Türkiye`de ihracat yapan KOBİ`lerin ortaklık ve sermaye yapılarının ihracat performansına etkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Ekonomik düzey, sanayileşme düzeyi, teknolojik durum, pazar büyüklüğü, çalışan sayısı, faaliyet gösterilen sektörün veya üretilen ürünün özellikleri gibi birtakım ölçütler göz önünde bulundurularak farklı ülke ve kuruluşlarca farklı şekillerde tanımlanan KOBİ'lerin ekonomideki yeri ve önemi gittikçe artmaktadır. KOBİ'lerin sağlıklı bir şekilde sınıflandırılması kamu politikalarının belirlenmesi, devlet destek ve teşviklerinin etkin bir şekilde verilebilmesi, uluslararası anlaşmalardan kaynaklanan yükümlülüklerin yerine getirilebilmesi gibi bazı nedenlerle büyük önem taşımaktadır.Avrupa Birliği tanımına göre KOBİ'ler çalışan sayısı 250'den az olan ve yıllık cirosu en fazla 50 milyon Euro veya aktif büyüklüğü en fazla 43 milyon Euro olan işletmelerdir. Amerika Birleşik Devletleri'nde farklı kuruluşlar KOBİ'leri farklı şekillerde tanımlamışlardır. KOBİ'lerin belirlenmesinde kullanılan çalışan sayısı ve yıllık kazanç ölçütleri farklı sektörler için farklı şekillerde belirlenmiştir. Çin ve Güney Kore'de de faaliyet gösterilen sektöre göre KOBİ kriterleri farklılaştırılmıştır. Japonya, Malezya ve Hindistan da ise sektöre göre olmasa da temel olarak işletmelerin üretim, ticaret ya da hizmet işletmesi olmalarına göre farklı kriterler belirlenmiştir.Türkiye'de 2005 yılına kadar ortak bir KOBİ tanımı yapılmamış, farklı kurumlarca KOBİ'ler farklı kriterlere göre belirlenmişti. 2005 yılında çıkarılan yönetmelik ile ortak bir KOBİ tanımı belirlenmiş, 2012 yılında ise kriterler genişletilerek daha fazla işletmenin KOBİ olarak kabul edilmesi; dolayısıyla devlet destek ve teşviklerinden yararlanabilmeleri sağlanmıştır. Yürürlükte olan tanıma göre ülkemizde KOBİ'ler, 250 kişiden az çalışan istihdam eden ve yıllık net satış hasılatı ya da mali bilanço toplamından biri en fazla 40 milyon TL olan işletmelerdir.KOBİ'ler genellikle esnek ve atölye tipi üretim yaptıkları ve düşük bürokratik bir yapıyla yönetildikleri için piyasada yaşanan değişimlere hızlıca adapte olabilmektedirler. Ekonomik, sosyal, bölgesel kalkınmaya yaptıkları katkıları, istihdam yaratarak işsizliğin azaltılmasına olanak sağlamaları veya girişimcilik potansiyelini ortaya çıkarmaları gibi birçok nedenle KOBİ'ler ekonominin vazgeçilmez birer unsuru olmaktadırlar.Faaliyet gösteren işletmelerin %99,9'unun KOBİ olarak kabul edildiği Türkiye'de, toplam istihdamın %78'i, toplam katma değerin %55'i, toplam ihracatın %59'u bu işletmeler tarafından oluşturulmaktadır. AB, ABD, Hindistan, Güney Kore gibi ülkelerde de işletmelerin %95'inden fazlasını KOBİ'ler oluşturmaktadır. İstihdamın ABD'de %58'i, AB'de %67'si, Japonya'da %66'sı, Güney Kore'de %88'i KOBİ'ler tarafından yaratılmaktadır. ABD, Japonya ve Güney Kore'de toplam katma değerin neredeyse yarısı, AB'de ise %58'i KOBİ'ler tarafından yaratılmıştır.KOBİ'ler faaliyet gösterdikleri ülkelerin ekonomik, sosyal ve hukuki durumlarına göre farklı sorunlarla karşılaşabilmektedirler. Türkiye'de faaliyet gösteren KOBİ'lerin karşılaştıkları sorunların en önemlisi finansman temini konusunda yaşadıkları güçlüklerdir. Hayatta kalmaları, gelişmeleri, ulusal ve uluslararası pazarlarda rekabet edebilmeleri için ihtiyaç duydukları kaynakları kendi öz kaynakları ile karşılayamayan KOBİ'ler yabancı kaynak kullanımına yönelmekte ancak yeterli düzeyde dış kaynak temin edememektedirler. KOBİ'ler finansman sorununun dışında yönetim ve organizasyon, üretim yönetimi, pazarlama, teknoloji, ihracat gibi alanlarda da birçok sorunla karşılaşmaktadırlar.Küreselleşme ile birlikte ülkeler arası kısıtlamalar azalmaya başlamış, yurtiçi pazarlarda rekabet artarken, yurtdışı pazarlara açılma fırsatları ortaya çıkmıştır. Yurtiçi pazarda rekabet üstünlüklerini kaybetmeye başlayan ve bundan dolayı ortaya çıkan zararlarını telafi etmek isteyen işletmeler ile yurtdışı pazarlarda satış yaparak satış hacmi ve karlılıklarını artırmak isteyenler uluslararası faaliyetlere girişme konusunda istekli duruma