Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının Türkiye`nin ekonomik büyümesindeki rolü:2003 öncesi ve sonrası
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Küreselleşme süreciyle yabancı sermaye hareketleri gelişmekte olan ülkelerin ekonomik kalkınma hedeflerini gerçekleştirmede en önemli araçlardan biri haline gelmiştir. Söz konusu yabancı sermaye hareketlerinden olan doğrudan yabancı sermaye yatırımları günümüzde açık ve etkin bir ekonomik sistemin vazgeçilmez bir parçası olarak görülmektedir. Çünkü doğrudan yabancı sermaye yatırımları diğer tüm yatırım türlerinden farklı olarak yatırımın yapıldığı ülkede yerli firmalara teknoloji transferi sağlama rolüyle ayrılır. Türkiye son yıllarda makroekonomik istikrarı sağlayarak büyük miktarlarda doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekmeye başlamıştır. Bu duruma 2003 yılında yürürlüğe konulan 4875 sayılı kanunun da etkisi olmuştur. Bu nedenle çalışmanın amacı Türkiye'nin 17 Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe konulan Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu'yla çektiği doğrudan yabancı sermaye yatırımları'nın 1954'deki Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu'yla gelenlerden farkları ve bunun Türkiye'nin ekonomik büyümesinde yarattığı değişimin etkilerini incelemektir.Doğrudan yabancı yatırımlar bir firmanın uzun vadeli çıkar elde etmek amacıyla başka bir ekonomide yer alan doğrudan yatırım işletmesine gerçekleştirdiği yatırımlardır. Bu yatırımlar yatırımın yapıldığı şirketin mülkiyetinin %10'dan fazlasını elinde bulundurma ya da yönetiminde etkin olmayı gerektirir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımları ev sahibi ülkenin ekonomisi üzerinde sabit sermaye stokuna katkıda bulunması, istihdam yaratması, ödemeler dengesi açığını azaltması gibi olumlu etkilere sahiptir. Bununla beraber doğrudan yabancı sermaye yatırımları çokuluslu firmaların ülkeye getirdiği üstün teknoloji ve işletmecilik bilgisinin pozitif dışsallıklarla ekonomik büyümeye katkıda bulunması özelliğinden dolayı diğer tüm uluslararası yatırım türlerinden ayrılır. Bu nedenle birçok gelişmekte olan ülke yabancı yatırımcıları çekebilmek adına çokuluslu firmalar için ucuz ve kalifiye işgücü sunma, vergi muafiyetleri sağlama, alyapı desteği verme, ekonomilerinde fiyat istikrarı ve rekabetçi kur oranı sağlama çabası içine girmiştir.Neoklasik Büyüme Modelleri'nde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ekonomik büyüme üzerinde etkisi yurtiçi yatırımlarınkinden farklı değildir. Buna karşın İçsel Büyüme Modelleri'nde çokuluslu firmalar yüksek teknolojiye sahip oldukları için gerçekleştirdikleri yatırımlar teknoloji yayılmaları ortaya çıkarır ve bu yayılmalar da yerli firmaların verimliliklerinin artmasını sağlayarak ekonomik büyümeye katkıda bulunur. Bununla birlikte ev sahibi ülkenin çokuluslu firmaların ortaya çıkardığı teknoloji yayılmalarından faydalanabilmesi için belirli bir beşeri sermaye seviyesine sahip olmasıyla gereklidir.Çokuluslu firmalar yurtdışındaki pazarlarda oluşan talebi karşılamak amacıyla yatay entegrasyonlar gerçekleştirerek üretimlerini yabancı ülkelere kaydırdıklarında ihracat yapmaktan vazgeçerler ve dolayısıyla ihracat ile DYY birbirine ikame olur. Ancak bu firmalar üretimde maliyet avantajı sağlamak amacıyla üretim sürecini farklı ülkelere yaydıklarında ihracat ile DYY birbirine tamamlayıcı olacaktır. İhracata yönelik büyüme politikası izleyen ülkeler ithal ikamesine dayalı büyüme politikası izleyen ülkelerden daha fazla DYY çekmektedirler.Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları uzun vadede ev sahibi ülkenin üretim kapasitesini arttırarak ödemeler dengesine olumlu katkıda bulunurken kısa vadede yabancı firmaların üretim için gerekli üretim araçlarını yurtdışından ithal etmesiyle ödemeler dengesi üzerinde olumsuz etkiye neden olabilmektedir.DYY gerçekleştiren çokuluslu firmalar üretimde maliyet avantajı sağlamak adına ucuz işgücüne sahip ülkeleri tercih ederler. Bununla beraber işgücü faktörünün son yıllarda üretimdeki payının azalması bu firmaların DYY yapmak için ülke seçiminde işgücü maliyetlerinin etkisinin azaldığını göstermektedir. Diğer taraftan çokuluslu firmaların ev sahibi ülkede pazarlara girişiyle işgücüne olan talep artacağından genel ücret seviyesi yükselir. Bu firmalar sahip oldukları yüksek teknolojinin çalıştırdıkları