Türkiye`de siyasi Kürtçülük hareketleri (1923-1995)
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Batılı Ülkeler tarafından Doğu Sorunu adı altında önce hristiyan unsurlarla başlatılan Türk topraklarını parçalama politikası, daha sonra çeşitli Türk grupların farklılaştırılması suretiyle devam ettirilmek istenmiştir. Fransız ihtilalinin ortaya çıkardığı fikir akımları ise bu sürece olumsuz etki yapmış ve bunun sonucu olarak bir kısım Türk toprağının ülke sınırları dışında kalmasına neden olmuştur, özellikle Emperyalist ülkelerin 19. Yüzyılın başlarından itibaren Ortadoğu'daki çıkarlarını korumak için bölgede güçsüz ve kendisine bağımlı oluşumlar hazırlama çalışmaları çerçevesinde, kurt adıyla bir etnik grup oluşturulmaya çalışılmıştır. Bu maksatla, Rus ve Batılı şarkiyatçılar tarafından tarihi belgelere ve bilimsel kriterlere aykırı olarak önce yapay bir kurt tarihi, dili ve kültürü üretilmeye, literatür oluşturulmaya ve stratejik bir alanı kapsayan coğrafi sınırlar çizilmeye başlanmıştır. Müteakiben bu coğrafya üzerinde yaşayan gruplar üzerindeki feodal nitelikli çıkar çekişmeleri silahlı kitle hareketlerine dönüştürülerek, desteklenmiş, `Bir Millete ayırımcılık girmeden düşman giremez`- sözünü doğrulayacak tarzda bölge insanları arasında çeşitli huzursuzluklara neden olacak ve bölge coğrafyasını her yönü ile uzun yıllar etkileyebilecek düşmanlık tohumları ekilmiştir. Bu kaos ortamından yararlanan söz konusu unsurlar, ortaya çıkan silahlı çatışmalara siyasi bir yön vermeye ve kürtçülükle ilgisi olmadığı halde münferit olayları başkaldırı şeklinde lanse ederek, kürtçülük faaliyetlerine tarihi bir boyut kazandırmaya çalışmışlardır. İlk olarak 1898'de İngiltere'nin işgali altındaki Mısır'da yayın yoluyla başlatılan kürtçülük faaliyetleri, 20. yüzyılın başlarından itibaren Kürt Azmi Kavi Cemiyeti, Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti ve Hevi Cemiyeti gibi örgütlenmeler ile devam ettirilmiştir. İlk etapta sosyal amaçlı olarak kurulan kürtçü örgütler tarafından daha sonra gazete ve dergiler yayınlanmak suretiyle kürtçülük faaliyetlerine fikri yön verilmeye çalışılmıştır. Söz konusu faaliyetler, Birinci Dünya Savaşı döneminde büyük ölçüde durmuş ise de savaş sonunda imzalanan Mondros Mütarekesi ortamından istifade edilerek, yeniden hız kazanmış ve oluşturulan Kürt Teali Cemiyeti aracılığı ile işgalci ülkelerden kürtlere özerklik verilmesi yönünde yardım talebinde bulunulmuştur. Ayrıca, Ermenilerle işbirliği yapılarakParis Barış Konferansı'na kurt temsilcisi olarak katılma çabası içine girilmiştir. Milli Mücadele döneminde ise, İngilizlerin ve istanbul hükümetinin yardımı ile Milli Mücadele Hareketini engellemeye çalışmışlar ancak, Atatürk'ün kararlı tutumu ve aldığı tedbirler sonucunda kürtçü unsurların faaliyetleri etkisiz hale getirilmiş ve Lozan Antlaşmasında Kürtçü istekler söz konusu dahi edilmemiştir. Ancak, Lozan sonrasına bırakılan Musul konusu, 1926 yılına kadar İngiltere ile aramızda önemli bir çatışma konusu olarak kalmış ve bu çözüm sürecinde, Azadi örgütünün yönlendirmesi ile 1925 yılında Şeyh Said olayı ve arkasından kürtçülüğe zemin hazırlayacak bir dizi olay meydana gelmiştir. Bunun yanısıra Musul Misak-ı Milli sınırlarından koparılmış ve günümüzdeki kürtçülük faaliyetlerine yolaçan gelişmelerin altyapısı oluşturulmuştur. Bu kürtçü zemine dayalı olarak, Ağrı ve Tunceli olayları gibi bölgede değişik tarihlerde ve çeşitli çaplarda silahlı olaylar meydana gelmiştir. Söz konusu olayların bir kısmı Kürt- Ermeni unsurlarca kurulan Hoybun örgütü tarafından yönlendirilmiş ve İngiltere, Fransa ve Iran tarafından desteklenmiştir. Böylece, 1925-1938 yılları arasında Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgemiz kaos içerisinde bırakılarak, bölge insanının zihninde ayrılıkçı fikirlerin doğmasına zemin hazırlamıştır. Dış destek ve işbirlikçiler vasıtasıyla belirli ölçülerde oluşturulan kürtçü altyapı Türkiye'nin çok partili hayata geçişine paralel olarak yeniden canlanmaya başlamış ve 1961 Anayasası'nın hoşgörülü ortamından yararlanılarak özellikle, `sol` görünüm altında kürtçülük