Zaman–mekân ilişkisi ve müziğin plastisitesi bağlamında ses heykelleri kavramı; Başat yapıtlar ve temel önermeler üzerinden yeni bir değerlendirme denemesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Sanat ve tasarım kavramları içinde kendini ifade etme çabası içine giren bireyler ya da topluluklar bunlara koşut alanların birçoğunda olduğu gibi ses ve müzik üzerinde de duysal bağlamda kesişmeler deneyimlemişlerdir. Müzik yazımından bu müziği gerçekleştirebilecekleri enstrümanlara; ötesinde, müziğe mekân olacak alanların mimarisine, son derece geniş bir alana yayılan bu süreç, özellikle 19.Yüzyılın son çeyreğinden itibaren, plastik ve görsel sanatların iyiden iyiye kesiştiği bir zeminde ilerlemiştir. 20.yüzyılın ilk yarısında ortaya çıkan yeni teknolojiler, savaşlarla birlikte silahlar, uçaklar ve devasa makineler ses ve gürültü kavramına bambaşka boyutlar katmasının yanı sıra gürültü iyiden iyiye gündelik yaşamın kabul edilen bir gerçeği olmaya başlamıştır. Hızla gelişen teknolojiyle yaşanan köklü toplumsal değişimler ve yeni yaşam alışkanlıkları, insanoğlunun yeni bir yaşam tasarımına doğru sürüklendiği bu yüzyılda aydınlanmacı ve yenilikçi sanatçıların hiçbirisinin gözünden kaçmamış daha yüzyılın başından itibaren plastik sanatlarda peşi sıra yeni akımlar ortaya çıkmıştır. Plastik sanatlardaki bu hareketlilik müzik ve ses çalışmalarındaki yerini alarak ilk meyvelerini vermeye başlamıştır. Fütüristlerin sıkça örneklenen üretimleri, özellikle Intonarumori'leri ile Luigi Russolo'nun, aynı zamanda Sound Art'ın erkence tanımlamalarından birini verdiği, bu alanın en önemli, kurucu belgeleri arasında sayılan manifestosuyla pekiştirilmiştir. İlerleyen dönemlerde çağın gereksinimleri, gelişen teknolojiler ve farkındalıklar üzerinden Sound Art tanımının sınırları genişlemiş; ses ile mekânın, ötesinde `ses nesnesi` kavramı (Pierre Schaeffer) üzerinden sesin plastisitesine dair algının boyutları genişlemiştir. 1960'lardan bu yana sound art olarak tanımlanan sanatsal ses çalışmalarının, yeni teknolojilerle birlikte yolları plastik ve görsel sanatlar ile sıkça kesişmeye başlamış, günümüz dijital çağında ise çoğu kez birbirlerinden kopuk düşünülemez bir noktaya ulaşmıştır. Bu tez çalışmasında sürecin öznel bir yansıması olan; önceleri salt deneysel başlayan, ama zamanla başlı başına bir türe evirilen sound sculpture türünün gelişimi, özellikle sound art kavramının, 20. yüzyıl ve sonrası çağdaş sanat akımları içerisindeki varoluşu ve dönüşümü üzerinden yeniden değerlendirilecek ve örneklenecektir. The individuals or communities, who strive to express themselves in the fields of art or design, have experienced overlaps in sensual context concerning sound and music, like most of those fields. This process, which pervaded from the writing of music to the instruments that will perform this music, and further, to the architecture of the place that will be the space where this music is to be performed, has evolved in a domain where plastic and visual arts strongly overlap, especially after the last quarter of the 19th Century. The new technologies, which arose in the first half of the 20th Century, and the weapons, planes, and the colossal machines emerged along with wars not only have introduced new dimensions to the concepts of sound and noise, noise have become an accepted reality of the daily life throughly. The often exemplified products of the futurists, have been consolidated with what is recognized as the most important and founding pieces of the field, the manifesto where especially Luigi Russolo's Intonamories, that has given a rather early definition of Sound Art. Later on, the boundaries of the definition of Sound Art have expanded through the requirements of the age, advancing technologies and awarenesses. The understanding concerning the plasticity of sound has widened up, through the concept of `sound object` (Pierre Schaeffer). From 1960's, the artistic sound studies, which are considered as Sound art, have overlapped with plastic and visual arts, and at the digital age of the day they reached to a point where they cannot be conceived as indispensable. In this thesis, as a subjective reflection, the development of sound sculpture, which has started as purely experimental but later evolved as a domain on its own, will be reevaluated and exemplified concerning its presence and development among the contemporary art movements after 20th Century.
Collections