Albert Camus ve Fydor M. Dostoyevski arasındaki düşünsel farklılıklar ve bu farklılıkların Zeki Demirkubuz filmlerindeki etkileri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu tez, ilk filmini 1997 yılında çeken Zeki Demirkubuz filmlerinin felsefi söylemini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Bu söylemi, Albert Camus ve Fydor M. Dostoyevski ile Demirkubuz arasındaki ilişki oluşturmaktadır. Bu amaçla, Demirkubuz'un `Yazgı' ve `Masumiyet' adlı iki filmi nitel araştırma yaklaşımına bağlı kalınarak, öykü ve karakter analizi yöntemi ile çözümlenmektedir. Bu çözümlemeyi yapabilmek için metinlerarasılık kavramının karşılaştırma yöntemleri kullanılmaktadır. Öykü ve karakter analizi yapmadan önce, bu analizleri yapabilmek için gerekli verileri ortaya koymak adına, yönetmenin filmleri ile ilişki içinde olduğu düşünülen metinler arasında toplumsal ve tarihsel benzerliklerin, yazarın-yönetmenin ekinsel birikiminin ve araştırmacının keşiflerinin dikkate alındığı karşılaştırmalar yapılmaktadır. Bu nedenle, önce Camus ve Dostoyevski arasındaki benzerlik ve farklılıklar ortaya konulmakta, sonra elde edilen verilerin izleri, örnek olarak seçilen filmlerde öykü ve karakter analizi yapılarak bulunmaktadır. Metinlerarasılık da bu izlerin nasıl aranacağı sorusunun cevabını yukarıda sıralanan karşılaştırma biçimleri ile sunmaktadır.Tüm bunlar yapıldıktan sonra ortaya çıkan veriler şunlardır: Camus ve Dostoyevski uyumsuzluk kavramını duyumsatabilmek adına uyumsuz karakterler yaratmaktadırlar. Ancak, Camus uyumsuzluk durumu ardından tamamen maddi dünyaya bağlı bir başkaldırı önerirken, Dostoyevski uyumsuzluk durumunun yol açtığı anlamsızlıkları Tanrı ile açıklamaktadır. Bu anlamda Dostoyevski bir varoluşçudur. İşte, Zeki Demirkubuz uyumsuzluk kavramını toplumsal ve ahlaksal eleştiriler için kullanmakta ve bu anlamda Camus'dan etkilenmektedir; ama uyumsuzluk durumu sonrası ortaya çıkan anlamsızlıkları ve açmazları giderebilmek adına da Dostoyevskici bir tutumla Tanrı'ya ya da metafizik bir belirleyene gönderme yapmaktadır. Bu bağlamda Demirkubuz, Dostoyevskici bir varoluşçudur. Bu tez, Masumiyet ve Yazgı filmleri örneğinde bu tespiti doğrulamakta ve yönetmenin felsefi Dostoyevskici tutumunu ortaya koymaktadır. This thesis aims at revealing the philosophical discourse in the films of Zeki Demirkubuz, who made his debut film in 1997. This discourse is formed through a relationship between Albert Camus and Fydor M. Dostoevsky and Demirkubuz. Fort his purpose, two films by Demirkubuz, namely `Destiny? and `Innocence? was analysed through the story and character method according to the qualitative research approach. Comparative methods of the concept of inter-textuality were used in order to conduct this analysis. Prior to conducting the story and character analysis, comparisons were made on the basis of the director?s films and social and historical similarities in the texts he is in contact with, the author?s-director?s cultural background and the researcher?s discoveries. Therefore, firstly, similarities and differences between Camus and Dostoevsky were put forth and then the traces of the data obtained were found by conducting a story and character analysis in films that were chosen as samples.After all these procedures were implemented, the emerging data were the following: Camus and Dostoevsky created incompatible characters in order to demonstrate the concept of incompatibility. However, while Camus proposed a revolt depending on material world after the state of incompatibility, Dostoevsky accounted for the absurdities created by the state of incompatibility through the concept of God. In this sense, Dostoevsky was an existentialist. Here, Zeki Demirkubuz uses the concept of incompatibility for social and ethical criticisms and in this sense is affected by Camus; on the other hand, he makes references to God or a metaphysical arbiter in a Dostoevskian manner in order to eliminate absurdities and dilemmas that emerged after the state of incompatibility. In this context, Demirkubuz is a Dostoevskian existentialist. This thesis ascertains this judgment in the cases of the films Destiny and Innocence and reveals the director?s Dostoevskian philosophy.
Collections