gelmişlerdir. İşletmeleri uluslararasılaşmaya iten nedenler yönetici düzeyindeki, firma düzeyindeki ve çevresel düzeydeki nedenler olarak kategorize edilebilmektedir.Uluslararası pazarlara giriş; ihracat, lisanslama veya franchising yoluyla sözleşmeli anlaşma, iş ortaklığı ya da stratejik ortaklık veya doğrudan yabancı yatırım yoluyla olabilmektedir. Tüm bu pazara giriş yollarının bir takım avantaj ve dezavantajları bulunmaktadır. Uluslararasılaşma sürecini açıklayan aşama modeline göre işletmelerin uluslararası faaliyetleri en az bilgi ve kaynak gerektiren pazara giriş yöntemi olan ihracat ile başlamakta, zamanla firmanın bilgi düzeyi arttıkça bir sonraki aşamaya geçilmektedir. İhracat yaparak firmalar, yabancı kuruluş ve işletmelerle ilişkiler kurmakta, dış pazarlarla ilgili kurumsal yapı ve iş yapış biçimleri hakkında bilgi edinmektedirler.ihracat faaliyetlerinin artmasıyla birlikte bu faaliyetler sonucu yaratılan değerin, bir başka deyişle ihracat performansının doğru ölçülmesi önem kazanmıştır. Kamu otoriteleri döviz rezervleri, işsizlik, verimlilik ve refah konularındaki etkilerinden dolayı ihracat performansını doğru ölçmeye ihtiyaç duyarken; yöneticiler maddi getirilerinin yanı sıra kurumsal büyümeyi sağlayıcı, rekabet gücünü artırıcı ve bir anlamda işletme faaliyetlerinin sürdürülmesine olanak sağlayıcı özelliklerinden dolayı ihracat performansını doğru ölçmeyi istemektedirler. Pazar araştırmacıları ve akademisyenler ise merak uyandıran ve gittikçe kapsamı ve önemi artan bir faaliyet olduğu için ihracat konusuna ilgi duymaktadırlar.İhracat performansını; planlama ve ihracat pazarlama stratejisinin uygulanması yoluyla bir ürünün yabancı bir pazara ihraç edilmesi konusunda bir firmanın ekonomik ve stratejik hedeflerinin gerçekleştirilme derecesi olarak tanımlayan (Çavuşgil ve Zou, 1994) araştırmacıların yanı sıra uluslararası satışlarla ulaşılan ihracat satış hacmi, ihracat karı ve ihracat büyümesi boyutlarının birleşik bir çıktısı olarak kavramsallaştıranlar da (Shoham, 1998) bulunmaktadır. Maurel (2008) ise performansı sadece nicel olarak tanımlamanın yetersiz olacağını iddia etmiş, yöneticilerin ya da firma sahiplerinin başarı, başarısızlık, gelişme veya gerileme karşısındaki algılarının da performansın nitel boyutunu oluşturduğunu belirtmiştir.İhracat performansı, konuyla ilgili yapılan ilk çalışmalarda farklı ölçüm modelleri ve kriterleri ile ölçülmüştür. Performansı tek bir kritere göre ölçümlemenin yetersiz olduğu ve farklı kriterlere göre farklı performans ölçümlemeleri yapmanın yapılan çalışmaları karşılaştırmaya engel teşkil ettiği bir ortamda, performansın farklı boyutlarını bir araya getiren modeller ile performans ölçümleri yapılmaya başlanmıştır. İhracat performansı ile ilgili yapılan çalışmalar incelendiğinde; performansın, ihracat satış hacmi, ihracat karlılığı, ihracat büyümesi, ihracat pazar payı, ihracat pazar sayısı gibi nesnel ölçütlerin yanı sıra algılanan ihracat başarısı, ihracat satışlarından duyulan tatmin gibi öznel ölçütler kullanılarak ölçüldüğü de görülmektedir.İhracat performansını etkileyen faktörleri iç ve dış faktörler olarak 2 kategoriye ayırmak mümkündür. Zou ve Stan (1998) ihracat performansı ile ilgili daha önce yapılmış 50 çalışmayı incelemiş ve bu çalışmalarda elde edilen performansı etkileyen faktörleri kontrol edilebilen/kontrol edilemeyen, iç/dış faktörler olarak kategorize etmişlerdir. İhracat performansını etkileyen en önemli örgüt içi faktörler; firma yaşı, firmanın büyüklüğü, ihracat deneyimi, firmanın sahip olduğu yetkinlik ve beceriler, teknolojik düzey, yöneticilerin özellikleri, firma stratejileri gibi faktörler iken, örgüt dışı faktörler genel olarak faaliyet gösterilen iç pazarın özellikleri ve ihracat pazarının özellikleridir.