1991-2000 yılları arasında OMÜ Tıp Fakültesi Cerrahi Yoğunbakım Ünitesi`nin ve yoğun bakımda yatan hastaların retrospektif analizi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Bu çalışma, 1991-2000 yıllarını kapsayan 9 yıllık süre içinde, Ondokuzmayıs Üniversitesi (OMÜ) Tıp Fakültesi Cerrahi Yoğun Bakım Ünitesini ve bu ünitede yatan ve tedavi gören hastalan inceleyen, daha sonraki çalışmaların planlanmasında yol gösterici bir araştırma olarak amaçlandı. Analizi yapılan dokuz yıllık süreçte, yoğun bakım ünitesinde izlenmiş ve tedavi görmüş, dosyasına ulaşabildiğimiz 967 hastanın, incelenmeye karar verilen bilgileri yoğun bakım ünitesi hasta izlem çizelgelerinden elde edildikten sonra rakamsal olarak kodlanarak istatistiksel bilgisayar programlarından SPSS 10,0'a yüklendi ve tüm verilerin analizinde bu program kullanılarak, dağılımlar, frekans hesaplan ve karşılaştırmalar yapıldı. İstatistiksel olarak anlamlı olmalan p değerinin büyüklüğüne göre test edildi. p<0.05 istatistiksel olarak anlamlı kabul edildi. Retrospektif incelemesi yapılan 967 hastanın % 64,8' i erkek, % 3 5, 2' si kadm hastaydı. Yaşlanna göre hastalar dekatlara aynlarak incelendi ve en fazla hastanın 3. dekatta olduğu saptandı. 8. dekat ve üzerindeki yaş gruplarında hasta sayısının çok düşük oranlarda kaldığı görüldü (% 7,5). Yoğun bakım ünitesine kabul edilen hastalann en büyük bölümünü beyin cerrahisi adına izlenen hastalar oluşturuyordu (% 39). Bu bölümü kalp-damar cerrahisi (% 17,7) ve genel cerrahi bölümü (% 15,6) izliyordu. Tüm hastalann yıllara göre dağılımı incelendiğinde; 1991 yılındaki hasta sayısı oranının en yüksek (% 19.5), 1993 yılmdakinin ise en düşük olduğu (% 4,8) saptandı. Hastaların 59 farklı klinik tabloyla yoğun bakım ünitesine alındığı, bu klinik tablolar içinde travma kaynaklı olanlann % 48 oranında olduğu saptandı. Kafa travmalan tüm travma olgularının % 31,6'sım, tüm hastalann ise % 15,2'sini oluşturuyordu. Hastalann kabul ediliş gerekçesinin en sık postoperatif gözlem (% 58,5), daha sonra da yakın izlem ve tedavi (%34,6) olduğu saptandı. Bu iki endikasyon tüm endikasyonlann % 93,1' ini oluşturuyordu. Hastalann yoğun bakım ünitesinde kalış süresi 1 ile 77 gün arasında değişmekteydi. 967 hastanın kalış süreleri toplamı 7500 gün olarak hesaplandı. Hastalann % 42,4'ü 1-3 gün arasında, % 14,2'si ise 14 gün veya daha fazla süreyle IIIyoğun bakım ünitesinde kalmışlardı. 967 hastanın ortanca kalış süreleri 4 gün olarak bulundu. Bölümlere göre kalış süreleri incelendiğinde, İlk ve Acil Yardım bölümü adına yatırılan hastaların 9,5 gün, Beyin Cerrahi bölümü adına yatırılan hastaların ise 7 günlük ortanca kalış süreleri ile ilk sıralarda yer aldıkları saptandı. Hastaların yaşlan ile yoğun bakım ünitesinde kalış süreleri karşılaştırıldığında aralarında anlamlı bir ilişki bulunamadı. Ayrıca yoğun bakım ünitesinde kalış süresiyle, analizi yapılan yıllar ayrı ayrı karşılaştırıldı ve aralarında anlamlı bir ilişki saptanamadı. Hastalar yatış durumlarına göre incelendiklerinde, % 42,8 'inin endotrakeal entübasyonlu olarak yoğun bakım ünitesine yatırıldığı saptandı ve bu hastaların aynı zamanda mekanik ventilasyon uygulanan hastalar olduğu kabul edildi. Bu hastaların % 40,7'si erkek, %46,8'i kadındı. Hastalar yoğun bakım ünitesinden çıkış durumlarına göre de değerlendirildi. Taburcu olarak evlerine (% 2,6) ya da tedavilerinin sürdürülmesi için kliniklerine (%51,5) gönderilen hastaların oranı % 54,1 olarak bulunurken, ölen hastaların oranı %45,9 olarak saptandı. Yoğun bakım ünitesindeki ilaç kullanımı incelendiğinde ilk sırada % 93.1 oranla antibiyotiklerin yer aldığı saptandı. Bu grubu analjezik ve anestetik ajanlar (% 66,4) ve steroid ajanlar (% 57,9) izliyordu. Opioidlerin 967 hastanın 387sinde (% 40,4) kullanım