Edirne merkezindeki ilkokul öğrencilerinde kaygı düzeyleri ve sosyo-demografik özelliklerle ilişkisi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
IV ÖZET Ruh Sağlığı, DSÖ'ünce yapılan `Sağlık, yalnızca hastalık ya da bedensel sakatlıkların bulunmaması demek olmayıp; aynı zamanda, ruhsal ve sosyal yönden tam bir iyilik durumudur` biçimindeki sağlık tanımındaki 3 temel öğeden biridir ve ülkenin geleceği olan çocukların ruh sağlığının korunması büyük önem taşımaktadır. Ruh sağlığının bozulmasında kaygı önemli bir risk etmenidir. Kaygının araştırılarak, risk altında bulunan kişilere -psikolojik- yardım sağlanması, toplumda ruh sağlığı bozukluklarının oluşmasını azaltacaktır. Bu doğrultuda; sağlıklı bir topluma sahip olabilmek için konunun çocukluk döneminde ele alınması gerektiğini düşünerek olası risk etmenlerini ortaya koymaya çalışan `Edirne Merkezi'ndeki 9-12 Yaş Grubu 3., 4.ve 5. Sınıf İlköğretim Öğrencileri'nde Kaygı Düzeylerini ve Sosyo-demografik Özelliklerle İlişkileri` belirlemeye yönelik bir çalışma yapılmıştır. Edirne merkezindeki tüm ilköğretim okullarında (toplam 20 adet) bulunan 3., 4. ve 5. sımf öğrencilerinden, sınıf ve cinsiyete göre katmanlanarak rasgele seçilen 1 007 öğrenci ve bu öğrencilerin anne ve / veya babalan araştırmaya alınmıştır. Çalışma grubuna, sınıflarında 50 soruluk bir anket ve 20 soruluk Çocuklar İçin Spielberger Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeğinin (ÇSDSKÖ) Sürekli Kaygı Formu araştırmacı tarafından uygulanmıştır. Aynca doğru ve güvenilir bilgi elde edebilmek amacıyla, öğrencilere verilen anket formunun benzeri ve Spielberger Yetişkinler İçin Durumluk ve Sürekli Kaygı Ölçeğinin (YSDSKÖ) Sürekli Kaygı Formu öğrenciler aracılığıyla anne ve / veya babaya da gönderilmiştir. Elde edilen veriler araştırmacı tez danışmanı ile değerlendirilmiştir. Öğrencilerin kaygı düzeyi 2'li konvansiyonel tekniklerle olası risk etmenleriyle ilişkilendirilmeye çalışılmış, kaygı düzeyindeki değişimi (varyasyonu) açıklamada çoklu regresyon tekniğinden de yararlanılmıştır. Öğrencilerin kaygı skoru 45.4 ± 10.5 (26-45-74, % 95 GA : 44.8-46.1), anne ve babaların kaygı skorları sırasıyla; 42.6 ± 7.8 (20-43-76, % 95 GA : 42.1-43.1) ve 39.6 ± 7.4'tür (21-39-72, % 95 GA : 39.2-40.1). Çocuk-anne ve babanın kaygı düzeyleri arasındaki ilişki zayıftır. Ancak anne ve babanın kaygı düzeyleri arasında orta derecede ilişki ve annenin kaygı düzeyinin babanın kaygı düzeyinden daha yüksek olduğu, öğrencinin okuduğu sımf düzeyi düştükçe kaygı düzeyinin arttığı gözlenmektedir (F=2 1.020, p=.000). 3-9. çocuk olarak doğmak, gecekondu tipi evde oturmak, kendine ait odası olmamak ve odasını kardeşleriyle paylaşıyor olmak da kaygı düzeyini yükseltmektedir. Annenin eğitim düzeyi düştükçe öğrencinin kaygı düzeyinde yükselme olduğu (F=7.186, p=.000); babası ilkokul bitirmiş olanların, babası lise ve yüksekokul bitirmiş olan öğrencilere göre daha yüksek kaygılı olduğu (F=4.725, p=.000) gözlenmiştir. Annesi evhanımı olanların yüksek öğrenimli memur olanlara göre ve babası işçi, serbest meslek mensubu, lise ve daha az öğrenimli memur olanların yüksek öğrenimli memur olanlara göre daha yüksek kaygılı olduğu bir başka sonuçtur (sırasıyla; F=2.644, p=.022 ve F=4.070, p=.003). Kreşe gitmemenin, kardeşiyle ilişkilerinin pek iyi olmamasının öğrencilerin kaygı düzeyini artırdığı dikkati çekmektedir. Halen ve önceden tırnak yeme, gece altını ıslatma sorunu olan, arkadaş ve çevresiyle sorun yaşayan öğrencilerin kaygı düzeyi, böylesi sorun yaşamayan öğrencilerinkinden yüksektir. Önceden gece altım ıslatma sorunu yaşayan öğrencilerinhalen bu sorunu yaşayan öğrencilere göre ve okul fobisi yaşayan öğrencilerin bu tür sorun yaşamayanlara göre kaygı düzeyinin daha yüksek olduğu kestirilmiştir. Önceden ve halen anababası tarafından dövülen, anababası kavga eden ve eviçi şiddet yaşayan öğrencilerin kaygı düzeyi de yüksektir (sırasıyla: F=32.642, p=.000; t=3.28, p=.001 ve t=3.91, p=.000). Anababanın yaklaşımı da öğrencinin kaygı düzeyini