Doğu kültüründe zaman algısının mekan biçimlenişine etkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Mimarinin ana konusu olan mekân, fiziksel düzleme eklenen zaman ve insan faktörleriyle oluşan çok katmanlı bir bütünlüktür. Bu bütünlükte mekân, zaman ile donuk bir imaj olmaktan çıkarak, bir süreç ve akış halinde varlık kabiliyeti kazanmaktadır. Varoluşunu, içinde deneyimleyen insana kendini sunarak kazanan mekân, özne ile karşılıklı bir etkileşim halindedir. Bu etkileşim, zaman faktörüyle sağlanmaktadır. Böylece, zaman ve mekânın birbirinden bağımsız veya ayrı ayrı düşünülemeyeceği, insanların mekânda aslında zamanı deneyimlediği anlaşılmaktadır. Bu anlayış matematik veya geometrik kesin hesaplar yerine, fenomenoloji ile elde edilmektedir. Genel bir kavram olan zamanı anlamak için onu meydana getiren 'an' kavramının toplumlardaki karşılığını bulmak gerekmektedir. Moderniteye göre an, atomik saatlerle mümkün olan en küçük, sınırlandırılmış zaman birimi olarak algılanmaktadır. Klasik doğu düşüncesinde ise daha küçük zamansal bir birimi olmadığı için, ters çevrilinceye kadar bir sürecin izlenebildiği bir kum saatine benzetilebilir. Burada, kum taneleri hiç bir zaman tek başına kum saatinin boğazından geçmedikleri için bir zamansallık ve akışkanlık süreci doğmaktadır. Bu sebeple bir kum tanesi tek başına bir zaman birimi olarak gösterilememektedir. Klasik doğu kültüründe bir süreç olarak bu zamansallığın mekândaki temsiliyeti mimaride 'ara mekânlar' üzerinden değerlendirilmiş; bu mekânların deneyimi ise 'şiirsel imgelem' yoluyla yapılmıştır. Bu amaçla üç boyutlu olarak algılanan ve çeşitli sınırlamalarla tanımlanmaya çalışılan evren farklı bir bakışla yorumlanıp, yüzyıllardır klasik fizikten doğan Kartezyen inanış aşılarak, kesin yargılardan kurtulma şansı doğacaktır. Anahtar Sözcükler: Zaman, Mekân, Şiirsel İmgelem, Ara Mekânlar. The space which is the main subject of the architecture, is a multi-layered integrity created by the time and the human factors added to the physical plane. In this plane, the space is no longer a dull image with the help of the time and the subject, that is, human; and gets existence ability in the process and a flow. The space which gets its own existence by presenting itself to the human who experience it (the space) in his own inner, is in mutual interaction with the subject. This interaction is provided by the time factor. Thus, it is understood that the time and space can not be considered independently or separately from each other, and that people actually experience the time in the space. This perspectiveness is obtained with the help of phenomenology, not the Maths or geometrical calculations. In order to understand the time which is a general concept, it is necessary to find the equivalent of the concept of 'moment' which in fact constitutes the time, to the societies. According to the modernity, the moment is the smallest, limited time unit possible with atomic clocks. On the other hand, according to the Vernacular Eastern belief, since there is no a smaller time unit, the moment can be likened to an hourglass whose flow can be monitored (as it is turned upside down). Here, as the grains of sand do not pass through the throat of the hourglass one by one, there emerges a process of temporality and fluidity. Thus, a grain of sand can not be displayed as a unit of time by itself. In Vernacular Eastern culture, this temporal representation of space is expressed interpreted with in–between spaces in the field of architecture. However, the experience of these spaces is made through 'poetic imagination'. For this purpose, the universe which is perceived as three-dimensional and tried to be defined by various limitations, will be interpreted with a different eye and a chance to get rid of the definite judgements will emerge by overcoming the Cartesian belief occured from classical physics for centuries. Key Words: time, space, poetic imagination, in–between spaces.
Collections