Hacettepe Erişkin Hastanesi`ne başvuran 146 venöz tromboembolizm vakasının incelenmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Venöz tromboembolizm (VTE) pulmoner tromboemboli (PTE) ve derin ven trombozu (DVT) şeklinde klinik yansımalar gösteren, sessiz seyredebilmesi nedeniyle gerçek sıklığı tahmin edilenden daha yüksek olan, ölüme yol açabilen ancak önlenmesi mümkün bir hastalıktır. Bu hastalık farklı lokalizasyonlarda olabilmesi, tekrarlayan ataklarla seyredebilmesi, geç dönem komplikasyonlarıyla hastanın yaşam kalitesini düşürebilmesi ayrıca yapılan sağlık harcamaları nedeniyle ülke ekonomisine de zarar verebilmesi açısından önem arzetmektedir. Bu çalışmanın amacı Hacettepe Erişkin Hastanesi'nde 2000-2005 yıllan arasında VTE tanısı alan hastalarda demografik özellikler, mevcut risk faktörleri, hastalan takip eden bölümler, verilen tedaviler ve meydana gelen komplikasyonlarla ilgili bilgilerin derlenmesi ayrıca PTE geçiren hastalarda mortaliteyi öngörebilecek semptom ve bulgulann saptanmasıdır. Bu çalışmada DVT ve PTE tanılı hastaların arşiv kayıtlan değerlendirildi. Splanknik ven trombozlarını değerlendirmeye dahil edilmedi. Veriler Hematoloji Ünitesi'nde VTE dahil olmak üzere tüm hastalan kaydetmek üzere geliştirilmiş olan veri tabam programına girildi. İncelenen arşiv kayıtlarından DVT ve PTE tanılan ile takip edilmiş 146 hastanın dosyasına ulaşılabildi. Çalışmadaki hastaların yaş ortalaması 58±18 idi ve hastaların % 55,5'ini kadınlar, % 45,5'ini erkekler oluşturuyordu. Hastaların toplam 65 DVT atağı, 62 PTE atağı, 26 PTE ile birlikte DVT atağı mevcuttu. Yedi hasta (% 4,8) mükerrer ataklar geçirmişti.. Ortanca nüks zamanı ilk ataktan yaklaşık 69 gün sonraydı. PTE tanısı, hastaların % 88,6'sında sadece BT, 4,5'unda sadece ventilasyon-perfüzyon sintigrafisi, % 3,4'ünde BT ve pulmoner anjiografi, % 1,1 'inde BT ve ventilasyon-perfüzyon sintigrafisi, % 1, rinde sadece magnetik rezonans, % 1,1 'inde sadece pulmoner anjiografi tetkikleri kullanılarak konmuştu. DVT tanısı ise % 98,9 oranında USG ile, % 1,1 oranında venografi ile konmuştu. Toplam atakların % 93,4'ü acil servis veya polikliniklere (en sık göğüs ve kalp-damar cerrahisi ile göğüs hastalıkları polikliniklerine) başvuru ile saptanmıştı. Hastalarda % 23,6 oranında kanser, % 16,6 oranında kalp yetmezliği/romatizmal kalp hastalığı, % 14,6 oranındahiperlipidemi/ateroskleroz, % 11,5 oranında obezite, % 2,5 oranında trombozla ilgili olmayan diğer hastalıklar, % 38,5 oranında immobilizasyon, % 19,2 oranında cerrahi, % 5,1 oranında gebelik, % 1,3 oranında oral kontraseptif kullanımı ve % 0,6 oranında travma mevcuttu. Hemostatik risk faktörleri araştırılan hastalarda % 50 oranında heterozigot, % 4,5 oranında homozigot Faktör V Leiden mutasyonu bulunmuştu. PTE ile başvuran hastalarda dispne ve takipne % 69,3, taşikardi % 64,8, çarpıntı % 59,1, plevral ağrı % 54,5, öksürük % 21,6, ateş % 21,6, anginal ağrı % 11,3, hemoptizi % 9.1, diaforez % 4,6, vizing % 2,3 oranında izlenmişti. PTE geçiren hastaların % 60,2'sine ekokardiyografi yapılmış ve bunların % 81, Tinde pozitif sonuç elde edilmişti. Çalışmamızda VTE ile başvuran hastalarda D-dimer testinin sensitivitesi % 96 olarak bulundu. Hastalarda akut atak sırasında en sıklıkla (% 49,5) enoksaparin ve nadroparin olmak üzere düşük molekül ağırlıklı heparin kullanılmıştı. VTE geçiren hastalarda akut dönemde meydana gelen komplikasyonlar 24 hastada ölüm ve 14 hastada görülen kanamalardı. Çalışmamızdaki hastaların uzun dönem takip kayıtlan dosyalarda bulunamadığı için posttrombotik pulmoner hipertansiyon ve bir diğer kronik komplikasyon olan kronik venöz yetmezlik konusunda sağlıklı veriler elde edilemedi. Tek değişkenli analiz sonucunda PTE geçiren hastalarda hipotansiyon (p: 0,003), takipne (p: 0,001), dispne (p: 0,001) ve çarpıntının (p: 0,04) mortaliteyle aralarındaki ilişki anlamlıydı. Çok değişkenli analiz sonucunda hipotansiyon ve takipnenin mortaliteyi öngörebilecek