadır. Bu sayede, tüketiciler kendilerine sunulan ürün veya hizmetler arasından ihtiyaç duydukları mal veya hizmetleri rahatça seçebilmektedir.Karşılaştırmalı reklamlara ilişkin hukuki düzenlemeleri incelediğimizde, Türkiye'deki düzenlemenin İsviçre ve AB Hukuklarının aksine karşılaştırmalı reklamların sadece ima yoluyla yapılmasına cevaz verdiğini görmekteyiz. Ticari Reklam ve İlanlara ilişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik hükümleri çerçevesinde rakip ürün veya hizmetlerin ad ve alametlerinin açık bir şekilde reklam içerisinde kullanılması yasaklanmıştır. Diğer bir ifade ile, rakibin, rakip ürün veya hizmetlerinin ad veya markalarının belirtilmesi suretiyle gerçekleştirilen doğrudan karşılaştırma Türk Hukuku'nda hukuka aykırı olarak kabul edilmektedir.Gerçekte, TKHK içerisinde karşılaştırmalı reklamlara ilişkin olarak doğrudan ve dolaylı karşılaştırma ayrımı mevcut değildir. Bu noktada, TKHK'da bu şekilde bir ayrım bulunmamakta iken, Ticari Reklam ve İlanlara ilişkin İlkeler ve Uygulama Esaslarına Dair Yönetmelik hükümleri ile bu ayrımın gerçekleştirilmesi ve doğrudan karşılaştırmalı reklamların yasaklanmasının isabetli olmadığı düşüncesindeyiz. Zira, Kanun ile yasaklanmamış bir husus böylece Yönetmelik ile sınırlandırılmış olmaktadır. Dolayısıyla, bu durum normlar hiyerarşisine aykırıdır. Bu noktada, Türk Hukuku'nun karşılaştırmalı reklamlara ilişkin düzenlemelerinin İsviçre ve AB Hukukları doğrultusunda değiştirilmesi ve kalkındırılması gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu doğrultuda, TTK Tasarısı olumlu ve önemli bir adım teşkil etmekle birlikte, değişim ve gelişimin tamamlanabilmesi bakımından yeterli değildir. Dolayısıyla, başta Reklam Kurulu'nun oluşumuna ilişkin düzenlemeler olmak üzere, reklam hukuku kapsamında yer alan ikincil düzenlemelerin de geliştirilmesi ve çağdaş bir hale getirilmesi isabetli olacaktır.Yukarıdaki bilgiler ışığında, hukukumuzda rakibin, rakip ürün veya hizmetinin adı, markası, logosu veya bunları çağrıştıracak herhangi bir unsurun reklam içerisinde kullanılması mümkün değildir. Bu durumun sonucu olarak, açık ve net bir şekilde yapılamayan karşılaştırma tüketicinin, reklamı yapılan ürün veya hizmet hakkında eksik bir şekilde bilgilendirilmesi sakıncasını ortaya çıkmaktadır. Zira, karşılaştırmanın temel amacı, karşılaştırılan ürün veya hizmetler arasındaki olumlu ve olumsuz farklılıkları ortaya koymak olup, hangi ürün veya hizmet ile karşılaştırma yapıldığının belirtilmemesi tüketicinin eksik bilgilendirilmesi neticesini doğurmaktadır. Daha basit bir ifade ile, tüketici reklamı yapılan ürün veya hizmetin hangi ürün veya hizmetten daha iyi olduğunu dolaylı karşılaştırmalı reklam ile net bir şekilde anlayamamaktadır. Bu halde, reklam içerisindeki boşluklar tüketici tarafından varsayımlar ile doldurulmakta; bu durum ise doğal olarak yanlış yargıların oluşmasına sebep olabilmektedir.Bu çerçevede, doğrudan karşılaştırmalı reklamların, amaca daha uygun olduğu düşüncesindeyiz. Ancak, doğrudan karşılaştırma nedeniyle ortaya çıkan sakıncaların göz ardı edilmemesi gerekmektedir. Bu çerçevede, doğrudan karşılaştırmanın sınırlarının kesin ve net bir biçimde çizilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Öncelikle, rakibin, rakip ürününün veya hizmetinin ad, marka ve alametlerinin reklam içerisinde kullanılması haksız rekabetin meydana gelmesi riskini doğurmaktadır.Dolayısıyla, karşılaştırmanın doğru ve dürüst bir şekilde, gerçeklere dayanılarak yapılması büyük önem arz etmektedir. Aksi takdirde, rakibe, rakip ürün veya hizmetlere haksız bir şekilde zarar verilmesi veya onların tüketici nezdindeki itibarından haksız bir şekilde yararlanılması söz konusu olabilecektir. Bu riskin önüne geçilebilmesi iyi ve sağlam oturtulmuş bir kontrol mekanizmasını gerekli kılmaktadır. Bu noktada, karşılaştırmanın sadece aynı nitelik ve türdeki ürünler bakımından yapılması ve bu sınırın dışına taşılmasının engellenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, aslında karşılaştırılabilir nitelik ve özellikleri bulunmayan ürün ve hizmetlerin karşılaştırılması söz konusu olacak ve bu durumda reklam yapan ya rakibe veya onun ürün veya hizmetlerine zarar vermiş olacak, ya da onun haksız