Sözleşmenin kurulmasında irade açıklamalarının yorumu
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Sözleşmenin kurulmasında irade açıklamalarının yorumu sorununun temelinde, irade özerkliği ilkesi ile işlem güvenliğinin korunması ilkesi arasındaki çatışma yatmaktadır. Türk kanun koyucusu, muhatabın fiilî haklı güveninin mevcut olduğu ihtimallerde işlem güvenliğinin korunması ilkesi doğrultusunda bu güveni korumakta, haklı güvenin bulunmadığı hâllerde ise irade özerkliği ilkesine öncelik tanımaktadır. Türk kanun koyucusunun benimsediği bu çözüm, ikili bir yorum yöntemi anlayışının kabulünü zorunlu kılmaktadır. Haklı güvenin korunmasına yönelen yorum yöntemi objektif - somut yorum yöntemi, irade özerkliğini gerçekleştirmeyi amaçlayan yorum yöntemi ise sübjektif yorum yöntemi adını taşımaktadır. Objektif - somut yorum yöntemi, somut muhatabın, kendisinden beklenen tüm dikkat ve özeni sergilediğinde açıklamaya vermek durumunda olduğu anlamı açığa çıkarmayı hedefler. Sübjektif yorum yöntemi ise, irade açıklamasının açıklama sahibinin iradesi doğrultusunda yorumlanması esasına dayanır. Bu yöntemlerden, somut olayda öncelikle uygulanacak olan, objektif - somut yorum yöntemidir. Sübjektif yorum yöntemi, ancak taraflardan en az birinin iradesiyle açıklaması arasında uygunsuzluk bulunduğu patolojik hâllerde, muhatabın haklı güveninin korunmasının gereklilik arz etmemesi şartıyla devreye girer. Her ne kadar kanun koyucunun sözleşmenin kurulması alanında sergilediği bu tutum adil bir menfaat dengesi teşkil etse de, açıklamada yanılmaya ilişkin düzenlemeler bu dengeyi açıklama sahibi lehine bozmaktadır. Gerçekten, haklı güvenin korunduğu ihtimallerde açıklama sahibi, kanun koyucu tarafından ilke olarak esaslı kabul edilen açıklamada yanılma düzenlemeleri uyarınca yanılmayı öğrenmesinden başlayarak bir yıl içinde sözleşmeyle bağlı olmadığını bildirmek ya da aldığı şeyi geri vermek suretiyle sözleşmenin geçmişe etkili biçimde nihaî olarak hükümsüz hâle gelmesini sağlayabilmektedir. Açıklama muhatabı, bu ihtimalde, yanılanın kusurlu olması şartıyla, ancak culpa in contrahendo sorumluluğuna dayanabilir ve kural itibarıyla sadece menfî zararını tazmin edebilir. Muhatabın haklı güveninin bu şekilde boşa çıkarılmasının önüne geçilebilmesi için, açıklamada yanılma düzenlemeleri yeniden ele alınmalıdır. Bu çerçevede, ilk aşamada, açıklamada yanılmanın ileri sürülmesi için öngörülen bir yıllık süre kaldırılarak bunun yerine yanılmanın `gecikmeksizin` ileri sürülmesi şart koşulmalıdır. İkinci aşamada ise, açıklamada yanılmanın esaslılığının, muhatabın açıklamada yanılmaya neden olduğu hâl ile muhatabın yanılmadan vaktinde haberdar edildiği hâl ile sınırlandırılması isabetli olur.Anahtar Kelimeler: Yorum, irade açıklaması, sözleşmenin kurulması, yanılma The conflict between the principle of private autonomy and the principle of protection of the security of transactions lies at the bottom of the problem of interpretation of the declarations of intent at the conclusion of contract. When a legitimate trust of the addressee exists, the Turkish legislator protects this legitimate trust in line with the principle of protection of the security of transactions, and when there is no legitimate trust, he gives priority to the principle of private autonomy. The solution adopted by the Turkish legislator requires the acceptance of a dualist method of interpretation. The method of interpretation that aims towards the protection of the legitimate trust is named objective - concrete method of interpretation, and the method of interpretation aiming to fulfill the principle of private autonomy is named subjective method of interpretation. The objective - concrete method of interpretation intends to reveal the meaning that the concrete addressee must give to the declaration, when he shows all the attention and care expected of him. The subjective method of interpretation is based on the interpretation of the declaration of intent according to the will of the declarant. Of these methods, the objective - concrete method interpretation is the one which shall be applied primarily in concrete case. The subjective method of interpretation takes effect only in pathological situations where there is an inconsistency between the will and the declaration of at least one of the parties, provided that the legitimate trust of the addressee is not to be protected. Although this approach of the legislator in the field of the conclusion of contract provides a fair balance of interests, the regulations regarding the error in declaration disrupt this balance in favor of the declarant. Indeed, in cases where the legitimate trust is protected, according to the regulations on error in declaration, the declarant is able to make the contract void ex tunc by declaring that he is not bound by contract or by giving back what he received within one year, starting from the moment that he becomes aware of his mistake. In this situation, the addressee of the declaration can only bring the responsibility of culpa in contrahendo into force on condition that the party acting under error is faulty, and he can only compensate for his negative damages. In order to prevent the legitimate trust of the addressee from being betrayed in this way, it is required to reconsider the regulations of error in declaration. In this framework, at the first step, the one-year period provided for the allegation of the error in declaration should be repealed and it should be provided that the party acting under error should put the error forth `without delay`. At the second step, it would be appropriate to accept the fundamentality of the error in declaration only in the situations, where the addressee causes the error in declaration and where the addressee is informed about the error on time.Key Words: Interpretation, declaration of intent, conclusion of contract, error
Collections