İşletmelerin performansı ortaklık yapısı ile yakından ilişkilidir. Ortakların değişik yatırım önceliklerine sahip olmaları ve yöneticilerin vekalet problemleri karşısında gösterecekleri tutumların farklı olması performansı etkilemektedir. Ortaklık yapısının ihracat üzerindeki etkileri genel olarak ortağın yerli ya da yabancı, ortaklığın kamu ortaklığı ya da özel ortaklık oluşu bağlamında ele alınmıştır. Aile şirketleri, kurumsal yatırımcılar, risk sermayedarları gibi ortaklıkların da ihracat performansları incelenmiştir.Sermaye yapısının ihracat üzerindeki etkileri konusu henüz çok fazla inceleme konusu olmamıştır. Yapılan az sayıda araştırmada yüksek likidite ve düşük finansal kaldıraç oranlarına sahip olan işletmelerin, bir başka deyişle finansal durumu daha iyi olanların ihracat yapma eğilimlerinin arttığı tespit edilmiştir.Bazı muhasebe kalemlerinin ihracat performansı ile ilişkisi de birtakım çalışmalarda araştırma konusu olmuştur. Alacaklar ve borçlar kalemlerinin ihracat performansı ile negatif ilişki içerisinde olduğu, borç ağırlığının ise ihracat performansı ile pozitif ilişki gösterdiği, maddi olmayan duran varlıkların ihracat performansı üzerinde olumlu yönde etkisi olduğu bu araştırmalarda ortaya konulmuştur.Bu tez çalışmasının ikinci bölümünde, Türkiye'de ihracat yapan KOBİ'lerin ortaklık yapıları ve sermaye yapılarının ihracat performansına etkilerini incelemek amaçlanmıştır. Türk Eximbank' tan, veri tabanında yer alan 2009, 2010, 2011 yılı finansal verileri eksiksiz olarak girilmiŞ 882 ihracatçıya ait ortaklık payları, temel bilanço ve gelir tablosu kalemleri, ihracat rakamları, personel sayıları, kuruluş yerleri ile yılları ve sektör bilgileri bankacılık mevzuatı kapsamında önem arz eden banka ve müşteri sırlarına gerekli hassasiyet gösterilerek temin edilmiştir. Analizi yapılan 882 işletmeden 450 tanesi 2012 yılında değiştirilen KOBİ yönetmeliğine göre KOBİ olarak tanımlanmaktadır.Veri setinin özellikleri kısaca incelendiğinde; işletmelerin 607 tanesinin anonim, 275 tanesinin limited ortaklık yapısında olduğu, Türkiye'nin 48 farklı şehrinde kurulmuş oldukları, en eski kurulmuş olanının 1924 yılında kurulduğu, 18 farklı ana sektörde faaliyet gösterdikleri, 779 tanesinin tamamen yerli, 643 tanesinin ise tamamen gerçek kişi ortaklığında olduğu, Türkiye ihracatının yaklaşık dörtte birini gerçekleştirdikleri görülmektedir.Örneklem firmalarının dikey, yatay ve temel oran analizleri yapılarak elde edilen sonuçlar, TCMB tarafından yapılmış olan sektör analizleri sonuçları ile karşılaştırılmıştır. Dikey analiz sonuçlarına göre; ihracatçıların dönen varlık ağırlıklı çalıştıkları, stok oranlarının ortalama %20-24 aralığında olduğu, aktiflerinin ortalama %34'ünün ticari alacaklardan oluştuğu, ticari alacakların yaklaşık dörtte birinin senetli alacaklardan oluştuğu, öz kaynakların toplam kaynaklar içerisindeki payının düşüş eğiliminde olduğu, yabancı kaynaklarının büyük kısmının kısa vadeli olduğu ve kısa vadeli mali borçlarının söz konusu 3 yılda arttığı anlaşılmıştır.Yatay analiz yapılmak üzere örneklemdeki tüm işletmelerin bilanço ve gelir tabloları teknik anlamda konsolidasyon yapılmadan birleştirilmiştir. 2009-2010 ve 2010-2011 yılları arasında her yıl için aktif büyüklüğün yaklaşık %15 arttığı görülmüştür. Aktifteki artış büyük ölçüde dönen varlıklardaki artıştan kaynaklanmış ve ihracatçıların daha likit varlıklara sahip olmaya başladıkları anlaşılmıştır. Pasif tarafta ise en büyük artışlar kısa vadeli yabancı kaynaklar kalemlerinde görülmüştür. Gelir tablosu hesapları incelendiğinde; satışların her iki değişim yılında sırasıyla %23,9 ve %37,1 arttığı, buna karşın dönem net karının 2009-2010 yılları arasında %124 artış gösterip, 2010-2011 yılları arasında %3,5 düştüğü belirlenmiştir.Oran analizi yapmak amacıyla örneklemi oluşturan ihracatçıların likidite, finansal yapı, devir hızı ve karlılık oranları hesaplanmış ve bulunan oranlar TCMB'nin yapmış olduğu sektör çalışmasında tespit etmiş olduğu oranlar ile karşılaştırılmıştır. Likidite oranları incelendiğinde; 2009 ve 2010 yıllarında genel ortalamanın üstünde olan cari oran ve asit test oranının 2011 yılında genel ortalamanın altına düştüğü, nakit oranının ise her üç yılda genel ortalamadan düşük olduğu görülmüştür. Finansal yapı oranlarına göre; ihracatçıların daha fazla yabancı kaynak oranına sahip oldukları ve daha fazla banka kredileri kullandıkları anlaşılmıştır. İhracatçı firmaların stok devir hızları genel ortalamadan düşük iken, çalışma sermayesi devir hızlarının genel ortalamadan yüksek olduğu belirlenmiştir. Karlılık oranlarına göre ise ihracatçı firmaların faiz giderlerini ödeme gücünün genel ortalamanın altında kaldığı görülmüştür. Son olarak temel mali oranların bir kısmı sektörel olarak hesaplanmış ve genel sektör ortalamaları ile karşılaştırılmıştır.