faaliyetlerine ivme kazandırılmıştır. Bu dönemde Irak'ta Barzani liderliğinde Irak yönetimine karşı sürdürülen silahlı faaliyetler, Türkiye'yi doğrudan olumsuz yönde etkilemiş ve kürtçü oluşumların kurulmasına neden olmuştur. Irak'taki olaylardan etkilenen Marksist-Leninist kürtçü unsurlar, Kürt İstiklal Partisi, Türkiye Kürdistan Demokrat Partisi ve Türkiye öğrenci Birliği gibi illegal örgütler ile Devrimci Doğu Kültür Ocakları gibi çok sayıda kürtçü örgütlenmelerin yanısıra, Türkiye İşçi Partisi ve Devrimci Gençlik gibi örgütlerin kürtçülüğe destek faaliyetleri günümüze kadar uzanan kürtçülük faaliyetlerinin temellerini oluşturacak tarzda sürdürülmüştür. Bu arada, Avrupa, Sovyetler Birliği (Rusya Federasyonu) ve Ortadoğu ülkelerinde kürtçü örgütlenmelere gidilmiş özellikle yayın yoluyla Türkiye'deki kürtçü unsurların yönlendirilmesi sağlanmıştır.Ancak, bu güne kadar kurulan kurtçu örgütler arasında Marksist-Leninist bir yapıya sahip olan terör örgütü PKK gerek, Türkiye üzerinde çıkar hesapları olan ülkelerin belirgin bir taşeronu olması gerekse, aldığı dış yardımlarla sürdürdüğü silahlı terörist ve sözde siyasi faaliyetler açısından dünya kamuoyuna adını duyurabilen bir suç örgütü olma özelliğine sahiptir, örgüt 30 binden fazla kişinin ölümünden sorumlu olmasının yanısıra yapay, kurt tarihi, dili ve kültürü iddialarını en çok işleyen ve kitleleri bu yönde etkileyen ayrıca, yan oluşumları vasıtasıyla kurt konusunu uluslararası kamuoyuna taşıyan bir örgüt olmuştur. Örgütün diğer farklı bir yönü ise haklarını savunduğunu iddia ettiği insanlara yönelik çok sayıda katliamlar gerçekleştirmiş olmasıdır, örgüt bu özelliği ile Ermeni Taşnak Örgütü'ne benzerlik göstermekte ve çoğu zaman Ermeni Taşnak örgütünün bir uzantısı olarak algılanmaktadır. Bunun dışında terör örgütü PKK'nın karmaşık ilişkiler ağında çeşitli ideolojik, etnik ve dinsel örgütler yer almakta, legal ve illegal uzantıları bulunmaktadır. Bu örgütler içerisinde legal görünümlü olanlar, Demokratikleşme adı altında, Uluslar arası kuruluşlar nezninde siyasi faaliyetlerde bulunarak Türkiye aleyhinde kamuoyu oluşturma ve kurt etnisitesi yaratma çabası içerisinde bulunmaktadır, örgütün Türkiye'nin toplumsal huzurunu bozma yönündeki faaliyetleri, Devletimizin almış olduğu kararlı önlemler sonucunda engellenmiş ve başta terör örgütünün başının tutuklanması, örgütün yayın organı MED-TV'nin yayınlarının durdurulması ve örgüt mensuplarının teslim olmaya başlaması üzerine örgüt son dönemde çöküş sürecine girmiştir. Böylece yıllardır ülkemizde, can kaybına ve ekonomik zararlara neden olan ve iç huzuru olumsuz yönde etkileyen kürtçülük faaliyetleri asgari düzeye indirilmiştir. Yakın gelecekte ise sözkonusu faaliyetler tamamen sona erdirilecektir. IV ABSTRACT Policy of dividing the Turkish land under the name of orientalism has been initiated by the Western states together with Christian minorities and has proceeded by an attempt to differentiate among various Turkish groups. With the negative effect of the French Revolution on this process, a certain amount of Turkish land has been left outside our borders. Since the end of the 19 century, an ethnic group named `Kurds` has been tried to be established in accordance with the policies of imperialist states aiming at constructing weak and dependent formations in the region in line with their interests in the Middle East. To this aim, a strategic geography was drawn and studies to create a self-made Kurdish history, language, culture and literature were conducted by Russian and Western `scientists` against any kind of scientific criteria and documentation. Following this, feudal interest struggles among communities living on this geography have been turned into armed mass movements. The philosophy under this kind of action was `without differences among a people, no enemy can enter among them`. In this chaotic medium, individual armed conflicts among groups of the region have been promoted as ethnic conflicts. Kurdist activities first started in 1898 in Egypt under British occupation and proceeded with organizations like Kürt