Türk yüksek öğretiminde Darülfünun (1863 - 1933)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Osmanlı medreselerinin yüksek kısımları, XVII. yüzyıl dan itibaren eski klâsik bilim ve metotları tekrar etmekle zaman tüketmeye başlamıştır. Bunun üzerine, yenilik ve reform taraftarı olan Osmanlı yöneticileri, Tanzimat döne minden itibaren Batılı anlamda bir üniversite kurmak için çalışmalara girişmişlerdir. Tanzimat döneminde üc se-Fer teşebbüs edilen (1863-1865; 1870-1873; 1874-1881) ve `Dârül-Fünûn` adı verilen üniversite açma çalışmaları, başarılı sonuçlar vermemiştir. 1c ve dış siyasî sarsıntılar, savaşlar, malî yetersizlik, öğretim üyesi ve ders kitabı yokluğu, üniversiteye öğrenci hazır layan bir ortaöğretim sisteminin henüz kurulmamış olması, bu başarısızlığın başlıca sebepleridir. 1900 yılında, Sultan II. Abdülhamid' i n kurduğu `Dârül- ?Fünûn-ı Sahâne` bugünkü İstanbul Üni versi tesi * nin temelidir. Edebiyat, İlahiyat ve Fen Fakültelerinden oluşan bu küçük üniversitenin ders programları basitti. Az sayıda öğrencisi ve öğretim elemanı bulunmaktaydı. Gerek Tanzimat gerekse daha sonraki dönemde, Dârül-Fünûn' a devlet bütçesinden kayda değer ve belirli bir ödenek verilmemiştir. II. Meşrutiyet döneminde (1908-1914), Mülkiye Mekte bi' nden ayrılan Dârül-Fünûn, Vezneci ler ' deki Zeynep Hanım Konağı' nda, bir Genel Müdür'ün yönetimine verilmiştir. Tıp ve Hukuk Fakülteleri de Dârül-Fünûn' a bağlanmıştır. Böylece, Dârül-Fünûn' a bağlı -Fakültelerin sayısı 5'e yükselmiştir. Eczacı ve Dişçi Mektebi de Tıp Fakültesi' ne bağlı olarak kurulmuştur. Devletin her yıl Dârül-Fünûn' a belirli bir ödenek ayırmaya başladığı bu dönemde, Dârül-Fünûn* un öğrenci sayısında çok büyük bir artış olmuştur. Ders programlarında gelişmeler ve yenilikler görülmüştür. Ancak, yeterli bir ortaöğrenim görmemiş olan çok sayıda öğrencinin Dârül-fünûn* a alınması gibi sebeplerle, eğitim ve öğretim, ileri bir seviyeye çıkarılamamıştır.ii Birinci Dünya Savası yıllarında, Alman öğretim eleman larının Darülfünun' da görevlendirilmeleri, beklendiği ölçüde yararlı sonuçlar vermemiştir. Bu dönemdeki savaşlara, Dârül-Fünûn öğrencilerinin de alınması, öğrenci sayısının azalmasına sebep olmuştur. Eğitim ve öğretimin seviyesi daha da düşmüştür. Bu dönemde Türk kızları da, erkeklerden ayrı salonlarda ve saatlerde, üniversite eğitimi görmeye başlamışlardı r. İstanbul'un işgal altında bulunduğu Millî Mücadele yıllarında, Edebiyat Fakültesi ' nde görevli olan bazı öğretim elemanlarının, Türk varlığına ve Millî Mücadeleye düşmanlık telkin eden propagandaları, ilk Üniversite Boykotu' na sebep olmuştur. Bunun üzerine 5 öğretim elemanı üniversiteden atılmıştır. 1919 yılında Darülfünun' a bilimsel özerklik verilmiştir. Daha sonra, Üniversitedeki bayan öğrenciler, erkek öğrencilerle karışık olarak öğrenim görmeğe başlamış lardır. Cumhuriyet dönemine girildiğinde, bayan öğrencileri kabul etmeyen hiç bir fakülte kalmamıştır. Cumhuriyet yönetimi, İstanbul Darülfünunu' na büyük bir önem vermiştir. Devletin Dârülfünûn'a verdiği ödeneklerin arttırılmasına çalışılmış; bilimsel özerklik genişletilmiş; 493 sayılı kanunla istanbul Darülfünunu' na tüzel kişilik kazandırılmıştır. Ders programları geliştirilmiş; üniver siteye öğrenci kabul etme işi daha sağlam esaslara bağlanmıştır. Ne var ki, bütün bunlara ragmen, çeşitli sebeplerle Dârülfünûn'a, egi tim-ögretim ve bilimsel bakım lardan ileri bir nitelik kazandı r ı lamamıştı r. Bunun üzerine, 1933 üniversite Reformu ile, Darülfünun ortadan kaldırılmış ve İstanbul Üniversitesi kurulmuştur. Since the XVI I th century the Ottoman higher education establishments started to repeat old fashion science and methods. There-fore the administrators who were in -favour of reforms attempted to establish a western stile university since the^ period of the Tanzimat. During the period of the Tanzimat, there were three unsuccessful! attempts to establish a university so called `Darülfünun`. The reasons which prevented the success were the internal and external political crisis, the wars, lack of money, the absence of teachers and books. The `Dârülf ünûn-ı Sahâne` established by Sultan Abdul- hamid II. is the foundation of todays Istanbul University. In this small university which consisted of the faculties of philosophy, theology and natural sciences the courses were very simple. There were few students and teachers. Neither during the Tanzimat period nor later on, the Darülfünun didn't receive any allowance from the budget of the state. During the II. Constitution the Darülfünun was separa ted from the Mülkiye Mektebi and began the education in the Zeynep Hanım Konağı in Vezneciler, under the administration of a general director. After the Law and Medicine Faculties had joined it, faculties of the Darülfünun reached the number of five. In this period in which the government began to give allowance to it, the number of the students of the Darülfünun considerably went up. There were extensions and developments on courses. But because the students without sufficient background were accepted to the Darülfünun, the education could not been advanced.IV During the First World War, the German teaching personel to teach at the Darülfünun did not give what had been expected. The number o-f students of the Dârül-fünûn decreased in those years because of the recruiting of the students for the war. The quality of education decreased as well. In this period, Turkish girls started to receive higher education separate from men. In the years of the National Struggle when Istanbul was under occupation, the propaganda of some teachers from the faculty of letters against the National Struggle and the Turkish existence caused the first university boycott. Five teachers were sent out from the university because of this. In 1919 the university was given scientific autonomy. Later on the female students started to receive the same education with the male students together. With the beginning of the Republican period there was no more faculty refusing girl students. The Republican administration showed a great respect to `Istanbul Darülfünunu`. The allowance was tried to increase. The scientific autonomy was extended. The courses were improved in respect of the aim of the Turkish revolution. Students admission to the university was regulated in conformity with form principles. But despite all these, for some reasons, the Darülfünun could not be brought to an advanced quality in respect of education and science. For that reason, in 1933 the Darülfünun was abolished and Istanbul University was established.
Collections