Kent ve aidiyet üzerine sanat pratikleri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
İnsanlığın şehirleşme süreci endüstrileşmeyle beraber çoğunlukla ekonomik sebeplerle şekillenmektedir. Ekonomik parametrelerin yanı sıra güvende olma, aidiyet ve mülkiyet kavramları da kenti şekillendiren unsurlardan olmuştur. İlk kentlerin kuruluşu ile devam eden teknolojik süreçte farklı kentsel yapı materyallerin ortaya çıkışı ve bugüne yansıyan toplumun değişimi üzerine bir araştırma yapılmaktadır.Araştırmanın birinci bölümünde; aidiyet ve mekânsal bağlamı, farklı psikanalitik güdülenme kuramları üzerinden incelenmektedir. Bölümün devamında; kendi evini ve alanını inşa eden insanla, yapılmış olanın içine yerleşmek zorunda kalınan kent örneklerini incelenmektedir. Leibniz, Spinoza ve Simmel gibi düşünürlerin mefhumları göz önünde tutularak araştırmanın sanatsal pratiklerin altyapısı oluşturulmuştur.İkinci bölümde ise, kent ve aidiyet kavramı üzerine üretilen sanat eserleri incelenmektedir. Sanatsal pratik ile metropolün olumsuz etkilerinden sıyrılarak kentin gerçekleriyle yüzleşmesi sağlanabileceği düşünülmektedir. Özellikle şehirlerde artan nüfus ve yabancılaşan birey, toplumsal bir sorun haline gelmektedir. Kentteki sonu olmayan endüstriyel ve çevresel değişim, farklı dönem sanatçı ve düşünürlerinin ortak tepkisel üretimlerinde de karşılık bulmaktadır.Araştırma dahilinde yapılan çalışma ve pratikler; kent üzerindeki baskıcı değişimin etkilerini görünür hale getirip, şehirde kullanılan malzeme ve imajlar üzerinden düşünmeyi ve üretmeyi hedeflemektedir. Tüm bu pratikler sonucunda ise iktidarın dinamiklerini, farklı bakış açıları içerisinde kullanarak dönüştürme ve bu imgelere farklı anlamlar kazandırmak hedeflenmektedir. Sanata ve günlük yaşama dair yargıları kırarak insanları yeniden düşünmeye teşvik etmek ve gösteri toplumunun imgelerine karşı bireysel imgeleri geliştirmek amaçlanmaktadır. Urbanization as well as the industrialization are mostly shaped by economic reasons. Apart from economic parameters, the concepts such as sense of security, belonging and property are also effective in the formation of the city. This research aims to examine the foundation of the first cities, the emergence of different urban building materials during the following technological process and the relative social change occurred until today.The first part of the research tackles the sense of belonging and its spatial aspect within the context of different psychoanalytical motivation theories. Then, the examples of individuals building their own house and space and the individuals who had to settle in the ready built ones are compared. The artistic practice of the research is based on the concepts developed by thinkers such as Leibniz, Spinoza and Simmel.The second part, on the other hand, reviews the works of art produced on the basis of city and the concept of belonging. It is believed that artistic practice may help individuals to overcome the negative effects of the metropolis and face the reality of the urban sphere. Particularly, the increasing population and alienated individual are becoming social problems. Endless industrial and environmental change in city is also represented in the mutual reactional productions of the artists and thinkers from different areas.This theoretical study and the practices conducted for the purposes of the research aim to make the effects of the repressive change on the city visible and reflect upon and produce within the context of materials and images used in the city. As a result of these practices, it is aimed to transform the dynamics of the ruling power by using them in different perspectives and to add new meanings to these images. The goal here is to break down the prejudices regarding art and daily life and encourage people to rethink, and to develop individual images against the images of the society of the spectacle.
Collections