bir şekilde itibarından yararlanmış olacaktır.Karşılaştırmalı reklamların bu hassas konumu, reklamların denetiminin önemini ortaya çıkarmaktadır. Bu durumda, gerek özdenetim gerek idari denetim mekanizmalarının haksız rekabetin meydana gelmesinin engellenmesi bakımından büyük önem arz ettiğinin belirtilmesi gerekmektedir. Özdenetim mekanizmasının sağlıklı bir şekilde işlemesi, şüphesiz ki, haksız rekabet riskini büyük ölçüde azaltacaktır. Türkiye'de reklamların özdenetimi, 1994 yılında kurulan ?Reklam Özdenetim Kurulu - RÖK? tarafından gerçekleştirilmektedir. Özdenetim faaliyetleri asıl olarak reklamcılık standartlarının belirlenmesi, bu standartların tüm reklam sektörü tarafından bilinmesinin ve kabul edilmesinin sağlanması, reklam verenlere ve reklam ajanslarına danışmanlık sağlanması, kurallara reklam verenler ve ajanslar tarafından uyulup uyulmadığının denetlenmesi, tüketici, rakip ve/veya diğer ilgililer tarafından yapılan şikayetlerin incelenmesi ve çözüme kavuşturulması ve ihlallerin cezalandırılmasını hedeflemektedir.Diğer tarafta, idari denetimin de iyi ve etkin bir şekilde işlemesi gerekmektedir. Ülkemizde reklamların idari yoldan denetimi iki kurum aracılığıyla gerçekleştirilmektedir. Bu iki kurumdan birincisi Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, ikinci ise Sanayi ve Ticaret Bakanlığı'na bağlı Reklam Kurulu'dur.RTÜK ise Radyo ve Televizyon Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun'da belirtilen kurallara aykırı hareket edenlere, gerekli müeyyidelerin uygulanması konusunda yetkilendirilmiş bir kurumdur. RTÜK kararlarının içeriğine ulaşılamadığından, söz konusu kararların incelenmesi mümkün olmayıp bu kararların isabetli olup olmadığı konusunda bir bilgi de elde edilememektedir. Bu bakımdan RTÜK uygulamaları hakkında söylenebilecek olan temel husus, bu uygulamaların son derece gizli ve bu durumun bir hukuk devletinde kabul edilemez olduğudur.Reklam Kurulu'nun yapısını incelediğimizde ise Reklam Kurulu'nun oluşumunda bir takım değişikliklere gidilmesinin isabetli olacağı düşüncesindeyiz. İlk olarak, hukuki tartışmalar içeren ve hukuki analiz gerektiren karşılaştırmalı reklamlara ilişkin incelemeler bakımından Reklam Kurulu'nun mevcut yapısının yetersiz olduğu gözlemlenmektedir. Zira, Reklam Kurulu bünyesinde hukukçuların az sayıda olmaları nedeniyle gerekli analizlerin tam ve sağlıklı olarak yapılması zorlaşmaktadır. Bu bakımdan, kurul bünyesindeki hukukçu üye sayısının artırılmasının isabetli olacağı kanaatindeyiz.Bunun yanında, Reklam Kurulu tarafından verilen kararlara bakıldığında karar gerekçelerinin oldukça kısa ve yetersiz olduğu da görülmektedir. Bu noktada, bazı kararlarda kurulun hangi gerekçelerle sonuca ulaştığının tespit edilmesi zorlaşmakta ve dolayısıyla reklam verenler tarafından nazara alınması gereken bu kararlar etkilerini bir ölçüde kaybetmektedir. Açık ve yeterli bir gerekçe, reklamlara ilişkin kural ve standartların reklam verenler tarafından tam olarak anlaşılmasını sağlayacağından büyük önem arz etmektedir.Türk Reklam Kurulu'nun karşılaştırmalı reklamlara ilişkin kararları incelendiğinde, söz konusu kararlara konu reklamların neden hukuka aykırı oldukları hususunun genel olarak gerekçeli bir şekilde ifade edilmediği görülmektedir. Kararlarda, kısaca neden belirtilmekle birlikte, varılan kararın hukuki temelleri detaylı bir şekilde ele alınmamaktadır. Bu durumda, söz konusu kararların reklam verenler tarafından emsal olarak benimsenmesi zorlaşmakta; Reklam Kurulu'nun karşılaştırmalı reklamlara ilişkin yaklaşımı ve görüşleri tam olarak idrak edilememektedir. Dolayısıyla, söz konusu kararların uygulamaya ışık tutması imkanı oldukça azalmaktadır. Halbuki, kararların daha açık ve net gerekçelerle belirtilmesi reklam verenlerin kendi özdenetimlerini yapmaları açısından ve reklamları içerisinde yer verecekleri karşılaştırmalara ilişkin sınırların belirlenmesi bakımından büyük önem arz etmektedir.Bunun yanında, Reklam Kurulu kararlarının çoğunluğunda eksik ve yetersiz inceleme yapılarak karara bağlandığı anlaşılmaktadır. Bu hususun da, büyük sakınca yarattığı izahtan varestedir. Zira, eksik ve yetersiz inceleme sonucunda verilen hatalı kararlar, karara konu reklam verenin haksız bir şekilde