Meme karsinomlarında konvansiyonel klinik ve histopatolojik prognostik parametreler ile P53, hormon reseptörleri ve AgNOR boyanma özelliklerinin karşılaştırılması
- Global styles
- Apa
- Bibtex
- Chicago Fullnote
- Help
Abstract
ÖZET Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı'na 1 Ocak 1990 ile 31 Aralık 1997 tarihleri arasında gelmiş olan, meme kanseri nedeniyle mastektomi yapılmış 40 adet olgu retrospektif olarak incelendi. Tedavi ve prognozun belirlenmesinde önemli parametreler olan p53 ekspresyonu ile östrojen ve progesteron reseptör durumu immünhistokimyasal olarak, AgNOR (arjirofilik nükleolar organizer bölge) ise histokimyasal olarak belirlendi. Bu üç parametrenin bazı konvansiyonel klinik ve histopatolojik parametreler ve birbirleri ile olan ilişkileri araştırıldı. P53 pozitifliği ile ortalama AgNOR değerlerindeki artış arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki tesbit edilmesine (p<0.05) ve p53 pozitifliğinin genel olarak kötü tümör özelliklerini yansıtmaya eğilimli olmasına rağmen, karşılaştırılan konvansiyonel klinik ve histopatolojik tümör parametrelerinin hiçbiriyle anlamlı bir ilişki bulunmadı. Östrojen reseptör pozitifliği tümör çapı arttıkça azalıyordu. Tümör çapı 5 cm ve üzerinde olan tümörlerle daha küçük çapa sahip tümör grupları arasındaki fark, istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0.05). Periduktal elastozis miktarı arttıkça östrojen reseptör pozitifliği de artış gösteriyordu. Elastozis saptanmayan grup ile (++) elastozis saptanan grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark vardı (p<0.005). Beklenilenin aksine östrojen reseptör pozitifliği ile perinöral invazyon varlığı arasında da istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardı (p<0.05). Östrojen ile progesteron reseptör pozitifliği birlikte görülmeye eğilim göstermesine ve aralarında ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı (p<0.01) olmasına rağmen, östrojen reseptör pozitifliği progesteron reseptör pozitifliğinden daha fazla iyi tümör özelliklerini yansıtıyordu. Ortalama AgNOR değerleri açısından histolojik tümör tiplerinden invaziv duktal ve invaziv lobüler karsinom arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulundu (p<0.01). Mikroskopik grade arttıkça ortalama AgNORdeğerleri de artmaktaydı ve aradaki ilişki istatistiksel olarak anlamlıydı (I- II=p<0.05, I-III=p<0.01, II-III=p<0.01). Elastosiz saptanmayan grup ile (++) elastozis saptanan grup arasında ve (+) elastozis saptanan grup ile (++) elastozis saptanan grup arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardı (p<0.05). Ortalama AgNOR değerleri açısından peritümöral inflamatuar hücre infiltrasyonu saptanmayan grup ile (++) infiltrasyon saptanan grup ve (+) infiltrasyon saptanan grup ile (++) infiltrasyon saptanan grup arasındaki farklar istatistiksel olarak anlamlıydı (p<0.01; p<0.05). Yine nekroz saptanmayan grup ile (+) nekroz saptanan grup arasında ortalama AgNOR değerleri açısından istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardı (pO.001). Ortalama AgNOR değerlerinin iyi ve kötü tümör özelliklerini göstermedeki rolü başarılı bulundu. Primer meme kanserlerinde p53 ekspresyonu, östrojen ve progesteron reseptör pozitifliği ile AgNOR gibi prognostik parametrelerin yine de tek başlarına yeterli olmadıkları bu yüzden, şu anda mevcut olan klasik prognostik parametrelerle birlikte kullanılarak ve birbirleri ile olan etkileşimleri göz önüne alınarak, optimal tedavi seçimi ve prognozun belirlenmesine katkılar sağlanacağı sonucuna varıldı.
Collections