Turistlerin mensup oldukları dini inançların yiyecek-içecek hizmet beklentileri üzerindeki etkilerine yönelik Bodrum`da bir araştırma

Abstract

Yiyecek-içecek hizmet beklentisinin karşılanması, özellikle turizm alanında faaliyet gösteren işletmeler için oldukça önemlidir. Çünkü turistler, yılın belirli dönemlerinde dinlenmek, eğlenmek, boş vakitlerini en güzel şekilde değerlendirmek amacı ile tercih ettikleri lokasyonlarda en iyi hizmeti almayı istemektedirler. Yiyecek-içecek hizmet beklentisi karşılanırken, birtakım faktörlerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Bu faktörler olumlu veya olumsuz olabilecekleri gibi, kişi, gıda veya hizmet kaynaklı da olabilmektedir. Hizmet sektöründe yaşanılan memnuniyetsizliklerin anlık gözlenebilmesi, beklentiyi olumsuzlaştıran faktörlerin anında tespit edilerek düzeltilmesine ve eş zamanlı geri bildirimler sayesinde olumlu sonuçlara dönüştürülmesine olanak sağlamaktadır.Araştırmanın başlıca amacı; yiyecek-içecek işletmelerinden beklenen hizmet kalitesinin geliştirilmesinde evrensel bir yapıya sahip olan din gibi önemli bir faktörün, turizm gibi uluslararası niteliğe sahip bir faaliyet alanında yiyecek-içecek işletmeleri tarafından farkına varılmasını sağlamaktır. Yiyecek içecek işletmelerinde dini inançların, müşteri memnuniyeti üzerinde oluşturacağı olumlu etkilerin nasıl sağlanacağı konusunda bilgi sahibi olmalarını amaçlayan bu çalışmada, nicel araştırma yöntemi kullanılmıştır.Araştırmanın evreni, Muğla'nın Bodrum ilçesine tatil amacı ile gelen yerli ve yabancı turistlerden oluşmaktadır. Araştırmanın evreni tam olarak bilinmemektedir.Nicel araştırmalarda, sağlıklı veri analizi gerçekleştirmek için olması gereken anket miktarının 300-400 arasında olması beklenmektedir. Evrenin heterojen varsayımı ve 10.000.000'a kadar olan evren büyüklüğünde 384 örneklem %95 güvenirlik düzeyi oluşturur(Kozak, 2015: 113)Araştırma kapsamında beş adet restoranda, evreni temsil edeceği düşüncesiyle 143'ü yerli 128'i yabancı olmak üzere toplamda 271 turiste kolayda örnekleme yöntemi ile anket uygulaması gerçekleştirilmiştir. Araştırma örnekleminde normallik ve grupların kendi içinde homojenlik varsayımı karşılanamadığı için, ANOVA testinin Non parametrik karşılığı olan Kruskal Wallis analiz testi uygulanmıştır.5'li Likert şeklinde hazırlanan anket, toplam üç bölüm ve 32 ifadeden oluşmaktadır. Anketin birinci bölümünde katılımcıların demografik özellikleri hakkında bilgi edinmeye yönelik 6 ifadeye yer verilmiştir. İkinci bölümde, inançların yeme-içme kültürüne etkisini ve bu etkinin hizmet beklentisi açısından değerlendirilmesine yönelik altı boyuttan oluşan (fiziki unsurlar, nezaket, güvenilirlik, empati, güven ve yeterlilik) 19 ifadeye yer verilmiştir(Çatı, Koçoğlu ve Gelibolu, 2010, s. 429). Üçüncü ve son bölümde ise; turistlerin diğer dinlerden ne sıklıkla etkilendiklerini ölçmeye yönelik 7 ifadeye yer verilmiştir.Yapılan araştırma ve elde edilen bulgular değerlendirildiğinde, turistlerin inançlarına göre beklentilerine İlişkin Kruskal Wallis testi sonucunda; din değişkeni ile fiziki unsur, güvenilirlik ve güven boyutları arasında anlamlı bir fark olduğu tespit edilmiştir. Buna rağmen inanç değişkeni açısından anlamlı bir fark olmadığı anlaşılmıştır

Meeting the expectations of food and beverage service is very important especially for the businesses operating in the field of tourism. Because tourists want to get the best service in their preferred locations in order to rest, have fun and make the most of their free time in certain periods of the year.While meeting the expectations of food and beverage service, a number of factors need to be considered. These factors can be either positive or negative, as well as from a person, food or service. The instant dissatisfaction observed in the service sector enables the factors that negate the expectation to be detected and corrected instantly and to be turned into positive results thanks to the simultaneous feedbacks.The main purpose of the research is; To ensure that an important factor such as religion, which has a universal structure in improving the quality of service expected from food and beverage establishments, is recognized by food and beverage establishments in an internationally qualified field of activity such as tourism. Quantitative research method was used in this study, which aims to gain knowledge about how religious beliefs will provide positive effects on customer satisfaction in food and beverage businesses.In quantitative research, the amount of questionnaire required to perform healthy data analysis is expected to be between 300 and 400. The heterogeneous assumption of the universe and 384 samples with a universe size of up to 10,000,000 creates a 95% reliability level (Kozak, 2015: 113)Within the scope of the research, a questionnaire was carried out with easy sampling method in a total of 271 tourists, 143 of which were domestic and 128 were foreign, with the idea that they would represent the universe in five restaurants. Since the normality and homogeneity assumption of the groups could not be met in the research sample, Kruskal Wallis analysis test, which is the non-parametric equivalent of ANOVA test, was applied.The questionnaire, prepared as 5-point Likert, consists of three sections and 32 expressions. In the first part of the questionnaire, 6 statements about the demographic characteristics of the participants were included. In the second part, there are 19 statements consisting of six dimensions (physical elements, courtesy, reliability, empathy, trust and competence) to evaluate the effect of beliefs on food and beverage culture and in terms of service expectation (Çatı, Koçoğlu and Gelibolu, 2010, p. 429). In the third and last part; There are 7 statements to measure how often tourists are affected by other religions.When the research and findings are evaluated, as a result of the Kruskal Wallis test regarding the expectations of the tourists according to their beliefs; It was determined that there is a significant difference between the variable of religion and the dimensions of physical element, reliability and trust. However, it was determined that there was no significant difference in terms of the variable of belief.