Das Türkenbild in Deutschsprachigen `Newen Zeitungen` aus der ersten halfte des 16. jahrhunderts
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
376 ÖZET (Zusammenfassung in türkischer Sprache) 15. yüzyılda ardarda gelen Avrupa topraklarındaki Türk fetihleri, Hıristiyan halklarda Türkleri tanıma gereksinimini doğurur. Bunun üzerine, Türklerle ilgili güncel haberleri konu edinen ve bugünkü gazetelerin de öncülleri sayılan `Newe Zeitungen` adlı tarihsel ve yazınsal belgeler yayımlanmaya başlar. `Newe Zeitungen` adlı belgeler, 15. yüzyılın sonlarında ortaya çıkar, daha sonra tüm Avrupa'da yayımlanır ve büyük bir kamuoyuna seslenir. 16. yüzyılda Osmanlı Devleti'nin güçlenmesi ve Habsburg Hanedanlığı 'na karşı bir tehdit unsuru haline gelmesi sonucunda, Türkleri konu edinen bütün yazı ve haberler Hıristiyan halklarda büyük ilgi uyandırır. Böylece gazeteler, 16. yüzyılda daha sık yayımlanır. Gazetelerin başlıca haber kaynakları, savaş raportörleri, tutsaklar, elçiler, posta görevlileri, asiller, Osmanlı Devleti sınırlarında yaşayan tüccarlar, başka ülke saraylarında prenslere haber ulaştırmak üzere ikamet eden muhabirler ve hacı olmak üzere Kudüs'e gidenlerdi. Türkleri konu edinen ve bilimsel bakımdan henüz tümüyle araştırılmamış çok sayıda `Newe Zeitungen` adlı belge vardır. Bu doktora tezinde `16. Yüzyılın Birinci Yarısında Alman Dilinde Yayımlanmış Olan `Newe Zeitungen`(Yeni Haberler) Adlı Belgelerde Türk imgesi` araştırılmaktadır ve bu araştırma, Türklerin Avrupa'da 16. yüzyılın birinci yarısında ilgi odağı olduğunu kanıtlamaktadır. Türklere duyulan ilginin artışı ve gazetelerin yayımlanma sıklığı ile o zaman Avrupa'sının siyasal, askeri ve toplumsal olayları arasında sıkı bir bağlantı olduğu saptanmıştır. Belgrad (1521) ve Rodos'un (1522) fethi, Mohaç Meydan Muharebesi (1526), 1. Viyana Kuşatması (1529), 1532 Kanuni Sultan Süleyman'ın Alman Seferi, 1535 Akdeniz Savaşları ve 1541 Buda'nın Osmanlı topraklarına katılması gazetelerde ele alınan önemli tarihsel olaylardır. Gazetelerde, Sultan I. Selimin 1514-1517 yıllarındaki Iran ve Mısır Seferleri 'nin de dikkatle izlenmesine karşın, 16. yüzyılın birinci yarısındaki Türk imgesi, büyük ölçüde Kanuni Sultan Süleyman'ın Avrupa'daki fetih dalgaları ve savaşları sırasında oluşan görüşlerce belirlenir. Genel olarak, gazeteler birbiriyle tamamıyla uyuşmayan iki ayrı Türk imgesi sunmaktadır. Birinci kümede dolaysız Türk tehlikesi bağlamında oluşan imge toplanırken, ikinci kümeye dolaylı tehlike zamanlarında377 sözkonusu olan Türk imgesi girmektedir. Bunun yanında, sunulan Türk imgesinde, Habsburg Hanedanlığı içinde yaşanan iç siyasal gelişme ve çekişmeler de etkili olmuştur. Savaş ortamı ve Hıristiyan birliği sağlama amacıyla yapılan resmi meclis toplantıları sonucunda Türk imgesi olumsuzlaşırken, tehlikenin azaldığı veya barış zamanlarında, Türklere karşı açık bir olumlu yaklaşım görülmektedir. Haberlere sonradan katılmış birkaç kalıplaşmış olumsuz yargı bir tarafa bırakılırsa, 1523 'e kadar yayımlanan gazeteler, tarihsel olayların ele alınışı ve Türk imgesi bakımından daha nesneldir. Fethedilen yerlerde, Türklerin Hıristiyan halklar karsısında dinî hoşgörü anlayışı, mal ve can güvenliğine gösterilen özen, vergi yükünün yerel bir takım koşullara göre hafifletilmesi ve savaş anında fazla kan dökmemeye yönelik önlemler işlenen konular arasında yer almaktadır. Belgrad (1521) ve Rodos'un (1522) fethinden birkaç yıl sonra yayımlanan gazeteler ise bundan tamamıyla farklı yönde bir Türk imgesi sunmaktadır. Mohaç Meydan Muharebesi (1526) ve 1. Viyana Kuşatması (1529) Türk imgesine daha da olumsuz bir yol çizmiştir. Daha önce Türkler için söylenen tüm olumlu nitelemeler, Türklere karşı