İşletmelerin temel mali analizleri yapıldıktan sonra, ihracat yoğunluğu ve aktif başına ihracat satışları baz alınarak temel bir ihracat performansı modeli oluşturulmuş ve panel data analizi yapılarak ihracat performansını etkileyen firma değişkenleri araştırılmıştır. İhracat performansı modelinde bağımsız değişkenler olarak; firma yaşı, çalışan sayısı, net karlılık oranı, çalışan başına yaratılan katma değer değişkenleri ile yabancı ortak payı kukla değişkeni kullanılmıştır. Oluşturulan model üzerinden ortaklık ve sermaye yapısına ilişkin 3 temel hipotez test edilmiştir.Çalışmanın sonuçlarına göre; Türkiye'de ihracat yapan işletmelerin ihracat performansı ve firma yaşı arasında anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Personel sayısı azaldıkça işletmelerin ihracat performansının arttığı bulgusuna ulaşılmıştır. Çalışan başına daha fazla katma değer yaratan işletmelerin daha yüksek ihracat performansı sergiledikleri gözlemlenmiştir. Beklentimizin aksine net karlılık oranı ile ihracat performansı arasında anlamlı negatif ilişki tespit edilmiştir. Diğer birçok ülkede yapılan çalışmaların aksine, Türkiye'de yabancı ortaklık payı ile ihracat performansı arasında anlamlı bir ilişki bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır.Yabancı ortaklık payları ile ilgili 4 farklı kukla değişken belirlenmiş ve yapılan testler sonucu sadece büyük işletmelerde tüzel kişi payının da modele eklendiği durumda yabancı ortaklık payının %60'tan fazla olmasının ihracat performansı üzerinde anlamlı pozitif etkisi olduğu tespit edilmiĢtir. Tüzel ortak payı ile ihracat performansı arasında ise istatistiksel olarak anlamlı negatif iliĢki olduğu bulgusuna ulaĢılmıĢtır. Ek olarak, sermaye yapısının ihracat performansı ile iliĢkisini incelemek amacıyla kaldıraç oranı baz ihracat modeline eklenerek test edilmiştir. Analiz sonuçlarına göre kaldıraç oranı arttıkça ihracat performansının arttığı, yani bir anlamda borçlanmanın performans üzerinde olumlu etkisi bulunduğu anlaşılmıştır.Türkiye'de ortaklık ve sermaye yapısının firma ihracat performansı üzerindeki etkilerini incelemek için yapılan bu çalışma, diğer çalışmalardan farklı olarak daha kapsamlı bir örneklem üzerinde yapıldığı için literatüre katkısı olacağı düşünülmektedir. Ancak analizi yapılan dönemin kriz sonrası döneme denk geliyor olması ve performansın sadece nesnel yönünün ele alınması gibi kısıtları bulunmaktadır. Bu bakımdan çalışmanın devamı olarak, daha geniş zaman aralığına ilişkin inceleme yapılabileceği ve performansın nesnel boyutunun yanı sıra öznel boyutunun da incelenebileceği düşünülmektedir. SME's, defined in several ways by different countries and associations according to such measures as economic level, industrialization level, market size, number of employees, characteristics of sector or the product manufactured in which the company operates, has started to be seen as increasingly important in terms of their stance in the economy. Proper classification of SME's has a great importance on the following subjects: deciding public policies, distributing government supports and subsidies effectively, fulfilling the responsibilities arising from international aggrements.According to European Union, SME's are companies which has less than 250 employees and 50 million Euros of annual return or 43 million Euros of asset size. In the USA, different associations define SME's in different ways. The criterias to define SME's as regards to number of employees and annual returns changes from sector to sector in China and South Korea, as it is done in the USA as well. In Japan, Malaysia and India, criterias are set in comparison