Saçlı deri hastalıklarında dermatoskopik inceleme
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Kuzucu K, Saçlı deri hastalıklarında dermatoskopik inceleme Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Deri ve Zührevi Hastalıkları Uzmanlık Tezi, Samsun 2014Amaç: Dermatoskopi, dermatolojide başlıca melanositik lezyonların, diğer pigmente deri lezyonlarından ayrımında ve melanom başta olmak üzere deri tümörlerinin erken tanısında kullanılmaktadır. Lezyonların yüzey özellikleri, folikül yapıları ile ilişkilerini ve rutin muayenede izlenemeyen vasküler yapıların değerlendirilmesinde oldukça değerli bir yöntemdir. Yüksek büyütme kapasitesi sayesinde saçlı derinin de bu yöntemle incelenmesi, kıl ve kıl foliküllerinin yapısının, vasküler yapıların detaylı ve hızlı bir şekilde değerlendirilmesine olanak sağlayarak biyopsi gereksinimini azaltabilmektedir. Çalışmamızda saçlı deri dermatozlarının tanı ve ayırıcı tanısında kullanılabilecek belirleyici özelliklerin videodermatoskopi yöntemi ile araştırılması amaçlandı. Yöntem: Çalışmaya klinik ve/veya histopatolojik olarak tanı alan 28 psoriasis (15 kadın, 13 erkek; ortalama yaş 38±1,68 yıl), 27 seboreik dermatit (15 kadın, 12 erkek; ortalama yaş 28,4±1,41 yıl), 4 liken planopilaris (4 kadın; ortalama yaş 52,75±1,05 yıl), 3 diskoid lupus eritematozus (1 kadın, 2 erkek; ortalama yaş 55±1,53 yıl), 29 alopesi areata (13 kadın, 16 erkek; ortalama yaş 21,62±1,07 yıl), 29 androgenetik alopesi (29 erkek, ortalama yaş 38,44±1,42 yıl) olmak üzere toplam 120 hasta alındı. Klinik olarak benzer özellikler gösterebilmeleri nedeniyle psoriazis ve seboreik dermatit tanılı hastalardan bir grup; sikatrisyel alopesi ile seyreden liken pilanopilaris ve diskoid lupus eritematozus tanılı hastalardan bir grup; sikatrisyel olmayan alopesi ile seyreden alopesi areata ve androgenetik alopesi tanılı hastalardan da ayrı bir grup oluşturuldu. Hastaların saçlı derilerindeki lezyonlu bölge ve lezyonsuz frontal, parietal, oksipital bölgelerine dijital dermatoskop (MoleMax II) ile inceleme yapılarak bulgular kaydedildi. Veriler istatistiksel olarak karşılaştırıldı. Bulgular: Çalışmaya alınan psoriazis ve seboreik dermatit tanılı hastaların dermatoskopik incelemesinde değerlendirilen vasküler paternler arasında istatistiksel açıdan anlamlı farklılıklar tespit edildi. Her iki hasta grubunda lezyonlu alanın dermatoskopik incelemesinde, dallanma gösteren ve atipik karakterli damarların seboreik dermatit tanılı hastalarda daha sık gözlenmesi; kırmızı nokta, globul ve glomerüler yapıdaki damarların ise psoriazis tanılı hastalarda daha sık izlenmesi istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0,05). Her iki hasta grubunda virgül şekilli, tirbüşon-helezon benzeri, saç tokası şekilli, kıvrıntılı halkasal yapıda, çizgisel karakterli damarların ve damar oluşumlarının izlenmediği özelliksiz alanların gözlenmesi açısından yapılan istatistiksel karşılaştırmada anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Vasküler yapıların seboreik dermatit tanılı hastalarda dağınık bir patern göstermesi; psoriazis tanılı hastalarda da kümelenme göstermeleri, istatistiksel açıdan anlamlı bulundu (p<0,05). Saçlı deride sikatrisyel alopesi ile seyreden diskoid lupus eritematozus ve liken planopilaris tanılı toplam 7 hastayı içeren grubun dermatoskopik olarak değerlendirilmesi sonucu elde edilen verilerin karşılaştırılabilmesi için yeterli sayıda hasta olmadığından, istatistiksel değerlendirme yapılamadı. Androgenetik alopesi ve alopesi areata tanılı hastalarda bakılan siyah nokta bulgusu, incelme gösteren-ünlem işareti benzeri saçlar, alopesi areata tanılı hastalarda istatistiksel olarak daha sık izlenirken (p<0,05); beyaz nokta, bal peteği benzeri pigment ağı ve kıl şaftı çapı farklılıklarının %20'den fazla olması bulguları, androgenetik alopesi tanılı hastalarda daha sık gözlendi (p<0,05). Kırık saç, vellus tipi saçlar, sarı nokta, peripiler işaret bulgularının görülme sıklıkları açısından gruplar arasında anlamlı farklılık saptanmadı (p>0,05). Androgenetik alopesi tanılı hastaların Hamilton Sınıfı'nın artışı ile dermatoskopik bakıda gözlenen bal peteği benzeri pigment ağı bulgusunun görülme sıklığının artması, istatistiksel olarak anlamlı idi (p<0,05). Hamilton sınıfı daha düşük olan hastalarda, dermatoskopik bakıda gözlenen kıl şaftı çap farklılığın %20'den fazla olmasını ifade eden bulgunun daha sık gözlenmesi istatistiksel açıdan anlamlı idi (p<0,05). Sonuç: Dermatoskopik incelemenin saçlı deri dermatozlarının ayırıcı tanısında etkin bir yöntem olduğu görüldü. Daha yüksek büyütme kapasitesine sahip dermatoskoplar kullanılarak, sikatrisyel alopesi başta olmak üzere geniş hasta grupları ile yapılacak çalışmalarla; saçlı deri dermatozlarının ayırıcı tanısında kullanılabilecek yeni parametrelerin tanımlanabileceği ve her bir dermatoz için standart dermatoskopik tanı kriterlerinin oluşturulabileceği düşünüldü. Anahtar kelimeler: Dermatoskopi, dermoskopi, psoriazis, seboreik