Paklitaksel salınımlı stent implante edilen hastalarda stent restenozu ve stent trombozu sıklığı; klinik, laboratuvar, anjiografik ve işlemle ilişkili değişkenlerin bunlar üzerine etkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Günlük klinik uygulamada koroner arter hastalığı tedavisinde stentler en çok uygulanan tedavi yöntemidir. Özellikle ilaç salınımlı stentlerin geliştirilmesi ile restenoz oranları azalmış ve bu stentler daha kompleks hasta ve lezyonlarda uygulanır olmuştur. Ancak son dönemde ilaç salınımlı stentler ile meydana gelen geç dönem komplikasyonlar girişimsel kardiyolojinin gündemini hala meşgul etmektedir. Biz bu çalışmada kliniğimizde bir ilaç salınımlı stent olan paklitaksel salınımlı stent uygulanan hastalarda restenoz ve tromboz sıklığını; hastaların klinik, anjiografik, laboratuvar ve işlemle ilişkili değişkenlerinin ise bu sıklığa olan etkisini değerlendirmek üzere klinik retrospektif-prospektif bir araştırma planladık. Çalışmaya hastanemizde Nisan 2003 ? Temmuz 2008 tarihleri arasında PSS uygulanan 18 yaşından büyük hastalar dahil edildi. Hastaların işlem sonrası 1. ay, 3. ay ve 6. ay kontrolleri yapıldı ve daha sonra uzun dönem sonuçlarını değerlendirmek üzere tekrar son kontrol için polikliniğe çağırıldılar. En uzun takip süresi 69 ay en kısa ise 12 aydı. Hastaların kontrolleri sırasında takipte gelişen olaylar kayıt edildi. Çalışmamıza en az 1 PSS uygulanan 302 hasta dahil edildi. Ortalama yaş 61.86 + 10.27, ortalama takip süresi 35.14 + 13.4 aydı. Hastalardan %38.4'ü diyabetik, %68.5'i ise akut koroner sendrom ile başvurmuştu. Takip süresi sonunda toplam 24 hastaya (%7.9) HLR uygulanmış, 12 hastada (%4) ise stent trombozu (ARC sınıflamasına göre kesin/olası) meydana gelmiştir. Takip sırasında ortaya çıkan istenmeyen kardiyak olaylar incelendiğinde, 16 hastada (%5.3) ölüm, 18 hastada (%6) MI, 4 hastada (%1.3) inme, ve 34 hastada (%11.3) HDR uygulaması meydana gelmiştir. Ölüm, MI, inme ve HDR'ndan oluşan birleşik son nokta 54 hastada (%17.9) meydana gelmiştir. ST segment elevasyonsuz akut koroner [OR=2.52, % 95 Güven aralığı (GA)=0.99-6.40, p:0.05] ve takipler sırasında iskemi tetkiki pozitif olması [OR=7.68, % 95 Güven aralığı (GA)=3.10-19.01, p<0.01] HLR ile ilişkili bulunmuşken, stent trombozunu öngördüren en önemli parametre kreatinin olarak saptandı [OR=1.59, % 95 Güven aralığı (GA)=1.03-2.46, p=0.03]. Kreatinin için yapılan ROC eğrisi analizinde 1mg / dl kestirim değeri olarak anlamlı bulundu. Kliniğimizde PSS uygulanan hastalar uzun dönem takipte diğer yayınlarla karşılaştırıldığında benzer komplikasyon oranlarına sahiptir. Klinik stent restenozu riskinde artış ST segment elevasyonsuz AKS ve takip sırasındaki iskemi tetkiki pozitifliği ile birliktedir. Stent trombozu gelişiminde kreatinin seviyesi en önemli faktör olup artmış kreatinin seviyesi artmış tromboz riski ile birliktedir. Takip sırasındaki iskemi tetkiki pozitifliği sadece HLR değil MKO gelişimi ile de ilişkilidir. Ayrıca kötü fonksiyonel kapasite, çok damar hastalığı ve altı aydan kısa süre klopidogrel kullanımı MKO gelişimi ile ilişikilidir. In clinical practice the most frequently used treatment is stent based approach for coronary artery disease. Drug-eluting stents (DES) have demonstrated an overall marked efficacy in reducing neointimal proliferation, angiographic restenosis, and, therefore, the need for repeat revascularization as compared to bare metal stents (BMS). However, concerns regarding long-term safety of these new devices have been recently raised, especially following their use for the treatment of more complex patient and lesion subset. We sought to evaluate the very long term clinical outcomes of paclitaxel eluting stents (PES) used for treatment of unselected patients and determine the clinical, laboratory, angiographic and procedural risc factors for our cohort. Between April 2003 and July 2008, all patients treated in our hospital with ?1 PES were included in the nonrandomized registry. Clinical inclusion criteria were ?all comers? for routine or emergency percutaneous coronary intervention (PCI) with >18 years of age. Clinical follow-ups were scheduled at 1, 3 and 6 months after stent implantation, and then the last visit up to 69 months. A number of 302 patients (401 lesions and 337 PES) were included. The mean age was 61.86 + 10.27 years. Diabetes was detected in 38.4% and 68.5% presented with acute coronary syndrome. Mean follow-up time was 35.14 + 13.4 months. Target lesion revascularization (TLR) was performed in 7.9% of the patients. Major advers cardiac and cerebrovascular events (MACCE) occurred in 17.9% of the patients and total stent thrombosis rate was 4% (n=12). Independent predictors of TLR were non-ST elevation acute coronary syndrome [OR=2.52, % 95 (CI)=0.99-6.40, p:0.05], positivity in the ischemia evaluation during follow-up [OR=7.68, % 95 (CI)=3.10-19.01, p<0.01] and for thrombosis were only creatinin levels [OR 1.59; 95% CI, 1.03?2.46, p= 0.03]. The cut-off value was 1 mg/dl for cretinin. Comparing with recently studies, in this real-world study the use of paclitaxel eluting stents in the treatment of unselected high-risk patients with complex coronary lesions demonstrated same acute results and long term clinical efficacy. Non-ST elevation ACS and positivity in the ischemia evaluation during follow-up were with the raising risc of TLR. Creatinin level was the most important predictor of the stent thrombosis. Positivity in the ischemia evaluation during follow-up were also together with the high risc of MACCE. Another predictors for the MACCE were poor functional class, multivessel disease and discontinuation of clopidogrel before six months.
Collections