Tedavi sonrası remisyonda olan çocukluk çağı lösemi ve lenfoma hastalarında obezite ve metabolik sendrom sıklığı ile klinik ve laboratuvar özellikleri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Kapsam: Lenforetiküler sistem malignitesi olan hastalarda tedavi sonrasında sağkalım oranlarının artışına bağlı olarak, hastaların almış oldukları tedavilerin uzun dönemli etkileri hakkında giderek artan miktarda bilgi edinilmektedir.Hastaların malignite tedavilerinin iyi bilinen uzun dönemli yan etkileri arasında hipertansiyon, dislipidemi, bozulmuş glikoz metabolizması ve obezite yer almaktadır. Çocukluk çağında lösemi-lenfoma tedavisi görmüş hastalarda mevcut olan ve yukarıda çerçevelenmiş riskler kapsamında bu çalışmanın amacı Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi, Çocuk Onkoloji Bilim Dalı ve Çocuk Hematoloji Bilim Dalı'nda tanı alan ve tedavi sonrası remisyonda olan lösemi-lenfomalı çocuklardaki obezite ve metabolik sendromun sıklığı ile klinik özelliklerin belirlenmesidir. Yöntem: Çalışma 2000-2012 tarihleri arasında tanı alıp Ondokuz Mayıs Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Hematoloji-Onkoloji Bölümlerinde takip edilen ve tüm tedavilerini tamamlamalarının üzerinden en az 2 yıl geçmiş olan lösemi-lenfoma hastaları ile yapılmıştır. Bulgular: Çalışmada toplam 89 hastaya (45 erkek, 44 kız) ait veriler değerlendirildi. Ortalama yaşları 14,7 idi. Hastaların %77,5'i ALL, %11,2'si AML ve %11,2'si lenfoma idi ve ortalama tanı yaşı 7,5 yıl saptandı. Hastaların %46'sının RT, %7'sinin cerrahi ve %2,2'sinin KHN geçirdikleri görüldü. Ortalama tedavi süreleri 2,4 yıl, tedaviden sonra geçen süre ise 4,9 yıl idi. Hastaların %20'sinin obez, %13,5'nin fazla kilolu ve %36'sının abdominal obez olduğu görüldü. Tanı, tedavi sonu ve çalışma anı karşılaştırıldığında obezite / fazla kilolukta istatiksel olarak anlamlı artış görüldü. Hastaların %15,7'sinde HT, %15'inde hiperglisemi, %35'inde insülin direnci, %30'unda HDL düşüklüğü ve %10'unda trigliserit yüksekliği tespit edildi. Bunlar kollektif olarak değerlendirildiğinde ise MetS oranı %18 olarak belirlendi, bu oran erkeklerde %24 ve kızlarda %11 idi. MetS olan olgularımızda ailede HT , dislipidemi ve KVS hastalığı varlığının istatistiksel olarak anlamlı derecede yüksek olduğu ve fiziksel aktivitesi yetersiz olanlarda MetS' da anlamlı artış olduğu tespit edildi. Hastaların cinsiyet, tanı, tanı yaşı, tedavi türü, tedavi süresi, tanı obezitesi oranı parametrelerindeki değişikliklerinin MetS varlığı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir katkıda bulunmadığı görüldü. Sonuç: Lösemi-lenfomalı çocuklarda MetS sıklığı toplum sıklığından yüksektir. Bu çocuklarda artmış obezite ve MetS riski tedavi başıyla başlamakta ve zamanla yükselmektedir. Fiziksel aktivite yetersizliği ve pozitif aile hikayesi bu riski arttırmaktadır. Çalışmada değerlendirilen hastaların daha uzun süreli takipleri sonucunda daha net bir sonuç elde etmek mümkün olabilecektir. Background: The survival of patients with lymphoreticular system malignancies are increasing with the advances in the treatment methods, and more information about the long-term effects of these treatments are being reported. Well-known long-term side effects of these treatments include hypertension, dyslipidemia, impaired glucose metabolism, and obesity. The aim of this study is determining the frequency and clinical characteristics of obesity and metabolic syndrome in patients who had been diagnosed and treated with leukemia and lymphomas at Ondokuz Mayis University Faculty of Medicine, Departments of Pediatric Oncology and Pediatric Hematology. Method: Study was conducted with patients who had been diagnosed and treated with leukemia and lymphomas at Ondokuz Mayis University Faculty of Medicine, Departments of Pediatric Oncology and Pediatric Hematology between 2000 and 2012, and who had at least 2 years after completing the full treatment schedule. Results: A total of 89 patients included in the study. 45 (50.6%) were boys, 44 (49.4%) were girls, mean age was 14.7 years. 77.5% had ALL, 11.2% had AML, 11.2% had lymphoma, mean age of diagnosis was 7.5 years. 46% had radiotherapy, 7% had surgery, and 2.2% had bone-marrow transplantation. Mean duration of treatment 2.4 years, and mean duration after treatment was 4.9 years. 20% of patients were obese, and 13.5% were overweight. 36% had abdominal obesity according to waist circumference measurements. The increases in the rates of obesity and overweight was statsitsitcally significant. 15.7% of patients had hypertension, 15% had hyperglycemia, 35% had insulin resistance, 30% had low HDL, and 10% had high triglyceride levels. When these risk factors are assessed collectively, 18% of patients had metabolic syndrome, and the rates were 24% and 11% for boys and girls, respectively. Additionally, patients with and without radiotherapy were similar regarding obesity and metabolic syndrome presence. Conclusion: Gender, diagnosis, age at diagnosis, treatment modality, treatment duration, and obesity at diagnosis were not found to be significant parameters for the progression of metabolic syndrome. Long term follow-up studies will provide more information on this issue.
Collections