Vitiligo tedavisinde PUVA ve D-PUVA`nın klinik ve immunohistokimyasal olarak değerlendirilmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
63 ÖZET Vitiligo, keskin sınırlı oval veya yuvarlak şekilli, süt beyazı makûllerle karakterize, doğumdan sonra gelişen ve sıklıkla ailevi geçişin görüldüğü bir hastalıktır. Lezyon bölgesinde derinin rengini veren melanosit hücrelerinin bulunup bulunmadığı tartışmalıdır. Hastalığın tedavisinde bu güne kadar çok çeşitli yöntemler kullanılmasına rağmen tam iyileşme sağlayan bir yöntem henüz yoktur. Bu çalışmada, son yıllarda patolojik incelemelerde kullanılan ve melanositleri gösterebilen S- 100 ve HMB-45 antikorlarıyla, vitiligo lezyonlarında immünohistokimyasal yöntemle melanositlerin bulunup bulunmadığı ve D-PUVA ve PUVA tedavi yöntemlerinin etkilerinin klinik ve immünohistokimyasal olarak değerlendirilmesi amaçlanmıştır.64 Bu amaçla 27 vitiligolu hasta ve 20 sağlıklı birey çalışmaya alınmıştır. Hasta grubunun vücudunun sağ tarafındaki lezyonlara D-PUVA, sol tarafındaki lezyonlara sadece PUVA tedavisi uygulandı. Vitiligo alanları dokuzlar kuralına göre tedavi öncesi ve sonrası belirlendi. İmmünohistokimyasal çalışma için tedavi öncesi vitiligo bölgesinden ve tedavi sonrası D-PUVA ve PUVA tedavisi uygulanan ve repigmentasyon oluşmuş olan bölgelerden olmak üzere toplam üç biyopsi ve dermatolojik yakınması olmayan gönüllü 20 bireyden birer deri biyopsisi alındı. Klinik olarak; D-PUVA ve PUVA tedavilerinin vitiligoda aynı düzeyde etkili olduğu, D-PUVA tedavisine bağlı lokal yan etki oluşabileceği ve kalsipotriolün psöriaziste olduğu kadar vitiligo tedavisinde PUVA tedavisine katkı sağlamadığı görüldü. İmmünohistokimyasal boyama sonucunda S- 100 poliklonal antikoruyla vitiligolu bölgede melanositlerin bulunduğu görüldü (ortalama 13.65±9.83). Normal derideki melanosit sayısı ise ortalama 32.88±13.36 idi. Normal derideki melanosit sayısıyla, lezyon bölgesindeki melanosit sayısı karşılaştırıldığında aralarındaki fark istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0.01). HMB-45 monoklonal antikoruyla lezyon bölgesinde ve normal deride belirlenen melanosit sayısı ihmal edilecek kadar düşüktü (% 0.04±0.23- 0.14±0.43). D-PUVA ve PUVA tedavileri sonunda, her iki gruptada S- 100 antikoruyla belirlenen melanosit sayılarında artış görüldü, bu artış istatiksel olarak anlamlıydı (p<0.05). Aynı antikorla belirlenen melanosit sayısı, normal deride, tedavi sonraki değerlere göre hala istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksekti (D-PUVA; p<0.01, PUVA; p<0.05). HMB-45 monoklonal antikoruyla yapılan immünohistokimyasal boyama işlemiyle her iki tedavi sonununda da aktif melanositlerin bulunduğu belirlendi. Bu belirlenen aktif65 melanosit sayısı tedavi öncesine ve normal deriye oranla yüksekti (p<0.01), Tedavi yöntemleri arasında bulunan değerler yönünden anlamlı fark yoktu (p>0.05). Çalışmamızda; sonuç olarak vitiligo lezyonlarında melanositlerin bulunduğu, melanositlerin tedavi sonrası aktif hale geldiği ve sayılarının arttığı tespit edilmiştir. Vitiligo tedavisinde PUVA ve D-PUVA arasında klinik ve immünohistokimyasal açıdan herhangi bir fark olmadığı tespit edilmiştir. 66 SUMMARY Vitiligo is a specific, common, often heritable, acquired disorder characterized by well-circumscribed milky white cutaneous macules. There is controversy over the presence, in the site of lesion, of melanocytes which give colour to the skin. Despite a wide variety of treatment methods employed so far, no treatment has been found yet to provide complete repigmentation. This study aims to detect the presence or absence of vitiligo lesions using immunohistochemical methods and the antibodies of S-100 and HMB-45 which have been used recently in pathological studies and are capable of revealing melanosites, and to provide a clinical and immunohistochemical evaluation of the effects of PUVA and D- PUYA treatment methods.67 For this purpose, 27 patients with vitiligo and 20 healthy subjects were included in the study. The lesions on the right side of the bodies of the patients were treated with D-PUVA and the ones on the opposite side with PUVA. Vitiligo sites were determined with the rule of nines before and after treatment. For immunohistochemical study, a total of three biopsy specimens were taken from the vitiligo site before treatment, from the PUVA and D-PUVA treated sites where repigmentation occured after treatment. In addition, one skin biopsy specimen was taken from each of 20 voluntary subjects without dermatological complaints. Clinically, D-PUVA and PUVA were observed to be equally effective in treating vitiligo, though the former may produce local side effects. It was also observed that calcipotriol in vitiligo treatment did not contribute so much to PUVA treatment as it did in psoriasis. It was seen that melanocytes were present in vitiligo sites when stained immunohistochemicaly with S-100 policlonal antibody (mean 13.65±9.83). The number of melanocytes in the normal skin was 32.88±13.36 on average. The difference between the numbers of melanocytes in the site with lesion and those found in the normal skin was statisticaly significant (p<0.01). The numbers of melanocytes in the lesion site and those in the normal skin when quantified with HMB-45 monoclonal antibody were negligibly low (0.04±0.23-0.14±0.43 %0). At the end of D-PUVA and PUVA treatment, a statistically significant increase (p<0.05) was observed in the number of melanocytes in both groups as quantified with S-100 antibody. The number of melanocytes in the normal skin quantified with the same antibody was still significantly high compared with the post treatment values (D-PUVA; p<0.01, PUVA; p<0.05).68 İmmunohistochemical staining with HMB-45 monoclonal antibody revealed the presence of active melanocytes with both treatments. The number of active melanocytes was higher compared with the posttreatment values and those found in the normal skin (p<0.01). There was no significant difference between the treatment methots in terms of values obtained (p>0.05). In conclusion, in our study we found that melanocytes were present in vitiligo lesions and they became active and increased in number after treatment. We also found that there was no clinical or immunohistochemical difference between PUVA and D- PUVA in the treatment of vitiligo.
Collections