işçilerin yerli firmalara transfer olmasıyla bu firmalar tarafından öğrenilmesine enel olmak amacıyla yerli firmalardan daha yüksek ücretler öderler.Bir ülkenin çekebileceği DYY miktarını belirleyen faktörlerden biri ekonomik istikrardır. Ekonomik istikrarın önemli göstergelerinden biri ise enflasyon oranıdır. Enflasyon oranı yüksek ve değişken olduğunda yatırımcılar için belirsizlik oluşmakta ve yatırımların reel verimliliği düşmektedir. Yatırımın yapıldığı ülkede politik dengelerin sıklıkla değişmesi de yatırımların karlılığını düşürür. Bu nedenle bir ülkenin istediği miktarlarda DYY çekebilmesi için ekonomik istikrarı olduğu kadar politik istikrarı da sağlamış olması gereklidir. Yozlaşma yabancı yatırımcıları ev sahibi ülkeye yatırım yapmaktan caydıran en önemli etkenlerden biridir. Yozlaşma üretim maliyetlerinin piyasa değerinin üzerinde olmasına yol açar. Ev sahibi ülke ile merkez ülke arasındaki yozlaşmışlık farkı arttıkça bu iki ülke firmalarının karşılıklı ilişkileri güçleşmektedir.İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarını açıklayan neoklasik teorinin yetersiz kalması nedeniyle Hymer, Vernon ve Dunning gibi ekonomistler tarafından birçok teori geliştirilmiştir. Vernon'un Ürünün Hayat Devreleri Teorisi'ne göre gelişmiş bir ülkede yüksek teknolojiyle icat edilen yeni ürün başlangıçta yurtiçindeki pazarlarda oluşan talebi karşılamak için üretilirken zamanla bu ürünün üretim tekniklerini öğrenen rakip firmalara karşı maliyet avantajı kazanmak amacıyla üretim doğrudan yabancı sermaye yatırımlarıyla gelişmekte olan ülkelere kaydırılır. Başlangıçta ürünün icatçısı ve ilk ihracatçısı olan gelişmiş ülke ürünü zaman içerisinde gelişmekte olan ülkelerden ithal etmeye başlar. Hymer'e göre doğrudan yabancı sermaye yatırımları piyasa aksaklıkları varlığında gerçekleşir. Tam rekabetçi bir piyasada firmalar istediği ara mallarını istediği zaman piyasadaki arz ve talebe göre belirlenen fiyattan satın alabilmektedir. Fakat piyasa işleyişinde aksaklıklar varken, bilgi kusursuz değilken ve piyasada oligopol durumu söz konusuyken firmalar belirsizlikleri azaltmak ve rekabetten kaçınmak için doğrudan yatırımlara yönelmeyi tercih eder. Hymer'e göre çokuluslu firmalar yerli firmalara karşı dezavantajlı konumdadırlar ve yurtdışında üretim yapabilmek için bu dezavantajları telafi edecek bazı firma spesifik avantajlara sahip olmaları gerekmektedir.Dunning'in eklektik paradigmasına göre bir firmanın doğrudan yatırım yapabilmesi için üç koşulun eşanlı bir şekilde gerçekleşmesi gereklidir. İlk olarak doğrudan yabancı yatırım gerçekleştirecek firmanın patent ya da marka hakkı gibi rakipleri üzerinde Mülkiyet Avantajlarına sahip olması gereklidir. İkinci olarak Yer Seçimi Avantajları firmaların spesifik avantajlarını kullanırken yurtiçi yerine yurtdışında üretimi tercih etmelerini sağlar. Bu avantaj türü yer seçimi avantajları olarak adlandırılır. Üçüncüsü firmanın mülkiyet avantajlarını kullanması onları lisans anlaşmaları yoluyla kiralamaktan daha avantajlı olmalıdır. Bunlar ise içselleştirme avantajlarıdır.DYY özellikle İkinci Dünya Savaşı'nın ardından önem kazanmakla beraber bu dönemde yalnızca gelişmiş ülkelerin kendi aralarında gerçekleştirdikleri bir yatırım türü olmuştur. 1980'li yıllardan itibaren dünya genelinde piyasaların liberalleşmesiyle ve gelişmekte olan ülkelerin doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına olan olumsuz bakış açılarının sona ermesiyle birlikte bu ülkeler de DYY'lerden giderek artan oranda pay almaya başlamışlardır. 1980'li yıllarda imalat sektörü DYY'lerin gerçekleştiği ana sektör iken zaman içerisinde hizmetler sektörünün gerisinde kalmıştır.Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşunun ilk yıllarından itibaren yabancı sermayenin ekonomik kalkınma için önemi anlaşılmış ancak yabancı devletlere tanınan kapitülasyonların kaldırılmasıyla ülkeye gelen yabancı sermaye önemli ölçüde azalmıştır. 18 Ocak 1954 tarihinde 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu Yürürlüğe Konmuştur. Bu kanun oldukça liberal düzenlemelere sahip olmasına rağmen Türkiye'nin öngördüğü miktarlarda doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekmesini sağlayamamıştır. 1980'li yıllara gelindiğinde dünya genelinde küreselleşme sürecinin başlamasıyla Türkiye de önemli ölçüde doğrudan yabancı yatırım çekmeye başlamıştır. Bu yıllarda Türkiye'ye gelen yatırımlar genellikle imalat sektöründe gerçekleşmiştir. 