Klasik uluslararası ilişkiler teorilerinde uluslararası sistemin doğası sorunu: Realizm, Liberalizm ve Marksizm
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Bu çalışmanın amacı, klasik Uluslararası İlişkiler teorilerinin ortak sorunsalını ve ontolojik farklılaşmasını bulmaktır. Uluslararası sistemi betimlemek, açıklamak ve kurgulamak işlevine sahip olan Uluslararası İlişkiler teorilerinin, bu çalışmada ilk ve temel olarak uluslararası sistemin doğasına yönelik olarak farklılaştıkları ileri sürülmüştür. Dolayısıyla, öncellikle modern uluslararası sistemin temel parametreleri, kurucu unsurları ortaya konulmuştur. Bu yapılırken çıkış noktası olarak Ortaçağ Avrupa' sındaki uluslararası ilişkiler düşüncesi seçilmiştir. Burada, Ortaçağ Avrupa' sındaki uluslararası ilişkiler düşüncesi ortaya konulmuş ve ne tür dönüşümler/değişiklikler sonucu modern uluslararası sistemin doğuşunun gerçekleştiği tartışılmıştır. Modern uluslararası sistemin doğuşu incelendikten sonra önce siyaset felsefesi bağlamında daha sonra bir disiplin olarak Uluslararası İlişkiler teorilerinin modern uluslararası sistemin doğasını nasıl tanımladıkları ve bu sisteme nasıl bir çerçeve çizdikleri incelenmiştir. Bu bağlamda realizm, liberalizm ve marksizmin, ilk olarak, uluslararası sistemin doğası tanımlamasına daha sonra da hem Avrupa için hem de diğer tüm kültür ve toplumlar için üst bir kimlik ve uluslararası sisteme bir çerçeve olarak öneri ve öngörülerine bakılmıştır. Sonuç olarak ise, uluslararası sistemin değer- kültür bağımlı olup olmadığına, bu bağlamda Uluslararası İlişkiler teorilerinin temel ayrılık noktasının kaynağının ne olduğu ve bunun Uluslararası İlişkiler disiplini açısından etki/sonuçlan ile ilgili çıkarımlara ulaşılmıştır. Ortaçağ Avrupa'sında uluslararası ilişkiler düşüncesi iki düzlemde gelişmiştir. İlk düzlem Ortaçağ uluslararası ilişkiler paradigmasını da oluşturan Kilise ve Roma dini-siyasi üst kimliğinin şekillendirdiği tüm Katolik Avrupa'yı kuşatan bir içeriktedir. Belirleyici unsurun Hıristiyanlık olduğu bu düzlemde, uluslararası ilişkiler Hıristiyan olanlar ile olmayanlar arasındaki ilişkileri tanımlamaktadır. İkinci düzlem, birinci düzlemi üst kimlik olarak kabul etmiş alt siyasi kimliklerden oluşur. Şehir yönetimleri, küçük krallıklar ve yerel siyasal yapılanmalardan oluşan bu alt siyasi kimlikler, Kilise ve Roma'nın dini-toplumsal sistemi içindeki değer ve kurallar çerçevesinde aralarındaki ilişkileri geliştirmiştir. Bu bağlamda paradigma içi uluslararası ilişkiler olarak belirtilebilir. Kilise ve Roma kuşatıcı üst kimliğinin zayıflamasına paralel olarak, Rönesans ve Reformasyon ile hem felsefi-siyasi hem de dini anlamda Kilisenin ııbelirlediği düşünce, siyaset ve toplumsal algılamalar değişmiştir. Bu anlamda modern uluslararası sistemin ayırtedici özellikleri olan devlet, siyasi meşruiyet kaynağı olarak halk iradesi, devletler arası ilişkiler, reason of state ve güç dengesi nosyonları ve anlayışları daha da belirgin bir hal almıştır. Böylece, modern uluslararası sistemin ilk oluşumu, kavramsal çerçevesi ve temel parametreleri ortaya çıkmıştır. Uluslararası İlişkiler teorileri ise oluşan modern uluslararası sistemi betimlemek ve açıklamak çabası içindedirler. Her bir teori uluslararası sistemin doğasını açıklayacak ve tümü ile kuşatacak bir çerçeveyi sunmaya çalışır. Bu bağlamda, Uluslararası İlişkiler teori lerindeki temel sorun, oluşan modern uluslararası sistemde, Ortaçağ Avrupa'sında Kilise ve Roma'nın gördüğü işlev olan tüm Avrupa'yı kuşatan üst bir kimlik ortaya koyamamak olarak belirmektedir. Dolayısıyla bu çalışmada klasik Uluslararası İlişkiler teorileri olarak adlandırılan realizm, liberalizm ve marksizm modern uluslararası sistemin ontolojik meşruiyetini oluşturma çabası içinde farklılaşmaktadırlar. Bu çerçevede her bir teori öncellikle modern uluslararası sistemin doğasını açıklamak noktasında daha sonra da, uluslararası sistemin kuşatıcı üst kimliğini belirlemek ve bir dünya düzeni tasavvuru geliştirmek noktasında bu farklılaşmayı yaşamışlardır. Modern uluslararası sistemi tanımlamaya yönelik olarak oluşturulan Uluslararası İlişkiler teorilerinden biri olan realizm, uluslararası sistemin doğasını çatışmacı bir içerikle tanımlamıştır. Roma ve Kilisenin, Avrupalının dünya düzeni algısını, siyasal birimlerin motivasyon kaynağım ve beslendikleri dini-felsefi ve siyasi temelleri bağlamında oluşturduğu kuşatıcı üst kimliğinin yerine, realistler, dünyevi boyutta devletin aşkınlaştırılması ve bu kurumların varoluşsal nedeni olarak gücün ve çıkarın mutlaklaştırılmasının, insan motivasyonuna kötümserci bakış açısının, dünya düzeninin çatışma temelli mekanik bir dengeye ulaşabileceği anlayışlarının bütününün bir araya gelerek oluşturduğu çerçeveyi yerleştirmişlerdir. Ulaşılan sonuç ise, modern uluslararası sistemin çatışmacı ve anarşik karakterli olduğu, bu sistemin devamını sağlayacak, devletlerin kuşatıcı üst kimliği olabilecek unsur olarak da güç dengesinin kabul edildiği bir yaklaşım tarzıdır. Bu çalışmada Uluslararası İlişkiler teorileri içinde ikinci sırada ele alınan liberalizm, modern uluslararası sistemin doğasını rasyonel insanın makul davranacağından, cumhuriyetçi-demokratik devletlerin rasyonel insanın kapasitesini... 