with manufacturing, trade or service companies.There has been no common definition and common criterias as for Turkey since 2005. In the bylaw issued in 2005, a common definition was determined. Later, the scope has been broaden with the bylaw issued in 2012, more companies has been defined as SME and gained access to government supports and subsidies. According to current definition, SME's are companies that have less than 250 employees and have less than 40 million TL annual net sales or size of assets.SME's can easily adapt to environmental changes with the help of their flexible and workshop style of manufacturing, and less bureaucratic organizational structures. They contribute to economic, social, and regional development. They have significant impact on decreasing the unemployment by creating new job offerings. Due to these and other such reasons, SME's are thought as an indispensable elements of the economy.99,9% of all companies in Turkey operate under the umbrella of SME. They comprise 78% of employment, 55% of total value added, 59% of export. The situation is the same in other countries such as EU, USA, India, South Korea. More than 95% of all companies in these countries are SME's. As for employment, SME's provide 58% of all employment in the USA, 67% in the EU, 66% in Japan, 88% in South Korea. As for total value added, SME's provide nearly half of the total value added in the whole economy in the USA, Japan and South Korea, and 58% of total value added in the EU.There are some important differences considering the problems SME's face in different countries they operate. They may emerge from the differences in economical, social and legal environments. The major problem of SME's in Turkeyis to obtain finance. They are not able to finance their expenses with their capital. Thus, in order to survive, develop, and compete in local and global markets, they canalize to liabilities. But they still can not find enough resources. Other than financing, SME's also have some problems related to management and organizing, production management, marketing, technology and export.Trade barriers and such kind of limitations has started to be eliminated with the spread of globalization. Local markets has started to be more competitive, so foreign markets has become an opportunity to increase sales volume and profitability especially for those who lost their competitive advantage. The underlying reasons for internationalization can be classiffied under the main headings of managerial level, firm level, environmental level.The modes of entry to foreign markets include exporting, licensing, franchising, strategic alliances, joint ventures or foreign direct investment. All modes of entry have some certain advantages and disadvantages. According to Upsala Internationalization Model, internationalization attempts generally start with exporting since it is the mode which requires the least knowledge and resources. Companies contact with foreign companies and institutions and obtain information about the institutional structure and the way they handle their work and processes by exporting. Thus as time passes, exporting company increases its knowledge level, then move on the next stage of internationalization.Measuring export performance has gained importance in conjunction with the increasing volume of export. Measuring is important for public authorities due to effects of export on currency reserves, unemployment, productivity and wealth. Exporting helps to improve corporate growth, increase competitive advantage that measuring is important for managers. Market researchers and academicians are interested in measuring export performance since it has become an interesting and important subject.Export performance is defined as the extent to which a firm's objectives, both economic and strategic, with respect to exporting a product into a foreign market, are achieved through planning and execution of export marketing strategy by Cavusgil and Zou (1994). Besides some researchers conceptualize it as a composite