yaptırıma tabi tutulması sonucunu doğurabilecek, daha da önemlisi karşılaştırmalı reklama ilişkin sınırlamaların yanlış bir şekilde algılanmasına neden olabilecektir. Bu durumun yarattığı en önemli sakınca, hangi karşılaştırmalı reklamlara cezai yaptırım uygulanması gerekeceği hususu belirgin ve istikrarlı bir şekilde ortaya çıkmadığından, reklam verenler tarafından karşılaştırmalı reklam yapılmasından kaçınılması olacaktır. Zira, sınırları tam olarak belirli olmayan bir uygulama neticesinde, ne şekilde karşılaştırma yaparsa cezai yaptırıma tabi tutulmayacağını bilemeyen reklam verenler, doğal olarak karşılaştırmalı reklamlara çekinceli yaklaşacaktır. Bunun sonucu olarak ise, tüketici karşılaştırmalı reklamların olumlu etkisinden mahrum kalacaktır.Bu durumun, yukarıda belirtmiş olduğumuz üzere, Reklam Kurulu'nun yapısından kaynaklandığı düşüncesindeyiz. Zira, Reklam Kurulu bünyesinde az sayıda hukukçu üye bulunmaktadır ve dolayısıyla, hukuki açıdan kapsamlı ve detaylı bir inceleme gerektiren kararlar, hukukçu üye sayısı oldukça az bir Reklam Kurulu tarafından verilmektedir. Dolayısıyla, Reklam Kurulu'nun etkin ve yetkin bir inceleme ve değerlendirmenin gerçekleştirilmesi imkanı daha en baştan engellenmektedir.Belirtilen bu hususların yanı sıra, söz konusu kararlarda ağır idari para cezalarının verilmiş olduğu gözlemlenmektedir. Bu durumda, eksik ve yetersiz bir inceleme neticesinde, gerekçesi tam olarak ifade edilmeksizin reklam verenler ağır idari para cezalarına tabi tutulmaktadır. Yukarıda belirtmiş olduğumuz sakınca, yani reklam verenlerin karşılaştırmalı reklamlar bakımından çekimser davranması, burada da ortaya çıkmaktadır. Zira, sınırlardaki belirsizlik ve verilen ağır idari para cezaları nedeniyle reklam verenler karşılaştırmalı reklam yapmaktan kaçınmakta ve bu durumda tüketicinin yanı sıra, bizzat reklam verenler de karşılaştırmalı reklamın olumlu etkilerinden mahrum kalmaktadır. Bu hususun, serbest piyasa rekabetini engelleyici nitelikte olduğu düşüncesindeyiz. Bu uygulama neticesinde, küçük ve orta büyüklükteki işletmeler piyasadaki girişimleri zorlaştırılmakta ve piyasadaki serbest rekabet düzeni olumsuz bir şekilde etkilenmektedir.Yukarıda belirtilen hususlar ışığında, kanaatimizce, Reklam Kurulu'nda yapısal değişiklikler gerçekleştirilmeli ve kurul bünyesinde bulunan hukukçu üye sayısı artırılmalıdır. Bu şekilde, yeterli ve etkin bir inceleme ve değerlendirme sonucunda, gerçek gerekçelere sahip kararlar oluşturulabilecek ve orantılı yaptırımlara hükmedilmesi mümkün hale gelebilecektir. Nowadays, advertisements come up with the indispensable tools of commercial life. Companies use advertisements as a tool to sale their products and services, to increase and raise their current sales among competitors in the market where competition is high.In this respect, products and services put on the market are presented to appreciation of consumers. Producers aim at providing best presentation of products and services to consumers. On the other hand, consumers aim at receiving best information regarding products and services that they will purchase.Advertisements service at two fundamental purposes: Undertakings find a chance to increase their sales combines in the market through promoting their products and services. On the other hand, consumers can be able to reach information regarding products and services of whose advertisements are made and therefore, they can be able to make their choices among those products and services much more easily. In this context, advertisements aim at effecting purchase decision of consumers and drawing attention of consumers to products or services subject to the advertisement. The first stage of this affection period is drawing attention of consumer to the advertisement and the second stage is the message of the advertisement to be understood accurately by the consumer and the last stage is the product or service subject to the advertisement to be preferred by the consumer.Taking into consideration of the abovementioned goals, comparative advertisements come up with the most effective tools to reach such goals. In other words, advertisers find an opportunity to make a best representation of their products