etkilemektedir. Anababası kendilerine sevecen yaklaşmayan, babası çok sert davranan öğrencilerin kaygısı; anababası kendilerine karşı ılımlı olmayan, babası müdahaleci, aşın koruyucu olan öğrencilerin kaygı düzeyinden daha yüksektir. Anababası tarafindan savsaklanan, yetersiz bakım gören ve ailesi maddi sıkıntı yaşayan öğrencilerin kaygı düzeyi bu tür sorun yaşamayanlara göre daha fazladır (sırasıyla: t=3.48, p=.001; t=3.17, p=.002 ve t=5.56, p=.000). Ayrıca ders başarısı orta ve kötü düzeyde olanların, öğretmeni kendilerine çok sert davranan, ılımlı ve sevecen olmayan öğrencilerin kaygı düzeyinin daha yüksek olduğu dikkati çekmektedir. Kaygı düzeyini açıklamada potansiyel gözüken etmenlerin katılımıyla çoklu regresyon analizi sonucunda öğrencilerin kaygı düzeyinin okul fobisi sorununun olup olmamasından, ailede maddi sıkıntı yaşanıp yaşanmamasından, okuduğu sınıf düzeyinden, anababası tarafindan dövülüp dövülmemesinden, kardeş ilişkilerinin iyi olup olmamasından, tırnak yeme sorununun olup olmamasından ve annenin eğitim düzeyinden azalan sırayla etkilendiği gözlenmektedir. Farklı sosyoekonomik, ekinsel (kültürel) ve aile yapısında bulunan öğrencilerin cinsiyet, sınıf, anababanın eğitim düzeyleri, meslekleri, anababa ve öğretmenin çocuğa karşı tutumları gibi özellikleri ile kaygı skorları yerli ve yabancı diğer araştırıcıların bulguları ile karşılaştınlmıştır. Bu doğrultuda; ailenin sosyo-ekonomik yapısının, aile içindeki sorun ve şiddetin, anababanın ve öğretmenin çocuğa karşı yaklaşım ve eğitiminin çocuğun kaygı düzeyini önemli derecede etkilediği gözlenmektedir. Konu, çocukların ruh sağlığının korunması ve oluşabilecek bozuklukların erken tanı ve sağaltımına olanak verdiği için, çok önemli bir halk sağlığı sorunudur. Ailelere, öğretmenlere ve sağlık sistemine bu alanda önemli görevler düşmektedir. Çocukların toplu olarak bulunduğu yerlerde hekim, sosyal hizmet uzmanı, psikolog gibi çalışanların görevlendirilmesi ve yapılacak araştırmalarla riskli çocukların ve risk etmenlerinin bulunarak yardım sağlanması; çocuklara yönelik koruyucu ruh sağlığı hizmetlerinin 1. BasamağYnın bu okullarda örgütlenerek başlatılması önerilmektedir. Anahtar sözcükler : Sürekli kaygı, ilkokulda kaygı, çocukta kaygı, kaygının sosyo-demografik belirtileri, Spielberger Kaygı Ölçeği. VI SUMMARY Mental health is one of three major components of health definition by WHO in terms of. not only physically but being healthy from mental and social aspects..` and preventing mental health of children who are the future of the contry is a crucial matter. Anxiety is an essential risk factor for mental health disorders. By researching anxiety and supplying -psychological- aid to those under risk should result in decreasing mental health problems in the community. Within this direction, in order to create a healthier society, considering necessity of holding the issue in childhood period, a field survey `Trait Anxiety Among 9-12 Ages Primary School Pupils of jrdgth £,.^£5 an(j us Correlates with Socio-Demographic Features in Edirne / Türkiye-1997` has been conducted. 1 007 pupils randomly derived from all primary schools (n= 20) in Edirne City following stratifying by gender and grade. The 3rd-5th Grade pupils and the parents have been covered by the study. A pre-tested questionnaire containing 50 questions and Spielbergers ' Trait Anxiety Inventory For Children consisted of 20 questions have been applied in the classrooms by the researcher. Additionally, for reaching true and more reliable data, an adaptation of Questionnaire Form and Spielbergers' Trait Anxiety Inventory For Adults have been sent to their parents. Anxiety level of the pupils have been tried to be correlated with potential risk factors by bi-variable conventional statistical techniques and multiple regression technique has also been utilised for explaining the variation of anxiety level. The average Trait Anxiety Score of the pupils is 45.4 ± 10.5 (26-45-74; 95 % CI : 44.8-46.1) and 42.6 ± 7.8 (20-43-76; 95 % CI : 42.1-43.1), 39.6 ± 7.4 (21-39- 72, 95 % CI : 39.2-40.1) respectively for mothers and fathers. Child-mother and child-father correlation of Trait Anxiety Scores are both weak but a mild degree of correlation has been detected between mothers' and fathers' scores with a lower average in favour of fathers. There has been an inverse trend within the anxiety level and the school grades of the pupils (F=21.020, p=.000). Birth order of 3-9, residing at 'Gecekondu7 type houses, having no private room and sharing his / her room with other siblings have increased anxiety levels as well. The lesser the educational level of parents, the more the anxiety score of the pupils have been observed (for mothers F=7.186, p=.000 and for fathers F = 4.725, p=.000). This observation has also been supported by the professions of the parents in terms of, pupils owning parents who acquire higher education required jobs have less anxiety and vice versa (for mothers F=2.644, p=.022 and for fathers F=4.070, p=.003). Having attended the kindergarten in the past and being in ill relations with other siblings have increased the anxiety score. The group of past and present nail bitters, having enuresis nocturna problem and, experiencing problems with friends and circumstance have higher anxiety scores than those having non of theese. The pupils experienced previous enuresis nocturna have higher scores than those of currently experiencing ones and currently living with school phobia higher than the others. In the past and present, children bit by their parents, existing parental clushes in the family and exposed to violence in the family mVII have higher anxiety levels than the others (respective groups; F=32.642, p=.000; t=3.28, p=.001 and t:3.92, p=.000). Parental approach to the pupils has also affected the anxiety level; passionate attitude, a positive manner, non-inventory and a non over-preventive behaviours are in favour of less anxiety scores. Children of parental ignorance, insufficient care and economic shortage in the family have elevated anxiety scores than other parties (respectively; t=3.48, p=.001; t=3.17, p=.002 and t=5.56, p=.O00). It's also drawn attention that, pupils who are si fair and failure school success and mal-treated by their teachers have higher anxiety scores than the opposite sub-groups. Participating with the potentially effective risk factors, a multiple regression analysis model has revealed the following variables as the estimators of anxiety level, in a dicreasing order : School phobia, financial shortage of the family, school grade, bitting by the parents, relations with siblings, nail biting and maternal educational status. Findings have been compared with other studies comprising different socio economic status groups, changing parental educational levels and professional profiles, varying family structure and culturel features. Socio-economic class of the family, problems within the family, violence directed to the child, attitudes of both teachers and parents, parental educational status are common important factors affecting the pupils' anxiety level both in the literature and in our study. The issue is an important problem of public health because of supplying a chance of making an earlier diagnosis of childhood anxiety / mental disorders and via this, applying effective treatment facilitiy chance in many cases. Families, teachers and the health system should share major responsibilities within this field. We propose that, at the places in which children are gathered, certain staff should be employed such as school physician, school social worker, school psychologist and investigations should be conducted, risk factors should be estimated / defined in order to submit assistance to the requiree and the Primary Phase of Childhood Mental Health Care should be structured in theese schools. Key words : Trait anxiety, Spielberger's Inventory, pupil's anxiety, children's anxiety, socioeconomic estimators of anxiety.
Collections