111gerçekleştirebileceği bir yönetim anlayışından ve evrensel değerler olarak kabul ettiği `serbest ticaret`, `evrensel hukuk`, `bireyin evrensel haklan`, toplumlar arası karşılıklı işbirliği ve `tüm insanlığın karşılıklı hak ve sorumluğu` gibi kavramlardan/Önermelerden hareketle barış ve uyum içinde tanımlar. Bu barışçıl uluslararası sisteme ise evrensel olduğu düşünülen demokratik ve cumhuriyetçi değerleri kuşatıcı üst kimlik olarak önerir. Bu tanımlamayı, hem Avrupa'ya hem de tüm dünyaya (coğrafya ve insanlık anlamında) tek geçerli dünya düzeni algısı olarak sunar. Klasik Uluslararası İlişkiler teorileri içinde son olarak ele alınan marksizm, uluslararası ilişkileri, üretim tarzları arası ilişkiler olarak görmektedir. Üretim tarzının şekillendirdiği sosyal formasyonlar arası ilişkiler hem toplumsal hem de uluslararası ilişkileri oluşturur. Bunun yanında, modern uluslararası sistem kapitalist üretim tarzının egemen olduğu kapitalist uluslararası sistem olarak tanımlanmaktadır. Marksizm, kapitalist devletlerden oluşan uluslararası sistemin doğasını, burjuvazinin egemen olduğu kapitalist devletlerin `bitmek tükenmek bilmeyen daha fazla kâr ve piyasa için girdikleri mücadele`den dolayı çatışmacı bir karakterde betimlemektedir. Kapitalist mücadeleden kaynaklanan uluslararası sistemin savaşım durumu ancak komünist dünya düzeni ile barışçıl yapılabilir. Buna göre, insanın özgürleştiği, kendi kapasitesini gerçekleştirebildiği, sınıfsız ve refahın ortak bölüşüldüğü komünist toplum/sistem, modern uluslararası sistemin yaşam alanı olabilecek üst bir kimlik olarak sunulmaktadır. Sonuç olarak iki gurupta ele alınabilecek çıkarımlara ulaşılmıştır. Modern uluslararası sistemin doğuşu incelenerek, ontolojik bir tahlille içinde yaşadığımız uluslararası sistemin soykütüğü ortaya konulmuştur. Bu bağlamda modern uluslararası sistemin, Batının kendi iç dini-siyasi ve iktisadi dönüşüm ve gelişmeler neticesinde ortaya çıktığı dolayısıyla Avrupa değer algısının ve. coğrafyasının izlerini taşıdığı belirlenmiştir. Buna göre, hem ulus-devletin kökenleri, hem kapitalist üretim tarzı hem dini ve dünyevi alanın ayrımı hem de demokratik liberal değerler bu dönüşümlere bağlı olarak oluşturulmuştur. İkinci olarak modern uluslararası sistemin doğuşu incelenerek, Uluslararası İlişkilerin ortak sorunun felsefi arkaplanına ulaşılmıştır. Zira buna göre, klasik Uluslararası İlişkiler teorileri olan realizm, liberalizm ve marksizm en temelde oluşan modern uluslararası sistemin doğasına yönelik tanımlamada farklılaşmaktadırlar. iv ABSTRACT The aim of this thesis study is to figure out the common problematic and ontological differentiation of the classic International Relations theories. In this work, it is asserted that these theories, which try to explain, define and set the international system, are firstly and basically differentiated according to their view of the nature of the international system. So, the basic parameters and founding elements of the modern international system are expressed. The basis of this claim is the analysis of the international relations thought of Medieval Europe. In here, the international relations thought in Medieval Europe and its change and transformation that gave rise to the modern international system are explained. After the emergence of modern international system is discussed, the definition of international relations theories' modern international system are introduced, firstly in the context of political philosophy and then from the view of international relations as a discipline. The frame of international relations according to these theories is also discussed. In this nexus, the focus is the definition of the nature of the international system and suggestion of a super-identity and a frame for international system of Realism, Liberalism and Marxism for all cultures and societies beside Europe. As a result, the main themes are the international. relations theories' value based nature, the basic differentiation point of the theories and the effects and results of this on the discipline. International relations thought in Medieval Europe is developed at two levels. The first level is the Rome and Catholic Church's political and religious identity that covers all Catholic Europe by shaping the international relations paradigm. At this level Christianity is the determining factor and the mean of international relations is defined as the relations among Christians and the other. The second level is composed of the sub-identities (City administrations, small kingdoms and