Farklı radyopasite ve kalınlıktaki kaide materyallerinin sekonder çürük tanısındaki etkilerinin konvansiyonel ve direkt dijital radyografi yöntemleri ile karşılaştırmalı olarak incelenmesi
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
Sekonder çürüklerin erken ve doğru tanısının güç olması nedeniyle bu konuya yönelik çok sayıda araştırma yapılmış ve sekonder çürüğün tanısına etki eden faktörler belirlenmiştir. Araştırıcılar sekonder çürüklerin tanısının doğru olarak yapılabilmesi için kullanılan restoratif materyalin radyopak olması gerektiğini bildirmişlerdir (6,43,84,93,101,127). Sekonder çürüklerin erken ve doğru tanısında, restoratif materyal ile diş dokuları arasındaki kontrast farkının önemli bir faktör olduğu bilinmektedir (85,42,127). Restoratif materyal altında kullanılan kaide materyallerinin radyopasitelerinin, doğru tanının belirlenmesindeki etkinliğine ilişkin yeterli çalışmanın bulunmaması bizi bu çalışmanın planlanmasına yöneltti. Buradan hareketle, çalışmamızda 5 çeşit kaide materyalinin farklı kalınlıklarda uygulanmasının sekonder çürük tanısındaki etkilerini konvansiyonel ve direkt dijital radyografi yöntemleri ile karşılaştırmalı olarak incelemeyi, ayrıca direkt dijital radyografinin en büyük avantajlarından biri olduğu düşünülen görüntü iyileştirme tekniklerinin hekimlerin diagnostik performansı üzerindeki etkilerini de araştırmayı amaçladık. Çalışmamızın ilk aşamasında, kullanılacak kaide materyallerinin radyodensitelerinin belirlenmesi amacıyla 5 çeşit kaide materyalinin her birinden üçer adet olmak üzere 1 mm kalınlığında, 1 cm çapında standart diskler elde edildi. Hazırlanan örnekler ve %99 saf alüminyumdan yapılmış her basamağı 1 mm kalınlığında olan 8 basamaklı step-wedge, okluzal film üzerine yerleştirilerek ışınlandı ve filmin banyosu otomatik banyo cihazı ile yapıldı. Okluzal filmdeki örneklerin ve alüminyum step-wedge'in her basamağının densiteleri optik densitometre ile beş farklı noktadan ölçülerek ODU cinsinden belirlendi. Çalışmanın ikinci bölümünde, periodontal ve ortodontik nedenlerle çekilmiş 30 adet sağlam premolar ve molar dişe standart boyutlarda inley türü MOD kaviteler açıldı. Yapay sekonder çürük lezyonları, çalışma grubu için ayrılan 20 dişin mezyal aproksimal yüzeylerinde gingival basamağın lingual köşesinde ve distal aproksimal yüzeylerinde ise bukkal köşesinde, 0.5 ve 1 mm olmak üzere 2 farklı çapta rond frez ile oluşturularak, içleri pembe mumla dolduruldu. Kontrol grubu olarak ayrılan 10 dişe ise sekonder çürük lezyonu oluşturulmadı. Çalışmada kullanılan 5 farklı kaide materyalinden her biri kontrol grubundaki 10 dişin yarısına 1 mm, diğer yarısına ise 1.5 mm kalınlıkta olacak şekilde yerleştirildi. Aynı işlem çalışma grubundaki 0.5 mm ve 1 mm çapında sekonder çürük lezyonu olan 20 dişe de uygulandıktan sonra tüm dişler amalgam ile restore edildi. Rastgele seçilen, farklı büyüklükte lezyon boyutu ve lokalizasyonu ile farklı kalınlık ve radyodensiteye sahip kaide materyali olan dişler aproksimal yüzeyleri temas edecek şekilde mum bloklara yerleştirildi. Her blokta çalışma grubuna ait 2, kontrol grubuna ait 1 dişin yanısıra her iki kenara yerleştirilmiş 2 adet sağlam diş bulunuyordu. Hazırlanan 10 bloktan standart koşullarda konvansiyonel, direkt dijital, ve geliştirilmiş direkt dijital radyografi ile görüntüler elde edildi ve 9 gözlemci tarafından 5 noktalı çürük skalasına göre değerlendirilerek elde edilen veriler istatiksel olarak test edildi. Elde edilen bulgular değerlendirildiğinde; sekonder çürüklerin doğru olarak tanılanmasında kaide materyallerinin radyopasitesinin ve kalınlığının önemli olduğu, çürük lezyonunun boyutu küçüldükçe doğru olarak saptanmasının güçleştiği, ve gözlemciler arasında farklılıklar bulunduğu belirlenmiştir. Farklı zamanlarda yapılan radyografik değerlendirmelerin ise sekonder çürüğün doğru tanılanmasında etkili olmadığı gözlenmiştir. Görüntüleme yöntemleri arasında tanısal etkinlik yönünden istatistiksel olarak anlamlı herhangi bir farklılık saptanamamakla birlikte, geliştirilmiş Digora görüntülerinin farklı kaide materyalleri ile hazırlanmış örneklerin değerlendirilmesinde