through introducing their products? best features compared to those of competing products. On the other hand, through comparative advertisements, consumers can be able to make a better choice by assessing negative and positive features of products presented to the market. However, a risk of misleading of consumers or reaching of unjustifiable interest of advertiser may occur by taking into account that the advertisement cannot be based on objective criteria, may be misleading, etc. At this point, the necessity of determining the limitations of comparative advertisements is beginning to arise because in the event that no limitations are determined, this may cause damage to the economical competition or consumers. However, in case of forbidden of comparative advertisements, positive effects that will reflect to competition and consumers would be prevented. Therefore, balance should be established compulsorily between these two opposite poles and this compulsory constitutes the main point of this work.Comparative advertisements can be made through highlighting the best features of the product or service or indicating expressly or tacitly that the product or service subject to the advertisement is as good as or better than the competing product or service. Thus, consumers can be able to reach much more information by comparing parallel products or services and the competition environment can be therefore established in favor of consumers.In other words, while undertakings are making their products? or services? advertisements, they can compare their service or products tacitly or expressly by establishing a connection with the other competitors? products or services. In such case, undertakings can be able to mention that their products or services are as qualified and good as or better than the products and services of their competitors. Besides, through comparative advertisements, right of obtaining information of consumers can be provided to them much more comprehensively. Thus, consumers can easily choose the products or services that they require.When we evaluate the legal legislations relating to comparative advertisements, we see that the legislations in Turkey allow advertisements only to be made tacitly on contrary to the regulations in Swiss and EU laws. According to provisions of the Regulation on Principles and Application Fundamentals Relating to Commercial Advertisements and Announcements, using the name and signs of competing products or services expressly in the advertisements is not allowed. In other words, direct comparison made through using the names or trademarks of competitors, competing products or services in advertisement are not allowed under Turkish law.In general, no discrimination of direct or indirect way regarding comparative advertisements is governed in the LPC. At this point, we believe that it is not appropriate to make such discrimination and to forbid direct comparative advertisements through the Regulation on Principles and Application Fundamentals Relating to Commercial Advertisements and Announcements taking into consideration that no discrimination is provided in the LPC. In other words, direct comparative advertisements which are not forbidden in the LPC, are forbidden in such Regulation. Therefore, such application is against to the norms hierarchy. In this context, the necessity of modification and improvement of legislations regarding comparative advertisements in line with the Swiss and EU laws is arising. With respect to this matter, although the Turkish Commercial Law Draft constitutes a positive and significant step, it is not solely sufficient in respect of completion of modification and improvement. Therefore, mainly the regulations with respect to the structuring of Advertisement Board and secondary regulations should be improved and developed to reach a modern line.In light of the foregoing, under Turkish law, the advertiser is not allowed to use its competitors? or their products? or services? names, trademarks, logos or any other item reminding them within its advertisements. As a consequence, since comparative advertisements are not able to be made explicitly, the misinformation of consumers