Otoantikor pozitifliği ile tekrarlayan gebelik kayıpları arasındaki ilişki
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Organ spesifik veya sistemik otoantikorlar immün sistemin kanda dolaşan ürünüdür. Otoantikorlar, immunolojik mekanizmalar aracılığıyla fetal kayıp ile ilişkili olabilirler. Bu çalışmada otoantikor varlığı, sayısı, titresi ile tekrarlayan gebelik kayıpları arasındaki ilişki araştırıldı. Ayrıca hastaların son gebeliklerinde kullandıkları düşük doz aspirin + düşük doz düşük molekül ağırlıklı heparin (LMWH) tedavisinin etkinliği araştırıldı. Çalışmaya herediter trombofili mutasyonu olmayan, önceden belirlenen ANA, APA, ASMA, AMA, ENA, anti-dsDNA anti-TPO, anti-TG, anti-mikrozomal, anti-fosfolipid antikorlar açısından incelenmiş 515 hasta alındı. Herhangi bir otoantikoru pozitif 212 hasta ile otoantikoru olmayan 303 hasta gebelik öyküleri, obstetrik komplikasyonları açısından karşılaştırıldı. Hastalar, Amerikan Üreme Tıbbı Cemiyeti' nin tanımına uygun olarak tekrarlayan gebelik kaybı olup olmamasına göre sınıflandırıldı. Herhangi bir otoantikorun varlığı ile tekrarlayan gebelik kaybı arasındaki ilişki incelendi. Otoantikorların tek tek her biri için, pozitif olmasına göre ve titresine göre tekrarlayan gebelik kaybı ile olan ilişkisi araştırıldı. Tedavi etkinliğini değerlendirmek için düşük doz aspirin ve düşük doz LMWH tedavisi alan ve almayan hastaların gebelik sonuçları karşılaştırıldı. Otoantikoru pozitif olan hastalarda olmayanlara göre, istatistiksel anlamlı olarak daha yüksek tekrarlayan erken gebelik kaybı (TEGK) prevelansı gözlendi (%28,3'e %14,5 p<0,001). Herhangi bir otoantikor varlığında istatistiksel anlamlı olarak abortus, intrauterin exitus, abortus imminens (düşük tehdidi) daha sık gözlendi. Multinominal lojistik regresyon analizinde hiç fetal kaybı olmayan hastalara göre bir kaybı olanlarda 1,8 kat, iki kaybı olanlarda 2,2 kat, üç ve üzeri kaybı olanlarda 3,1 kat daha sık otoantikor pozitifliği saptandı. Anti-tiroid antikorlar (anti-TG ve anti-mikrozomal), anti-fosfolipid antikorlar ve anti-mitokondrial antikor tekrarlayan gebelik kaybı ile ilişkili olarak bulundu (p?0,001). Bu ilişkinin otoantikorun titresine bağımlı olmadığı saptandı. Özellikle anti-fosfolipid antikorların varlığı geç gebelik komplikasyonları (IUGG, p=0,01) ve perinatal mortalite (İUex, ölü doğum, p=0,002) ile ilişkili bulundu. Pozitif otoantikor sayısı arttıkça TEGK oranının arttığı saptandı (rho:0,19, p<0,001). Ayrıca anti-TG antikor ve anti-fosfolipid otoantikorların birlikte pozitif olması durumu TEGK ile en güçlü ilişkiyi gösterdi. Çalışmanın ikinci aşamasında, otoantikor pozitif hastalardan (n=212), son gebeliklerinde düşük doz aspirin + düşük doz LMWH tedavisi alanlar (n=192) almayanlarla (n=20) karşılaştırıldığında, tedavi alanların istatistiksel anlamlı olarak daha fazla term/terme yakın sağlıklı çocuk doğurdukları saptandı (%88,5' e %55,0, p=0,008).Sonuç olarak, tekrarlayan gebelik kaybı ile otoantikor varlığı ve otoantikor sayısı ilişkili bulundu. Bu bulgular, otoantikorların gebelik kaybına neden olan mekanizmalarda etkisi olabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca otoantikor varlığında düşük doz aspirin + düşük doz LMWH tedavisinin gebelik sonuçlarını iyileştirebileceğini göstermektedir. Organ specific and systemic autoantibodies are blood circulating products of the immune system and autoantibodies may be associated with fetal loss via different immunologic mechanisms. In this study, relationship between the presence of autoantibodies, number of autoantibodies, serum level of autoantibodies and the recurrent pregnancy loss were assessed. The effectiveness of the low-dose aspirin plus low dose LMWH therapy that had been used in the last pregnancy was also evaluated. A total of 515 patients who did not have any mutation for hereditary thrombophilia, and investigated for predetermined ANA, APA, ASMA, AMA, ENA, anti-dsDNA anti-TPO, anti-TG, anti-microsomal, anti-phospholipid antibodies were enrolled in the study. Autoantibody positive 212 patients were compared with 303 patients who did not have any antibody for the history of pregnancies, outcomes and obstetric complications. Patients were also classified into two groups as patients with recurrent pregancy loss, or none, according to definition of the American Society of Reproductive Medicine. The relationship between the presence of any autoantibody positivity and recurrent pregnancy loss (RPL) was investigated. Serum level for each antibody was examined to assess the relationship between antibody level and pregnancy complications and recurrent pregnancy loss. To evaluate the efficacy of low dose aspirin plus low dose LMWH therapy, pregnancy outcomes were compared in between the patients who had treatment and those who did not. Recurrent pregnancy loss rate was significantly higher in antibody positive patient group compared to antibody negative group (28.3% to 14.5%, p <0.001). Abortion rate, intrauterine exitus rate and imminent abortion rate were also significantly higher in the antibody positive group. Patients with a single loss had 1.8 times, patient with two losses had 2.2 times, and patients with three and more losses had 3.1 times higher any antibody positivity compared to patients without any fetal loss showed by multinominal logistic regression analysis. Anti-thyroid antibodies (anti-microsomal and anti-TG), anti-phospholipid antibodies and AMA was found to be associated with the RPL (p ? 0.001). The association was not correlated with the serum level of autoantibodies. Anti-phospholipid antibodies were found to be associated with late pregnancy complications (IUGR, p=0.01) and perinatal mortality (İUex, stillbirth, p=0.002). Recurrent pregnancy loss rates were correlated with the increase of the number of autoantibody. Moreover, anti-TG and anti-phospholipid autoantibodies had the strongest association with RPL. When the auto antibody-positive patients (n = 212) who had a low-dose aspirin plus low dose LMWH therapy (n = 192) compared to auto antibody-positive patients who did not have that treatment (n = 20), the treatment group had significantly higher term / near-term healthy birth rate (% 88.5 to 55.0%, p = 0.008).As a result, recurrent pregnancy loss is found to be associated with the presence of any autoantibody and the number of autoantibodies. These findings suggests that autoantibodies might have an important role in the mechanisms of pregnancy loss. Moreover, a low dose aspirin plus low dose LMWH therapy may improve pregnancy outcomes in the presence of antibodies.
Collections