korkunun artması ve savaşın etkisiyle bu zaman diliminde bilinçli bir şekilde unutulur ve oldukça olumsuz ve tek yanlı bir Türk imgesi yaratılır, imparatorluk makamının, yerel güçlerin etkinlik kazanmasıyla eski önemini yitirmesi ve Osmanlı Devleti 'nin de imparatorluğu sürekli daha fazla tehdit eden rakip bir güç haline gelmesi sonucunda, Hıristiyan birliğini yeniden sağlamak üzere toplanan Alman imparatorluk Meclisleri ise olumsuz Türk imgesinin çizilmesinde başlıca etkendir. Bu meclislerde alman kararlarla savasın dinsel bir takım nedenlerle desteklenmek istenmesi olumsuz Türk imgesini güçlendirmektedir. Bunun sonucunda Türkler, «Hıristiyan kadınları kirleten`, `çocuk ve hayvanları alıp götüren` ve »geçtiği yerleri harabeye çeviren` «inançsız` ve «Hıristiyanlığı yok etmek isteyen baş düşman` olarak sunulur. 1530'lu yılların başlangıcında Osmanlı Devleti yle Habsburg Hanedanlığı arasında kurulan elçilik ilişkileri, başlangıçta Türklere ilişkin daha nesnel ve daha ayrıntılı bilgi verilmesine neden olur. Osmanlılarla ilgili iç siyasal olaylar, Osmanlı ordu ve savaş düzeni üzerinde bilgiler, Sultan Süleyman'a ilişkin özel haberler, savaş olayları dışındaki ikili ilişkiler ve Hıristiyan tutsakların durumu yeni haber malzemesi olarak kullanılır. Türkleri378 kötüleyen, nesnel haberlere sonradan katılmış birkaç kalıplaşmış ifade ise bütünlük içinde çok bir anlam taşımaz. 1541'de Macar başkenti Buda'nın fethine duyulan kızgınlık, 1520 li yıllarda çizilen Türk imgesini yeniden kamuoyunun gündemine sokar. Bu kızgınlık nedeniyle, aynı anlama gelen birçok olumsuz sözcük yanyana sıralanır. Ancak, Regensburg (1541) ve Speyer (1543/1544) imparatorluk Meclisleri'nde konuşulanlarla, gazetelerin içeriği birbirine oldukça benzeşmektedir. Daha sonraki yıllarda ise karşımıza yine olumlu Türk imgesi çıkar. Çünkü bu yıllarda Türklerle barış sözkonusudur ve Habsburglar Protestanlar gibi başka iç siyasal sorunlarla ilgilenmek zorundadır. Gazetelerde, genel olarak savaş olayları konu edilmiştir. Türk tehlikesini göz önüne sermek amacıyla, Türk fetih tarihi, tutsakların sorgulanması, Osmanlı Sultanlarının seferleri ve gittikleri yerlerde karşılanmaları ve Osmanlı ordu düzeni gibi bilgiler Türklere ilişkin verilen nesnel gerçeklerdir. Genelde nesnel haberlerin verildiği zamanda ele alınmış bu istisnalar dışında, Türklerin diğer kültürel ve sosyal yönleri gözardı edilmiş ve bir düşmanı tanımlayabilecek tüm nitelemler dile getirilmiştir. Sonuçta, çoğunlukla savaş alanı ve olaylarının belirlediği bir Türk imgesi ortaya koyulmuştur. Fakat, bunların yanısıra çok önemli bir noktaya dikkat çekmek zorunluluğu vardır. Gazetelerde, ilk aşamada yalın bilgi verme amacı güdüldüğü için, savaş olayları ve işlenen konularda nesnel ve ayrıntılı bilgi verilmeye çalışılmaktadır. Fakat Türklerin betimlenmesi konusunda aynı duyarlılık gösterilmez. Türk imgesine kalıp ifadeler ve birçok olumsuz değ`erlendirim damgasını vurur. Bununla birlikte, 16. yüzyılın birinci yarısına ait gazetelerin hemen hemen hepsinde az ya da çok Türkleri kötüleyen ifade, sözcük ve değerlendirmeler bulunmasına karşın, bu imge oluşturan nitelem ve olayların yorumları, tarihsel olaylarla birbirine karıştırılmamıştır. Verilen Türk imgesinin, somut olayla ilişkisi çoğu zaman bulunamamaktadır. Anlatılan olayın gerçekliği, öznel ifade edilmiş olumsuz nitelemlerle sık sık kesilmektedir. Bu nedenle gazetelerin okuyucusu, olay, yorumu ve Türklere ilişkin sözleri ayrı ayrı farkedebilecek durumdadır. Bu sunuş biçimiyle, Türkler üzerine söylenen sözler, çoğu zaman gerçekten uzakmış hissi uyandırmaktadır. Ayrıca, birçok olumsuz ifade ve sözcüğün Türkleri olumlu gösteren gazetelerde de sürekli tekrarlanması, bunların