Cumhuriyet döneminde yabancı dil öğretimi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Çalışmamızda, Cumhuriyet döneminin belli bir kesitinde (1919-1938) yabancı dil öğretiminin hangi çizgide geliştiğini ve neden gereksinim duyulduğunu ve hangi dillerin ne sebeple ön sıraya geçtiğini tarihsel boyutunda ele almaya çalıştık. Günümüzde bile tartışma konusu olan yabancı dilin < kül tür emperyalizmi >, < yaratıcılığa engel olma > gibi olumsuz yönlerinin, Atatürk ilkeleri doğrultusunda yetişen kuşaklar için neden sözkonusu edilmemesi gerektiğini ortaya koymaya çalıştık. Yabancı dil, tek başına, birdenbire ortaya çıkan bir olgu olmadığı için, onu, öncelikle eğitimin bir parçası, sonra da ayrılmaz bir bütün oluşturduğu kültürel, sosyal, ekonomik olaylar, uluslararası ilişkiler, değişen dünya güç dengesi, etnik, teknolojik ve düşün alanında gelişen olaylarla birlikte ele aldık. Bu nedenle de, Türkler'in İslamlığı kabulü ile X. yüzyıl da karşılaştıkları ve yüzyıllar boyunca etkisinde kaldıkları dil, Arapça, daha sonra da Farsça ile başlayarak Batı dillerine açılış gündeme geldi. 1699 Karlofça Antlaşmasıyla belirgin duruma çıkan askeri yönden güçsüz kalmanın çareleri askerlik eğitiminin Batıya açılmasına, yeni tekniklerin getirilmesi için de önce Fransızca, Almanca, daha sonra da İngilizce gibi batı dillerinin öğretimini bu kesimde ön plana çı kardı.Tanzimatla birlikte, devlet işlerini yürütecek memurların yetiştirilmesi ve artan dış ilişkilerin sağlanabilmesi de yine yabancı dil bilmeyi gerektiriyordu. Tanzimat ve büyük okullaşmanın görüldüğü Meşrutiyet Dev rinde, toplumda yabancı dil öğreten Batı modeli okullar Arapça ve skolastik öğreti yöntemlerinin sıkı sıkıya takip edildiği medreseyle yan yana yaşıyordu. Bu arada kapitülasyonların uzantısı olarak, misyonerlerin dış güçlerin güdümünde, din ve devletlerinin çıkarları peşinde, kültür emperyalizmini pompaladıkları, yabancı okullar olgusu ortaya çıkmıştı. Cumhuriyet Dönemi < milli terbiye >, < ulusal bilincin uyandırılması > temel ilkelerine dayandığından, yani eğitim devrimi etkin olduğundan, yabancı dil, ana dile kaynak sağlayıcı bir araç olarak yerini aldı. Anadile, tarih bilincine önem verildiğinden kişi milli benliğinden kıvanç duyacaktı. Laiklik yasalarıyla da laik bir düzene giriyordu. Ayrıca Lausanne Andlaşması Tevhid-i Tedri sat, yoluyla misyon okulları da artık denetim altına alınmıştı. Bu nedenle de, yabancı dilin ülke birlik bütünlüğüne ola bilecek olumsuz etkisi, yönünden Atatürk ilkelerini benimsemiş kuşaklar bir bakıma koruma altına alınıyordu.
Collections