bulgular olduğu bulundu. PTE ile başvuran hastalarda özellikle hipotansiyon varlığı mortaliteyi öngörebilir. Bu hastalar daha agressif bir tedavi yaklaşımından fayda görebilirler. Anahtar kelimeler: Venöz tromboembolizm (VTE), Pulmoner tromboemboli (PTE), Derin ven trombozu (DVT) Venous thromboembolism (VTE) is a disease that has clinical reflections as pulmonary thromboembolism (PTE) and deep vein thrombosis (DVT). It's frequency is higher than estimated because it may occur silently. It may take place in different locations. VTE is a recurrent and fatal disease. It is possible that long term complications of disease may decrease quality of life and even may cause death. The objective of this study was to collect data related to demographic features, risk factors, following departments, treatments and complications about patients diagnosed with VTE between 2000 and 2005. In addition, it was aimed to determine which semptoms and findings predicted mortality. This was a retrospective study made by using archive records of the patients. Splanchnic vein thromboses were not included in this study. Data were entered in a database program which had been developed at the H ematology Unit for b ematological disorders including VTE patients. We were able to reach to 146 patients' records. The mean age of the patients was 58±18 and % 55,5 of them were women, % 45,5 of them were men. There were 65 DVT attacks, 62 PTE attacks, 26 DVT and PTE attacks of these patients. Seven patients (% 4,8) had had recurrent attacks. The median recurrence time was about 69 days after first attack. Diagnostic methods used for PTE were only computed thomography (% 88,69), only ventilation-perfusion sinography (% 4,5), computed thomography and ventilation-perfusion sinography (% 3,4), only magnetic resonance (% 1,1) and only pulmonary angiography (% 1,1). Most attacks (% 93,4) had been determined after admission to emergency servise or policlinics (most frequently to policlinics of cardiovascular surgery and to chest disesaes). Chronic and temporary risk factors for VTE were cancer (% 23,6), heart failure/romathismal heart disease (% 16,6), hyperlipidemia/atherosclerosis (% 24,6), obesity (% 11,5), immobilisation (% 38,5), surgery (% 19,2) , pregnancy (% 5,1), using oral contraseptive drugs (% 1,3) and travma (% 0,6). Other diseases not related to thrombosis were % 2,5 of all diseases. The ratio of heterozigot Factor V Leiden mutation of patients investigated about hemostatic risk factors was % 50 and heterozigot mutation was % 4,5.Symptoms and findings of VTE patients were dispne (% 69,3), tachipnea (% 69,3), tachycardia (% 64,8), pleural pain (% 54,5), cough (% 21,6), fever (% 21,6), anginal pain (% 11,3), hemoptysis (% 9,1), diaphoresis (% 4,6) and wheezing (% 2,3). Echocardiography had been made to % 60,2 of patients with PTE and the ratio of positive result was % 81,1. We found the sensitivity of D-dimer test as % 96 in our study. During acute attacks patients had recieved the most frequently low moleculer weight heparin (% 49,5) especially enoxaparine and nadroparine as treatment. As acute complications of there were 24 exitus and 14 bleeding. We were not able to get sufficient data about chronic complications such as postthrombotic pulmonary hypertension and chronic venous failure since deficiency of patients' long term records. After univariate analysis we found that relasionship between hypotension (p: 0,003), tachipnea (p: 0,001), dyspnea (p: 0,001), palpitation (p: 0,04) and mortality was meaningful as statistically. After multivariate analysis we found that hypotension and tachipnea could predict mortality. In patients with PTE, existence of hypotension and tachipnea can predict mortality and especially patients with hypotension may benefit from more agressive treatment approaches. Key words: Venous thromboembolism (VTE), Pulmonary thromboembolism (PTE), Deep vein thrombosis (DVT)
Collections