Karaciğer sirozlu ve kronik aktif hepatitli hastalarda karaciğer hasarı ile doğal pıhtılaşma inhibitör faktörleri arasındaki ilişki
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Bu çalışma kronik karaciğer hastalarında pıhtılaşmayı etkileyen başlıca proteinleri inceleyerek karaciğerdeki hasarla pıhtılaşma proteinlerinin düzeyleri arasında ilişki olup olmadığını araştırmak amacıyla planlandı. Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Etik Kurulu'nun izniyle^ Gastroenteroloji Bölümü' ne başvuran 35 karaciğer sirozlu, 15 kronik aMThepatftlf hasta ve 10 sağlıklı gönüllü çalışmaya alındı. Klinik, biyokimyasal, virolojik, endoskopik, çeşitli görüntüleme yöntemleri ve histopatolojik bulgularla tanı konulan hastalarda ve çalışmaya alınan gönüllülerde protein C, protein S, antitrombin g]bi doğal koagülasyon inhibitor proteinlerine ve fibrin yıkım ürünlerini yansıtan D-dimer düzeyi ve trombin zamanına bakıldı. Sirozlu hastalar Child-Pugh sınıflamasına göre Child A,B ve C olarak, kronik aktif hepatitli hastalar ise histopatolojik sınıflandırmaya göre çok hafif ve hafif olarak gruplandırıldı. Bakılan parametreler gruplar arasında birbirleriyle ve kontrol grubunun sonuçları ile karşılaştırıldı. Kontrol grubu ile karşılaştırıldığında, sirozlu hastalarda baktığımız PC, PS, AT düzeyleri istatistiksel olarak anlamlı şekilde düşük, D-dimer düzeyleri yüksek47 bulundu. Bu sonuçlar karaciğerdeki sentez bozukluğuna bağlandı. KAH'li hastalarda da AT dışındaki PS, PC ve fibrinojen düzeyleri normalken, sirozlularda düşük değerlerde bulunması, karaciğerde sentezlenen protein düzeylerinin karaciğerdeki hasarla doğru orantılı olarak azaldığını düşündürdü. Child B ve C grupları arasında ise sadece PC ve AT düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı fark vardı. Bu sonuç karaciğerde hasar arttıkça öncelikle AT ve PC düzeylerinde azalma olduğunu düşündürdü. Kronik aktif hepatitli hastalarda doğal koagülasyon inhibitor proteinleri içinde sadece antitrombin düzeylerinde düşme istatistiksel olarak anlamlı bulunmuştur. Dolayısıyla, AT düzeylerinin hepatosellüler hasarın derecesinin erken dönemde tespit edilmesinde bir belirteç olarak kullanılabileceği düşünüldü. Karaciğerin inflamatuvar hastalıklarında fibrinojen düzeyleri azalırken fibrin yıkım ürünlerinin arttığı bilinmektedir. Çalışmamızda karaciğerdeki hasar arttıkça fibrinojen düzeylerinin azaldığın gördük. Yine FYÜ'nin bir göstergesi olarak kabul edilen D-dimer düzeyleri ile hepatosellüler hasar arasında anlamlı ilîşkf bulundu. Child A ve B grupları arasında tek farklılık gösteren parametrenin D-d düzeylerindeki değişiklik olduğu dikkati çekerek hepatosellüler hasarın değerlendirilmesinde ( özellikle sirozlu hastalarda dekompanze döneme geçiş açısından) D-d'in PC ve AT gibi önemli bir gösterge olabileceği düşünüldü. SUMMARY Our aim was to investigate whether there was a relationship between levels of clotting proteins and the liver damage in patients with chronic liver diseases. We obtained approval from Scientific Committee of Medical school at Erciyes University. This study included 35 patients with cirrhosis, 15 patients with chronic active hepatitis and ten healthy controls. Diagnoses of cirrhosis and hepatitis were based on clinical, biochemical, virological, endoscopic, radiological and histopathological findings. Protein C, protein S and antithrombin levels were measured, and D-dimer and thrombin time were determined to demonstrate products of fibrin degradation. Patients with cirrhosis were assigned into Child A, B and C according^ to Child-Pugh classification and patients with hepatitis into minimal and mild according to histopathological classification.49 Parameters investigated were compared and results obtained from patients were also compared with those from controls. PC, PS and AT levels were found to be significantly low but D-dimer levels high in patients compared to controls. These results were attributed to impairment of synthesis in the liver. The finding, that except for AT, PS, PC and fibrinogen levels were normal in patients with chronic active hepatitis while they were low in patients with cirrhosis suggested that levels of proteins synthesized in the liver decreased in proportion to degree of the liver damage. There was a significant difference only in PC and AT levels between patients with Child B and those with Child C, which suggested that AT and PC levels decreased as the liver damage increased. There was a significant decrease in only antithrombin levels, natural inhibitor protein of coagulation, in patients with chronic active hepatitis. Therefore, it was thought that AT levels may be used as an indicator for early detection of hepatocellular damage. It is known that fibrinogen levels decrease as products of fibrin degradation increase in inflammatory diseases of the liver. Consistent with the above fact, we observed that fibrinogen levels decreased as the liver damage increased. We also found a significant correlation between hepatocellular damage and D-dimer levels, considered as an indicator for products of fibrin degradation. As the only parameter showing alterations was D-dimer, it was considered as an important indicator as PC and AT for evaluation of hepatocellular damage (especially for progression of cirrhosis to decompensation).
Collections