Azmi Kavi Cemiyeti, Kürt Teavün ve Terakki Cemiyeti and Hevi Cemiyeti th in the 20 century. While these Kurdish organizations worked for social purposes in the first place, they soon started to promote the ideology of the Kurdist activities through newspaper and magazine publications. Although these activities lessened during the World War I, the Mondros Ceasefire accelerated up the trend and the Kürt Teali Cemiyeti asked for support for independence from the occupying states. In collaboration with the Armenians, they wanted to have a representation during the Paris Peace Conference while they worked against the National Resistance with the help of the British and its puppet Istanbul government.With Atatürk's determined attitude and measures, these activities were neutralized and Kurdist demands were not even a matter of talks during the Lausanne Treaty. However, the Mousul question that was left over from the treaty remained as the most important problem between Turkey and Britain. During the process, a series of events occurred in 1925, initiated by the Sheik Said affair which was lead by the Azadi organization, preparing grounds for Kurdist activities. In this atmosphere, in Tunceli and Agri several incidents of different significance occurred. Some of these incidents were backed by the Khoibun {Hoybun) organization which was established by the Kurds and Armenians and supported by Britain, France and Iran. Between 1925 and 1938, separatist views were promoted in Eastern and South Eastern Anatolia. During 1960's, the multi- party period and the tolerant atmosphere of the 1961 Constitution gave grounds for an awakening of Kurdist activities under the umbrella of leftist movements. The armed activities conducted by Barzani in Iraq had also its negative effect. Some Marxist-Leninist Kurdist elements established organizations like Kürt İstiklal Partisi Kurdish Independence Party), Türkiye Kurdistan Demokrat Partisi (Turkish Kurdistan Democratic Party) and Türkiye öğrenci Birliği (Turkish Student Association). Along with these, The Revolutionary Eastern Culture Organization and The Turkish Worker Party's activities were forebears of today's Kurdist activities in Turkey. At the same time, Kurdist organizations emerging at Europe, former USSR and Middle East helped to orientate the Kurdish elements in Turkey especially through publications. However the best known Kurdist organization has been the Marxist- Leninist terrorist group PKK. Massacring the people it claims to defend has been a characteristic of the PKK which was used as an instrument by states hostile to Turkey. The PKK used this foreign support to build a criminal network of smuggling and extortion. As ideology and threats were used to recruit new members, the terrorists have become professional criminals who produced their own cause to cover the activities. This way, apart from the 30.000 deaths resulting from terrorist operations, special stress was put on to the productionVI of a self styled Kurdish history, language, culture and even an agenda, that served as the basis of the ideology. Therefore, the organization made efforts to promote this ideology to international agenda through auxiliary formations. These auxiliary formations within the PKK helped to cover the terrorist operations and criminal activities. Inside this network, various so-called ideological, ethnic and religious organizations were formed and they have acted as legal extensions according to the purpose. These legal extensions serve for making publicity against Turkey and creating a Kurdish ethnicity through international institutions under the name of democratization. PKK's activities against public peace has been prevented by the determined measures taken by our state. With the terrorist leader captured, members leaving the PKK, organization's mouth piece MED TV's publications halted, the terrorist organization is on the brink of collapse. Today the Kurdist activities which caused many deaths, economic loss and threats to domestic peace have been reduced to a minimum level.
Collections