Sağlıklı gebelerin rejyonel ve genel anestezi altında yapılan elektif sezaryen operasyonlarında holter elektirokardiyografi monitorizasyonu ile preoperatif ve postoperatif ST segment değişikliğinin araştırılması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışmayı, elektif sezaryen operasyonu planlanan ASA I-II grubuna giren 30 term gebenin, peroperatif ve postoperatif dönemde miyokard hasarı gelişip gelişmediğim, 24 saatlik holter EKG, serum iskemi belMeyicüerinin tespiti ve anjinal semptomların takibi ile araştırmak ve bunu genel anestezi ve rejyonel anestezide karşılaştırmak için planladık Olguları, tercihine ve kontrendike durum olup olmayışına göre rejyonel anestezi (Grup I, n=15) ve genel anestezi (Grup E, n=15) grubuna ayırdık Tüm olgular çalışma boyunca, göğüs ağrısı, göğüste basmç hissi ve nefes darlığı semptomları yönünden sorgulandı.Her iki gruba da, postoperatif 24. saate kadar devam edecek şekilde, ameliyat masasma alındığı zamandan itibaren holter EKG monitorizasyonu uygulandı, lmm ve üzerindeki ST segment depresyonu yada elevasyonunu miyokard iskemisi lehine değerlendirdik. Her iki grup olguların KAH, SKB, DKB ve SA02 değerleri, peroperatif ve postoperatif 24. saate kadar takip edildi ve kayıtlarını yaptık. Tüm olgulardan TnT, CKMB ve miyoglobin serum düzeylerini radyoimmunassay yöntemiyle belirlemek için preoperatif (kontrol) ve postoperatif 1., 5. ve 24.saatlerde 3ml kan örneği aldık. Grup I olgulara, LA olarak bupivakain kullanılarak, kombine spinal- epidural anestezi,Grup II olgulara, anestezi indüksiyonunda, tiyopental ve atrakuryum, idame anestezide ise sevofluran kullanılarak genel anestezi uyguladık. Tüm veriler, eşleştirilmiş T testi, bağımsız iki örnekleme T testi, Pearson ve Sperman's kolerasyon analizi istatistiki yöntemleriyle değerlendirilerek grup içi ve gruplararası karşılaştırmalar yaptık. Grup I'de 2 olguda (%13.2), Grup Il'de ise 1 olguda (%6.6) 2-5 dk süren 1 mm'lik ST segment depresyonu gözlendi. Hiçbir olguda çalışma boyunca göğüs ağrısı, göğüste basınç hissi ve nefes darlığı gözlemlemedik. Kontrol KAH, SKB ve DKB değerine göre Grup I'de spinal blok sonrası düşmeler gözledik, Grup Il'de ise entübasyon sonrası değerlerde yükselmeler gözledik. Grup I olguların %53.3'ünde kontrol SKB ve DKB'a göre %25 ve üzerinde düşmeler gözlendi ve IV efedrin ile müdahale edildi. Olgularda sensoryal blok düzeyim Ts-Tg arasında tespit ettik. Her iki gruptan tüm olgularda serum TnT düzeyleri normal seviyedeydi. CK-MB düzeyim, Grup I'de 5 olgu, Grup Il'de 3 olguda, miyoglobin değerini ise Grup I'de 7 olgu, Grup Il'de 6 olguda çeşitli zamanlarda normal serum düzeyinin üzerinde tespit ettik. Elde edilen tüm veriler, diğer benzer çalışmalarla karşılaştırılarak tartışıldı. Her iki gruptaki ST segment depresyonu insidansını önceki çalışmalara göre çok düşük bulduk. ST segment değişikliğine anjinal semptomlar ve anlamlı serum iskemi belirleyici yükselmesi eşlik etmediği için, bu durum gerçek miyokard iskemisi olarak değerlendirilmedi. Grup I olgularda ST segment değişikliği ile, efedrin uygulaması ve sensoryal blok seviyesi arasında anlamlı ilişki bulamadık. CK-MB ve miyoglobin değerlerinde yükselmeyi ise cerrahi travmaya bağladık. Çalışma sonunda, sezaryen operasyonlarında hem genel anestezi hem de rejyonel anestezinin, myokard hasan yönünden güvenli olduğunu ve kombine spinal epidural anestezinin yeterli düzeyde hasta konforunu sağladığı kanısına vardık.
Collections