Ankara ilinde denetimli serbestlik yükümlülerinde suç tekrarı
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışmada Ankara Denetimli serbestlik müdürlüğüne bağlı olarak işlemleri yürütülen denetimli serbestlik yükümlülerinin suç davranışı nedeniyle karşılaştığı resmi (formal reaction) ve sosyal tepkiler (informal reaction), yükümlünün aile, iş ve sosyal hayatında yaşadığı damgalanma deneyimleri ve bunun tekrarlı suç davranışı ile ilişkisi anlaşılmak istenmektedir. Buna ek olarak, denetimli serbestliğin bir kurum olarak yapısal sorunları, personelin sisteme ve yükümlüye bakış açısı ve sistemin personelden kaynaklanan sorunları üzerinde durulmuştur. Denetimli serbestliğin iyileştirme çalışmalarının etkinliği tartışılarak daha etkili bir denetimli serbestlik için öneriler getirilmiştir.Araştırma kapsamında Ankara Denetimli Serbestlik Müdürlüğü'nde 4'ü kadın olmak üzere, 53 denetimli serbestlik yükümlüsü ile yüz yüze görüşmeler yapılmıştır. Buna ek olarak Ankara Denetimli Serbestlik Müdürlüğü ve Batı Denetimli Serbestlik Müdürlüğü'nde 5'i öğretmen, 5'i sosyolog, 5'i sosyal çalışmacı, 2'si de idari personel olmak üzere toplam 17 Denetimli Serbestlik Uzmanı ve personelle ile mülakat yapılmıştır. Çalışmanın teorik çerçevesini damgalama teorisi oluşturmaktadır. Tannenbaum'un `kötülüğün dramatize edilmesi`, Lemert'in `birincil ve ikincil sapma` kavramları, Becker'in `suç haline getirme` ve Braithwaite'in ` birleştirici ve ayırıcı utandırma` kavramı tezin önemli kavramsal araçlarındandır. Yükümlülerin özellikle iş arama sürecinde yaşadıkları damgalanma deneyimi onları suç davranışını tekrar etmeye yönlendirmektedir. Bu çalışmada ortaya çıkmıştır ki, yükümlülerin hemen hepsi suç davranışına verilen resmi tepki ve 'suçluluğun kişi için baskı statüye dönüşmesinden çok önce suçla ilgili olmayan nedenlerle damgalanmayı deneyimlemişlerdir. Suçlu damgası yükümlülerin başka başka sebeplerle yaşamları boyunca ve halihazırda deneyimledikleri damgalanmanın bir uzantısı, şekil değiştirmiş hali niteliğindedir. Denetimli serbestlik sistemi ise tüm iyi niyetine rağmen uygulamadan kaynaklanan sorunları nedeniyle damgalanmayı arttırıcı daha da kötüsü suçu teşvik edici bir etki yapmaktadır. Suçlu damgasının kişi için baskın statü haline gelmesinin izleri bu çalışmada sürülebilir. Kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşen suçlu damgası kişinin sosyal izolasyonunu arttırarak toplumsal hayata katılımını engellemekte kişiyi suçla karakterize olmuş bir sosyal çevreye hapsetmektedir. Kişi içeride tanıştığı kişilerin yanında kendini daha rahat hissetmekte böylelikle suç kariyerine hapsolmaktadır.Yükümlülerin babaları ile olan ilişki tarzının neredeyse tüm görüşmelerde kendini tekrar etmesi oldukça ilginçtir. Yükümlülerin babaları ile olan ilişkilerinin onların suç davranışına yönelmesinde oldukça etkili olduğu söylenebilir. Suç davranışının ortaya çıkmasında bireyin babası ile ilişkisi suç davranışını tetikleyici bir rol oynarken, anne ise bu davranışın devamında etkili olmaktadır. Denetimli serbestlik sistemi içinde iyileştirme faaliyetleri hedeflenenin çok gerisinde kalmakta sistem bu haliyle caydırıcılığı elinden alınmış bir infaz kurumu olmanın ötesinde gidememektedir. Yükümlülerin damgalanma deneyimlerinin suç tekrarına etkisi ve yükümlünün denetimli serbestlik sistemi ile ilişkisi çalışma boyunca tartışılmaktadır. The stigmatization encountered by the incumbents especially during the job seeking process steer them to the repetition of criminal behavior. This study has revealed that almost all of the incumbents had experienced stigmatization unrelated to their crimes long before they encountered official reaction to the criminal behavior and before the 'criminality' transformed into a constraining status for the incumbent. The stigma of being a criminal is the transformed state, the extension of the stigmatization that the incumbents currently experience and have experienced throughout their lives for various reasons. Regardless of all the good intentions of the probation system, as a result of problems incurring from implementation, the system has an increasing impact on stigmatization and encourages crime which is worse. The stigma of criminality becoming the dominant status of the individual can be traced in this study. The stamp of criminality is transformed into a self-fulfilling prophecy which increases the social isolation of the individual and prevents participation in social life and confines them to a social environment which is characterized with crime. The individual feels more comfortable with those he has met during incarceration and thus is confined to his criminal career. It is interesting that the manner in which the incumbents relate to their fathers is repeated in almost all the interviews. It can be asserted that the association of the incumbents with their fathers has been very influential in their tendency towards criminal behavior. The individual's relationship with the father plays a triggering role in the emergence of criminal behavior while the mother is influential in the continuation of this behavior. The improvement activities within the probation system fall far behind the target, in its present state the system cannot go beyond being an executive institution which has been relieved of any deterrence. The experiences related to the stigmatization of the incumbents in terms of crime repetition and their relationship with the probation system has been discussed throughout the study.
Collections