1990'lı yıllarda ise Türkiye doğrudan yabancı sermaye yatırımları çekme konusunda durgunluk yaşamıştır. 1994 ve 2001 krizlerinin etkisiyle Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımları önemli ölçüde azalmıştır. 1954 tarihinde yürürlüğe konan 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu'nun dönemin değişen koşullarına uyum sağlayamaması nedeniyle 17 Haziran 2003 tarihinde 4875 sayılı Yabancı Sermaye Kanunu yürürlüğe konmuştur. Bu kanun doğrudan yabancı yatırımlar için Hazine Müsteşarlığı'ndan izin alma zorunluluğunu kaldırmış ve yatırımlar için `Bilgilendirme` sistemine geçilmesini sağlamıştır. Ayrıca yabancı yatırımcı tanımı genişletilerek yurtdışında ikamet eden Türk Vatandaşları'nın yatırımları da doğrudan yabancı yatırım kapsamına alınmıştır. 2003 yılından itibaren Türkiye daha önce hiç olmadığı kadar büyük miktarlarda doğrudan yabancı sermaye yatırımı çekmiştir. Bununla beraber ekonomik kalkınma için Türkiye'ye gelen doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının miktarı kadar niteliği de önem taşımaktadır. Bu yatırımların uzun vadede ekonomik kalkınmaya olumlu katkıda bulunabilmesi için birleşme ve satın almalardan ziyade yeni üretim birimleri kurulması (Greenfield Investments) şeklinde gerçekleşmesi gerekmektedir.Çalışmanın Birinci Bölümü'nde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının tanımı yapılmış ve ekonomi üzerinde etkileri incelenmiştir. İkinci Bölümde doğrudan yabancı sermaye yatırımları'nı belirleyen faktörler açıklanmıştır. Daha sonra iktisat literatüründe önemli yer tutan doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının varlığını açıklamaya yönelik teorilere değinilmiştir. Üçüncü bölümde önce dünyada, daha sonra Türkiye'de doğrudan yabancı sermaye yatırımları incelenmiş ve 2003 yılında yürürlüğe konan Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu'nun 1954 yılındaki eski kanundan farkları açıklanmıştır. Daha sonra dünya genelinde Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları'yla ilgili yapılan anlaşmalarla ilgili bilgiler verilmiştir. Son olarak doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ekonomik büyüme üzerindeki etkisini incelemek amacıyla Türkiye'de 1980-2012 yıllık verileri kullanılarak GSYH, Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları, Toplam Yatırımlar ve Dış Ticarete Açıklık arasında Eşbütünleşme testi ardından bu değişkenler arasında Granger Nedensellik testi gerçekleştirilmiştir. Sonuç olarak bu değişkenler arasında eşbütünleşme ilişkisi bulunmuş ancak GSYH'den DYY'lere doğru tek yönlü nedensellik dışında herhangi bir nedenselliğe ulaşılmamıştır. Çalışmanın sonuç bölümündeyse elde edilen bulgular değerlendirilerek geleceğe dönük tavsiyelerde bulunulmuştur. With the process of globalization, foreign capital flows have become one of the most important tools in developing countries to achieve their economic development goals. Nowadays foreign direct investment among these foreign capital flows is seen as the part of open and efficent economic system. foreign direct investment is different compared to other types of investments because it provides technology transfer for local firms in the country where the investments are made. In recent years, Turkey ensuring macroeconomic stability, has begun to attract many foreign direct investments. Law No: 4875 which entered into force in 2003 has contributed to this situation. For this reason the objective of this study is to analyze the differences between foreign direct investment attracted by the law of 17 June 2003 and those who came after the law of encouragement of foreign investment in 1954.Foreign direct investment is an investment that reflects the objective of establishing a lasting interest by an entreprise that is resident in another economy. The lasting interest implies the existence of a long-term relationship between the direct investor and the direct investment enterprise and a significant degree of influence on the management of the enterprise. The direct or indirect ownership of 10% or more of the voting power of an enterprise resident in another economy shows this long-term relationship. Foreign direct investment has many positive effects on host county's economy like reducing balance of payment deficit, increasing employment rate and fixed capital