outcome of a firm's international sales, which includes three subdimensions: export sales, export profitability, and export growth (Shoham, 1998). On the other hand, Maurel (2008) argues that it is insufficient to define performance quantitatively. Perceptions of managers and/or owners' about success, failure, development and decline constitute the qualitative dimension of performance, and these should also be taken into account.The first studies on export performance diverged regarding their measurement models and criterias set. Measuring performance in accordance with only one criteria is insufficient, but also, measuring performance with a set of different criterias results in further complexities while comparing different studies. Thus, current studies combine distinct dimensions of performance to measure the export performance. When studies on export performance are examined, we see that performance is measured by several objective (export sales volume, export profitability, export growth, export market share, export market size) and subjective (perceived export success, satisfaction from export sales) criterias.Determinants of export performance can be classified as internal and external factors. Zou and Stab (1998) has examined the previous 50 studies on export performance and categorized the factors that effect the performance as controllable/uncontrollable and internal/external. The most important internal determinants include firm age, firm size, firm experience, resources and capabilities of the firm, technological level, characteristics of manager's, and strategies. On the other hand, the most important external determinants comprise characteristics of the local market the firm operates, and characteristics of export market.Performance is closely related with ownership structure. Owners' diverse priorities about investment choices and different attitudes about agency problems effect performance. The effect of ownership structure on export performance has generally been investigated in conjunction with whether the partners were local or foreign, public or private. Family-owned firms, corporate investors, venture capitalists were also examined in the literature.The effect of capital structure on export performance is an underresearched subject. Few studies on this subject found that firms with high liquidity and low financial leverage ratios have a tendency to export more. In other words, the more the financial success, the more the export.There are also some studies on the relationship between export performance and some accounting entries. It is found that export performance is negatively related with account receivables and payables, and positively related with liabilities/equity. And intangible fixed assets has a positive impact on export performance.In the second part of this thesis, it is aimed to examine the ownership and capital structures of Turkish exporting SMEs. The data was provided from Turkish Eximbank by assuring to privacy of the firms. 882 exporting firms which their financial information had been archived incompletely for the years 2009, 2010, and 2011 was chosen. Of the 882 firms, 450 of them were SME's as indicated by SME bylaw in 2012.When the characteristics of data set were examined shortly, it can be seen that 607 of them is joint-stock company, while 207 of them is limited partnership. They were established in 48 different cities in Turkey. The oldest one established in 1924. They operates in 18 different major sectors.779 of them is completely local, 643 of them is completely owned by natural entities. Besides, they performed a quarter of all exports in Turkey.The results of the vertical, horizontal and ratio analysis of the firms in the sample were compared with the results of sector analysis performed by Turkish Central Bank. According to the results of vertical analysis, the following results were found: exporters generally rely on current assets rather than fixed assets. Their inventory/assets ratios are 20-24% on average. 