The political economy of Turkey`s trade relations: Expensive enmities and cheap amities
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Çok sayıda iktisatçı, filozof, politikacı ve düşünürün zihnini meşgul eden `uluslararası ticaretin yararları ve zararları` uzunca bir süredir tartışıla gelen bir konu olmuştur. Tarih boyunca uluslararası ticarete farklı ve kimi zaman birbiriyle çatışan roller yüklenmiştir. Ancak ticaret, küresel zenginliğin önemli bir paylaşım aracı ve uluslararası etkileşim yöntemi olma görevini her zaman sürdürmüştür. İkinci Dünya Savaşından sonra, temel sütunlarından birisi `çok taraflı ticaret sistemi` olan ve iyi işleyen bir uluslararası ekonomik düzenin kurulması, savaş sonrası barış ve düzenin korunması adına elzem görülmüştür. İkinci Dünya Savaşından sonra kurulan çok taraflı ticaret sisteminde, GATT ve sonrasında Dünya Ticaret Örgütü altında ticareti serbestleştirme yoluna gidilmiştir. 1980'li yıllarda ithal ikameci politikaları terkederek, dış ticarette ihracata yönelik bir strateji benimseyen Türkiye, serbest ticaret üzerine kurulu savaş sonrası ekonomik düzenle daha güçlü bir entegrasyon gerçekleştirmeyi hedeflemiştir. Özellikle Türk Dış Politikası, komşu ülkelerle ve yeni coğrafyalarla ticaret ilişkilerine büyük bir önem atfederek son yirmi yılda gözle görülür bir dönüşüme sahne olmuştur. Bu dönemde ticaret bazlı iktisadi kaygılar Türkiye ile özellikle Rusya, İran ve Irak başta olmak üzere komşuları arasında ciddi bir yakınlaşmaya yol açmıştır. Güçlü ticaret ilişkileriyle birlikte Türkiye'nin bu ülkelerle münasebetleri önemli ölçüde gelişirken, bu durum, hem Türkiye'nin, hem de söz konusu ülkelerin ulusal zenginliklerine katkıda bulunmakla kalmamış ve aynı zamanda, bu ülkeler arasındaki barışa da katkı sağlamıştır. Bu bağlamda, bu tez Türk Dış Politikası'ndaki dönüşümde iktisadi çıkarların ve kazanımların rolünü ekonomi politik perpektif ile analiz etmeyi hedeflemektedir. Ayrıca, uluslararası ticaretin milletler arasındaki işbirliği ve barışa olan katkısını incelemek amacıyla ticaret kaynaklı karşılıklı-bağımlılıklar da ele alınacaktır. Rusya, İran ve Irak'a ilişkin tartışmalar, iktisadi çıkarların Türkiye ile bu ülkeleri birbirine yakınlaştırdığını ve gelişen iktisadi ilişkilerin bu ülkeler arasındaki çatışmaları daha az olası hale getirdiğini göstermektedir. Türkiye'nin bu üç ülke ile olan ticaret ilişkilerinin iktisadi ve iktisat dışı yönlerini ortaya koyan bu tez, aynı zamanda Türkiye'nin dış ticaret politikası açısından bir dizi politika önerisi de sunmaktadır. Bu bağlamda bu tezde, gerek maddi kazanımlar, gerekse ticaretin Türkiye'nin uluslararası etkinliğine iktisat dışı katkıları nedeniyle, Türkiye'nin, dış politikanın temel bir parçası olarak özenli bir dış ticaret politikası sürdürmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır. Bu amaca yönelik olarak ise, hizmet ticaretinin önemi, yapısal uyumsuzlukların kaldırılması, çekim modeli vurgusu, savunma sanayi ihracatının potansiyeli ve ucuz enerjiye erişim çerçevesinde politika önerileri ortaya konmuştur. Son olarak, bu genel tavsiyeler, Rusya, İran ve Irak'ın hususiyetlerini göz önüne alan ve bu ülkelerle olan ticari ilişkileri daha da ileri taşımaya yönelik fırsatları ortaya çıkarmayı hedefleyen ülkeye-özgü tavsiyelerle tamamlanmıştır. Pre-occupying a great number of economists, philosophers, politicians and thinkers for centuries, the vices and virtues of international trade have been a long-lasting matter of discussion. Differing and conflicting roles have been attached to foreign trade throughout the history. However, trade continued to be a pivotal means of sharing global wealth and international interaction. After the Second World War (WWII), a well-functioning international economic order, one of whose main pillars is the multilateral trading system, was regarded as an indispensable necessity for the maintenance of post-war international peace and order. In the multilateral trading system established after the WWII, international community sought to liberalise trade under the GATT and consequently, WTO. Abandoning its import-substitution policies and embracing export-led strategy starting from the 1980s, Turkey has aspired to achieve a greater integration with the post-war economic order, which was based on the idea of free trade. In particular, Turkish foreign policy has undergone a distinctive transformation in the last two decades, placing a greater emphasis on trade relations with the neighbours and geographies, which had previously been beyond the scope of Turkish foreign policy. In this period, trade-related economic considerations led to a considerable rapprochement between Turkey and its neighbours; specifically, Russia, Iran and Iraq. Relations with these countries dramatically improved due to strong trade relations, which not only contributed to the increase in the national wealth of these countries but also resulted in peace-inducing effects. In this regard, this thesis aims to highlight and analyse the role of economic interests and gains in the transformation of Turkish foreign policy within a political economy perspective. Besides, trade-related interdependencies are discussed with the aim of scrutinising non-economic contributions of international trade to peace and cooperation among nations. Discussions on Russia, Iran and Iraq suggest that economic interests brought Turkey closer to these nations and vice versa, while improved economic relations made hostilities less likely among these countries. Putting forth economic and non-economics dimensions of Turkey's trade relations with these nations, this thesis also proposes a number of policy recommendations for Turkey's foreign trade policy. In this respect, this study concludes that Turkey must sustain a well-tailored foreign trade policy as an integral part of its foreign policy not only for material gains but also for non-economic contribution of trade to Turkey's engagement in international arena. For this purpose, key recommendations such as the importance of service trade, the removal of structural inconsistencies, the emphasis on gravity model, the potential of defence industry exports as well as the significant role of access to cheap energy are put forth. Finally, these general observations are complemented by country-specific recommendations, which take peculiarities of Russia, Iran and Iraq into consideration in order to find out further gains in trade relations with these countries.
Collections