Çanakkale Cephesi`nde Osmanlı ve itilaf devletleri hava güçlerinin görsel verilerle desteklenmiş nispi güç analizi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Türk silahlı kuvvetlerinde havacılığın kurulması 20. yüzyılın başında, Osmanlı Devleti'nin son zamanlarında, döneminin ileri ülkeleriyle aynı zamanda Osmanlı Ordusu bünyesinde gerçekleşmiştir. Tarihte askeri havacılığın muharebe alanında kullanılmasının ilk tecrübelerini de Osmanlı Ordusu yaşamıştır. 1911-1912 Osmanlı-İtalyan Harbi'nde imkânları yeterli olmadığı için hava gücünden faydalanamayan Osmanlı Ordusu, İtalyan havacıların askeri faaliyetlerine karşı savunma tedbirleri geliştirme tecrübesini kazanmıştır. 1912-1913 Balkan Harbi'nde hava gücü unsurlarını kullanmaya başlayan Osmanlı Ordusu, muharebe sahasında yaşadığı tecrübelerden gerekli dersleri çıkararak, hava gücünün karadaki ordu hareketlerini daha etkin olarak desteklemesini sağlayan yöntemleri belirleyerek ve uygulamaya koyarak askeri havacılıkta öncü olmuştur.Birinci Dünya Savaşı'na (1914-1918) önceki savaşlardaki tecrübe birikimi ile giren Osmanlı Ordusu, havacılık sanayi alt yapısı, teçhizat, mühimmat ve diğer alanlardaki eksiklerine rağmen savaşın ilk yıllarında hava gücünü diğer ordulara göre daha etkin kullanmıştır.İtilaf Devletleri Orduları ise Birinci Dünya Savaşı'na askeri havacılık alanında oldukça hazırlıksız ve tecrübe eksiğiyle girmiştir. Teknolojik liderlikleri ve sayısal büyüklüklerinin hava gücünden beklentilerini karşılamakta yeterli olacağı öngörüsüyle hareket etmişlerdir. Bu kanı daha sonraki yılarda Çanakkale Cephesi'nde hava gücü üzerine yapılan çalışmalarda da yaygın olarak geçerli kabul edilmiş ve değerlendirmelerin sonuçları buna bağlı olarak ifade bulmuştur.Bu çalışmada; konuyla ilgili daha önceki çalışmalarda yer almayan, nicelik ve nitelik unsurları kullanan karma araştırma özelliklerine sahip, `nispi güç analizi` yöntemi ilk defa kullanılarak, savaşın başlamasından İtilaf Devletleri kara ordusunun Gelibolu yarımadasından çekilmesine kadar zaman aralığında (1 Ağustos 1914 - 9 Ocak 1916) Osmanlı Ordusu hava gücü İtilaf Devletleri Ordularının hava gücü ile kıyaslanacaktır.Güç analizi faktörlerinin değerlendirilmesine temel teşkil eden unsurlar görsel verilerle desteklenecektir. Döneme ait orijinal fotoğrafların yanı sıra güncel canlandırma teknikleriyle oluşturulan görsellerin, tarafların hava gücü unsurlarının birbirine kıyaslanmış olarak gerçek durumuyla ilgili algıyı güçlendirmesi amaçlanmıştır.Birinci Dünya Savaşı yıllarında Çanakkale Cephesi'nde belirli bir tarih kesiti özelinde, Osmanlı Ordusu ve İtilaf Devletleri Ordularının hava gücünün bugün sahip olduğumuz tarihi veriler ışığında analizinden ortaya çıkan netice; Çanakkale Cephesi'ndeki hava gücü faaliyetlerinin sonuçları ve literatürde yer alan mevcut değerlendirmelerle karşılaştırılmıştır. Cephedeki sonuçlarla literatürde ifade edilen değerlendirmenin tarihi olaylarla ne derece örtüşebildiği incelenmiştir.Nispi güç analizi için veri derlenmesinde; T.C. Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı, Birleşik Krallık - The National Archives, Almanya - Bundesarchiv-Militärarchiv askeri arşiv belgeleri, Fransa-Lyon Garnizon Kütüphanesi'nde mevcut askeri dokümanlar, Türkiye Cumhuriyeti, Birleşik Krallık, Almanya, Fransa, Avustralya ve Amerika Birleşik Devletleri resmi havacılık tarihi yayınları ve konuyla ilgili olarak bu ülkelerde yayınlanmış bulunan askeri ve bilimsel eserlerde yer alan veriler kullanılmıştır. Nispi güç analizinde, nicelik ve nitelik verilerin bir arada değerlendirilmesi ile karma araştırma yöntemi bu çalışmada uygulanmıştır. Görsel veriler için şahsi arşivimde bulunan Birinci Dünya Savaşı Çanakkale Cephesi hava gücü faaliyetlerine ait özgün ve orijinal fotoğrafların yanı sıra yukarıda adı geçen ülkelerin arşivlerinde ve yayınlarında yer alan fotoğraflar kullanılmıştır. Nispi güç analizi modelinin oluşturulmasında; bir süreci etkileyen faktörlerin belirlenmesinde kullanılan problem çözme teknikleri arasından en uygun olan Ishikawa Diyagramı (Balık-kılçığı Diyagramı, Sebep-Etki Diyagramı) kullanılmıştır. Güç analizinin gerçekleştirilmesinde; 1990 yılından beri Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı arşivlerinde ve kütüphanelerinde yaptığım araştırma çalışmalarında, Hava Kuvvetleri Komutanlığı'nda kuvvet komutanından şube müdürlerine kadar her seviyede subaylarla yapılan görüşmelerde, 2009-2013 yılları arasında Harp Akademileri Komutanlığı Hava Harp Akademisi'nde Hava Harekâtı Dersleri'nde danışman öğretim görevlisi olarak yer aldığım sürede Akademi komutanı ve öğretim görevlisi kurmay subaylarla yapılan görüşmelerde edindiğim bilgi ve birikim geniş ölçüde kullanılmıştır.Gerçekleştirilen nispi güç analizi sonucunda; Osmanlı Ordusu hava gücünün nicelik olarak İtilaf Devletleri Ordusu hava gücünden daha küçük olmasına rağmen, nitelik olarak daha üstün olduğu ortaya