regarding the products or services subject to the comparative advertisement appears. The main goal of the comparison is to put forth the negative and positive differences among the products or services compared into the consideration. Therefore, not to mention the products or services that are subject to the comparison causes the misinformation of the consumers. In other words, through tacit comparative advertisements the consumers are not able to understand clearly that the products or services subject to the advertisements is much better than which product or service. In this case, the consumer fill in the blanks of tacit comparative advertisements by his own assumptions, and these assumptions may inevitably give rise to wrong judgments.In this context, we believe that direct comparative advertisements are much more efficient in respect of the purposes of comparative advertisements. However, the problems that may occur because of direct comparison should not be ignored. For that reason, we believe the limits of direct comparison must be clearly determined. At first, the usage of the competitors? or its products? or services? names, trademarks or any other signs in the advertisements causes the risk of unfair competition.Therefore, it is important that the comparison is true, honest and based on objective facts. Otherwise, unlawful damages incurred on the competitors or on their products or services, as well as unlawful benefits from their reputation before the customers may occur. In order to prevent such risks, a good working and efficient control mechanism is required. At this point, the comparison should be made only among products and services that are at the same quality and kind, and the comparisons that are not within the limitation should be prevented. Otherwise, it may cause comparison of products and services which actually are not at a comparable quality and kind. In this case, the advertiser may unlawfully damage its competitors or their products or services, or benefit from their reputation before the customers.The delicate situation of comparative advertisements reveals the importance of the supervision of advertisements. In this respect, the self- supervision and administrative supervision mechanisms are substantial for preventing unfair competition. Especially, the efficiency of self-supervision mechanism may reduce to a large extent the risk of unfair competition. In Turkey, the self-supervision of the advertisements is performed by the ?Advertisement Self-Supervision Board ? ASB? established in 1994. The self-supervision activities principally aim to determine the advertising standards, to ensure the adaptation and application of such standards by the advertisement sector, to provide consultancy services to advertisers and advertising agencies, to supervise the enforcement of the advertising standards by advertisers and advertising agencies, to investigate and resolve the complaints made by consumers, competitors and/or other concerned persons, and to punish advertisers violating the advertising standards.On the other hand, the administrative supervision is required to be efficient. In Turkey the administrative supervision of advertisements is performed through two institutions. One of these institutions is the Radio and Television Supreme Council, and the other one is the Advertisement Board of the Ministry of Industry and Commerce.Radio and Television Supreme Council (?RTSC?) is an institution authorized to apply the necessary sanctions to advertisers that are not complying with the provision of Law on Radio and Television Institutions and their Broadcasts. Since the decisions of RTCS are not published or made available to public, review and thus analyses and evaluation of these decisions are not possible. In this respect, RTCS? decisions and practices are extremely classified and this classification is unacceptable in a state of law.When we evaluate the structure of the Advertisement Board, we believe that it will be appropriate to make some changes to establishment of such board. Firstly, it is being observed that the structure of the boards is insufficient in respect of analyses including legal discussions and