formation. However Foreign direct investment differed from the other types of investment due to its particularty of technology spillovers towards domestic firms which results from the superior technology and management methods of multinationals firms. For this reason many developing countries are trying to attract foreign direct investments offering for multinational firms cheap and qualified labor, infrastructure support, tax exemptions, price stability and competitive exchange rate.In Neoclassical Growth Theories foreign direct investment has the same effect as domestic investments on economic growth. Because multinational firms have superior technology, the investments which they make create technology spillovers and this spillovers contribute to economic growth increasing productivity of domestic firms. Host country can benefit from these technology spillovers generated by multinational firms provided that it has a minimum threshold stock of human capital. When multinational firms renonce exportation by investing abroad with horizontal integrations to satisfy the demand of international markets, exportation and foreign direct investments become substitute. Nevertheless when these firms decompose production process in differents countries with vertical integrations to obtain cost advantages, exportation and foreign direct investments become complement. Furthermore Export Promotion Strategy is likely to attract a higher volume of foreign direct investment than Import Substitution Strategy.In long term foreign direct investment by decreasing balance of payment deficit contributes to economic growth but in short term it may negatively affect balance of payment as a result of the importation of intermediate inputs by multinational firms from the rest of the world. Multinational Firms which realize foreign direct investment prefere countries with cheap labor to obtain cost advantages in production process. However in recent years because of the fact that the part of labor factor in production costs has decreased, multinational firms are paying less attention for the labor costs. On the other hand when multinational firms entered to host country's markets the demand for labor grows and consquently general wage level increases. Multinational firms pay higher wages than domestic firms to prevent their production technologies from imitating by domestic firms after a potential transfer of their workers to these firms.One of the main factors which determines a country's foreign direct invesmtment attracting capacity is economic stability. Inflation rate is an indicator of economic stability. High and volatile inflation rate creates for the investors an uncertain investment environment and real productivity of investments decreases. Moreover frequent changes of political balances in the counrty where investments are made decrease profits of investments. For this reason countries which desire to attract more foreign direct investment must have both economic and political stability. Corruption is one of the most important factors which dissuades foreign investors to invest in a country. The greater the difference in the level of corruption between home and host countries the lower the likelihood that they know how to deal mutually. After the Second World War, as a result of the emergence of neoclassical theory's insuffisance to explain foreign direct investments many theories were developed by economists like Vernon, Hymer and Dunning. According to Vernon's Product Cycle Model in first stage of the production a new product innovated in a developed country using high technology is produced in order to satisfy the demand of domestic markets but afterwards production is transferred to developing countries through foreign direct investments in order to obtain cost advantages against rivals which learned production technics of this product. In the final stage, developed country which was the inventor and the first exportator of the product starts over time to import this product from the developing counties. According to Hymer foreign direct investment are made only in the presence of market imperfections. In perfect competition, firms can purchase intermediate products whenever they need paying their price determined by supply and demand of the market. However when the markets are imperfect and have an