çıkmıştır. Çanakkale Cephesi'nde İtilaf Devletleri Orduları hava gücü; hem insan kaynakları hem de teçhizat (uçaklar, balonlar, hava gemileri, silahlar, vb.) bakımından beklentileri karşılayacak nitelikte değildir, denizdeki ve karadaki harekâtları destekleyecek yetkinlikte olamamıştır. Diğer tarafta; Osmanlı Ordusu hava gücünün insan kaynaklarının ve teçhizatının niteliği daha yüksektir, elindeki hava araçlarını, silahlarını ve gereçlerini daha etkin kullanmış ve İtilaf Devletleri Orduları hava gücüne daha fazla kayıp verdirmiştir. İncelen zaman dilimi içerisinde; Osmanlı Ordusu veya İtilaf Devletleri Orduları hava gücünün cephe üzerinde hava hâkimiyeti kuramadığı, Osmanlı Ordusu hava gücünün hava muharebelerinde üstünlük sağladığı ortaya konmuştur. Bu çalışmanın sonucunda; önceki çalışmalarda öne sürülen, Çanakkale Cephesi'nde `düşman ordularında daha fazla uçak vardı, o nedenle onlar daha başarılıdır` şeklindeki iddiaların geçersiz olduğu ortaya konmuştur. Çalışmada gerçekleştirilen nispi güç analizi sonuçları tarihi olaylarla da uyumludur. Osmanlı Ordusu hava gücü tarafından düşürülen İtilaf Devletleri Orduları hava gücüne ait uçak sayısı, hayatını kaybeden, yaralanan ve esir alınan İtilaf Devletleri Orduları havacı sayısı ile Osmanlı Ordusu hava gücünün Çanakkale Cephesi semalarında daha etkin ve başarılı olduğu tarihi olaylar tarafından da ortaya konulan bir gerçektir. Çalışmadan elde edilen sonuç sosyal bilimler ve silahlı kuvvetlerle ilgili çalışma alanlarında yeni açılımlar sunmaktadır.Sosyal bilimler ve tarih alanında yapılan araştırmalarda; benzerlikler, farklılıklar ve ilişkilerin yapılandırılmasında problem çözme tekniklerinin sunduğu araçların kullanılabileceği gösterilmiştir. Tarihteki olayların sebep-sonuç ilişkilerini anlamak ve ortaya çıkarmak için kıyaslama yapan matematiksel modelleme yöntemlerinin kullanılabileceği gösterilmiştir.Tarihi perspektiften yapılan değerlendirmeden ortaya çıkan sonuç: günümüzde silahlı kuvvetler tarafından gerçekleştirilecek nispi güç analizi uygulamalarında; veri toplamak amacıyla kullanılan kaynakların dikkatli bir biçimde ele alınması gerektiğine, kaynakların eleştirel düşünce süzgecinden geçirilerek değerlendirilmesi gerektiğine, kullanılan yaklaşımların zayıf ve kuvvetli yanlarının irdelenmesi gerektiğine işaret etmektedir. Bu farkındalığın uygulamadaki modellerin iyileştirilmesine katkıda bulunacağı ümit edilmektedir. Tarih alanında yapılan çalışmalarda da aynı titizliğin ve farkındalığın önemine işaret edilmiştir ve bunun tarih bilimi alanındaki çalışmaların niteliğini yükselteceği ümit edilmektedir. Establishment of aviation within the Turkish armed forces goes back to the final stage of the Ottoman Empire, concurrent with its contemporary states in early 20th century. The first experiences in the deployment of aviation over the battlefield have also befallen the Ottoman Army. Handicapped with weak resources Ottoman Army was unable to make use of aviation during the Ottoman-Italian War of 1911-1912. However; the Ottoman Army gained experience in developing defensive measures against the aerial operations carried out by the Italian aviators. During the Balkan Wars of 1912-1913, Ottoman Army made extensive and effective use of aviation. The Ottoman Army was able to extract further lessons, and to deploy them at the battlefield. In this way; Ottoman Army became a pioneer in the development and application of aerial operations in support of the operations carried out by the armies on the ground.Despite its lack of an industrial base for aviation equipment and munitions, the experiences gained prior to World War One has enabled the Ottoman Army to make use of aviation more effectively in the first years of World War One (1914-1918) compared to the armies of the other nations.On the other hand; the armies of the Allied Nations have entered World War One with ill-equipped and inexperienced aviation units. The military leaders of the Allied Nations thought that their leadership in technology and numbers would be sufficient to meet their expectations from the aviation units. This conception has found wide acceptance in the studies of aerial operations at the Gallipoli Front conducted years later, and the conclusions therein have been shaped based on this belief.In this study; a comparison of Ottoman Army air force versus the Allied Army's air forces, in the time period from the start of World War One until the withdrawal of Allied Armies from the Gallipoli peninsula (1 August 1914 - 9 January 1916), has been be conducted by the use of `comparative force analysis`, which integrates quantitative and qualitative data through a mixed methods research. This method of analysis has not been used in previous studies of the subject.Visual materials have been used to support the data utilized for the conduct of comparative force analysis. Visual displays created by