Türk ve Alman masallarında çocuk figürleri
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET TÜRK ve ALMAN MASALLARINDA ÇOCUK FİGÜRLERİ Recep Akay Doktora Tezi, Alman Dili Anabilim Dalı Danışman:Prof.Dr. Vural Ülkü Haziran, 1998 Sayfa:188 Masalların oluşumları çok eski tarihe dayanmaktadır. İnsanlığın ortak duygu ve düşüncelerini anlatırlar. Bugün bir ülkenin herhangi bir yerinde anlatılan bir masala, başka yerlerde değişik versiyonlarına rastlanılmaktadır. Hatta küçük söyleyiş farklılıklarına rağmen bazı motif benzerlikleriyle pek çok masalın diğer ülke masallarıyla aynı olduğu kesinlik kazanmıştır. Masallar ortaya çıktıkları zaman, belli toplulukların malı iken, yaygınlaştıkça ve anlatıldıkça, yöreden yöreye, ülkeden ülkeye geçtikçe ilk söyleneni unutulur, toplumun ortak malı haline gelir. Masallar; Halkın ortak şuurundan doğmuş ağızdan ağıza, kuşaktan kuşağa sürüp gelen, cereyan ettiği yer ve zaman bilinmeyen, gerçek ya da gerçek dışı şahıs veya peri, cin, dev ve ejderha gibi yaratıklara ait olağan dışı ve tamamıyla hayal ürünü olmayan bir takım hadiselerin anlatıldığı sözlü veya yazılı halk edebiyat ürünüdürler. Almanya'da masal çalışmaları 19. yy. başında Romantik devirle, Türkiye'de ise Cumhuriyetle birlikte başlamıştır. Almanya'da en büyük masal derlemecisi Grimm kardeşlerdir. Türkiye'de ise Pertev Naili Boratav, Eflâtun Cem Güney ve Naki Tezel'dir. Alman masallarında daha başlangıç da masalın gerçekçiliği vurgulanırken, Türk masallarının başlangıcındaki `Bir varmış, bir yokmuş` cümlesi dinliciye fantazi dünyasının varlığını gösterir. Türk masalında -miş'li geçmiş zaman kullanılır. Türk masallarının, eylemleri anlatım biçimi daha belirgin ve dilsel açıdan zengindir. Her iki ülke masallarında anlatım nesirdir. Masal motiflerini her iki ülke yazarları eserlerinde kullanmışlardır. Alman edebiyatında; Wieland, Goethe ve G. Grass. Türk yazarları ise Behçet Necatigil ve Aziz Nesin'dir. Masallarda çeşitli figürler yer aldığı gibi, çocuk figürlerine de rastlanır. Grimm kardeşlerin derlemiş oldukları yaklaşık 200 masalın, 20'sinde çocuk figürleri masallarda önemli rol oynarlar. Pertev Naili Boratav, W. Eberhard ve Otto Spieb'in derlemiş oldukları yaklaşık 400 adet Türk masalının 18' sinde çocuk figürleri önemli rol üstlenmişlerdir. Bu çocuk figürleri `sosyal` ve `estetik` kategorileri yönünden baktığımızda, günümüz çocuklarıyla benzerlikleri görülmektedir. Çocuklar hem masallarda hem de günümüzde de çeşitli sorunlarla karşı karşıyadırlar. Özellikle bu çocuklar sakat iseler bu durum onlar için daha kötü olmuştur. Çocukların evdenuzaklaştırılmaları hem masalların hem de günümüz dünyasının en önemli sorunlarından birisidir. Günümüzdeki çocuklar için yaşam koşulları iyileşmiş gibi görünse de hâlâ beslenme, eğitim ve sağlık gibi sorunları vardır. Kısaca masallardaki çocuk figürlerinin yaşam zorluklarını günümüz dünyasında da bir gerçek olarak izlemekteyiz. Hâlâ onların temel sorunlarına çözüm bulmaktan uzağız. Masallarda çocuk figürleri nasıl kötülere karşı yaşam mücadelesi veriyorlarsa, bugünün çocuklarını da aynı mücadele içinde görmekteyiz. Devin ve cadının yerini bugün trafik, savaş ve çeşitli hastalıklar almıştır. Anne ve babanın çocuklara karşı uyguladığı şiddet masallarda olduğu gibi şimdi de bütün hızıyla devam etmektedir. Kardeşler arası rekabet ve özellikle mal, mülk yüzünden çıkan anlaşmazlıklar masallarda olduğu gibi bugün de vardır. Üvey annelerin çocuklara karşı olumsuz tavırları günümüz dünyasında da çeşitli örneklerle sergilenmektedir. Masallarda sadece güzel duyguların anlatıldığı söylenemez. İnsanların ya kafaları kesilir, ya asılır ya da dövülür. Kötülük her yerdedir ve kahramanın