oligopolistic structure and the informations aren't perfect, firms choose foreign direct investment to prevent from competition and reduce uncertainities. Hymer suggests that foreign fims have disadvantages vis à vis domestic firms and must have some firm specific advantages to compensate these disadvantages.According to Dunning's Eclectic Theory it is necessary that three conditions must be satisfied simultaneously for the multinational firms which want to engage foreign direct investment. First firms must have some ownership advantages that arise from the proprietary (ownership advantages) of specific assets of the firm. Second There are some Location advantages in using the firm's ownership advantage in a foreign location rather than at home. Third it must be beneficial to internalise those advantages rather than to use the market to pass them to foreign firms.Foreign direct investment which gained importance after the Second World War has become a type of investment which was made between developed countries during that time. From the 1980's as a result of liberalization of global markets and the end of developing countries's negative opinion associated with foreign direct investment, these countries have also started to take important parts from world foreign direct investment Flows. In 1980's manufacturing sector which was the main sector for foreign direct investment has left over time its first place to the service sector.Since the first years of foundation of Republic of Turkey, importance of foreign capital for the economic development was realized however foreign investment flows towards Turkey have almost stopped because of the abolution of capitulations which foreign countries have benefited. On 18 January 1954 The Law of Encouragement of foreign direct investment entered into force. Although this law have many liberal regulations Turkey couldn't attract foreign direct investment as it wished. But in 1980's as a result of the beginning of globalization process, Turkey has started to attract a lot of foreign direct investment. In these years foreign direct investments in Turkey were made in manufacturing sector. In 1990's because of the negative effects of 1994 and 2001 crisis foreign direct invesments in Turkey have considerably decreased. In 2003 the Law of foreign direct investmens No:4875 entered into force. This law has abolished the obligation of obtaining Ministery of Finance's permission for foreign direct investments and provided to pass request system. Moreover definition of `Foreign Investor` has widened and Investment made in Turkey by Turkish nationals resident abroad were included in foreign investments. Since 2003 Turkey received record amount of foreign direct investment in its history. However quality of these investments is as important as its quantity for economic development. foreign direct investment can contribute to economic development in long term provided that these investments are made as the greenfield investments rather than mergers and acquisitions.In the first section of this study, The concept of foreign direct investment was first defined and its effects on the economy were analyzed. In the second section the determinants of foreign direct investment were explained. Then theories which occupy an important place in the literature of economics and attempts to explain the existence of foreign direct investment have been mentioned. In the third section the differences between foreign direct investment attracted by the Law of 17 June 2003 and those who came after the law of encouragement of foreign investments in 1954 were analyzed. Then the informations about International conventions on Foreign Direct Investment have been given. Finally in order to investigate the effects of Foreign Direct Investment on Economic Growth in Turkey, using yearly data for the period 1980-2012 a cointegration analysis was applied between the variables GDP, FDI, Total Investment, Trade Openess and then A Granger Causality Test between these variables was carried out. As a result a cointegration relationship between these varibles was found out but the Granger Causality Test didn't detect any causal relationship except a uni-directional causality running from GDP to FDI. In the final section by evaluating these results, some advice were given for the future.
Collections