kalıp söz biçiminde nitelemeler olduklarına kanıt niteliği taşımaktadır.379 Türkleri kötüleyen söz ve değerlendirmelerin, dinsel ve siyasal eğilimli gazetelerde çok daha fazla yoğunlaşması, bu gazetelerde Türk imgesinin ideolojik amaçlı olarak olumsuz gösterildiğini kanıtlamaktadır. Türklere ilişkin bir yığın olumsuzluklardan bahsedilmesine karşın, Hıristiyan halk ve savaşçılar hep »cesur`, »korkusuz`, »zavallı` ve »dindar` olarak anılmaktadır, incelenen gazeteler, Hıristiyanları böyle birkaç sözcüğe sığdırıp anlatmakla yetinmiştir. Bunun dışında, Hıristiyanların savaşta yaptıkları olumsuzluklarla ilgili pek az şey bulunmaktadır. Bu durum yazarların, Türkleri konulaştırırken nesnel olmadıklarını ve konuyu okuyucuya tek yönlü yansıttıklarını göstermektedir. Kanıt ve tanık gösterilmeden, düşmanı sözkonusu davranışlara iten etmenler irdelenmeden, Türklere ilişkin birçok olumsuz kalıp söz sıralanmakta ve tekrarlanmaktadır. Türklere ilişkin olumlu değerlendirmeler ve tarihsel gerçeklerle benzeşen haberler ise, olayların bizzat içinde yaşamış kişilerce dile getirilmektedir. Ayrıca Türklerin Hıristiyan dinini ortadan kaldırmak istediği ile ilgili haberlerin tarihsel gerçeklerle bağdaşır yanı pek azdır. Birçok gazetede de dile getirildiği gibi, Türklerin başka dine inananları dinsel ibadetlerini yerine getirmekte serbest bıraktıkları su götürmez tarihsel bir gerçektir. Bu noktalarda, gazetelerde sunulan Türk imgesinin doğruluğundan şübhe etmek gerekir. Böyle olumsuz bir Türk imgesinin oluşmasında, korku ve endişe gibi duygusal tepkiler ve bunun yanında başka siyasal, dinsel ve sosyal etkenler büyük rol oynamıştır. Sunulan Türk imgesi, ilk aşamada tehlike, korku ve endişenin ürettiği bir imge olduğundan, bir düşmanı betimleyebilecek birçok kalıp söz ve nitelemi bünyesinde barındırmaktadır. Çünkü o, düşmana karşı duyulan kızgınlık ve nefret duygularının ifadesidir. Türklerin Hıristiyan dinini ortadan kaldırmak istediklerine ilişkin sav, büyük bir olasılıkla Hıristiyan halk ve kurumların topyekun savaşa katılmalarını sağlamak amacıyla özellikle vurgulanmıştır. Çünkü düşmanın (Türklerin) güçlü olması ve Hıristiyanlar arasında da dinsel ve siyasal bir birlik olmaması önde gelen ruhban kesimi ve siyasal çevrelerde kendine güvensizlik duygusu yaratıyor ve bu duruma karşı bir önlem almalarını gerektiriyordu. Gazetelerdeki biçimiyle »Hıristiyanlığın büyük ve ezeli düşmanına` karşı savaşın maliyeti ise oldukça yüksekti. Bu gibi iç siyasal neden ve bahanelerle halktan kolayca vergi toplamak ve halkın savaşa katılımını da sağlamak amacıyla, Türklere karşı korku ve nefret380 güçlendirilmiştir. Bu gelişmeler, oldukça olumsuz bir Türk imgesinin verilmesinin gerekçelerini oluşturur. 16. yüzyılın birinci yarısını kapsayan zaman diliminde JSTewe Zeitung` adlı gazetelerde izlenen Türk imgesinin pek çok özelliği, Haçlı Seferler i'nden beri var olan ve istanbul'un Fethi'nden sonra sürekli vurgulanan Türk imgesinden çok farklı değildir. Türklerle karşılaşma, 16. yüzyılın birinci yarısında da savaş ortamında gerçekleştiği için, o zamana kadar Türklere ilişkin süregelen önyargı niteliğindeki kalıp söz ve düşünceler değiştirilme gereksinimi duyulmadan tekrarlanmıştır. Böylece, Ortaçağ'ın ilk dönemlerinde Türklere ilişkin değerlendirmeler, araştırmaya konu olan gazetelerde de hala etkin rol oynamaktadır. Bu durum ise imge oluşturan söz ve nitelemlerin zor değiştiğine ve kalıp düşünce özelliği taşıdıklarına kanıt olarak gösterilebilir. Bir ulus veya kültüre ilişkin kalıp düşüncelerin uzun süreli var olabilmeleri, ilişkilerin veya iletişimin niteliğine bağlı olabileceği gibi, kalıp düşüncenin zor değişebilirliğinden de kaynaklanabilir.
Collections