da, intikam almak için yola çıktığında, kullandığı araçlar pek de insanî değildir. Diğer yandan günümüzde olan şiddet ile karşılaştırırsak, masaldaki şiddet eylemlerini zararsız olarak nitelendirebiliriz. Masallar belirli yaşlarda çocuklara sunulmalıdır. Masallar bazı özellikler taşımalıdır. Çocuğa anlatılan masal gerçeği ve doğala yakın olmalıdır. Anlatım tasvirlerle dolu olmalıdır. En doğru anlatım, tasviri tamamlayan anlatımdır. Yapay değil, doğal ve açık olmalıdır, fazla içerikli olmamalıdır. Çocuk, masallarda açık ve tam bir kavrama olsun ister. Renklerin doğal yapısına uygun olması da çocuk için önemlidir. Aşın şiddet içeren masallardan özellikle küçük yaşlarda kaçınmak gerekir. Çocuklar, masallardan bir şeyler öğrenmelidirler. Masalların, çocuk eğitimi için önemi anlaşılınca, büyük bir tartışma başladı. Acaba çocuklara masal sunmak doğru mudur? Pedagogların büyük bir kısmı, masalların çocuğa sunulmasından yanadır. Masal, çocuklar için faydalı bir eğitim aracıdır. Masallar çocuğun kavrama yaşma uygun olmalıdır. Masallardan anlatılmak istenilen dışında başka bir şeyler beklenmemelidir. Çocukları hayalî bir eğitim anlayışı ile değil de gerçekleri anlatan bir eğitim anlayışıyla eğitmek gerekir. Çocuğa masallar yoluyla iletilen iyimserlik havası onu psikolojik yönden çok etkiler. Masallara eleştiresel bir açıdan yaklaşan masal pedagogları düzenledikleri masal dersleriyle masalları çocuklara sevdirirler. Ayrıca, masalları birbiriyle karşılaştırarak, yeni masalların oluşmasına katkıda bulunurlar. Masalları analiz yoluyla incelemek masalın daha iyi anlaşılmasına sebep olur. Yabancı dilin öğrenilmesinde masalların büyük etkileri vardır. Masalın psikolojik unsurları, çocuklarda olduğu gibi büyüklerde de etki yapar. Masalın cümle yapısının basit oluşu, cümle öğelerin yerinde kullanılışıda, yabancı dil öğreniminden faydalanılacak unsurlardır. Birde, kendi ülkelerinin masal tipleri ile karşılaştırılarak, kültür alışverişi de yapılmış olur. İnsanın toplumsal yaşamı bazı kurallara bağlanmıştır. Bunlar, yasaklar ve toplumun benimsediği örf ve âdetlere aykırı olan şeylerdir. Ayıp, çevrenin yazılı olmayan yasaklarına uymayı gerektiğini, `yasak` ise doğrudan doğruya kanun gücünü ifade eder. Çocuk bunları masallardan öğrenir. Masalcının çocuklara bunları masal olarak anlatırken gelen tepkiye göre, gerekli değişmeleri yapar ve ona göre masalını anlatır. Masalların korkutucu ve gerçek dışı oldukları ifade edildiğinden, çocuklara anlatılmaması gibi yanlış ifadelere rastlamaktayız. Bizce bu çok yanlış bir ifade tarzı. Çocuklar, hayalini bu masallar vasıtasıyla geliştirecektir, Hayalî masallarda IIyer alan pek çok şey bugün gerçek hayatta olan şeylerdir. Masallardaki uçan halı veya cadının uçan süpürgesi bugünün uçakları değil midir? Bilimkurgu filmlerinde masal unsurları yok mudur? Bilimkurgunun kaynağı masallardır. Çocuk, içinde yaşadığı hayatın, büyüklerin fark etmediği kendi dünyasının içinde masal gerçeklerini de yakalar. Masalların cadıların ve devlerin aslında gerçek hayatta çocuğu bekleyen bin bir tehlikenin bir sembolünden başka bir şey değildir. Masal bir anlatım olarak çocuğa verilir. Çocuk, hayalinin zengin kaynağında anlatılanları yorumlar ve bir senteze ulaşır. Masalların zararlı olduğu iddaları bize göre yanlıştır. Masallar kadar insanı hayata hazırlayan, duygularını besleyen başka bir tür yoktur. Bu kaynak geleceğin insanını şekillendirir. Masalların yukarıda bahsettiğimiz gibi eğitim için ayrı bir yeri vardır, çocuklar masal yoluyla dinleme arzularını tatmin ederler. Çeşitli alanlarda bilgi edinirler. Çocuğun anadili gelişir, kelime hazinelerini arttırırlar, çocuğa iyimserlik aşılar ve neşelendirir, tabiat