Dil yoluyla bilinç güdülenmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Bu çalışmadaki birincil amaç dilin gücünün bilinçli ve bir hedef doğrultusunda kullanıldığı durumlarda, bireylerin ve toplumların, düşünme ve karar verme süreçlerini nasıl etkilediğini araştırmaktı. Bu amaca ulaşmak için karşılaştırmalı metin çözümlemesi yöntemiyle, 5 aylık bir süre içinde Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet ve Sabah gazetelerinin köşe yazarlarının yazıları takip edilmiş, bu yazılar kendi içinde karşılaştırıldı. Yazarların dili, okuyucuya vermek istedikleri mesaj doğrultusunda nasıl kullandıkları, nelere dikkat ettikleri ve üslupları gözden geçirildi. Farklı konularda yazılmış yazıların incelenmesinin, araştırma açısından sağlıklı sonuçlar vermeyeceği düşünüldüğünden, ele alınan tüm yazarların aynı konu üzerinde yazmış olmalarına dikkat edildi. Eylül, Ekim, Kasım, Aralık 1994 ve Ocak 1995 döneminde çokça üstünde durulan, basının tek değilse bile en önemli malzemesi haline gelen ^özelleştirme' konusu,dil yoluyla güdüleme bağlamında oldukça ilgi çekici bir konuydu. Güdüleme konusuna geçmeden önce dilin işlevleri ve bu işlevlerden güdülemeye yakın olanları tartışılmış, güdülenme olması için dilin hangi işleve sahip olması gerekir sorusu sorulmuştur. Dilin ifade, tanımlama, aktarma, bilgilendirme, çağrı v.s. gibi pek çok işlevinden söz eden çeşitli bilimcilerin tanımladıkları işlevler üstünde durulduğunda, değişik isimler taşıyan işlevlerin birbirlerine çok yakın, hatta aynı işlevler olduğu görülür. Tez konusu içinde güdülenmeye en yakın olan işlevler Bühler' in sözünü ettiği etkileme, Jakobson'un iletişim, Hymes'in düşünceye etki edici şeklinde tanımladığı işlev, Rubinstein' m başkasını etkileme ve Handke'nin güdüleyici işlevleridir. Göze çarpan, iletişim, ifade ve etkileme işlevlerinden hemen her bilimci tarafından söz edildiğidir.Dilin güdülemeyle bağlantısı işlevler bazında kurulduktan sonra, öze yabancılaşma üstünde durulmuştur. Bireyin dil yoluyla özüne yabancılaşmasının, dilin sunduğu olanakların ve etkilerinin bilincinde olmamasıyla paralel gittiği, başka düşünceleri kendi süzgecinden geçirmeden kabullenen bireylerin yabancılaşmasının kaçınılmaz olduğu irdelenmiştir. Güdülemenin tanımı ve önemi üzerinde durulmuş, iletişim örgüsü içindeki. alıcı-verici-mesaj üçgeni içinde, kendi başına `masum` olan dilin kötüye kullanılmasının irdelenmesiyle konu medyaya, basın yoluyla güdülemeye dayandırılmıştır. Kitle iletişim araçları yalnız bilgilendirme, eğlendirme değil, koşullandırma amacını da güderler. Haberler bilinçli olarak yanlı sunulmakta, bilgilendirmeler eksik ya da yanlış yapılmaktadır. Buradaki amaç da tabii ki güdülemektir. Kitle iletişim araçlarının kendi sundukları seçenekte dayatıyor olması da güdülemenin boyutlarını gösterir. Basın yoluyla güdülenme incelendikten sonra bu konuya ilişkin somut örnekler vermesi açısındanözelleştirme konusuyla sınırlandırılmış gazete haberleri, kendi içlerinde karşılaştırılarak, güdülemenin nasıl, hangi yollarla yapıldığı örnek metinlerde irdelenmiştir. İncelenen yazıların kimisinde gizli bir güdüleme farkedilmekte, kimisinde ise özelleştirmenin ne kadar `kötü` bir şey olduğuna okuyucuyu inandırmak için pek çok olumsuzluk sıralanmakta. Bu 5 aylık süre içinde özelleştirmeden yana yazı yazan kalem sayısının oldukça az oluşu dikkat çekicidir. Neredeyse tüm yazarlar özelleştirmeyi yerden yere vurmuş, bazıları biraz daha yumuşatarak `özelleştirme elbette yapılmalı, hatta gerekli, ama henüz zamanı değil` şeklinde olaya dolaylı olarak hayır