oram ile en çok kullanılan analjezik ve anestetik ilaçlar olduğu saptandı. Diğer ilaçların (antihipertansifler, diüretikler, sempatomimetikler vb.) ise hastaların % 95, 4 'ünde kullanıldığı saptandı. Yoğun bakım ünitesine yatırılan hastalarda gelişen komplikasyonlar sıklık sırasına göre kardiyak (% 63,5), solunumsal (% 52), renal (% 23,6), septik (%21,8) komplikasyonlar olarak saptandı. Bu oranların yıllara dağılımında da bir değişiklik gözlenmedi. Hastaların % 23, 8 'inde ise herhangi bir komplikasyon görülmedi. Kardiyak ve solunumsal komplikasyonlarm en sık birlikte görülen komplikasyonlar olduğu belirlendi (%15,7). İkiden fazla organ sisteminde yetmezlik veya disfonksiyon gelişmesi olarak tanımlanan multipl organ yetmezliğinin oranı % 38,2 olarak bulundu. Komplikasyonlarm en az 11-20 yaş arasında, en fazla 70 yaş ve üzerinde görüldüğü saptandı. Hastaların % 99,4'üne; parenteral, enteral, ya da her iki yolun birlikte kullanıldığı kombine (enteral + parenteral) yöntemlerden biri beslenme desteği ve tedavi amacıyla uygulanmıştı. Hastalara % 98,8 parenteral, % 33,2 enteral yolla beslenme sağlandığı görüldü. Sadece parenteral yol kullanılan hastaların oram IV% 66,2 iken enteral yol kullanılan hastaların oranı % 0,6 olarak bulundu. Yoğun bakım ünitesinde prognoz belirleme sistemlerinden Glaskow Koma Skalası (GKS) kullanılıyordu. Hastaların GKS değerleri incelendiğinde 967 hastanın yatıştaki ortalama GKS değeri 7,7 ±0.10, çıkıştaki ortalama GKS değeri ise 7,1 ± 0.20 olarak saptandı. Ayrıca postoperatif takip amaçlı yatırılan hastaların ortalama yatış GKS değerleri 8,1 ± 0.13, ortalama çıkış GKS değerleri 8,9 ± 0.27 olarak, yakın izlem amaçlı yatırılan hastaların ortalama yatış GKS değerleri 6,8 ± 0.10, ortalama çıkış GKS değerleri 4,08 ± 0.30 olarak bulundu. Hastaların yatıştaki ve çıkıştaki ortalama GKS değerleri karşılaştırıldı ve ayrıca yatıştaki ortalama GKS değeri ile hastaların yoğun bakım ünitesinde kalış süreleri karşılaştırıldı. Her iki karşılaştırma da istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p<0.01). Bu sonuca göre hastaların yatıştaki ortalama GKS değerleri yükseldikçe, çıkıştaki ortalama GKS değerlerinin de yükseldiği ve yoğun bakım ünitesinde kalış sürelerinin kısaldığı saptandı. Yoğun bakım ünitesinden taburcu edilen veya kliniklerine gönderilen hastaların yatıştaki ortalama GKS değerleri 9,7 ± 0.10, ölen hastaların yatıştaki ortalama GKS değerleri 5,3 ±0.10 olarak bulundu. Hastaların yatıştaki GKS değerleri ile yoğun bakım ünitesinden çıkış durumları arasında istatistiksel bir ilişki olup olmadığı araştırıldığında; yoğun bakım ünitesine yatıştaki GKS değeri yükseldikçe, yoğun bakım ünitesinden taburcu edilme veya kliniklerine gönderilme olasılığının arttığı saptandı (pO.001). Ayrıca yatıştaki GKS değeri azaldıkça hastaların ölüm olasılığının arttığı saptandı (pO.001). Yoğun bakım ünitesinin mortalite oranı; cinse, yaşa, yıllara ve bölümlere göre incelendi. 967 hastanın 444'ü (% 45,9) ölmüştü. Ölen hastaların % 47,6'sı erkek, % 42,6 'sı kadın hastaydı. Yaş ile mortalite artışının doğru orantılı olduğu görüldü; 0-20 yaş arasında % 40,5 iken, 60 yaş ve üzerinde % 50 idi. Yoğun bakım ünitesinin hizmete girdiği yıl olan 1991'de mortalite oranının en düşük olduğu, izleyen yıllarda ise bu oranm hızla yükseldiği ve son yıllarda da % 60-70 seviyelerine ulaştığı görüldü. En fazla hastaya sahip olan beyin cerrahi bölümü hastalarının, mortalite oranının diğer bölümlerden fazla olduğu saptandı (% 66,2). Bu bölümü genel cerrahi (% 55) ve kadın hastalıkları ve doğum bölümü (% 40,4) izlemekteydi. Bu araştırma ile, Ondokuzmayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Cerrahi Yoğun Bakım Ünitesinin hizmete girdiği 1991 yılı ve izleyen 9 yıllık süreçteki durumunu