Kentsel dönüşüm uygulamalarında karşılaşılan hukuki sorunların yargı kararları ışığında incelenmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
İnsan topluluklarının örgütsel anlamda bir arada yaşamaya başlamaları çok eski çağlara dayanmaktadır. Dünyada ve Türkiye'de kentler, toplumun sosyo-ekonomik yapısına, yaşam biçimlerine ve inançlarına uygun olarak farklı biçimlerde ortaya çıkmıştır. Kentler, ilk zamanlarda insan topluluklarının üretim ve tüketim faaliyetlerinin yürütüldüğü, yaşamsal ilişkilerin sürdürüldüğü alanlar olarak oluşturulmuştur. Daha çok bitkisel üretim ve hayvancılığa dayalı olan ekonomik yaşam, sanayileşme ile birlikte değişime uğramıştır. Sanayileşme süreci sonrası ortaya çıkan göç sorunu, nüfus patlaması, ekonomik ve sosyal problemler, kentsel alanın insan yaşamına uygunluğunu kaybetmesine ve kentsel alanlarda belli bölgelerin çöküntü alanı olarak ortaya çıkmasına neden olmuştur. Türkiye'de 1980'ler sonrası ortaya çıkan kentsel dönüşüm uygulamaları ilk başlarda, çöküntü alanlarına yönelik fiziki müdahale olarak algılanmıştır. Ancak günümüzde bu algı değişmiş ve kentsel dönüşüm, ekonomik, sosyal ve mekânsal boyutuyla da incelenmesi gereken bir kentsel planlama aracı olarak ele alınmaya başlanmıştır. Türk hukukunda kentsel dönüşümü düzenleyen tek bir kanun bulunmamakla birlikte, kentsel dönüşüm sürecinde yararlanılan, iş bölümünü düzenleyen, idareler ve mal sahipleri arasında koordinasyonu sağlayan, kamulaştırma sürecini içeren farklı kanunlardan yararlanıldığı görülmüştür. Kentsel dönüşümün mevzuat kapsamının geniş olmasına rağmen, düzenlemeler arası farklılıkların olduğu ortaya konulmuştur. Kentsel dönüşüm sürecinde hak sahipleri ile idareler arasında ortaya çıkan hukuki uyuşmazlıkların çoğunlukla kamulaştırma, değerleme ve planlama sürecine ilişkin olduğu tespit edilmiştir. Araştırmada incelenen mahkeme kararlarında, kamulaştırma işlemlerinin ve kentsel alana yönelik planlamanın yasal mevzuata uygun yürütülmesi ve mülkiyet hakkının korunması ön plana çıkarılmıştır. Human communities began to live together in an organizational sense dates back to ancient times. Cities in the world and in Turkey have emerged in different forms in accordance with the socio-economic structure, lifestyles and beliefs of society. In the early days, cities were initially formed as areas where the production and consumption activities of human communities have been carried out and vital relationships have been maintained. The economic life mostly based on plant production and animal husbandry has changed with industrialization. The migration problem, population explosion, economic and social problems have emerged after the industrialization process caused in urban area to lose its suitability for human life and caused certain areas as declined area in urban areas. The urban transformation implementations emerged after the 1980s were perceived as physical intervention against the urban decline areas. However, today, this perception has changed and urban transformation has been considered as an urban planning tool which needs to be examined with its economic, social and spatial dimensions. Though there is no single law regulating the urban transformation in Turkish Legal System, but it has been observed that different laws are used to regulate the division of labor, to provide coordination between administrations and property owners, and to involve the expropriation process in urban transformation. Although the scope of the urban transformation is wide, it has been revealed that there are differences between the regulations. It has been determined that the legal disputes arising between the rights holders and the administrations in the process of urban transformation are mostly related to the process of expropriation, valuation and planning. The court decisions examined in this research revealed that the implementation of expropriation procedures and planning for urban areas in accordance with legal legislation and the protection of property rights have given emphasis.
Collections