dermatit, alopesi ABSTRACTKuzucu K, Dermatoscopic examination in scalp diseasesOndokuz Mayıs University Faculty of Medicine, Thesis in Dermatology and Venerology, Samsun 2014Introduction: Dermatoscopy is mainly used in distinction between melanocytic lesions and other pigmented skin lesions. Also used for early diagnosis of skin tumors, especially melanoma. It is used for evaluation of the surface characteristics, follicular forms and vascular structures which can not be observed in differantial diagnosis and routine examination. Also the examination of the scalp by this method because of its high magnification capacity allows the assessment of structures of hair and hair follicules, the pattern of vascular structures quickly and detailed and it can also reduce the need for biopsy. In our study it was aimed to be investigate characteristics that could provide guidance in diagnosis and differantial diagnosis of the scalp dermatoses by the method of videodermatoscopy.Method: The study included a total of 120 patients. Including 28 psoriasis (15 female, 13 male; mean age 38±1,68 years), 27 seborrheic dermatitis (15 female, 12 male; mean age 28,4±1,41 years), 4 lichen planopilaris (4 females, mean age 52,75±1,05 years), 3 discoid lupus erythematosus (1 female, 2 males; mean age 55±1,53 years), 29 alopecia areata (13 female, 16 male; mean age 21,62±1,07 years), 29 androgenetic alopecia (29 male, mean age 38,44±1,42 years) who were diagnosed clinically and/or histopathologically. Because of clinical similarities; a group of patients who had diagnosis of psoriasis and seborrheic dermatitis; a group of patients who had diagnosis of lichen planopilaris and discoid lupus erythematosus associated with cicatricial alopecia and another group of patients who had diagnosis alopecia areata and androgenetic alopecia associated with non-cicatricial alopecia has been generated. Area with lesion in scalp and area without lesion in frontal, parietal and occipital regions were examined by a digital dermatoscope and results were recorded. All results was compared statistically.Results: Statistically significant differences were detected between vascular patterns that were evaluated by dermatoscopic examination of patients who had diagnosis of psoriasis and seborrheic dermatitis. In both patients' group, atypical and arborising vessels were more frequently observed in patients who had diagnosis of seborrheic dermatitis in dermatoscopic examination of lesion area; red dot and globules, glomerular vessels were more frequently observed in patients who had diagnosis of psoriasis and results were statistically significant (p<0,05). In both patients' group, no significant differences were detected with comma vessels, corkscrew vessels, hairpin vessels, twisted red loops, linear vessels and feaureless areas (p>0,05). Vascular structures showed a scattered pattern in patients who had diagnosis of seborrheic dermatitis; clustering in patients who had diagnosis of psoriasis and results were statistically significant (p<0,05). There were insufficient patients to compare the data which obtained as a result of dermatoscopic assessment of the group which included a total of 7 patients who had diagnosis discoid lupus erythematosus and lichen planopilaris associated with scarring alopecia on the scalp; therefore statistical analysis could not be performed. Black dots and thinning-exclammation mark hair that were examined in patients who had diagnosis of androgenetic alopecia and alopecia areata were statistically more frequently observed in patients who had diagnosis of alopecia areata (p<0,05). White dots, honeycomb pigment network and the hair diameter diversity were observed more frequently in patients who had diagnosis of androgenetic alopecia (p<0,05). No significant differences were determined between groups in terms of the frequencies of broken hair, vellus hair, yellow dot and peripilar sign (p>0,05). The incidence of honeycomb pigment network that was observed in dermatoscopic examination has increased along with an increase of Hamilton Classification in patients who had diagnosis of androgenetic alopecia and it was statistically significant (p<0,05). Hair diameter diversity were observed more frequently in patients who had lower Hamilton Classification and it was statistically significant (p<0,05).Conclusion: It was seen to be dermatoscopic examination was an effective method in the differential diagnosis of scalp dermatoses. It was thought that new parameters which will able to be used in the differantial diagnosis of scalp dermatosis, will able to be defined through studies that will be achieved with large patient populations especially with cicatricial alopecia, by using of dermatoscopes which have higher magnification capacity and that standard dermatoscopical diagnostic criterias will able to be created for each dermatoses.Keywords: Dermatoscopy, dermoscopy, psoriasis, seborrheic dermatitis, alopecia
Collections