Heybeliada Ruhban Okulu üzerine bir inceleme
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Bu tez, İstanbul'un Türkler tarafından fethinden günümüze kadar toplumumuzla iç içe yaşamış ve Türk Milletinin tarihten gelen geleneksel hoşgörüsü çerçevesinde varlığını sürdürmüş, Fener Ortodoks Rum Patrikhanesinin adetâ bir yan kuruluşu ve hayat damarlarından biri olan `Heybeliada Ruhban Okulu Üzerine Bir lnceleme`dir. Heybeliada Ruhban Okulu'nu incelerken, konuyu doğal olarak Fener Ortodoks Rum Patrikhanesi'nden bağımsız olarak düşünmedik. Her safhada Ruhban Okulu Patrikhane ilişkisi ana temamız oldu. Osmanlı Devleti'nde millet sistemi çerçevesinde oluşturulan idari ve hukuki statü ile her dini grubun en yüksek rütbeli din adamlarından biri, kendi cemaatleri tarafından o grubun lideri olarak seçilmiş ve kendi topluluğunu düzenlemek ve yönetmekle görevlendirilmiştir. Böylece bu gruplar kendilerine tanınan özerklik sayesinde, Osmanlı egemenliği altında kendi, hukuk, gelenek ve eğitimlerini sürdürmüşlerdir. Gayri müslimler, eğitim konusunda devletin kendilerine sağladığı imkânlarla kendi kültürlerini yaşatarak bağımsızlık yolunda bilinçlenmişlerdir. Osmanlı Devleti'nde en önemli azınlık olan Ortodoks tebaanın din adamlarını yetiştiren tek kurum olan Heybeliada Ruhban Okulu 1844 yılından 1923 yılına kadar kesintisiz olarak faaliyetini sürdürmüş ve bu süreç içerisinde bazı yapısal değişikliklere uğramıştır. 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Antlaşmasının görüşülmesi sırasında Patrikhanenin Türkiye'de kalması ve statüsü konusunda uzun tartışmalar olmuştur. Bu arada TBMM'de gizli oturumlarında da konuyla iolarak uzun tartışmalar yaşanmıştır. Nihayet Antlaşma metninde yer almamakla beraber üstü kapalı olarak Patrikhanenin bir Türk kurumu olarak Türkiye'de kalması kabul edilmiştir. Fener Patrikhanesi Lozan'la birlikte tarihindeki en pasif duruma düşmüş ve 1948 yılına kadar bu durum devam etmiştir. 1951 yılından itibaren DP iktidarı ile birlikte Heybeliada Ruhban Okulunun yapısında ve statüsünde köklü değişiklikler yapılmıştır. Heybeliada Ruhban Okulu 1951 yılından faaliyetine son verdiği 1971 yılına kadar bir çok dini, kültürel ve bazı siyasi nitelikli faaliyetlere ev sahipliği yapmıştır. Anayasa Mahkemesinin kararıyla 1971 yılında kapatılmasından sonra eski statüsüyle tekrar açılması için, Patrikhane tarafından birçok defa idari ve hukuki başvurular yapılmış olup, mevcut mevzuat ve konjonktürel sebeplerle okul bugüne kadar açılamamıştır. 1999 yılı itibariyle, okulun geçmişte üstlenmiş olduğu fonksiyonun YÖK kapsamında ve bir üniversite bünyesinde oluşturulacak bir kürsü veya bölümde yerine getirilmesinin uygun olacağı değerlendirilmiştir. Ill SUMMARY This thesis is a study on Heybeliada Priest School which is sort of a sister organization and a life-giving vein of Fener Orthodox Patriarchate which, thanks to Turkish traditional tolerance, has lived hand in glove with our society from the conquest of Istanbul by Turks until today. Naturally while studying Heybeliada Priest School we didn't get the issue as an independent matter from Fener Orthodox Patriarchate. In every case Priests School-Patriarchate relations remained as the focal point of our study. With the administrative and judicial status which had been established within the framework of Ottoman State Commune system, in every religion group a high ranking religious authority was chosen and entrusted with the responsibility of organizing and presiding over that group. Consequently, those groups enjoyed the autonomy of practicing their own religions, laws and customs and having their own educational systems under the reign of Ottomans. Non muslims developed the consciousness of freedom through giving life to their own culture by exploiting opportunities provided by the state. Heybeliada Priest School, the only institution to train clergy of the Greek Orthodoxs nationality which was the most important minority under the Ottoman State, continued its activities uninterrupted. From and throughout this period had undergone organizational changes. During the Meetings of Lausanne Treaty which was ratified on 24 July 1923 long discussions took place on whether Patriarchate should remain in Turkey or not and on its status. Concurrently, prolonged debates took placeIV on the same issue in the secret sessions of the TBMM (Turkish Grand National Assembly). Finally although not stipulated in the text of the Treaty, it was implicitely agreed upon that Patriarchate should remain in Turkey as a Turkish institution. With the Lausanne Treaty Patriarchate had become as the most passive as ever in its history and remained the same until 1948. From 1951 and on, with the Democratic Party's coming to power, fundemental changes took place in the structure and status of the Heybeliada Priests School. Heybeliada Priests School had served as a venue for religious, cultural and some political activities from 1951 until 1971 when it put an end to its existence. Since its closure in confirmity with the verdict of the Constitutional Court in 1971, Patriarchate has made several attemts on the administrative and judicial grounds to revive its activities with the previous status, but it didn't come true due to the existing norms and conjectural reasons. As of 1999, it is possible to consider that the functions undertaken by that School in the past can be accomplished by YÖK (High Educational Institution) or by a department or a desk within a university.
Collections