requiring legal evaluations relating to comparative advertisements. In other words, necessary analyses cannot be executed precisely due to the limited number of jurists within the Advertisement Board. In this context, we believe that it will be appropriate to increase the number of jurist members within the board.Besides, legal grounds of decisions of the Advertisement Board are very short and insufficient. At this point, in some decisions, the legal grounds on which the Advertisement Board based for reaching the result and therefore, the efficiency of these decisions which should be taken into consideration by advertisers lose grounds. Clear and sufficient ground is very essential in order for rules and standards relating to advertisements to be comprehended precisely by advertisers.When we review decisions of the Advertisement Board, we gather that the reason why such advertisements are against the law is not reviewed and analyzed well-grounded. Although the legal grounds are set forth in the decisions very shortly, the legal details and basis of the decisions are not being taken in hand. In such case, the advertisers face with difficulties to adopt such decisions as precedent and cannot comprehend the approach and opinions of the Advertisement Board regarding the comparative advertisements. Therefore, such decisions cannot constitute a proper instance for the current practice. In fact, ruling decisions with clear legal grounds is very important since this will help advertisers to make their own self-supervision and to determine limitations that should be complied in the advertisements.In addition, most of the decisions of the Advertisement Board are ruled based on insufficient inspection and this application is not favor of advertisers. In other words, the wrong decisions ruled as a result of insufficient inspections may cause an unjustifiable punishment to be imposed on advertisers and more importantly may cause the limitations relating to comparative advertisements to be understood incorrectly by advertisers. In such case, since which comparative advertisements should be punished would not be gathered clearly and consistently, advertisers may begin to avoid making comparative advertisements. In other words, advertisers who are not able to know for which actions they might be imposed punishment will start not preferring making comparative advertisement inevitably. As a result of such case, consumers will lack positive effects of comparative advertisements.We believe that, as we mentioned above, these negative cases arise from the structure of the Advertisement Board. Decisions that require comprehensive and detailed legal review are taken without depending on such review due to the limited number of jurists within the Advertisement Board. Therefore, the possibility on effective and accurate analyses of Advertisement Board is being prevented.Furthermore, it is observed that the Advertisement Board has imposed on advertisers grave administrative monetary fines. In this respect, advertisers are imposed to grave administrative monetary fines as a result of an inadequate and insufficient investigation through a decision lacking proper legal grounds. This problem may cause the risk that advertisers avoid to make comparative advertisements. Due to the ambiguity of the limits and the gravity of the administrative monetary fines advertisers avoid making comparative advertisements, and therefore consumers as well as advertisers devoid of benefits and advantages of comparative advertisements. We believe that this issue negatively effects on the competition. As a result of this attitude of the Advertisement Board, investments and engagements of small and medium size enterprises in market are complicated and the free competition in the market is negatively effected.In light of the foregoing, we believe that, the structure of the Advertisement Board should be rearranged and the number of member jurists should be increased. With this rearrangements, decisions based on comprehensive legal grounds will be taken and therefore appropriate punishments will able to be imposed on advertisers through sufficient and effective analyses and inspections.
Collections