dc.description.abstract | Kybele Kültü, Neolitik Çağ'da Anadolu'da doğmuş, Geç Neolitik Çağ ve Tunç Çağı'nda, Anadolu Uygarlıkları, (Frigler, Hititler, Asur Kolonileri, Urartular) zamanında da etkisini sürdürmüş, Helen ve Roma İmparatorlukları dönemine dek yaşamış bir inanç kültüdür (Roller 2004; 21).Roma İmparatorluk Çağı'nda, M.Ö. 202'de, II. Pön Savaşı sırasında bu kültün imparatorluğun başkentini koruyacağı düşüncesiyle Roma'ya götürüldüğüne ve Kybele onuruna inşa edilen Magna Mater Kült Tapınağı'nın varlığına tarih ve arkeoloji sayesinde vakıf olunur (Tekin 2008; 174; Çapar 1979; 170, 173).Anlaşılmaktadır ki semavi dinlerin ortaya çıkışından asırlar önce etkili olan bu gizemli mit insanlık tarihinde, çağların ilerleyişinde önemli bir yapıtaşı olmuş, bir misyon haline gelmiş ve uygarlıkların lokomotifi olmuştur. Mahsuldeki bereket, mal varlığı, zenginlik, sağlık ve güç, çağlar önce ona atfedilmiştir (İndirkaş 2001; 16).Günümüz dünyasındaki ya da kâinattaki maneviyatın kaynağı Tanrı'nın bir tezahürü olan Kybele, M.Ö. 6.bin yılda benzer şükürlere, sunulara, muhatap ve layık kılınmıştır. Bu ortak noktaların ve ortak olmayan, birbirinden bağımsız hasletlerin, Antik Dönem'de bireyin tasavvurlarından beslenmiş olduğu tespitine varılabilir. Farklılaşan hususlar ise, bu kültün pagan bir sembol olmasına yol açan tasvirleri, idolleri, heykelleri ve bu nesnelerin döneminde tapınç görmüş olması konularıdır. Denilebilir ki hayal kurma becerisi ilk çağ insanını hayata umutla bağlamış, onu ayakta tutmuş, çağları kat etmesinde katalizör görevi yapmıştır. Ayrıca bu araştırma vesilesiyle antik ve arkaik çağlarda Kadın tanrıya tapma âdetinin dünyanın her yerinde egemen olduğunu söylenebilir (Okan 2011; 3). İnsanoğlunun savaşlarında, barışlarında ve türeyişlerinde hep dimağlarında ve kalplerinde yer etmiştir. Nitekim bu tin (Ruh, Madde dışı varlık) öylesine derindir ki Paganizmi temsil ettiği noktalar olduğu gibi semavi bir ışıltısının olduğu kanısına da insanı götürebilir. Fakat bu yalnızca bir varsayımdır. Kybele Kültü'nün pagan vasfı günümüz dünyasında dinsel rağbetini artık kaybetse de, onun arkaik ve modern yorumları bilim ve sanatın gelişmesi açısından itici bir güç olmuştur. Şöyle ki; kadın anatomisini yansıtma isteği, bu sayede insan ve diğer canlıların anatomisini tanıyış, keşfediş ve tasvir etme güdüsü ilim ve fen alanlarında olduğu gibi sanatın sıçramasında da itici bir güç olmuştur. Bu nedenledir ki bu araştırma, kaynağı Anadolu olan Kybele Kültü'nün arkaik formlarının modern çağa yorumlanış serüvenini kapsar. Akabinde bu tarihsel zenginliğin 20.yy Türk Resim Sanatına aktarılmasına öncülük eden Sanatçıların tasvirlerine dek uzanan bir yolculuğa dayanır. Çünkü onlar bu kültürel değeri ve zenginliği maziden geleceğe dönüştüren ve taşıyan bir özgünlük sergilemişlerdir. Çağdaş Türk Sanatçıları, Arkeoloji, Tarih ve Sanat Tarihi Bilimi'nin çağdaşlaşmanın birer yapı taşı olduğunu eserlerinde bir kez daha öngörmüş, bir kez daha aydınlanmanın arkını açma çabasını ve cesaretini göstermişlerdir. Bu sanatçılardan biri olan Nevra Bozok, her kadının bir Kybele tezahürü olduğunu belirtir (Cemal 1998; 15). Sanatçı böylelikle tasavvuf felsefesinde ileri sürülen, her insan, Tanrı'dan bir parçacık ya da partikül, bir zerredir doktrinine yeni bir yorum getirmiştir denilebilir. Örneğin Abdulbâki Gölpınarlı'ya göre; Güneşin ışığı, güneş olmasa var olamaz, fakat güneşin ışığı, güneş değildir, güneşin tecellisidir. Bu denkleme göre denilebilir ki; İnsan, Tanrı olmasa var olamaz, fakat insan asla Tanrı değildir, Tanrı'nın tecellisidir. (Gölpınarlı 1969; 46).Denilebilir ki Kybele, İlk Çağ İnsanı'nın yaratıcı arama serüveninin bir eşiğidir. Tez içerisinde bu metaforu ya da miti çağdaş sanata ve bilime entegre etme amacı güderek, onun kavramsal ya da düşünsel faydasını öne çıkarma vizyonuyla hareket edilmiştir.Kybele'ye ilk olarak M.Ö. 6.bin yılda bir kadın kimliğinde değer atfedilmesi, asırlar sonra da Çağdaş Türk Sanatçılarının yapıtları vesilesiyle aynı kıymeti modern çağa taşıması, altı çizilmek istenen hususlardan birisidir. Oysa bugün kadın mağduriyeti ve kadına şiddet her anlamda toplumlara nüfuz etmektedir. Nitekim bu katastrof için önlemler almak gereklidir. Şüphesiz ki Bilim ve Sanat bu türden eylemlere karşı en doğru bariyerdir, bordürdür. Bu tez, Çağdaş Türk Sanatçılarının Kybele Kültü'ne yorumlarında, kadın güzelliğinin ve ona saygının yanı sıra insanın yüceliğini de bulmuştur. Bu inkişaf tarihten ve sanattan hız alarak bugünkü biçimini ve kompozisyonunu meydana getirmiştir. Özetle, üretim ve emek bu metot sayesinde muvaffak olabilir ve uygarlıklar daha çağdaş hale gelebilir. | |
