Normovolemik hemodilüsyon ve kontrollü hipotansiyonun homolog kan transfüzyon gereksinimi, hemodinami, koagülasyon ve doku oksijenasyonuna etkileri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Çalışmamızda akut normovolemik hemodilüsyon (ANH) ve kontrollü hipotansiyon, bu işlemlerin yapılmadığı kontrol grubuyla karşılaştırmalı olarak homolog kan transfuzyon gereksinimi, hemodinami, koagülasyon, kan gazları ve doku oksijenasyonu üzerine etkileri araştırıldı. Bu amaçla toplam 30 hasta üç gruba ayrıldı. I. gruba ANH, II. gruba kontrollü hipotansiyon uygulanırken III. grup olan kontrol grubuna bu işlemler uygulanmadı. ANH uygulanan gruptaki hastalardan, anestezi indüksiyonundan hemen sonra 2 Ü kan alınarak aynı anda eşit volümde HES %6 (200/0.5) kolloid solüsyonu verildi. Kontrollü hipotansiyon grubuna cerrahi insizyondan önce nitrogliserin infüzyonu başlanarak sistolik kan basıncı 80 mmHg, diastolik kan basıncı 50 mmHg civarında tutuldu. Operasyon sırasında hematokrit değeri %25'in altına düştüğünde I. gruba otolog, diğer gruplara homolog kan transfüzyonu başlandı. Hematokrit %30'a ulaşıncaya kadar kan verilmesine postoperatif dönemde de devam edildi. Postoperatif 5. günde hastalara verilen toplam kanların sayısı ünite (Ü) olarak kaydedildi. Belirli zamanlarda hastaların hemodinamik değerleri ve asit-baz dengeleri saptandı, arteriyel ve venöz oksijen içerikleri ve dokuların oksijen alımı hesaplandı. Homolog kan transfuzyon gereksinimi ANH grubunda (1.3 ± 0.82 Ü), kontrollü hipotansiyon (2.3 ± 0.82 Ü) ve kontrol gruplarına (2.7 ± 1.16 Ü) göre daha az bulundu. Nabız hızı kontrollü hipotansiyon grubunda başlangıç değerine göre bütün dönemlerde yüksek bulundu. Kontrollü hipotansiyonda Pa02, transfuzyon öncesi dönemde (128.29 ± 36.34) operasyon başlangıcına göre (185.97 ± 50.35) anlamlı olarak düşüktü (p<0.01). Arteriyel oksijen kontenti (Ca02), her üç grupta da entübasyon sonrası döneme göre diğer dönemlerde düşük bulundu. BEa ve BEv, entübasyon sonrası döneme göre bütün dönemlerde her 3 grupta da düşük bulundu. pHa ve pHv operasyon sonunda bütün gruplarda düştü. Dokuların O2 alımı (E02) ANH grubunda hemodilüsyon sonrası dönemde 30.30 ± 6.56, transfuzyon öncesinde 33.30 ± 5.35 ve operasyon sonunda 24.70 ± 5.87 bulundu ve bu değerler başlangıç değerine (15.10 ± 3.90) göre anlamlı olarak yüksekti (sırası ile pO.001, p<0.001, ve pO.Ol). Pv02, ANH grubunda entübasyon sonrası 49.73 ± 3.60 iken hemodilüsyon sonrasında 40.51 ± 5.67, transfuzy ondan önce 45.31 ± 11.37 ve operasyon sonunda 45.53 ± 6.99 bulundu. Pv02'nin ANH sonrasındaki değeri, başlangıç değerine göre anlamlı olarak düşüktü (p<0.01). Sv02 de ANH grubunda Pv02 ile birlikte 47anlamlı olarak düştü (pO.001). Platelet sayısı ANH grubunda hemodilüsyondan sonraki bütün dönemlerde düşük bulundu. Diğer gruplarda da transfüzyon öncesinde ve operasyon sonunda platelet sayısı düşük olmakla birlikte hiçbir hastada hemostazla ilgili bir sorun gelişmedi. ANH ile homolog kan transfüzyonu gereksinimi azaldı. ANH da arteriyel oksijen içeriği düşüşü, dokularda oksijen alımının arttırılması ile kompanse edildi. Dilüsyonel asidoz dışında şiddetli bir asidoz gelişmedi. Diğer kompanzasyon mekanizması olan kardiyak output artışının nabız hızındaki artışa bağlı olmadığı görüldü. Bu bulgular literatür verileriyle uyumluydu. Kontrollü hipotansiyon grubunda kan transfüzyonu gereksiniminde anlamlı bir azalma olmaması, kan basıncının literatürdeki çalışmalardan daha yüksek tutulmasına bağlandı. Sonuç olarak; doku oksijenasyonunu bozmaması, önemli hemodinami ve koagülasyon değişikliklerine yol açmaması nedeni ile ANH'un sağlıklı kişilerde homolog kan transfüzyonu gereksinimini azaltmak açısından güvenle kullanılabilecek ve kontrollü hipotansiyona göre daha etkili bir yöntem olduğu kanısına varıldı. 48
Collections