demişlerdir. Birkaç örnek vermek gerekirse: Milliyet ve Cumhuriyet' te iki gün arayla aynı konu üzerine iki yazı yayınlandı. Her ikisinde de özelleştirmeyi bir an önce gerçekleştirmek isteyen partilerin bile milletvekilleri devamsız, yasa bu yüzden çıkmıyor deniliyor. Buraya kadar herhangi bir güdüleme amacı yok gibi görünüyorsa da, iki yazıdan da aynı sonuç çıkıyor. Eleştiri yoluyla yapılan gizli güdüleme seçmenlere yönelik ve verilmek istenen mesaj `meclisedevam etmeyen sorumsuz kişileri bir dahaki seçimlerde seçmeyin` şeklinde belirginleşiyor. Bir başka yazıda en etkin güdüleme yazının başlığıyla yapılıyor. Dağ Nasıl Fare Doğurur? Dağın fare doğurması deyimiyle, beklenenin çok altında kalan bir şey, bir hayal kırıklığı ifade edilir. Böylece başlığı okuyan kişi, daha yorumun konusunu bile bilmeden olumsuz yönde güdülenmiş oluyor. Kişi, bunun ardından okuyacağı yazıyı sadece olumsuz yönleriyle değerlendirir ve yapılan güdüleme daha da etkili olur. `İngiltere'de Bile Özelleştirme Zor` başlıklı yazıda özelleştirmenin zorluğu bir 'öngüdüleme' şeklinde toplum bilincine yerleştirilmek isteniyor. Özelleştirmenin işsizliği artırdığından, suç oranını çoğalttığından, bu işi İngiltere bile başaramamışken Türkiye'nin üstesinden gelmesinin olanaksızlığından söz ediliyor. Başka bir örnekte yazar, bazı basın mensuplarını bilgisizlikle, bazılarını da beyin yıkamakla suçluyor. Suçlananların ortak yönü, özelleştirmeden yana olmaları. Burada özelleştirmeden yana olanları beyin yıkamakla suçlayan yazarın kendisi de, okuyucunun özelleştirmeye karşı düşünce geliştirmesini sağlamak için beyinyıkamaya, yani güdülemeye çalışıyor. Bu düşüncesini, öğretim üyeleri ve bürokratların da özelleştirmeden yana olmadıklarını söyleyerek pekiştirmeye çalışıyor. Sürekli olarak `özelleştirme yapılmasın` mesajı şırınga ediliyor. İnsanların bilinçlerini güdüleme çabası, bu yazıda oldukça belirgin. Buraya bütün örnekler alınmamıştır. Fakat bu kadarıyla da şu söylenebilir ki, dil yoluyla bilinç güdülenmesi gerçeği, medyanın da desteğiyle, gerek ülke içindeki siyasi tabloda, gerekse ülkeler arası ticari ve siyasi ilişkilerde, büyük boyutlara varmıştır. Gazeteciler Mengüşoğlu'nun tek başına `masum` olduğunu söylediği dili ustalıkla kullanan kişilerdir. W. Hartung'un deyimiyle güdülenmeden etkilenmemek için, bireyin uygulanan hileyi farkedebilmesi gerekir ve bunun için de belli araştırmalara yönelik bilgisi olması gerekir. Günlük yaşamını belli sözcüklerle sürdüren insan, programlı güdüleme çalışmaları karşısında karşı koyacak gücü bulamayacaktır. Belli kesimlerin çıkarına hizmet amacıyla seçeneksizleştirilmiş basın aracılığıyla, istenilen yöndeetki sağlamaya çalışmak, dil ustalarının sürekli yaptıkları bir iştir. Dile özen gösteren eğitimli, aydın kişiler, bu tür oyunları dilin gücünden habersiz bireylere göre daha çabuk fark edecek, başka düşünceleri kendi süzgecinden geçirecektir. Günlük yaşamın ayrılmaz bir parçası durumuna gelmiş olan medya, güdülenmenin geniş kitlelere ulaşmasını sağlasa da, özellikle politik alanda belirgin olan güdülenmeden etkilenmemek için dilsel özelliklere daha ciddi yaklaşılması gerekmektedir. Burada bir an için Nermi Uygur'un `dil büyücüsüydü o` dediği Hitler' i ve onun dili kötüye kullanarak peşi sıra sürüklediği insanlar ve arkasında bıraktığı 35 milyon ölü düşünülürse güdülemenin sonucunun nerelere varabileceğini kestirmek pek de güç olmayacaktır. ZUSAMMENFAS SUNG Welche Einflüsse hat die Sprache auf den. Denk-und EntscheidungsprozeB des Individuums und der Gesellschaft, wenn ihr Potential bewuBt und zielgerichtet