dc.description.abstract | The `Kybele Cult` is a sort of religious culture which had first emerged in Anatolia during the Neolithic age, and had been effective during late Neolithic and Bronze agesthrough the Anatolian Civilization (including Phrygians, Hittites, Assyrians Colonies and Urartu). It had finally survived up to the Hellenistic and Roman Periods (Roller 2004; 21).It was reported through historical and archeological evidences that this cult was transferred to Rome during the war of Pon in 202 BC, since it was thought to protect the Roman Capitol, subsequently a temple was constructed on the honour of Kybele (Tekin 2008; 174; Çapar 1979; 170, 173). It was understood that prior to the emergence of the monotheistic religionsthis mysterious myth had been very influential, and contributed to the development of civilizations throughout the history of mankind.`Those merits such as abundancy of crops, wealth, healthiness and power, were all attributed to it centuries ago` (İndirkaş 2001; 16).Kybele is regarded as the manifestation of God that we understand today, and had positively impressed various moral values in 6000 BC. Such common and uncommon characteristics which are independent of each other might be due to the imagination of individuals in ancient periods. The idols, descriptions and sculptures of this cult which were also worshiped during this period had, however, made it a paganist symbol. The ability of imagination may be said to be a strong mean of support for the life of an ancient mankind, and this helped the cultural development to evolve throughout centuries.Within the framework of this argument, it may be stated that `The tradition of worshipping a goddess was dominant everywhere in the world` in ancient and archaic times (Okan 2011; 3). This was always admired by human beings when in war or peace.The belief involved in this cult is very deep in such a way that the indication of a monotheistic religion can also be perceived,along withwith paganism. This idea is, however, only an assumption.The archaic and modern practices of Kybele Cult have had significant effect on the development of science and art, despite the fact that its paganist characteristics are vanished. As an example, the anatomy of women reflected in this cult has contributed greatly to the introduction and understanding of the anatomies of human and other beings, in the field of science and arts.It is for that reason that this research aims at adopting and interpreting the archaic forms of Anatolian Kybele Cult of Anatolian origin in terms of the present days. Such a historical treasure was also reflected in 20th. Century- Turkish painting by artists who helped greatly to convey this cultural value from past to the future.This artist courageously attempted to include the contemporaneous features of science related to history, archaeology and the history of arts in her works.Nevra Bozok states that `every woman is a manifestation of Kybele (Cemal 1998; 15)`. In this way, the artist, hence, brought an interpretation to the doctrine of `Every human is a piece of god` as mentioned in mystical philosophy (Gölpınarlı 1969; 46).It may be put forward that the Kybele is the threshold of the adventure where a creator was sought. It is our objective to integrate this metaphor or myth into contemporary arts and science byemphasizing the conceptual and ideological advantages of this cult.It is also our aim to note that a value was ascribed to women in Kybele during 6000 BC, and this value was conveyed to our present day by modern Turkish artists through her arts and studies. However, women are still seen to be subject to unjust treatment and abuse nowadays. A number of preventive measures should be taken against this catastrophe. There is no doubt that science and artsform a strong barrier in this issue.Through our project, wealso found'the respect to humanity' as well as 'admiration and respect to women', through the interpretations of modern Turkish artists on Kybele Cult. This evolution accomplished its present form through history and science. As a conclusion, the production and efforts canfind its way to freedom only by this method; consequently the civilizations would develop into more contemporary state. | en_US |