Mandibuler orta hat distraksiyon osteogenezisinin dentofasiyal yapılar üzerine etkileri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
6. ÖZET S. Ü. SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ ORTODONTİ ANABİLİM DALI DOKTORA TEZİ / KONYA-2002 Dt. Sıddık MALKOÇ Danışman Prof. Dr. Haluk İŞERİ Mandibuler orta hat distraksiyon osteogenezisinin dentofasiyal yapılar üzerine etkileri Transversal yön anomalileri, dar bazal iskelet ve dentoalveolar yapılar ile birlikte, dişsel çapraşıklığın da bulunduğu yaygın klinik problemlerdir. Transversal mandibuler yetmezlikler, süt dişlenme döneminde lip bumperlar, fonksiyonel apareyler veya ortodontik genişletme aygıtları ile tedavi edilebilmektedir. Fakat yetişkin hastalarda mandibuler dental ark genişletmesi kalıcı olmayabilir ve anomalinin orjinal durumuna dönme eğilimi söz konusudur. Mandibuler transversal yetmezliğe bağlı çapraşıklığın düzeltilmesi için geleneksel yöntemler diş çekimi, dişlerin ara yüzeylerinden madde aşındırılması ve kesici diş protrüzyonu tedavileridir. 93Distraksiyon osteogenezisi, kademeli olarak uygulanan kuvvetlerle ayrılan kemik segmentlerinin yüzeyleri arasında yeni kemik formasyonunun meydana geldiği biyolojik bir olaydır. Bu çekim sonucunda oluşan gerilim, distraksiyon vektörüne paralel olarak yeni kemik formasyonunu uyarmaktadır. Bu işlem, kraniofasiyal iskeletsel bozuklukların düzeltilmesinde popüler bir tedavi seçeneği olarak son yıllarda kullanılmaya başlanmış ve Guerrero 1990 yılında, mandibular tranversal yetmezliklerin düzeltilmesinde hızlı alt çene genişletme yöntemini tanıtmıştır. Bu çalışmanın amacı, diş ve kemik destekli distraksiyon apareyi kullanarak yapılan mandibuler orta hat distraksiyon osteogenezisinin, dentofasiyal yapılar ve mandibuler kondil üzerindeki etkilerini değerlendirmektir. Çalışma grubunu tedavi başında yaşlan 15.3 ve 24.9 yıl arasında değişen ve ortalama kronolojik yaşı 20.1 yıl olan olan 20 hasta oluşturmaktadır. Oniki hastada mandibulaya, Björk (1968) tarafından tarif edildiği şekilde 6 adet metalik implant yerleştirilmiştir. Distraksiyon için diş ve kemik destekli distraksiyon aygıtı kullanılmıştır. Yedi günlük latent dönemden sonra, distraksiyon aygıtı sabah ve akşam olmak üzere günde iki defa ve toplam olarak 1 mm açılacak şekilde aktive edilmiştir. Aktivasyon döneminden sonra aygıt yeni oluşan kemiğin olgunlaşması için yaklaşık olarak 90 gün ağızda tutulmuştur. Distraksiyon tamamlanmasını hemen takiben, alt ön dişler braketlenmiş ve distraksiyon bölgesine diş hareketi başlatılmıştır. Konsolidasyon dönemi sonunda alt ark çapraşıklığı çözülmüş ve dişler sıralanmıştır. Yine bu dönemde hızlı üst çene genişletmesi işlemide bütün hastalarda tamamlanmıştır. 94Kayıtlar tedavi başı, distraksiyon sonu (10.75±2.21 gün) ve konsolidasyon sonu (94.95±7.47 gün) dönemlerde elde edilen postero-anterior, submcntoverteks, lateral safalometrik filmler ve çalışma modellerinden oluşmaktadır. Veriler istatistiksel olarak tekrarlayan ölçümlerde varyans analizi ve eşleştirilmiş t testi kullanılarak analiz edilmiştir. Ayrıca implant ölçümleri için Friedman ki-kare testi ve Wilcoxon eşleştirilmiş t testi kullanılmıştır. Postero-anterior sefalometrik analiz, gonial ve antigonial noktalar arası mesafelerde, ramal açı, ramal implantlar arası mesafe ve implant açısında belirgin bir değişiklikler olmadığını ortaya koymaktadır. Bununla beraber, kondiller arası mesafede azalma tespit edilmiş, ayrıca molarlar arası mesafe ile simfizial ve molar implantlar arası mesafelerde belirgin artışlar olduğu saptanmıştır. Submentoverteks sefalometrik analiz sonucunda, interkondiler açıda önemli derecede artış ve kondiller arası mesafede belirgin azalma olduğu bulunmuştur. Model analizi, genişletme etkisinin alt kanin dişlerden molar dişlere doğru giderek azaldığını ortaya koymuştur. Lateral sefalometrik değerlendirme, dikey iskeletsel boyutlarda önemli miktarda artış ve alt kesici dişlerde belirgin derecede protrüzyon meydana geldiğini göstermektedir. Dişsel çapraşıklık, ortodontik tedavi ile dişlerin distraksiyon boşluğuna hareketiyle çözülmüştür. Sonuç olarak elde edilen kısa dönem bulgular, mandibuler orta hat distraksiyon osteogenezisi yönteminin transversal iskeletsel yetmezliği bulunan orta ya da şiddetli çapraşıklığa sahip sınıf I ve II vakalarda, kısa sürede sonuçlanabilen etkin bir çekimsiz tedavi imkanı sunduğunu ortaya koymaktadır. Ancak, bu işlemin uzun dönem sonuçları takip edilerek değerlendirilmelidir. 