genel hatlarıyla inceleyen ve sunan bir kaynak oluşturuldu. Yoğun bakım ünitelerine alınacak hastaların seçiminde belli kriterler olmalıdır. Hasta kabulündeki, sorunların yoğun bakım ünitesinin sonuçlarım etkileyen, mortaliteyi Vartıran ve kalış süresini uzatan önemli faktörlerden biri olduğu görülmektedir. Araştırmamız sonucunda bizim Yoğun Bakım Ünitemize yüksek riskli hastaların, sadece monitörizasyon amacıyla kabul edildiği saptanmıştır. Bu durum, yoğun bakım ünitesinin mortalite oranını yükselten en büyük sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. Anahtar sözcükler; Yoğun Bakım, Retrospektif analiz, Mortalite,Sonuçlar. VI A RETROSPECTIVE ANALYZE OF THE ONDOKUZ MAYIS UNIVERSITY FACULTY OF MEDICINE SURGICAL INTENSIVE CARE UNIT AND OF THE PATIENTS WHO ADMITTED TO ICU BETWEEN 1991-2000. ABSTRACT The present retrospective study was designed for to review the characteristics and the outcome of the patients who admitted Ondokuz Mayıs University Intensive care unit (ICU) between 1991 and 2000. Also it was aimed to use the results of this study for further investigations as a guide. In this nine years follow-up period we could obtain the folders of 967 patients at the archive of Ondokuz Mayıs University. The data which were attained from the patient's following chart were coded in appropriate illustration for statistical analyze in SPSS 10.0 computer program. P value less than 0.05 was considered as statistically significant. 64,8 % of the 967 patients was male and 35,2 % female. The patients were divided into groups according to decades. The number of the patients in 3rd decade was statistically higher than the other decades. The rate of patients number in 8 decade and over was the lowest ( 7,5 %). The rate of patients who admitted in ICU in the name of Neurosurgery clinic was the highest (39 %). Following higher rate of patients were admitted in the name of Cardiovascular Surgery and General Surgery (17,7 % andl5,6 % respectively). The highest number of patients was followed in 1991 (19 %) and the lowest number of patients in 1993 (4.8 %). It was determined that the patients were followed in ICU by 59 different clinical diagnosis and 48 % of them was trauma. The rate of head trauma patients was 15.2 % and the trauma patients was 31,6 % among all of the patients. The main necessity of patients admittance to ICU was postoperative observation (58,5 %). Close observation and treatment in any illness was the second by the rate of 34,6 %. The sum of these two indication rates was 93,1 % of all indications. Length of stay in ICU was between 1 and 77 days. Total staying period of the 967 patients was 7500 days. While 14,2 % of the patients stayed in ICU 14 or over 14 days, the rest 42,4 % of patients stayed in ICU between 1 and 3 days. It was found that the length of staying period in ICU was the longest in Emergency Department Patients (9,5 days) and in Neurosurgery patients (7 days). VIINo statistical relationship was found between the ages and the length of staying period of patients. The length of staying period was compared to years, and there was no statistical significant among. 42,8 % of the patients were admitted to ICU with endotracheal intubation. All these patients were considered as to be supported by mechanical ventilation. 