34% of their assets comprise by account receivables. Nearly a quarter of their receivables include bonded receivables. There is a tendency to decrease in equity capital ratio. Most of the foreign liabilities are current liabilities. Bank loans tend to increase for the observed 3 years.In order to perform horizontal analysis, balance sheets and income statements of all firms summed without consolidation. Asset size was found to increase 15% for the time periods between 2009-2010 and 2010-2011. The increase in assets mostly resulted from current assets, thus it can be argued that exporters began to have more liquid assets. As for the liabilities, the highest increases were observed in current liabilities. Income statements also demonstrated that sales increased 23,9% between 2009-2010 and %37,1 between 2010-2011. On the other hand, annual net profit increased 124% between 2009-2010 and decreased %3,5 between 2010-2011.In order to perform ratio analysis, liquidity, financial structure, turnover, and profitability ratios were calculated and results were again compared with the results of sector analysis done by Turkish Central Bank. Current and quick ratios above average for the years 2009 and 2010 were detected as below average in 2011 in comparison with Central Bank calculations. Also, cash ratio was found below average for all years investigated. As for financial structure ratios, exporters were found to have more liabilities and use more bank loans than the other firms. While turnover ratios of exporters were found below average, net working capital turnover ratios were above. When we look at the profitability ratios, exporters were observed to have less ability to pay interest expenses. Besides, ratio analysis of 882 firms were performed with regard to the sector in which the firm operates, and results compared with the results of the analysis performed by Turkish Central Bank.After the ratio analysis were conducted, an export performance model based on export intensity and export sales per asset was developed. With the help of panel data analysis, determinants of firm export performance were examined. Independent variables included firm age, employee number, net profitability rate, value added per employee, foreign owner share as dummy variable. Three main hypotheses related to ownership and capital structure were tested regarding the model.Main results were as follows: There is no significant relationship between firm age and export performance. Export performance is negatively related to employee number, and positively related to value added per employee. Unexpectedly, results demonstrated that export performance is negatively related to net profitability rate, and there is no significant relationship between foreign ownership share and export performance.Four different dummy variables were identified regarding the foreign ownership share. Foreign ownership share effect export performance, only if the firm is big in size, corporate ownership share was added to the main model, and the foreign ownership share is more than 60%. Also, there is a significant negative relationship between corporate ownership share and export performance. Besides, in order to examine the relationship between capital structure and export performance, leverage ratio was added to the main model and tested. Results revealed that increase in leverage ratios positively effect export performance, in other words liability has a positive effect on export performance.This study aims to examine the effects of capital and ownership structure on export performance. Dissimilarly from other studies on this subject, sample is more comprehensive. Thus it is expected to contribute to the literature in this way. There are also some limits. First, the time period for the data collection was the post financial crisis period that it may distort the results. Also, in this study only objective criterias were measured. In the future studies, a wider time period can be taken into account for analysis and subjective measures can be used to examine export performance.
Collections