diğer yöntemlerden daha etkin olduğu saptanmıştır. Çalışmamızın hatalı tanı ve tedavi uygulamaları sonucunda doğabilecek hem hastaya hem de hekime yönelik zararların minimuma indirilmesine katkıda bulunabileceğini umuyoruz. The early and accurate diagnosis of secondary caries is difficult therefore a lot of studies have been carried out and the factors effecting the diagnosis of secondary caries have been stated. Investigators have reported that the restorative materials must be radiopaque in order to make accurate diagnosis (6,43,84,93,101,127). It is evident that the difference in contrast is a fundamental factor effecting the early and accurate diagnosis (85,42,127). However there are limited number of studies concerning the efficacy of radiopaque base materials under restorative materials in determining secondary caries. In our present study five different base materials with different width have been used. The purpose of the study is to compare the conventional and direct digital radiography methods in the diagnosis of secondary caries in addition to this one of the advantages of direct digital radiography which is the technique for improving the image quality has been tested. The first stage in the study was to determine the radiodensity of the base materials that have been used three standard discs with 1 mm width and 1 cm diameter were prepared for each of the five different base materials. The samples and the 99% pure aluminum step-wedge with eight steps each of 1 mm thickness were placed on an occlusal film and was exposed. The processing procedures were completed with the automatic processing machine.The density of the samples on the occlusal film and the density of each of the steps in the aluminum step-wedge was measured from five different places. The measurements are defined in terms of ODU. In the second part of the study standard MOD inlay cavities were prepared in 30 sound premolar and molar teeth extracted due to ortodontic or periodontal indications. Artificial caries lesions were prepared lingually at the gingival wall of the mesial approximal wall in 20 teeth of the test group. In the same teeth cavities with 0.5 and 1 mm in diameter were prepared buccally at the distal approximal wall of the teeth. These cavities were filled with pink wax. The remaining 10 teeth were used as the control group and no secondary caries lesion was prepared. Each of the five different base materials were placed on the control group. Base materials with 1 mm thickness was placed in 5 teeth and base materials with 1.5 mm thickness was placed in the remaining 5 teeth. The same procedure is carried for the 20 teeth with 0.5 mm and 1 mm in diameter with secondary caries lesions and restored with an amalgam filling. Randomly selected teeth with different caries lesion dimensions and localizations were placed in wax next to teeth with base materials of different width and radiodensity. Each block consisted teeth with 2 teeth from the test group, 1 teeth from the control group and 2 sound teeth were placed at each end. Conventional and direct digital radiography images were taken from 10 blocks under standard conditions. The images were evaluated by 9 observers through the 5 pointed caries scale. The results were statistically tested.After the evaluation of the results it can be stated the radiopacity and the thickness of the base material is important in the accurate diagnosis of secondary caries. It is also shown that as the dimension of the caries lesion diminishes the accuracy of diagnosis is negatively effected, and the results of the observers differs more. Diagnosis of secondary caries at different time intervals had no positive correlation with the accuracy of the diagnosis. On the other hand no statistically meaningfull results were found between different imaging modalities. However Digora image of samples with different base materials are more accurate in diagnosis of secondary caries lesions. In conclusion, we hope that our study will contribute to the diagnosis of secondary caries and minimize the faults of the dentist due to poor diagnosis.
Collections