verwendet wird. Das zu erforschen war das erste Ziel meiner Arbeit. Um dieses Ziel zu erreichen, habe ich in einem Zeitraum von 5 Monaten sâmtliche Kommentare aus den Zeitungen Cumhuriyet, Milliyet, Hürriyet, Sabah mit der Methode der kontrastiven Textanalyse ¦ gelesen. Dabei habe ich diese Kommentare untereinander verglichen und untersucht, wie die jeweiligen Journalisten ihre Schreibweise nach der Botschaft, die sie vermitteln wollen, ausrichten. Da die Ergebnisse dieser Forschung verfâlscht werden könnten, wenn Artikel zu verschiedenen Thema untersucht wurden, habe ich darauf geachtet, daB aile Kommentatoren über dasselbe Thema geschrieben haben. in der Zeit vom September 1994- Januar 1995 war die `Privatisierung` wenn nicht das einzige, so doch das wichtigste Thema in den Medien gewesen. Aus diesem Grundhabe ich dieses Thema gewahlt, auch bot es interessante Aspekte für mein Thema `Manipulation durch Sprache`. Bevor ich nâher auf das hauptsâchliche Thema Manipulation durch Sprache eingegangen bin, habe ich die Funktionen der Sprache und insbesondere die Funktionen der Sprache zum Zweck der Manipulation definiert. Wenn man die Tatsache berücksichtigt, daû Wissenschaftler von den Funktionen der Sprache wie Ausdruck, Definition, Vermittlung, Wissensermittlung, Aufforderung usw. sprechen, lâfit sich feststellen, daft sich diese Funktionen trotz ihrer verschiedenen Namen sehr âhneln. Die zum Thema Manipulation gehörenden Funktionen sind: Bühler' s `Eindruck`, Jakobson' s `Kommunikation`, Hymes's `auf den Gedanken einwirkende Funktion`, Rubinstein's `Einwirken auf andere` und Handke's `manipulierende Funktion`. Es kristalisiert sich heraus, daB die Funktionen Kommunikation, Ausdruck und Eindruck von fast jedem Wissenschaftler genannt werden.Nachdem ich die Funktionen der Sprache unter der genannten Fragestellung definiert habe, untersuchte ich in der Folge die Selbstentf remdung durch Manipulation. Das Individuum wird sich dadurch fremd, dafi es sich der Möglichkeiten der Sprache und ihrer Einfliisse nicht bewuut ist. Entf remdung ist nicht zu vermeiden, wenn das Individuum andere Gedanken akzeptiert, ohne sie zu filtrieren. Definition und Bedeutung der Manipulation wurden im Zusammenhang Sender-Empfânger-Botschaft überprüft und auf der Basis der Manipulation durch Medien wurde gezeigt, daû Sprache, die an sich `harmlos` ist, im negativen Sinne verwendet werden kann. Die Massenkommunikationsmittel erfüllen nicht nur den Wunsch der Wissensvermittlung und Unterhaltung. Sie haben auch den Zweck zu manipulieren. Die Nachrichten werden mit Absicht einseitig gesendet, es fehlt an objektiven Informationen oder es wird falsch vermittelt. Der Zweck ist hier nattlrlich Manipulation. Dieses Ziel zeigt sich auch darin, daB die Massenkommunikationsmittel die Auswahl des Empf angers einschrânken wollen.Nachdem ich die Manipulation durch Medien untersucht habe, habe ich die Kommentare über Privatisierung untereinander verglichen und überprüft, wie die Manipulation durchgeftihrt worden ist. In einigen von mir untersuchten Kommentaren lâBt sich manchmal eine versteckte Manipulation feststellen, in anderen wird das Thema `Privatisierung` in negativer Weise abgehandelt, so daB der Eindruck entsteht, der Leser soil davon tiberzeugt werden, daB Privatisierung etwas Schlinuues sei. Es ist bemerkenswert, daB in diesem 5-monatigem Zeitraum sich nur sehr wenige Journalisten für die Privatisierung ausgesprochen haben. Fast alle Kommentatoren haben der Privatisierung von alien Seiten stark zugesetzt. Einige haben gesagt, daB