Protein enerji malnutrisyonu olan hastalarda demir eksikliği anemisinin değerlendirilmesinde solubl transferrin reseptörü düzeyleri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Bu çalışma PEM tanısıyla izlenen hastalarda eşlik edebilen DEA'nin saptanmasında ve demir tedavisine yanıtın belirlenmesinde sTfR düzeylerinin etkinliğinin değerlendirilmesi amacıyla yaşlan 6 ile 24 ay arasındaki toplam 73 hasta ve aynı yaş aralığındaki anemisi ve malnutrisyonu olmayan 20 erkek 10 kız, toplam 30 kontrol (K) çocukta yapıldı. Hasta grubu içinde PEM ve DEA saptanan 18 erkek, 23 kız toplam 41 hasta malnutrisyon ve anemi (MA) grubunu, PEM olmayıp sadece DEA saptanan 27 erkek, 5 kız toplam 32 hasta anemi (A) grubunu oluşturdu. Çalışma grubunda vücut ağırlığı, boy, baş çevresi ve OKÇ ölçüldü. MA grubunun antropometrik ölçüm değerlerinin A ve kontrol grubuna göre anlamlı düşük olduğu belirlendi, ancak A ve kontrol grubu arasında fark bulunmadı. Malnutrisyon tanısı Gomez, Wellcome ve Waterlow sınıflamasına göre konuldu. Waterlow sınıflamasına göre MA grubu içinde BGVA incelendiğinde 27'sinin (%65.9) hafif malnutrisyonlu, 13'ünün (%31.7) orta derecede malnutrisyonlu ve sadece 1 olgunun (%2.4) ağır malnutrisyonlu olduğu görüldü, bu sınıflamaya göre olguların % 95.1'i zayıf, % 4.9'u ise zayıf ve bodur olarak değerlendirildi. Gomez sınıflamasına göre olguların 28'inin (%68.3) hafif malnutrisyonlu, 11 'inin (%26.9) orta derecede malnutrisyonlu ve 2'sinin (%4.8) ağır malnutrisyonlu olduğu belirlendi. Wellcome sınıflamasına göre 18 hasta (%43.9) PEM'li olarak değerlendirilmezken, 2 hastanın (%4.9) marasmik, 21 hastanın (%51.2) ise düşük kilolu olduğu saptandı. Başlangıç hematolojik değerleri incelendiğinde, Hb, Hct, PLT, MCHC, RDW, Fe, TDBK, Tf ve TS değerleri MA ve A grupları arasında farklılık göstermezken, her iki grup kontrol grubundan farklı idi. Ferritin düzeyleri A ve kontrol gruplarında farklı değilken, MA grubunda diğer gruplardan daha yüksekti. MCV ve MCH değeri kontrol grubunda en yüksek ve A grubunda en düşüktü. RBC değeri MA grubunda kontrol grubuna göre düşük bulundu. MA ve A grubu arasında sTfR değerleri açısından fark saptanmazken, her iki grubun değerleri kontrol grubuna göre anlamlı yüksek bulundu. Çalışma grubunun ESR, CRP, retikülosit, B12 ve folat değerleri karşılaştırıldığında, MA grubunun CRP değerleri A ve kontrol grubuna göre daha yüksek bulundu. Diğer tüm parametreler açısından gruplar arasında fark yoktu. Verilen üç aylık oral demir ve malnutrisyon tedavisinden sonra kontrole gelen MA ve A grubundaki olguların hematolojik değerleri arasında fark bulunmadı. Her iki grup kontrol grubu ile karşılaştırıldığında ise RDW değeri hala yüksekti. Ancak diğer parametreler açısından gruplar arasında fark yoktu. MA grubunun başlangıç ve üç ay sonraki hematolojik85 verileri karşılaştırıldığında ise Hb, Hct, MCV, MCH, MCHC, RBC, Fe, TDBK, Tf, TS ve sTfR değerleri açısından belirgin fark bulundu. Anemi grubunun başlangıç ve üç ay sonraki hematolojik verileri karşılaştırıldığında da bu verilere ek olarak RDW ve ferritin değerleri açısından da fark saptandı. Hasta grubunun başlangıç ve üç ay sonraki antropometrik ölçümleri karşılaştırıldığında, hem MA hem de A grubunun ölçüm değerleri başlangıca göre belirgin artış göstermekteydi. Üçüncü ayın sonunda MA grubunun tüm antropometrik ölçümleri A grubuna göre hala anlamlı düşüktü. MA grubunun üç ay sonraki BGVA ölçümleri değerlendirildiğinde ise kontrole gelen 34 olgudan 18'inin (%52.9) malnutrisyonunun düzeldiği, 11 olgunun (%32.3) hafif derecede malnutrisyonlu ve sadece 5 olgunun (%14.7) orta derecede malnutrisyonlu olduğu görüldü. Çalışmamızda PEM'le birlikte anemisi olan hastalarda gerek tam kan sayımı bulguları, gerekse demir parametreleri değerleri ile aneminin DE'ye bağlı olduğu düşünüldü. Hastalarımızda tam kan sayımı ile birlikte ferritin dışındaki tüm demir parametrelerinin DE'yi belirlemede tanısal güvenilirliğinin yüksek ve DEA için normalde önerilen üç aylık tedavinin yeterli olduğu, bununla beraber bazı hastalarda malnutrisyonun düzelmesi için daha uzun zaman gerektiği kanısına varıldı. Bu parametrelerin yanı sıra malnutrisyonlu hastalarda eşlik eden DE'ye bağlı olarak sTfR düzeyleri de kontrol grubuna göre belirgin yüksek bulundu. MA grubundaki hastalar DEA olup, malnutrisyonu olmayan hastalarla karşılaştırıldığında da sTfR düzeyleri farklı bulunmadı. Bu bulgu sTfR düzeylerinin hastalardaki malnutrisyondan etkilenmediğini düşündürdü. MA grubundaki hastalarda CRP değerleri diğer gruplara göre anlamlı yüksekti. Bu hastalarda sTfR düzeylerinin kontrol grubuna göre belirgin yüksek olması ve A grubundaki hastalara göre fark göstermemesi sTfR düzeylerinin bakteriyel enfeksiyon veya enfiamasyon durumlarından etkilenmediğini düşündürdü. Hasta grubunda verilen malnutrisyon ve anemi tedavisi sonrasında sTfR düzeylerinde belirgin azalma olduğunun' gösterilmesi ve üçüncü ayın sonunda hasta ve kontrol grubu arasında bu düzeyler açısından fark bulunmaması nedeniyle, sTfR düzeylerinin tedavi etkinliğini değerlendirmede yararlı olduğu kanısına varıldı. Sonuç olarak malnutrisyonlu süt çocuklarında eşlik eden DE'yi değerlendirmede sTfR düzeylerinin etkinliğinin yüksek olduğunu düşünmekteyiz. Bu nedenle bu hastalarda klasik demir parametrelerinin yerine, tek başına sTfR değerleri kullanılarak anemi tipinin belirlenebileceğini ve verilen demir tedavisine yanıtın değerlendirilebileceğini düşünmekteyiz. Bu konuda daha geniş hasta sayısını kapsayan çalışmaların sonuçlarının daha aydınlatıcı olacağına inanıyoruz.
Collections