95 7. SUMMARY Effects of Mandibular Midline Distraction Osteogenesis on the Dentofacial Structures Transverse skeletal deficiencies are common clinical problems usually associated with narrow basal bone and dentoalveolar structures, and dental crowding. Transverse mandibuler deficiencies in the mix dentition arc commonly corrected with removable orthodontic expansion devices, lip bumpers or functional devices. However in the permenat dentition, mandibuler dental arch expansion will be unstable and discrepancy will tend to relapse towards its original position. The traditional approaches for correcting mandibular crowding are extraction of teeth, interproximal reduction of tooth mass and dental compensations therapies. Distraction osteogenesis is a biological process of new bone formation between bone segments that are gradually separated by incremantal traction. The traction generates tension that stimulates new bone formation paralel to the vector of distraction. This procedure has become a popular alternative technique to treat craniofacial skeletal dysplasias in 1990's, and Guerrero pioneered the use of rapid mandibular expansion to correct mandibular transverse discrepancies in 1990. The purpose of this study is to evaluate the effects of mandibular midline distraction osteogenesis procedure on the dental and skeletal structures and mandibular condyle, by using a tooth and bone borne distraction device. 96The sample comprised of 20 patients, aged between 15.3 and 24.9 years with a mean age of 20. 1 year at the start of treatment. All patients required mandibular midline distraction osteogenesis, based primarily on moderate to severe mandibular anterior crowding, V shaped mandibular arch form and maxillo-mandibular transverse deficiency. With the use of metallic implant technique described by Björk (1968), 12 subjects had 6 metallic implants placed in the mandible during the surgical operation. A custom made intraoral, bone and tooth-borne distraction device was used for distraction. After the latency period of 7 days, the distraction device was activated by the patient twice a day once in the morning and once in the evening, with a total amount of 1 mm per day. The device was usually maintained in position about 90 days after surgery for maturation of new developed bone (consolidation period). After the completion of distraction period, the lower anterior teeth were bonded and tooth movement to the distraction site was initiated. At the end of the consolidation period, lower arch crowding was solved and the teeth were aligned. Rapid palatal expansion procedure was also completed in the consolidation period, in all of the study cases. The records were obtained at the start of treatment, at the end of distraction (10.75±2.21 days after surgery) and consolidation periods (94.95±7.47 days after surgery). These records were included postero-anterior, submentovertex and lateral ccphalograms and study casts. The data was analyzed statistically by using the repeated measure analysis of variance and paired t-test. Friedman chi-square and Wilcoxon signed ranks tests were also used to assess the implant measurements. 97Postero-anterior cephalometric analysis demonstrated that no significant skeletal changes were observed in the bigonion, biantigonion widths and the interramal implant distance as well as the intcrramal and implant angles, at the end of distraction period. On the other hand, the intersympseal and intermolar implant distances and the bimolar width were significantly increased while bicondylar width was markedly decreased. Post distraction submentovertex cephalometric analysis demonstrated that the intercondylar angle was increased and the intercondylar distance was decreased significantly. The dental cast model analysis indicated widening effect gradually decreased from the mandibular canines to the second molars. Lateral cephalometric evaluation showed significant increases in the vertical measurements and proclination of the lower incisors was demonstrated. Dental crowding was resolved by the movement of the teeth into the distraction gap with fixed appliance orthodontic treatment. In conclusion, the short term results of this study would indicate that mandibular midline distraction osteogenesis procedure provides an efficient non- exraction treatment alternative for mandibular dental crowding, by increasing the mandibular skeletal and dental arch witdhs. 98
Collections