territorial political establishments) that accept the first level's super-identity. These sub-identities developed a relationship among them according to values and norms of the Rome and Catholic Church. In this context it is an intra paradigm relationship. Parallel to the weakening effectiveness of Rome and Church's covering super-identity, by the Renaissance and Reformation the political, social and philosophical ideas, which isdefined by Church, has transformed. The notions of state, public will, inter state relations, reason of state and balance of power became clearer as a distinguishing elements of modern international system. Thus, the first establishment, the conceptual frame and the basic parameters of modern international system are emerged. International relations theory is working for defining this emerging international, system. Each theoretical approach wants to create a frame covering and defining the nature of international system. The problem of the modern international relations theory is inability of setting a comprehensive thought as Mediaeval Europe's Rome-Catholic Church system did. For this reason Realism, Liberalism and Marxism, which are labeled as classical theories in this study, are differentiated from each other in according to the definition of ontological legitimacy of modern international system. In this frame each theory firstly defines the nature of modern international system, than find the covering super-identity of modern international system and finally creates a world order imagination. And this creates the differentiation of these theories. Realism perceives the nature of modern international system as conflicting. Instead of Medieval Europeans world order perception, motivation of political branches and political-religious basis of covering super-identity of the Rome-Church system, Realism offers a frame of transcendentalization of a secular state, power and interest as a base of state absolutisation, pessimistic view of human motivation, and a mechanical conflictual balance theory for world order. The result of this view is, the perception of international system as anarchic and conflicting, and the balance of power as a covering super-identity for creating an international order. Liberalism, the second international relations theory in this study, defines the nature of international system as peaceful and coherent on the basis of rational behaviors of rational individual, claim of the self realization of rational individual's capacity in a republican-democratic administration, pre-acceptance of universal values as free trade, universal law, universal rights of individual, cooperation of societies, reciprocal rights and duties of whole humanity. According to Liberalism the super- identity of international system is the universal democratic-republican values. Liberalism offers this definition as a unique world order perception for the whole world without distinguishing cultures. VIMarxism, the last classical theory in this study, sees the international relations as the relationship between different societies that have different modes of production. The social formation that is shaped by mode of production determines both social and international relations. Beside this, the modern international system is accepted as the capitalist international system that is dominated by capitalist mode of production. According to Marxism the nature of capitalist international system is so conflictual because of the endless struggle for national interest and profit. This conflictual nature of the capitalist international system can be made peaceful by only through the domination of Communist system all over the world. So, Marxism offers a classless social structure in which human is emancipated, realized its self capacity by equal distribution of wealth, as a super-identity for international system. As a result, two groups of conclusions have emerged. On the one hand, by examining the emergence of the modern international system, in through an ontological analyses, a genealogy of the international system has been presented. In this regard, it is defined that international system was emerged by the effects of the western religious and political transformations and for this reason it is shaped by the European values. Continuing with this the roots of nation state, capitalist mode of production, division of secular and religious spheres, democratic liberal values, are explained on this base. On the other hand, by examining the emergence of modern international system, I reached to the philosophical background as a common problematic of the international relations theories. In line with this, I conclude that classical international relations theories, Realism, Liberalism, and Marxism, are differentiated on the issue of definitions of nature of modern international system. VII
Collections