tanıtılır, insan ve bitki sevgisi öğretilir. Anahtar Sözcükler; Masal, Çocuk, Figür, Eğitim, Psikoloji. III ZUSAMMENFASSUNG DİE KİNDERFİGÜREN İN DEN DEUTSCHEN UND İN DEN TÜRKİSCHEN MÂRCHEN Recep Akay Doktordissertation: Die Deutsche Sprachabteilung Betreuer: Prof.Dr. Vural Ülkü Juli,1998 Seite:188 Die Mârchen sind aus historischer Sicht sehr alte Kulturgüter. Das Alter und der Herkunft diess Mârchen sind von den Wissenschaftlern noch nicht eindeutig geklârt worden. Den Ursprung des Mârchens vermutete Theodor Benfey in Indien. Er nahm Indien als Ursprungsland des eigentlichen Mârchens an, das in einer langen Wanderschaft nach Europa gelangt sei. Die finnische Schule (Kaarle, Krohn,AAnnti Aarne, Stith Thompson) entwickelte auf Grund der Wanderungstheorie einen Motivindex und Typenregister von Mârchen, indem sie mit Hilfe ihrer geographisch- historischen Methode, diese Erzâhlgattung an ailen Lândern erfasste. Grandlage des Mârchens ist das menschliche Bedürfnis nach Unterhaltung, sei es mit sich selbst öder mit anderen. Genâhrt wird es durch Wunschphantasien. Diese Phantasien sind aile Variationen zum Thema `Erregung des Partners` also Sehnsucht erotischer Natur. In der Türkei wurde erst mit der Gründung der Republik (1920), mit der Mârchenforschung angefangen. Wissenschaftler wie Naki Tezel, E.C. Güney, N. P. Boratav, Saim Sakaoğlu, Umay Günay und Bilge Seyitoğlu haben Mârchen gesammelt, bearbeitet und veröffentlicht. Die Mârchensammlungen hat man in der Türkei noch nicht abgeschlossen. im wesentlichen Unterschied zwischen dem deutschen und türkischen Mârchen sind die Eingangsformel. Der im deutschen Mârchen hâufigste Anfang `Es war einmal` versetzt Zuhörer in eine andere Welt. Anders das im türkischen Mârchen auftretende `Es war einmal, es war keinmal`, das durch seine schwebende und zwielichtige Unentschiedenheit die ganze folgende Geschichte von vornherein eindeutig ins Phantasie verweist. Die türkischen Eingangsformeln werden meist durch das in der Struktur selber formalhafte `Tekerleme` erweitert. Die Übergânge in der Mârchenerzâhlung sind im deutschen Mârchen sachlich und von einfachster Art. In türkischen Mârchen sind sie sprachlich anspruchsvoller als in deutschen. Neben den formalhaften Übergângen im türkischen Mârchen benutzt der Erzâhler jede Gelegenheit, die Stiegerung der Aufmerksamkeit zu erreichen. Die stârkste Übereinstimmung im Formelschaft des deutschen und des türkischen Mârchens fındet sich in den Schlussformeln. Hier ist die Stelle, wo das `Tekerleme` eine gewisse Entsprechung in der deutschen Überlieferung hat und zwar in manchen strukturellen Schilderungen der Erlebnisse, die der Erzâhler auf der Hochzeit des IVMârchenhelden gehabt haben will. Doch auch hier ist die Phantasie nicht so bunt entfaltet und so freiziigig wie im türkischen Mârchen. j Eine Aufschüsselung der insgesamt zweihundert Kinder-und Hausmarchen der Brüder Grimm ergibt, daB insgesamt 51 Kinderfiguren auftreten. In einzelnen ergab die Untersuchung der 51 Kinderfiguren, daB in 20 Mârchen die Kinderfiguren eine für das Geschehen zentrale Funktion erfiillen. In den Marchensammlungen von Pertev Naili Boratav, Wolfram Eberhard und Otto SpieB treten ca. 40 Kinderfiguren auf. Hier spielen 18 Kinder eine zentrale Rolle. Wir haben die Kinder nach ihren sozialen Rollen untersucht. Hier spielt die Merkmalkonstellation der reprâsentierenden Kinderfiguren eine wichtige Rolle, wie z.B. die âsthetische Kategorie, die moralische Kategorie sowie die intellektuelle und soziale Kategorie. In Mârchen werden die Kindern von zwei Dingen gestört. Die Isolierung und Trennung von den Eltern. Mit der Trennung von den Eltern wird die urspriingliche