Privatisierung erforderlich ist, aber daB jetzt da für nicht der richtige Zeitpunkt sei. Ein paar Beispiele: In Milliyet und Cumhuriyet wurden über das gleiche Thema im Abstand von zwei Tagen zwei Kommentare publiziert. In beiden Kommentaren wird gesagt, daB sogar die Abgeordneten, die für die Privatisierung sind,wahrend der diesbezüglichen Diskussionen abwesend im Parlament waren. Deswegen soil das Gesetz nicht rechtskrâftig werden. Bis hierhin ist keine Manipulationsabsicht erkenntlich, aber aus beiden Kommentaren ergibt sich dasselbe: Versteckte Manipulation wird durch Kritisierung bewirkt und ist an die Wahler gerichtet. Der Botschaft ist: `Die abwesenden, verantwortungslosen Abgeordneten dürft ihr bei den nâchsten Wahlen nicht wahlen`. Bei einem anderen Kommentar ist die Manipulation durch den Titel gemacht worden. `Wie kann eine Maus einen Berg gebâren?` Dieses Spruch bedeutet, daft etwas schiefgegangen ist. So wird der Leser gleich beim Lesen des Titels negativ manipuliert. Den Kommentar, den er danach lesen wird, wird er aus negativen Sei'ten bewerten. Mit dem Titel `Sogar in England ist die Privatisierung schwierig` wird eine Vormanipulation gemacht. Es wird gesagt, dai5 Privatisierung die Arbeitslosigkeit vermehrt und die Kriminalitât erhöht. 'Wenn England das nicht geschafft hat, ist es für die Türkei unmöglich', ist eine andere negative Aussage.In einem anderen Beispiel beschuldigt der Kommentator einige Medienmitglieder der Unwissenheit und einige der Gehirnwasche. Den Beschuldigten ist gemeinsam, daB sie filr die Privatisierung sind. Auf der anderen Seite beschuldigt er die andere der Gehirnwasche, auf der anderen Seite macht er sich desselben Vergehens schuldig. Diesen Gedanken intensiviert er durch seine Behauptung, dafl kein Mitglied des Lehrkörpers und kein Bürokorat für die Privatisierung sei. Dauernd wird diese Botschaft vermittelt: ^Privatisierung soil nicht durchgeführt werden'. Der Versuch, die Leserschaft zu manipulieren, ist bei diesem Komntentar ganz eindeutig. Ich habe nicht alle Beispiele hier nochmal erwahnt. Aber es kann gesagt werden, dafi Manipulation durch Sprache sowohl in der Innenpolitik als auch auf internationale und wirtschaftlichen Ebene ein sehr verbreitetes Mittel ist. Die Journalisten verwenden die Sprache,- die nach Mengüşoğlu `harmlos` ist, ganz geschickt.Wie Hartung gesagt hat, mufi der Mensch über manche Forschungen Bescheid wissen, urn zu durchschauen, was ftir ein Spiel getrieben wird, zum Zweck der Manipulation. Der sein tâgliches Leben mit begrenzten Wortern fiihrende Mensch, wird die Kraft, gegen programmierte Manipulationsversuche anzukâmpfen, nicht haben. Durch Medien, die bestimmten Gruppen dienen, wird versucht, in eine gezielteRichtung zu wirken. Und das wird von Leuten, die auBerordentlich Sprachfahig sind, immer wieder gemacht. Menschen, die der Sprache gegeniiber sensibel sind, werden solche Sprachspiele eher merken und filtrieren können, im Gegensatz zu Menschen, die keine Ahnung von dem Potential der Sprache haben. Medien, ein untrennbaref Teil unseres tâgliches Lebens, ermöglichen, dafi die Manipulation sich verbreitet. Um sich aber von dieser Manipulation, die besonders im Bereich der Politik deutlich wird, nicht beeinflussen zu lassen, mufi man mit den Besonderheiten der Sprache noch seriöser umgehen.Dies wird einem nicht schwer fallen, wenn man an Hitler denkt, den N. Uygur einen `Sprachzauberer` genannt hat. Die Konsequenzen der Manipulation lassen sich am besten am Beispiel von Hitler, aufzeigen: 35 Millionen Tote.
Collections