Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesinde böbrek nakli yapılan hastaların kemik mineral yoğunluğu ölçüm sonuçları
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Kronik böbrek hastalığıi (KBH), çeşitli hastalıklara bağlı olarak nefronların ilerleyici ve düzelmesi mümkün olmayan kaybı ile karakterize, önemli morbidite ve mortalite nedeni olan bir halk sağlığı sorunudur. Tüm böbrek fonksiyonunun kaybedildiği aşamada hastaya en uzun ve olabildiğince kaliteli bir yaşam sunabilmek tedavinin temel amacıdır. Bu amaçla, böbreğin süzme fonksionunu diyalizle, endokrin fonksiyonlarını ise hormonal replasmanla sağlanmaya çalışılır. En seçkin tedavi şekli ise böbrek naklidir. Çalışmamızın amacı; Kasım 1997-Ağustos 2010 tarihleri arasında böbrek nakli yapılan hastaların takibinde karşılaşılan kemikle ilgili sorunları belirlemede kemik mineral yoğunluğu (KMY) ölçümünün rolünü değerlendirmek, osteoporoz gibi böbrek nakli sonrası gelişen, kemikle ilgili istenmeyen durumların erken tanısında yapılabilecek yeni çalışmalara katkıda bulunmaktır.Çalışmaya 92 hasta alındı. Hastaların 57'si (%62) erkek, 35'i (%38) kadındı. Hastaların yaşları 19-62 arasında yaş ortalaması 36 ± 10,5'di. Hastaların nakil öncesi ölçülen Vücut kitle indeksi (VKİ) 15,8-32,8 kg/1,73 m² arasında ortalama 23,5 ± 3,8 kg/1,73 m² idi. Femur ve/veya lomber vertebra'da gözlemlenen KMY değerlerine göre 39 (%42.4) hasta normal, 39 (%42,4) hastada osteopeni ve 14 (%15,2) hasta'da osteoporoz tesbit edildi. Hastaların yaşları, böbrek hastalığının başlama yaşı, VKİ ile KMY arasında istatistiksel anlamda bir ilişki bulunmadı (p> 0.05). Nakilden sonraki ilk aylarda osteopeni ve osteoporoz görülme sıklığı zamanla azalmaktadır, ancak istatistiksel olarak anlamlı değildi (p> 0.05). Hastaların paratiroidektomi olma, toplam steroid dozu, KMY ölçümü zamanında kreatin, kalsiyum, fosfor, alkalen fosfataz, nakilden sonra kemikle ilgili ilaç kullanımı ile lomber ve femur T skoru arasında istatistiksel anlamda bir farklılık bulunmadı (p> 0.05). Nakil sonrası KMY ölçümüne kadar geçen sürede kullanılan toplam steroid dozu yüksek olan hastalarda femur ve lomber T scoru,toplam steroid dozu daha düşük olan hastalardan düşük olmasına rağmen istatistiksel olarak anlamlı değildi (p> 0.05).Böbrek naklinden sonra steroid kullanımı, immünsupresif ilaçlar, hiperparatiroidi, kalsiyum-fosfor metabolizması bozuklukları, altta yatan böbrek hastalığı, donörün kaynağı, cinsiyet gibi faktörler kemik hastalığı gelişimine neden olabileceği bildirilmiştir. Bizim çalışmamızda bu faktörlerin hiçbirisi ile kemik mineral yoğunluğu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmadı. Bu bulgular; tek başına kemik mineral yoğunluğunun böbrek naklinden sonra gelişmesi muhtemel kemik hastalığını takip etmede iyi bir parametre olmadığını göstermektedir. Bu konuda pratik yeni yöntemlere ihtiyaç vardır.Anahtar kelimeler: Kronik böbrek hastalığı, böbrek nakli, immünsupresyon, kemik mineral yoğunluğu. Chronic renal failure (CRF) is an important mortality and morbidity causing public health issue characterized with progressive and irreversible nephron loss due to several diseases. The main aim of the treatment is establishing the longest lifetime and highest quality of life in the case of whole renal function loss. For this purpose; renal filtration function is maintained by dialysis whereas renal endocrine function is supplied by hormonal replacement therapy. The most exclusive therapy is renal transplantation. Our study aim to evaluate the role of bone mineral density measurement in the determination of problems of bone during the follow-up period of patients underwent renal transplantation between November 1997 and August 2010 and also contribute new data into probable new studies for early diagnosis of undesired events such as osteoporosis with regard to bone after renal transplantation.Our study included 92 patients. 57 patients (% 62) were male and 35 (% 38) were female. The mean age of patients was 36 years (range between 19-62 years). The mean body mass index before transplantation was 23.5 (range between 15.8-32.8). According to the bone mineral density in femoral and/or lumbar vertebrae; 39 (% 42.4) patients was normal, 39 (%42.4) patients had osteopenia and 14 (% 15.2) patients has osteoporosis. There was no statistical relationship between patients? age, the initiation age of renal disease, body mass index and bone mineral density (p>0.05). Within the first few months after the transplantation, the frequency of osteopenia and osteoporosis were decreased in time but this had no statistical significance. There was no statistical relationship between having parathyroidectomy, whole steroid dose, creatinin-calcium-phosphorus-alkaline phosphatase level at the time of bone mineral density measurement, usage of drugs associated with bone after transplantation and lumbar and femoral T score (p>0.05). When total steroid dose used during the time interval between transplantation and bone mineral density measurement was higher, femoral and lumbar T score was higher compared to those with lower total steroid dose used, but it was not statistically significant (p>0.05).After renal transplantation; several factors such as steroid use, hyperparathyroidism, deterioration in calcium-phosphorus metabolism, underlying cause of renal disease, source of donor and sex cause bone disease. In our study; we did not find any relationship between these factors and bone mineral density, these findings show that bone mineral density is not a good parameter in follow-up of bone disease after renal transplantation. Practical new methods are required in this issue.Key words: chronic kidney disease, renal transplantation,immunosuppression, bone mineral density.
Collections