Weltordnung und Lebensordnung zusammengebrochen. Es ist nicht das feindliche andere, die fremden Gewalten, nicht die rebellischen, normgeführdenden Krâfte, sondern die Angst vor dem Verlust des `Nestes`, mitunter verbunden mit der Verlockung sich aus dessen sicherem Schutz herauszuwagen. In der Entwicklungspsychologie wird die Trennungsangst als eine kindliche Urangst beschrieben. Die Mârchen der Kinder bestâtigen diese Aussage. Am wenigsten ausgeprâgt zeigt sich die Geschlechterdifferenz bei der Wahl des Fluchtmotivs Wenn Sind die Hauptfıguren des Mârchens Kinder? dann entziehen sie sich der Gewalt der Wiedersacher meist, indem sie ausreisen. Die Flucht ist innerhalb des kindlichen Handlungsspekturm ein durchaus legitimes Mittel der Existenzsicherung und deutet weder schwache noch Versagen an. Sehnlichster Kinderwunsch und groBe Liebe zum Kind werden im Mârchen oft thematisiert. Die über alles geliebte Tochter und der geliebte Sohn sind stehende Begriffe. Es wird auch hâufıg von misgessgetalteten Kindern berichtet. Die böse Stiefmutter ist ein hâufıges Mârchenmotiv. Stiefkind zu sein bedeutet für viele Menschen. heute Synonym für die Tatsache von den Eltern nicht angenommen zu sein. Das Leben des Kindes ist gesteuert von Trieben und Instinkten, zentriert auf das Ich und seine Wunsche. Alles, was ihm begegnet, hat ein Gesicht, ist freundlich oder unfreundlich. Das Kind deutet nicht, indem es Dinge und Vorgânge verlebendigt, sondern sie stellen sich ihm so dar. Die Warum-Frage hilft ihm, der Dinge und Vorgânge zu schaffen. Die Einzelheiten werden vor dem Kind zu einem Phantasiegebilde zusammengefügt, das es immer auf sich bezieht. Spâter lernt das Kind seinen eigenen Willen kennen. Es probiert ihn aus und übt inn fleiBig, muB aber lernen, die neuen Wunsche den Forderungen der Erwachsenen unterzuordnen. Als man das Mârchen als `Kinderlektüre` entdeckt hat, entbrannten heftige Diskussionen unter Erziehera und Eltern. Es ist normal, das im Mârchen viele VGrausamkeiten vorkommen. Viele erleiden Priigelein, Folterungen und Qualereien anderer Art. Das Mârchen fördert bewusst Gerechtigkeitssinn, Sozialsinn, Eigenwertgefuhle und Gemeinschaftswertgefiihle. Wir können behaupten, daB das Schreckenerregende, das Grausame im Mârchen, solange es richtig geboten wird, keinerlei Schâdigung des kindlichen Organismus zur Folge hat. Im Gegenteil eine Erziehung, die angstlich darauf bedacht ist, alles Furchterregende und Schlechte von dem Kinde fernzuhalten, führt nur zur Verdrângung, aber nicht zur Uberwindung der Furcht und des Bösen und kann leicht psykilogische Hemmung zu Folge haben. Das Kind muB auch Gegenkrâfte entwickeln. Andererseits lebt in jedem Kind neben alien guten Strebungen auch die Freude am Schrecken. Dieses Lustgefühl gehört zu den Grundtrieben jedes Menschen, irgendwo findet sich bei jedem Kind der Hang zur Grausamkeit, jeder Mensch ist bis zu einem gewissen Grad der Sensationssuggestion ausgeliefert. Auch dieser Trieb mufi befriedigt werden. Die beste Möglichkeit dafür bietet das Mârchen. Hier kann es ihn abreagieren, aber nicht roh und direkt, sondern auf einer anderen Ebene, in einer künstlerischen Formel. Das Böse bekommt seinen Platz zugewiesen: als Hintergrund zum Guten. Probleme zu uberwindung wird zur Lebensaufgabe, in die man alien Ernst und alle Miihe setzen muB. Die moralische Wirkung des Marchens ist unbewuBt. Die Wirkung des Marchens auf die Kinder ist verblüffend stark. Deswegen soil man den Kindern Marchen erzahlen. Wenn man den Kindern kein Mârchen erzâhlt, sie werden selbst erfinden. Die Schlusselworter: Das Marchen, Das Kind, Die Figur, Die Erziehung, Die Psikologie. VI
Collections