Ankara`da pazarlanmakta olan çiğ sütlerin mikrobiyolojik kaliteleri ve antibiyotik aranması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
m ÖZET Bu araştırmada 17 Aralık 1990 ile 19 Haziran 1991 tarihleri arasındaki yedi aylık dönemde 204 adet çiğ süt örneği mikrobiyolojik ve hijyenik kaliteleri yönüyle incelenmiştir. Süt örneklerinin 200 tanesi Ankarada'ki üç ayrı süt işletmesinden, 4 ta¬ nesi ise Sağlık Bakanlığı Etimesgut Halk Sağlığı Laboratuvarından sağlanmıştır. Çiğ süt örnekleri, canlı mesofilik bakteri sayımı, koliform bakteri sayımı, Salmo- nella ve Shigella izolasyonu ve tanımlanması, Bnıcella varlığı ve penisilin aranması yönleriyle incelemeye alınmıştır. incelemeler sonucunda çiğ süt örneklerinin çok yüksek düzeylerde canlı mesofilik bakteri içeriğine sahip olduğu ortaya çıkmıştır. Araştırmanın sürdürüldüğü yedi aylık dönemde, örneklerdeki ortalama canlı mesofilik bakteri sayılan 0,20x10° - 15,29x10° cfu/ml düzeyleri arasında değişmiştir. Bu sonuçlara göre çiğ süt örneklerinin bakteri içeriği yönünden kötü kaliteli sütler sınıfına sokulabileceği sonucuna varılmıştır. Diğer taraftan çiğ süt örneklerindeki canlı mesofilik bakteri içeriği- 4 nin, örneklerin sağlandığı merkezlere ve tarihlere göre de önemli sayılabilecek değişiklikler gösterdiği belirlenmiştir. En düşük toplam ortalama sayım sonucu Aralık 1990 (3,47xl08 cfu/ml), en yüksek sonuç ise Nisan 1991 tarihinde (10,03x10° cfu/ml) elde edilmiştir. Çiğ süt örneklerindeki ortalama koliform bakteri sayılarının 5,00x10^ - 205,00x UP cfu/ml düzeyleri arasında değiştiği belirlenmiştir.bu sonuçlar ülkemizde sütlerin hijyenik koşullarda sağılıp işletmelere gönderilmediğinin bir göstergesi olarak kabul edilebilir. Örneklerdeki koliform bakteri sayılarının, sütlerin sağlandığı merkezlere ve tarihlere göre değişebildiği saptanmıştır. En düşük toplam ortalama koliform bakteri sayım sonucuna Aralık 1990 (45,30x10^ cfu/ml), en yüksek sayım sonucuna ise Haziran 1991 tarihinde (129,92x10^ cfu/ml) rastlanmıştır. incelemeye alınan çiğ sütlerde Salmonella ve Brucella varlığına rastlanmamıştır. Ancak 22 çiğ süt örneğinde iki farklı türde Shigella cinsi bakteri varlığı saptanmıştır. Kültürel, biyokimyasal ve serolojik bulgular değerlendirilerek bunlardan 16 tanesinin 5. boydu, 6 tanesinin ise S. dysenteriae olduğu sonucuna varılmıştır. Araştırmada Shigella varlığı saptanan çiğ sütlere en çok Mart 1991 tarihinde rastla-IV nılması çiğ sütlere Shigella kontaminasyonunun mevsimlere göre değişebileceğini düşündürmektedir. Bu araştırmada, uygulanan antibiyotik belirleme yöntemiyle, 12 çiğ süt örneğinin (% 5,88) penisilin, 25 tanesinin (% 12,25) ise penisilin dışında diğer bir antibiyotik veya inhibitör madde içerdiği belirlenmiştir. Araştırma sonuçlarına göre, penisilin ya da diğer bir antibiyotik veya inhibitör madde içeren çiğ süt sayısının mevsimlere göre de değişebileceği ortaya çıkmıştır. Ülkemizde gerek insan sağlığının, gerekse endüstriyel kayıpların önlenmesi ve kaliteli ürün elde edilmesi açılarından işletmelere gelen sütlerin penisilin ve diğer antibiyotikler yönünden sürekli kontrollarının yapılması gerekli görülmektedir. SUMMARY In this study, 204 raw milk samples were examined for their microbiological and hygienic guality, for a 7 months period between 17 December 1990 and 19 June 1991. 200 of the samples were obtained randomly from three different dairy plants in An kara, and 4 samples from the Etimesgut Public Health Laboratory. Raw milk samp les were tested for viable mesophilic bacteria counts, counts of coliform bacteria, isolation and idendification of Salmonella and Shigella, detection of Brucella and antibiotic residues. The results showed that the raw milk samples contained high levels of viable me sophilic bacteria per ml and the mean counts varied from 0,20x10° cfu/ml to 15,29x10° cfu/ml during the seven months period. Thus it was concluded that the samples can be classified as of the poor quality due to their high viable counts. It was also determined that the counts in the samples showed seasonal variations and the results were effected, dependings on the milk collection centers. The lowest va lue for the total mean counts was 3,47x10° cfu/ml obtained December 1990, and the highest one was 10,03x10° cfu/ml detected in April 1991. The mean counts of coliform bacteria of the samples ranged from 5,00xl03 cfu/ml to 205,00xKP cfu/ml and these results indicated that the raw milk samples were produced and transported to the dairy plants under poor hygienic conditions. The coliform counts in the milk samples were influenced by the seasons and the centers from which the samples were obtained. The lowest and the highest counts were 45,30xl03 cfu/ml in December 1990 and 129,92xl03 cfu/ml in June 1991, respecti vely. The presence of Salmonella and Brucella was not detected in any of the raw milk samples. However two different Shigella species were isolated and idendified from 22 milk samples. It was determined that among the 22 samples, 16 contained 5. boydii, and 6 contained S. dysenteriat as determined by the cultural, biochemical and serological analyse. The presence of Shigella in the samples were found to be highest in March 1991, indicating that the contamination of Shigella to the raw milk samples have seasonal pattern.VI It was found that 12 of the raw milk samples ( 5,88 % ) contained penicillin, and 25 samples ( 12,25 % ) contained antibiotics or inhibitory substances other that peni cillin. The results indicated that the presence of penicillin or other inhibitory subs tances was influenced by the seasons. The results of this study revealed that the raw milks taken to dairy plants should be controlled for the presence of penicillin residue or other antibiotics to avoid the economic losses as well as to protect the public health.
Collections