40,7 % of these patients was male and 46,8 % female. The patients were assessed according to type of discharge condition from the ICU. 2,6 % of them was sent to home in recovery, 51,5 % of them were sent to other clinical departments for further treatments and 45,9 % of them died. Antibiotics was the most frequently used drugs (93,1 %). Analgesics and anesthetics drugs (66,4 %) and steroids (57,9 %) followed the antibiotics. The most often used analgesic and anesthetics drugs were opioids (40,4 %). The other drugs such as antihypertensive drugs, diuretics, sypathomimetics, etc were used in 95,4 % of the patients. The frequency of cardiac, respiratory, renal, septic complications were 63.5 %, 52 %, 23.6 %, 21,8 %, respectively. The distribution of frequency of complication according to years were not different. There were no complications occurred in 23,8 % of the patients. Cardiac and respiratory complications were the most frequent complications (15,7 %). The rate of Multiple Organ Failure which was defined as the dysfunction in more than two organ was 38,2 %. The complications were seen at least between the ages 1 1 and 20, but mostly at the ages 70 and over 70. Parenteral, enteral or combined (parenteral + enteral) nutritional support was used with the aim of feeding and treatment in 99,4 % of all the patients. The rate of parenteral nutritional support was 66,2 % and enteral nutrition support 33,2 %. While the rate of administering solely parenteral nutrition was 66,2 %, enteral nutrition 0,6 %. The Glasgow Coma Scale (GCS) was used for predicting the prognosis. The average of GCS was 7,7 ±0.1 at the admittance and 7,1 ± 0.2 at the discharge. The GCS of the patients who were admitted for postoperative observation was 8.1 ±0.1 at the admittance and 8,.9 ± 0.2 at the discharge. The GCS of the patients who were admitted for close observation with any severe illness was 6.8 ±0.1 at the admittance and 4.1 ± 0.3 at the discharge. When the GCS values at the admittance compared with the discharge and the length of stay in ICU, there were a significant statistical differences (p<0.01). This result considered that if the GCS score at admittance is high, the GCS score at the discharge will be high and the length of stay in ICU will be shorter. While the average GCS of the discharged patients with recovery to VIIItheir home or sent to other departments for further treatments was 9.7 ±0.1. The average GCS of the died patients was 5.3 ± 0.1 at the admittance to ICU. In addition, it was found that if the GCS scores at the admittance is higher, the probability of discharge from the ICU and sent to the other departments was high (pO.001). Also, if the GCS scores at the admittance was lower, the probability of death was high (pO.001). The mortality rate of ICU was investigated comparing to gender, ages, years and departments. 444 (45,9 %) of the 967 patients died. 47 % of the death patients was male and 46,6 % of them female. There was a straight proportional increase in mortality rate with the increase of age. While the mortality rate at the ages 0-20 was 40,5 %, and 50 % among the patients at 60 years and over. In 1991, the first year of ICU establish the mortality rate was at least, but in the following years the mortality rate increased and it was increased up to 60-70 % in the last years. The mortality rate of Neurosurgery patients was higher ( 66,2 %) than the other departments. General surgery (55 %) and Gynecology and Obstetrics (40.4 %) Departments followed Neurosurgery Department. A source which investigated the general state of Ondokuz Mayıs University Faculty of Medicine Surgical Intensive Care Unit between 1991-2000 was formed with this study. In conclusion, we considered that there should be certain criteria for admittance to. ICU. Because of the indefiniteness of these criteria, all the results of the ICU affected, mortality rate increased and the length of stay get longer. In the present study, it was found that the majority of the high risk patients had taken for monitoring. In this condition, the increase in mortality rate will be inevitable. Key Words: Intensive care, retrospective analyze, mortality, results. IX
Collections