contemporary simulation techniques have been used along with original photographs of aerial activities at the Gallipoli Front, in the hope to enhance the reader's perception of the arguments put forward.The result obtained from comparative force analysis of Ottoman and Allied Army's air forces at the Gallipoli Front within a specific time period during World War One has been compared to the conclusions reached in previous studies. The result of analysis has been also evaluated to see how well it fits with the actual historical outcome.Archive materials and documents available at the Turkish General Staff Military History and Strategic Studies Directorate, The National Archives of United Kingdom, Bundesarchiv-Militärarchiv of Germany and Bibliothèque du Cercle de Garnison de Lyon in France have been used in collection of data for the conduct of comparative force analysis. Data available in official air force histories, military and academic works published in Turkey, United Kingdom, Germany, France, Australia and United States of America have been used also. As both quantitative and qualitative data are evaluated during comparative force analysis, mixed methods research is utilized during this study. Unique and original photographs regarding aerial operations at the Gallipoli Front available in my private archive as well as photographs available in the aforementioned sources have been used as visual materials. In the process of forming the mathematical model for comparative force analysis, among the problem solving techniques, Ishikawa Diagram has been used as it provides the most suited tool in determining the factors affecting the cause and effect relationship. The information and knowledge gained during the research studies conducted since 1990 at the archives and libraries of the Turkish General Staff and Turkish Air Forces, interviews conducted at the Air Force Headquarters starting with the force commander down to branch manager officers, and interviews conducted with the commander and instructing staff officers at the Air War College was used extensively during the conduct of comparative force analysis.As a result of the comparative force analysis; it has been revealed that although the Ottoman Army air force was relatively weaker in quantitative terms compared to the Allied Army's air force, it was superior in qualitative terms. The air force of the Allied Armies, in terms of human and material resources (aircraft, balloons, airships, weapons, etc.) was not at a sufficient level of proficiency to meet expectations or to provide effective support for the operations on land or the seas. On the other hand; the Ottoman Army air force, due to its qualitative superiority, was able to employ the aviation vehicles, weapons and equipment available to it in a more effective way and caused a greater loss among the air forces of Allied Armies. During the time period under study, neither side was able to achieve dominance of the air, however Ottoman Army air force was able to achieve air combat superiority. As a result of this study; it has been shown that the alleged claim of previous studies regarding aerial activities at the Gallipoli Front; `the allied aviation was more successful because they had greater number of aircraft` is not valid. The result of the comparative force analysis performed under this study is compatible with the outcome of historical events. It is demonstrated by the number of enemy aircraft shot down and the number of allied aviators who lost their life in aerial combat or those forced down and taken prisoner that Ottoman Army air force was more effective and successful in the skies over the Gallipoli Front.The result of this study brings some fresh perspective and offers some new prospects in the field of studies related to social sciences and armed forces.This study demonstrates that the tools of problem solving techniques can be applied effectively in determining the similarities and difference and in constructing the relationships pertaining to the historical case under study. It also demonstrates that mathematical models based on a comparative approach can be used to comprehend and to reveal the cause and effect relationships in historical events.An evaluation from historical perspective demonstrates that in the application of contemporary comparative force analysis by the armed forces; a high degree of care must be exercised in the utilization of data sources, critical thinking process must be used in evaluation of the sources, and the strengths and weaknesses of the approaches employed must be interrogated. It is hoped that such awareness will assist in improving the current models used for analysis. It also points to the importance of such meticulousness and awareness in historical research and thus it is hoped this will lead to increase in the quality of historical studies.
Collections